A.Baybars Göğez: GELECEĞİN YEREL YÖNETİM ANLAYIŞINDA AFET YÖNETİMİ VE ACİL MÜDAHALE KÖYÜ KONSEPTİ!
Ekonomist ve Yerel Yönetimler Danışmanı Baybars Göğez yaşanan deprem sonrası daha önce Sabri Doğar'ın hazırlamış olduğu ''Geleceğin Yerel Yönetim Anlayışında Afet Yönetimi ve Acil Müdahale Köyü Konsepti'' projesini bir kez daha gündeme taşıdı. Bu proje İBB ile paylaşılmış ve akabinde Ağustos 2021’de AKOM üst yönetiminin daveti üzerine yaklaşık üç saat süren ayrıntılı sunum yaptıklarını söyleyen Baybars Göğez, sunum sonrası İBB'de dönüş olmadığını belirtti.
Afet esnası ve sonrası hazırlıkları 2 yıl önce 3 saat anlattıklarını söyleyen Göğez buna Prof. Dr. Şerif Barış tanıktır dedi. Projenin çok beğenildiğini ancak AFAD engeli olduğu dile getirildiğinin altını çizdi. Bu projenin benzerinin 2010 yılından bu yana Deniz Feneri Derneği tarafından afet zamanlarında kullanıldığını da hatırlattı.
Baybars Göğez konuyla ilgili alternatif önerileri de içeren bir yazı yazdı. Baybars Göğez'in yazısı şöyle:
Saygıdeğer okurlarım; Bu yazı İBB ile paylaşılmış ve akabinde Ağustos 2021’de AKOM üst yönetiminin daveti üzerine yaklaşık üç saat süren ayrıntılı sunum yapılmıştır.
Proje ve sunum çok beğenilmesine rağmen geri dönüş olmamış, daha da önemlisi sanki deprem tehlikesi geçmiş gibi kamuoyu ile paylaşılan farklı herhangi bir hazırlık da duyulmamıştır.
Bahse konu proje, bugün sipariş verilse dahi tüm İstanbul’un ihtiyacını karşılayabilmek için miktara bağlı olarak 1- 3 yılda ancak üretilebilir.
Allah korusun ama İstanbul’da bir deprem olsa, yine Kızılay’dan çadır talep edilecek galiba!
Halbuki çok pratik bir önerim var. Deprem aynı zamanda tüm Türkiye’de olmayacağı için, belediyeler (CHP’li belediyeler) birlik oluşturup, katkıda bulunarak fon yaratabilir. Satın alınacak afet donanımı, dört veya beş ayrı bölgeye dağıtılır. Afet nerede olduysa kolayca nakledilerek hızlı şekilde sorun çözülebilir. Yurt dışından kaynak, devletten ödenek beklemeye gerek kalmaz.
Hepimiz iyi biliyor ve yaşıyoruz ki doğal afetler, birkaç saniye içinde başlayan ve biten bir olaydır. Toplumda yarattığı etkiler ve zararlarının onarılması ise aylar, yıllar alır. O halde hep beraber açıkça yüzleşmemiz ve sorgulamamız gereken konu;
Afetin toplumdaki etkisi ve zararlarının giderilmesinde ne kadar başarılıyız?
Afetler kaçamayacağımız bir gerçek olduğuna göre ilk akla gelen soru ise;
Gerçekten bir afete hazırlıklı mıyız?
AFETE HAZIRLIKLI OLMAK; Afette ihtiyaç duyulacak yiyecek, su ve barınma ünitelerinin bir yerde depolanması, teorik olarak bazı bilgilerin verilmesini planlamak kadar basit midir?
Aslında bunun “basit” hiçbir yanının olmadığını, geçirdiğimiz acı deneyimlerle öğrendik. Edindiğimiz %100 kesin olan iki şey var;
Afete müdahale için gerekli kaynakların ve malzemelerin önceden, FİZİKSEL OLARAK ELDE TUTULMASI ve KULLANIMA HAZIR HALDE BULUNDURULMASI, Elimizde ne olması gerektiği ve nasıl uygulanacağına dair DOĞRU PLANLAR yapılmasıdır.EKSİKSİZ BİR AFETE MÜDAHALE PLANI; Afet öncesi yapılacak fiziksel hazırlığı, acil yardımın ve afet sonrası sürekli iyileştirmenin nasıl yapılacağını gerçekçi ve anlaşılır bir şekilde açıklamalıdır.
Tüm dünyada “Afete hazırlanma görevi öncelikle devlet kurumları ve yerel yönetimlerden beklenir.” Devlet kurumları ve yerel yönetimlerin başkalarında olmayan para, malzeme, makine, teknoloji, haberleşme ve insan kaynakları olanakları, diğerlerine göre her zaman daha çoktur. Toplumlar bu kurumlara planlama yapma, afete müdahale ve yardım çabalarına LİDERLİK sorumluğu yüklemiştir. Bunu yaparken de onların profesyonel kadrolarına, bölgelerindeki ya da desteğe gelen diğer STK- Sivil Toplum Kuruluşlarına güvenirler.
Dolayısı ile afete müdahale ve yardım; Sadece yerel yönetimler ve kamu kurumlarının değil, misyonu afetlere müdahale ederek etkilerini hafifletip, mümkün olan en kısa sürede normal işleyen bir toplum düzenini geri getirmeye yardımcı olacak, her tip kurum ve kuruluş ile örgütlü kişilerin görevi olarak da görülmelidir.
Sadece afetler değil, ülkelerindeki savaştan kaçanlar, mülteciler gibi doğal olmayan afetler için de benzer şekilde hazırlıklı olunmalıdır. Deneyimlerimiz bu tip afetlere müdahale süreçlerinin uzun süreler aldığını, çözüm sürecinde daha etkili, insani ve sağlık koşullarını sağlamanın çok önemli olduğunu gösteriyor. O halde tüm katılımcıların faaliyetlerini kapsayan, entegre edilmiş doğru bir Afet Müdahale Planını, önceden elde bulundurmak önemli ve gereklidir.
Az da olsa böyle planlara rastlanır, asıl mesele en ekonomik ve en sürdürülebilir planlama ve uygulamanın nasıl yapılacağıdır.
Afetlere müdahalenin karmaşıklığı ve ölçeği hakkında yardım kuruluşları, tedarikçiler ve gönüllüler çok iyi eğitilmiş olmalıdır. Özellikle afetten zarar gören halk ve gönüllüler, acıları hafifletmek ve sosyal düzeni yeniden tesis etmek için gerekli bir afet müdahale sürecinin haftalar, aylar ve yıllar alacağını iyi anlayarak, kamu kurumları ve yerel yönetimlere güvenirlerse, yardım kuruluşlarına verdikleri desteklerde çok daha cömert davranarak, ilgili kurumları daha fazlasını yapmaya teşvik ederler.
Bunun yanında tedarikçiler ve yardım kuruluşları da daha sağlam, uzun vadeli, sürdürülebilir, uygun maliyetli çözümlere odaklanıp, müdahale ve yardım çalışmalarına samimi katkılarda bulunurlar.
Tüm afetlerin ortak olan özelliği; Aileler ve toplum için tam bir felaket olmasıdır.
Afet sonrası toplumdaki bireyler travma geçirmiş, maddi ve manevi olarak bitiktirler. Afet sonrası eski durumlarına dönebilecekleri konusunda büyük ümitsizlik vardır. Her türlü yardım ve desteğe ihtiyaç vardır. Üstelik aç, ıslak, belki de evsizdirler. Soğuk iklim şartları da varsa kâbus büyür. Bir tas ılık çorbanın hayali kurulur. Birkaç gün sonra hayatlarını nasıl düzene sokacakları ve kimin onlara yardım edeceğini bilmek isterler. Yüzler ve binlerce ailenin bu düşüncede olabileceği unutulmamalı.
Ya toplum düzenini alt üst eden yıkılmış okullar, ibadethaneler, dükkanlar, hastaneler.! Tüm bunların ne zaman ve nasıl yeniden yapılacağını, afetzedeler her gün bıkmadan usanmadan sorarlar.
Bunları yanıtlamak ve yaşanan sorunlara en kısa sürede çare bulmanın en etkili yolu, kullanılmaya hazır olması gereken barınma mekanları ve donanımların fiziksel olarak önceden hazırlanmasından geçer. Sadece barınma mekanları değil, diğer yaşam destek ünitelerine de acilen ihtiyaç duyulur. Bunlar toplumsal yaşam koşulları ve düzeninin sağlanması için zorunludur. Kamu kurumları ve yerel yönetimler, normal zamanda yaptıkları hazırlıkları toplumla paylaşarak, afet sürecinde sorunları çözmeye hazır olduklarını göstermek ve topluma güven vermek zorundadırlar.
Asıl soru; Nelerin değişmesi gerektiği değil, neleri daha iyi yapabileceğimiz olmalıdır.
Afete hazırlık ve Afete Müdahale öncelikle daha gerçekçi, daha sade ve daha uzun vadeli düşünmemizi gerektirir. Bu durum bize uygun maliyetleri olan, önceden üretilmiş, olası afet bölgeleri ya da yakınlarında depolanmış, kısa bir ikazı takiben kullanılmaya hazır, insanı yardım araç ve gereçlerini planlayıp, kullanmamızı dikte ettiriyor.
Günümüz anlayışında; Afetzedelere barınma çadırları sağlamak, daha sonra bu çadırları biraz daha iyi şartlar sunan yaşam konteynırları ile değiştirmek ve nihayetinde uzunca bir süre sonra, kalıcı konutlar sunmak esas alınır. Yaşam destek ünitelerinin sağlanması hep sonraki aşamalara bırakılır. Bu yöntem, eski toplumsal yaşam düzenine geçiş sürecinin uzaması yanında, hiç de ekonomik olmayan, uygulama ve koordine edilmesi zor, oldukça karmaşık bir tercihtir.
Çadırlar, ihtiyaç duyulduğunda acil barınma imkânı sağlayabilecek malzemelerden sadece birisidir. Kullanım ömrünün kısalığı düşünülürse, her zaman en iyi çözüm olup olmadığı da sorgulanmalıdır. Konteynırlar daha iyi koruma ve mahremiyet sağlayarak, uzun kullanım ömrü olduğu için tercih edilir. Ancak üretimi, taşınması, depolanması zor ve pahalı bir çözümdür. Kaldı ki sadece barınma ünitelerini elde bulundurmakla, “Afete Hazırlıklı Olmayı” düşünmek hiç de gerçekçi olmayıp, sadece afete müdahale surecini uzatacak bir düşünce olarak kabul edilmelidir.
Peki çözüm olarak başka ne düşünülmelidir.? Nasıl daha iyi yapabiliriz?
Örneğin; 15 yıldan fazla faydalı ömürlü, sert ve izolasyonlu duvarları, zemini ve çatısı olan, kolayca ek izolasyonla takviye edilebilen, ihtiyaç duyulan her yere her türlü araçla taşınabilen, hafif, kısa sürede, sadece el aleti ile kurulup sökülebilen, ağır iş makinası ile minimum/ hiç zemin hazırlama gerektirmeyen, çamur toz ve suya karşı ayarlanabilir ayaklar üzerinde yerden 15- 20 cm yüksekte kurulabilen, kolayca depolanan, kullanıldıktan sonra yeniden depolanıp, tekrar tekrar kullanılabilen “farklı, modern ve standardı yüksek barınma ve destek ünitelerimiz” olsa!
Uzun vadede, bilinen geleneksel tente duvarlı bir çadırın, amortisman maliyetinden 8-12 kat daha az maliyetli, bakım ve işletme giderleri neredeyse sıfır olan bir ürün ve konsept yaratsak.!
Hatta afet olduğu andan itibaren, çok kısa bir süre içinde, bu tip yaşam barınma ve yaşam destek ünitelerinden oluşan bir köy kursak, adına da Acil Müdahale Köyü koyup çalışır hale getirsek ve sonra da afetzedelerin hizmetine sunabilsek.!
Eğer bu mantık etrafında birleşebiliyorsak, yılların deneyimiyle oluşturulan ACİL MUDAHALE KÖYÜ (AMK)/ EMERGENCY RESPONSE VILLAGE (ERV) olarak tanımladığımız konsepti tanıtmanın zamanı geldi demektir.
ACİL MUDAHALE KÖYÜ (AMK)/ EMERGENCY RESPONSE VILLAGE (ERV)
Bu konsepte göre AMK ekonomik, uzun ömürlü, çok amaçlı donanımlarıyla yardım çalışmalarının kademelendirilmesine gerek kalmadan, en başından itibaren bir bütün halinde ve kalıcı konutlara yerleşinceye kadar afetzedelerin tüm yaşamsal ihtiyaçlarını giderebilecek, “BÜTÜNSEL ÇOZÜM” olarak kabul edilir. Değişik büyüklükte tasarlanabilen bu köylerde ana hedef, Afetten önceki hayat şeklini ve toplumsal yaşam standardını en kısa sürede ve en insani yaşam şekliyle geri getirmektir.
AMK en az 150 kişilik çekirdek bir köy ve destek tesisleri olmak üzere, katları şeklinde 300- 500- 1000 kişilik tasarlanabilir.
Afete fiziki olarak hazır olmak, bu ünitelerin önceden depolanabilmesini zorunlu kılar. Depolamanın yöntemi ve lojistiği, doğru bina şeklini belirlemek kadar önemlidir.
AMK’de kullanılacak üniteler ve depolanma şekli, Afet olsa da, olmasa da aktif olarak hizmet verebilecek şekilde tasarlanmıştır.
Sürekliliği olan böyle bir tasarım için başlangıçta yapılacak masrafların hiçbiri boşa gitmeyeceği gibi sürekli hizmet vererek, yaşamın devam ettiği aktif bir AMK’ne,afet olmadan çok önce sahip olmanın avantajına asla paha biçilemez.
Konsepte göre AMK üniteleri; afetten önce, şehirlerdeki Afet Toplanma alanlarına, Yaşam Vadileri ve/ veya Millet Bahçelerine yakın bölgelerde, kendi özel taşıma konteynırlarında depolanmış şekildedir. Depolu vaziyette içleri dolu taşıma konteynırları kullanılarak tasarlanan büyük binalar; “Afete Müdahale Eğitim ve Konsept Geliştirme Merkezi, Yoksul Aş evi, Sergi salonu, Kadın Uğraş Merkezi” olarak kullanılabilir. Bundan amaç, depolama sistemini sürekli kullanılabilen AKTİF DEPOLAMA haline getirmektir.
Afet zamanı konteynırlar süratle boşaltılır. İçinden çıkan ünitelerle çok kısa sürede AMK kurulur. Boşalan taşıma konteynırlarından oluşacak büyük bina ise Afet Yönetim Binası, STK Koordinasyon merkezi, Yardım malzemeleri toplanma deposu, Genel mutfak, Revir Çamaşırhane vb. maksatlarla hizmet verir. Yani AMK konsepti, afet olsun olmasın sürekli yaşayan ve hizmete hazır AKTİF bir konsepttir. Örnek; Spor etkinliklerinde sporcu köyleri, açık hava konserlerinde geçici barınma gibi kiralanarak kullanılabilir.
Bu nedenle depolama alanları seçiminde, Afet Toplanma Bölgeleri veya yakınlarında vatandaşlara sürekli hizmet verecek şekilde veya afet olasılığı yüksek bölgelerle, kara- hava- deniz yolları ulaştırma hatları üzerinde, önceden çalışılmış alanlar tercih edilmelidir.
Sphare Standartları dikkate alındığında bina/ ünitelerin yerleşiminde çekirdek bir AMK, yaklaşık 3.500- 4.000 m2’lik alanda kurulabilir. Tüm barınma üniteleri, her biri 4 kişiden oluşan 8 ayrı vasıfsız kurulum ekiplerince, basit el aletleri kullanılarak yaklaşık 6 saatte kurulur. Diğer yaşam destek üniteleri ise aynı ekipler kullanılarak 1- 1,5 gün gibi kısa sürede monte edilerek, çalışır hale getirilir. Böylece 100- 150 kişilik bir çekirdek AMK’nün 1,5- 2 günde kurulup hizmete girmesi şaşırtıcı olmaz.
AMK ünitelerinin kurulumu özel makine ve teçhizat kullanımını gerektirmeyecek kadar basit ve sade tasarlanmıştır. Amaç köyün kuruluşunda afetzedelerin de kurulum ekibine katılarak, fiziki olarak meşgul edilmelerini sağlamaktır. Deneyimlerimize göre kendi evlerinin kurulmasında, afetzedelerin de çalışmaları, geçirdikleri travmayı azaltmakta, katılım ve yardımlaşma duygusunu geliştirerek zihinsel rehabilitasyonlarına yardımcı olmaktadır.
Köydeki barınma üniteleri, aile esas alınarak 4-6 kişilik olarak tasarlansa da, istendiği zaman büyütülmelidir.
AMK konsepti tasarım ve uygulanma açısından, uzun kullanım ömrü, defalarca ve firesiz kurulup- sökülebilme özelliği, yeniden depolanma ve yer değiştirebilme kabiliyeti, atıksız görev yapma niteliği ve sürdürülebilirliği ile “YEŞİL İNSANİ YARDIM” -GREEN HUMANITARIAN” olarak düşünülmüştür.
Şirket olarak ilk 2006 yılında tasarlayıp geliştirdiğimiz Acil Müdahale Evleri, First Response Building (FRB)/ Disaster Response Building (DRB) konseptlerimiz, 15 yıldan uzun süredir dünyanın birçok yerinde, çok sayıda STK ve yardım kuruluşunca, AFETE HAZIRLIK (AH) Disaster Preparadness (DP) konsepti olarak depolanmış ve ihtiyaç olduğunda defalarca kullanılmıştır.
STK’larının bu uygulamalarla Afete Hazırlık konseptinden aldığımız sonuçlar çok etkileyici ve cesaret vericidir. Bu deneyimler bizi 2020 yılında yarattığımız AMK konseptine götürdü.
Afet öncesinden hayatın normalleştirilmesine kadar geçen Afete Müdahale sürecinin tümünü kapsayan Acil Müdahale Köyü (AMK) konseptini insanlığın hizmetine sunmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz.
AMK konseptinde yaşamı normalleştirmek, afete müdahale sürecinin en son aşamasıdır ve genellikle karar vericilerin, stratejik kararlarını gerekli kılar.
Mağdurlara sağlanacak kalıcı konutlara ilişkin bu kararlar; planlama, zaman ve bütçeye bağlı olarak prefabrike binalar, çelik yapılar, betonarme bina veya farklı türlerin karışımı şeklinde oluşturulabilir.
Konseptimizde bu safha için çok hızlı kurulabilen “Modüler Beton- Çelik Yapılı Termos Ev” (MOCEV) adıyla kalıcı binalar da geliştirilmiştir. Bu yapılar AMK Konseptinin TAMAMLAYICI PARÇASIDIR. Yepyeni bir teknoloji ile yapılan bu evler ne prefabrike, ne de betonarme yapılardır.
MOCEV tipi evler, hızlı kurulumlarının yanı sıra, yüksek ısı yalıtım kabiliyeti, afete dayanıklı statik yapısı, modifikasyon esnekliği, karar vericilere yeterli esneklik sağlaması ve zamanında önlem almaya yardımcı olması nedeniyle önemli bir yenilik olarak sunulmaktadır
Bu evler coğrafi bölgenin kültürüne göre 1- 2- 3 odalı, çoğu 50- 110 m2 arasında tasarlanıp, fabrikada üretilerek sahada kurulumu gerçekleştirilen ekonomik ve süratli bir çözüm sunar.
SONUÇ;
Afetler; Devlet kurumları ve Yerel Yönetimlerin karşılaşabileceği en talihsiz, en çaresiz ve zor durumlardır. Milliyet, Din, Coğrafya, Teknoloji ve Güç tanımayan bu talihsiz duruma karşı, tüm dünya ülkeleri çözüm üretme çabası içindedir.
20 yılı aşkın bir süredir sahada ve afet bölgelerinde kazandığımız deneyimler, yenilikçi- yaratıcı- teknik çalışmalarımız ile biz de bu çözüm üretme çabalarına dahil olduk.
Son 15 yıldır dünyanın değişik yerlerindeki insani yardım operasyonlarında etkili bir yöntem olarak kullanılan “Afetlere Hazırlık konseptimiz” içinde kullandığımız FRB/ DRB tipi üniteler esas alarak “AFETLERE HAZIRLIK VE AFETLERE MÜDAHALE KÖYÜ” konseptini geliştirdik.
Bu konseptle GELECEĞİN YEREL YONETİMLERİ anlayışına katkıda bulunacağımız inancı taşıyarak, düşüncelerimizi ve konsepti paylaşmak istedik.
Şimdi kendimize bir kez daha soralım!
AFETLERE GERÇEKTEN HAZIRMIYIZ?
SON FELAKETTEN BU YANA NELER YAPTIK?
NELERİ DAHA İYİ YAPABİLİRİZ?
NASIL YAPMALIYIZ?
Bilgi paylaşınca güzelA.Baybars Göğez