DOĞANYURT KÖYÜNDE ENDİŞELİ BEKLEYİŞ DEVAM EDİYOR

 Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Doğanyurt  için SİT Alanı başvurusunu kabul etmiş, uzmanlar incelemelerini yapmış değerlendirme sonrası karar bildirilmesi beklenmektedir. Bu sürecin tamamlanması için 1-1.5 yıllık bir süre gerekiyor.

SİT Alanı kararı çıkmadan ÇED için tüm kurumlardan olumlu sonuç çıkarsa şirket yatırıma başlayabilecek.
Yani bu Doğanyurt’un bağrına hançeri  saplamak demek.
Köylülerin en büyük  endişesi bu yönde.
Patlatmalar başladığında oradaki doğal yaşam tamamen yok olacak. Ondan sonra sizin SİT Alanı ilan ettik demeniz hiçbir işe yaramayacak.

Aklın yolu şudur. SİT kararının sonuçlanmasını  bekleyip şirkete ona göre bir cevap vermek. Ama maalesef ülke genelinde bir çok maden sahibi bu tuhaf yasal boşluktan faydalanıyor.
23.06.2023 tarihinde yapılacak bir toplantıyla proje sahibi şirket projeyi köy sakinlerine anlatmak amacıyla bir toplantı düzenleyecek.
Konu ile ilgili Doğanyurt’ta yaşayan bir vatandaşımızla konuştuk. Yaşadığı sorunları ve endişelerini şu cümlelerle özetledi:
Burası bizim öz topraklarımız. ÇED gerekli değildir raporunu iptal ettirdiğimize sevinemeden şirket yeni bir hamle yaptı.
Burada bizi şaşırtan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının çelişkili iki kararı.
DOĞANYURT topraklarının SİT Alanı ilan edilmesi için yapılan başvuruyu kabul eden bakanlık, yapılan  inceleme sonuçlarını beklemeden maden şirketinin proje sahasını genişleterek yeni bir ÇED sürecini başlatacak başvurusunu kabul etmiş.
Şimdi görüş istediği kurumlardan gelecek cevaplar bu doğa harikası toprakların ve bizlerin kaderini belirleyecek.
Eğer olumlu görüş belirtenler çoğunlukta olursa ÇED olumlu kararı çıkacak ve şirket burada faaliyetlere başlayacak.
Bu nedenle kurumların görüş bildirirken duyarlı olmasını bekliyoruz.

Yani korktuğumuz olursa şirket hiçbir engel tanımadan patlatmalara başlayacak. Köyün üst kısmında çok büyük kayalar var. Onların yerleşim yerlerinin üzerine düşme riski çok fazla.
Proje sahasının yanında tarım yaptığımız yüzlerce tapulu tarlamız var.  Su kaynaklarımız var. Hayvanlarımız su içer dinlenir.
Proje kapsamında bitki örtüsü de değişecek. Ağaçlarımız kesilecek. Bakın 3 Haziran günü çok yağmur yağdı ve şu anki bozulmamış bitki örtüsüne, ağaçlara rağmen taşocağı deresinde şiddetli sel oldu. Bu ağaçları, bitki örtüsünü yok ettikten sonra ki manzarayı varın siz düşünün.

Daha önce çok kıymetli bilim insanlarımız geldi ve burada korunması gereken değerler ile ilgili raporlar yazdılar.
İstanbul orman Fakültesinden Prof Dr Ünal Akkemik bölgede araştırma yaptı ve Türkiye'de olmayan fosiller bulundu burada.

Yine Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Derneği arazide incelemeler yaptı, 21 endemik bitki tespit etti. Bunlardan bazıları vu kategorisinde ve mutlaka   korunması gereken bitkiler, doğa koruma milli parklar ise oradaki  endemik bitkilerin zarar görmesi türün yok olmasını engellemez diye cevap vermişler.  Oysaki bunlar dünyanın neresine giderseniz gidin, korunmasi gereken bitkilerde mutkaka korunmalılar, oradakiler zarar görebilir diye bir anlayış olabilir mi?

Kamyonlar  köy yolunu kullanacaklar. Su pınarları sizin de gördüğünüz gibi yol üzerinde.  Bu kamyonlar buradan çevreye zarar vermeden nasıl geçecek.
 

Patlatmalar başladığı zaman buradaki yapan hayatı, endemik bitkilerimiz, suyumuz yok olacak.
Biz burada tarım ve hayvancılık yapıyoruz. Buralar bizim ata topraklarımız. Ülkemizin bakir kalmış ender doğa harikalarından biri. Neden ısrarla burası? Böyle giderse gelecek kuşaklara çölleşmiş bir Türkiye kalacak. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Bakın 80 yaşında yaşlı insanlar sırf bu toprakları koruduğu için Ceza Mahkemesinde yargılandı. Burası vatan toprağı, ata toprağı yok edilirse geri dönüşü yok. Yaban hayvanlarımız, hayvanlarımız, arılarımız, meyve bahçelerimiz, suyumuz, endemik bitkilerimiz, topraktan adeta fışkıran ağaç fosilleri… Yani bizim ve bir çok canlının tüm hayatı yok olacak. Dünyanın ‘’evet burası korunmalı’’ dediği bir alanı yasalarında yanımızda olmasına rağmen, özel bir şirketten korumak için adeta savaş veriyoruz.