EGE VE MARMARA DA DEPREM RİSKİ SON DAKİKA !!!

Yeşim Tütün
 

Yunanistan, Santorini Adası çevresinde meydana gelen 200'ün üzerindeki depremler nedeniyle acil durum ilan etti. Kurtarma ekipleri hızla bölgeye gönderildi, okullar tatil edildi, seyyar sağlık birimleri kuruldu ve drone ekipleri de bölgede arama-kurtarma çalışmalarına katılmak üzere hazır durumda. Yunan yetkililerin bu hızlı ve etkin müdahalesi, deprem sonrası kayıpları en aza indirme ve vatandaşlarının güvenliğini sağlama adına önemli bir adım.

Peki biz ne yapıyoruz? Depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağını bilmediğimiz bir ülkede, her an bir deprem riskiyle yaşarken hazırlık yapma konusunda hala ciddi eksikliklerimiz varken, sadece kader ya da fıtrat diye mi geçeceğiz? Sadece sela okuyarak ve "geçer" diyerek mi bekleyeceğiz? Bu, kabul edilemez bir yaklaşım!

Deprem, ülkemizin gerçeklerinden biri ve buna hazırlıklı olmak, can ve mal kaybını en aza indirgemek için hepimizin sorumluluğudur. Ancak ne yazık ki, ülke genelinde hala yeterli önlemler alınmıyor. Hangi bölgenin ne zaman deprem riskiyle karşı karşıya kalacağını bilmeden yaşamak, demek ki daha çok çalışmamız ve ciddi önlemler almamız gerektiğini gösteriyor. Bu konuda gerekli altyapıyı oluşturmak, eğitimler düzenlemek, mevcut binaları güçlendirmek, afet durumlarına yönelik planlar oluşturmak gibi hayati adımlar hızla atılmalı.

Deprem ülkesi olmamıza rağmen, hazırlıklarımız hâlâ yeterli değil. Son yıllarda bazı iyileştirmeler ve çalışmalar yapılsa da, bu süreç hala çok yavaş ilerliyor. Ülke çapında bir bilinçlenme sağlanmalı, her yerleşim yeri için afet planları oluşturulmalı ve özellikle deprem riski yüksek bölgelerde, binaların deprem güvenliği konusunda denetimler sıklaştırılmalıdır. Belediyeler, afet koordinasyon merkezleri, sağlık birimleri, kamu ve özel sektör işbirliği ile afet yönetim sistemleri güçlendirilmelidir.

Evet, depremin ne zaman olacağını kesin olarak bilemeyiz, ancak yapabileceğimiz bir şey var: Hazırlıklı olmak. Bu konuda atılacak her adım, kayıpları azaltmak, halkı korumak ve yaşamları kurtarmak adına büyük bir fark yaratacaktır. Bu sorumluluk hepimizin ve ertelemeye, göz ardı etmeye hakkımız yok. Gerçekten değişim yapmak istiyorsak, kader ya da fıtrat demek yerine, bilimsel verilere dayalı, sağlam ve etkin adımlar atmalıyız. Aksi takdirde, büyük bir felaket sonrası yapacağımız tek şey "keşke" demek olur.