Partili olmak!
Çevrenizde sıkça duymuşsunuzdur. Hangi partiyi tutuyorsunuz?(!) Millet olarak futbol
takımı tutar gibi parti tutuyoruz.(!) Dededen, babadan miras olarak görüp
partisini asla değiştirmeyenlerin sayısı da az değil.
Parti tutulur mu? Partili mi olunur?
Siyasi görüşünüzü temsil ettiğini düşündüğünüz partiye destek verirsiniz. Parti lideri ve partide söz sahibi olanlar da
söylem ve eylemleri ile sizin bu fikrinizi doğrulamalı. Diğer partilerde
eleştirdiğim, onaylamadığım düşünceleri desteklediğim partide görmemeliyim. Seçim
zamanı geldiğinde içim rahat partime oyumu verebilmeliyim. Peki destek
verdiğiniz parti zaman içinde eylem ve söylemleri ile sizi rahatsız ederse? Oy
verdiğiniz parti lideri veya yetkililerden düşüncelerinizle çatışan sözler
duymaya, davranışlar görmeye başlarsanız? Partili olarak rahatsız olduğunuz
konularda eleştir yapmalı mısınız? Yoksa yahu parti bizim parti diye düşünüp
sineye mi çekmelisiniz?
Siyasi partilerin görevi seçmenlerinin beklentilerine cevap vermektir. Yani
hangi parti ise kuruluş felsefesine uygun, kurulurken benimsediği ilkelerden
ödün vermeden; ülkenin ve dünyanın
gelişimine göre kendisini güncelleyerek, geliştirerek ülke siyasetinde yer
almalı. Seçmeninden kopmamalı veya yok saymamalı. Peki oy verdiğiniz parti
bunları yapmıyorsa? İşte o zaman seçmenlerin eleştiri hakkı doğar. Bilinçli bir seçmen
eleştirmelidir. Eleştirmelidir ki hoşnut olmadığı, onaylamadığı konuları masaya
yatırıp, tartışmaya açabilsin. Elbette herkesin farklı konularda memnuniyetsizlikleri
vardır. Ama sorunlar yüksek sesle dile
getirildiğinde aynı sorunu dile getirenlerin sesi daha gür çıkacak ve duyması
gerekenlerin kulak vermesi kaçınılmaz
olacaktır.
Fakat ülkemizde bu konuda farklı bir anlayış mevcut. Ben atadan dededen bu partiyi tutuyorum.
Yanlış da yapsalar susmalıyım. Kol kırılır, yen içinde kalır! Yapıyorlar ama en
azından bizim parti…
İşte bu mantığı anlamakta zorlanıyorum. Hatta isyan ediyorum! Oy vereceğin
parti senin düşüncelerinle, ilkelerinle örtüşmeyen bir eylem gerçekleştirdiğinde
veya bir karar aldığında sessiz kalıyorsan başka bir zihniyete partini teslim
etmişsin demektir.
Partinin belediye başkanı yolsuzluk yapıyor sen de susuyorsan bu yolsuzluğa sen
de ortak olmuşsun demektir. Ya da milletvekilin çıkıp hiç onaylayamayacağın bir
düşünceyi savunuyorsa …Ahlaki ve etik kuralları yok sayıyorlarsa! Ve sen de
buna sessiz kalıyorsan, eğer yapılan bu ahlaksızlığı göre göre oy veriyorsan;
verdiğin oyla destekliyorum devam et demiş olmuyor musunuz? Sonra da çıkıp
siyasetin kirliliğinden şikayet edeceksiniz. Haksızlığa, hukuksuzluğa isyan
edeceksiniz.
Bu anlayış değişmedikçe siyasetin temizleneceğine inanmıyorum. Ne zaman bilinçli bir vatandaş, bilinçli bir seçmen profili oluşturmayı başarırsak, siyasetçiler seçmenin kontrolünü üzerlerinde hissederlerse o zaman yanlışlar azalır. Siyasi partilerin seçmeni oy vermedikçe hiçbir gücü olmadığını unutmamalıyız. Siyasete dahil olanların, görev alanların amacı partiyi kendi şahsi menfaatlerine basamak olarak kullanmak olmamalı. Günümüzde gelinen noktada çoğunluğun bu amaçla siyasete girmiş olduğunu görüyoruz. Bunu engelleyecek olan da seçmenin vereceği reaksiyonlardır. Siz seçmen olarak gerektiğinde sesinizi yükseltmezseniz, parti yöneticilerinin gözünde; biz ne yaparsak yapalım kuzu kuzu sandığa gittiklerinde bize oy verirler diye düşünecekleri bir güruh olmaktan öteye gidemezsiniz ne yazık ki! Ve toplum olmayı başaramadan, yığın halinde dayatılan her şeye boyun eğerek yaşamaya devam edersiniz.
İBRAHİM BİLGİN