BU OYUNU BOZUN!

“En son umut ölür.”

Bilinen bir söz. Bir Rus atasözü olduğu bilgisi var. Bu sözle başladım çünkü yaşadığımız
günlerde umuda çok ihtiyacımız var. Ancak bu kuru kuruya bir umut olursa her zaman olduğu
gibi yine hüsran yaşayacağımız kesin. Çünkü planlanmış bir gelecek söz konusu.
Bu geleceği kim/kimler planlıyor?

Düşünelim!

Oylarımızla sonucu değiştirebileceğimizi düşünerek sandığa giriyoruz, oyumuzu kullanıyoruz.
Öncesi ve sonrası arasında inanılmaz farklar oluşuyor. O kadar ki bütün anket şirketleri
yanılıyor. Hatta dünya basını bile hayretler içerisinde kalıyor.
Seçim gecesi inanılmaz şeyler yaşıyorsunuz. İktidar çok yüksek oranlarla başlayıp sonra
azalmaya başlıyor. Muhalefetin oyları nedense hep sonradan yükseliyor.
Bütün bunlar olağan mı?

Dahası da var. İktidar muhalefetin güçlü olduğu sandıklara üst üste itiraz ediyor,
sandıklardaki oyların sonuçlara yansımasını engelliyor. Böylece kazanma umudunu yok
ediyor. Psikolojik üstünlük sağlıyor.

Peki muhalefet ne yapıyor?

Yaşanan bu olumsuzlukları geçip seçim stratejisi konusunda toplantılar yapmaya başlıyor.
Durum tespiti, değerlendirme çok önemli. Aksi geliştiremezsiniz. Dolayısıyla siyasi partiler
süreçleri iyi yönetmeli ve kamuoyundan aldıkları geribildirimler doğrultusunda düzeltmeler
yapmalı ve yeni açılımlar geliştirmeli. Ancak, sorun bu değil ki. Sorun süreci yönetememek.

Ne demek istiyorum?

Örneğin oy kullanımında beklenmedik durumlar oldu mu?
Bazı sandıklarda bütün oyların aynı partiye verilmiş olması olağan mı?
Mükerrer oy kullanımları söz konusu mu, ya da ölüler oy kullandı mı?

Bu ve benzeri sebeplerle ne kadar oy farklı partilere gitti ve bu partiler hangileri?

Soruları çoğaltabiliriz. Demek istediğim seçim öncesinden başlayarak bütün süreçlerin sonuca
doğru aktarılıp aktarılmadığı.

Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçları doğru kabul edip bir sonraki adımda her şey
olağanmış gibi davranmak rakibe hizmet eder. İşte bu tutum umudu yok eder.

Muhalif televizyonlar şimdi hep bir ağızdan ikinci tur nasıl kazanılır? Sorusunu tartışıyor.
Oysa Millet ittifakının seçmene vermesi gereken bir hesap var. Seçim güvenliği konusunda
size güvenen halka seçim gecesi hiçbir veri sunamadınız. Şimdi bu koşullarda her şey
olağanmış gibi davranarak ikinci tur diyorsunuz ve bu en önemli konuyu pas geçiyorsunuz.

Pes doğrusu!

Sözde propagandanızı yapan kanallarınız da aynı ekran yüzleriyle aynı şeyleri tekrarlamayı
sürdürüyor. Özetle Kakofoni…

Buradaki boşluğu doldurmadığınız sürece, oluşan soruları yanıtlamadığınız sürece halka umut
veremezsiniz. Bu durum da sandığa gitmeme şeklinde kendini gösterecektir.
Sağlıklı bir sistem oluşturduğunu düşündüğünüz sürecin başına oturttuğunuz kişiyi görevden
almış olabilirsiniz, yetmez. O gece neler oldu ve gerçek oylar ne kadar? Tespit edemiyorsanız
da açıklayın, bunu size inanan ve güvenen bu halka borçlusunuz. Güvendik, inandık ancak
sistemimiz çöktü deyin. Sağlıklı bir karşılaştırma yapamadık deyin ve ikinci turda nasıl bir
sistemle bu sorunları çözeceğinizi de açıklayın lütfen.

Sandığa gidin demek tek başına yetmez. Çünkü ilk turda halkın değişim isteği neden sandığa
yansımadı? Bunun sebebini biliyorsunuz. Açıklayın, açıklayın ki halk size güvensin.
Açık ve net olun. Birilerinin planladığı geleceğe bu halkı mahkûm etmeyin. Oyunu bozun.
Ciddi bir güven kaybı ve ciddi bir umutsuzluk söz konusu.

Umudu öldürürseniz hiçbir şansınız kalmaz.

Benden söylemesi!