30 yıldır sönmeyen yangın: Sivas
'BENİM KABEM İNSANDIR' DİYENLERİN YOLU "Sizde Şah diyeni öldürürlerse, ben de bu yayladan Şah'a giderim" diyen 16. yüzyılın ünlü halk ozanı ve toplumsal önderi Pir Sultan Abdal'ın ruhunun sindiği topraklarda acı hep bal eylenerek yaşandı. Ancak hiç bir zaman geçmiş bu kadar unutturulmadı. "Benim Kabem insandır" diyen bir geleneğin taşıyıcıları, kin tutmadan, linç etmeden, yok saymadan ama varlığını da unutturmadan, kökleriyle yaşamayı 'yol' bildiler. Çünkü 13. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya gelen inanç önderlerinin heybelerinde taşıdığı kültür, içinde Doğu'nun bir çok rengini barındırıyordu. Buna karşılık 15. yüzyıldan itibaren yine Doğu'dan getirilen ama bu kez eski Doğu'nun tüm toplumsal sistemini sömürüp ticarileşen tarikatların 'Osmanlı eliyle' yeşertildiği Anadolu topraklarındaki ışık yavaş yavaş körelmeye başlamıştı.
MADIMAK'I YAKANLAR, ULUĞ BEY'İ KATLEDENLERDİR Aslında yüzlerce yıldır Anadolu'da yaşanan düşük yoğunluklu savaş budur: Bir yanda ticarileşmiş ve siyasileşmiş bir yol, bir yanda ise 'Benim Kabem insandır' demeyi sürdüren bir başka yol. 25 yıl önce 2 Temmuz'da Madımak Otelini ateşe veren gözü dönmüş topluluğun köklerinde taşıdığı toplumsal genler, gökbilimin en önemli öncülerinden biri olan Uluğ Bey'i 1449'da Semerkand'da vahşice katledenlerle aynı yerden beslenir. Sivas'taki Madımak Oteli her yıl Türk toplumunun linç kültürüyle yüzleştiği bir mekana dönüşmüştü. Acıları kin duygusuyla beslemek yerine, yaşananlardan dersler çıkartarak bir arada yaşamayı güçlendirmek için önce adaleti sağlamak ve toplum vicdanında açılan yaraları iyileştirmek gerekiyordu. Bu, devletin en temel ödevlerinden biriydi. Ancak Madımak katliamının toplumda açtığı yara aradan 25 yıl geçmesine rağmen hala kapanmadı. ENSTEİN MASKESİ UTANCIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE YETER Mİ? Madımak Oteli bir utanç müzesine dönüştürülmesi gerekirken, devlet tarafından kamulaştırılarak 'Sivas Bilim ve Kültür Merkezi' yapıldı. 2011 yılında hizmete açılan 'bilim merkezi'ne fısıltı duvarı, göz yanıltıcı aynalar, masal odası, döner illüzyonlar, nabız ritmi ölçen davul ile bir de 'Einstein maskesi' konuldu. İnsanlığın ışıklı yolu olan bilimin bu denli karanlık bir geçmişe maske yapılması en az yangının kendisi kadar iç yakan bir küstahlıktır. Bugün Sivas'a gidip "Madımak Oteli nerede?" diye sorduğunuzda, pek çok genç ve orta yaşlı insan yerini bilmiyor. Bazıları ise "Kültür Merkezi" olarak tarif ediyor. Madımak katliamının sorumlularının avukatlığını üstlenenlerin milletvekili yapılarak ödüllendirildiği bir toplumda, devletin göz yanıltıcı aynalar üzerinden yaratmaya çalıştığı illüzyon, en azından Sivas'ta sonuç vermiş gibi görünüyor. Ancak nedense Einstein maskesi örtmeye yetmiyor içimizdeki yangının izlerini...”