Erdal Direğin: DERİN YOKSULLUĞU GÖRDÜM…
Araştırmacı Gazeteci Erdal Direğin sokak canlarını beslemek amacıyla yaptığı bir akşamüstü yürüyüşünde tanık olduğu yoksulluk görüntülerini kaleme almış. Bu yürüyüş sırasında hızla derinleşen yoksulluğun iç yakan görüntülerini gözler önüne seriyor...
DERİN YOKSULLUĞU GÖRDÜM…
Akşam üstü, İstanbul’un kadim kenti Üsküdar’dayım. Epeyce yürüdüm, telefonumun adım sayarı 13 bin adım gösteriyor. Evden çıkarken yanıma bir poşet sokak kedilerine vermek üzere kuru mama aldım. Hem yürüyorum, hem de güzel havanın keyfini çıkarıyorum. Bu arada aç olduklarını hissettiğim kedilere de birer avuç mama veriyorum. Saat 16.00 olmuştu. Üsküdar meydanı seçim havasına sonuna kadar girmiş, seçim çadırları, bayraklar, müzikle dans edenler, oynayanlar, broşür dağıtanlar ve giydirilmiş anons arabaları. Her parti, adayının seçimi kazanmasını istiyor doğal olarak…
İskelede kurulmuş Cumhuriyet Halk Partisi’nin çadırına geliyorum, hem coşku, hem de inanç hakim. İmamoğlu’nun kazanacağından sonuna kadar eminler, Üsküdar’da da Sinem Dedetaş’ın arayı kapattığını ve öne geçtiğini söylüyorlar. Ben de bunu gözlemliyorum sokaklarda. Bu genç hanımefendi güzel yönetmez mi Üsküdar’ı, elbette yönetir. İncelendiğinde bu iş için donanımını görebiliyorsunuz.
Pırıl pırıl, güler yüzlü ve pozitif enerjisi var. Hemen yan tarafa geçiyorum, iki Türkiye İşçi Partili arkadaş broşür dağıtıyor. Hemen aramızda sohbet başlıyor. Üsküdar’da TİP’in ciddi bir potansiyeli var. Her yerde olduğu gibi ana hedeflerinin, Meclis Üyelikleri olduğunu sohbetimizden anlıyorum. Çok güçlü bir muhalefet yapacaklarından eminim. TBMM’de 4 milletvekili 40 kişilik muhalefet yapmıyor mu? Buradan yola çıkarak İlçe Meclisine ve olası Büyükşehir Meclisine girmek ve siyaseti layıkıyla yapmak niyetindeler. TİP’in ilkeli siyaseti her şeyin üstesindedir. Ranta ve rantiyeciye tahammülleri yok.
Hemen yan çadırda yine ellerinde broşürler DEM’li gençleri görüyorum. Olanca sevimlilikleri ile 18-20 yaşlarındaki iki genç ile karşılaşıyoruz. Öyle içten sarılıyor ki bir tanesi, mutlu oluyor insan. Tertemiz duygularla sarılıyor, yanındaki genç hanımefendinin de adeta gözleri ışıl ışıl, sevgiyle bakıyor. Birer broşür veriyorlar. Ben de alıyorum, fakat uygun olduğumda okuyacağım. İstanbul’daki Dem Partililerin Ekrem İmamoğlu’na sempatilerini biliyorum. Bunun devam ettiğini de görüştüğüm Dem Partililerden alabiliyorum. Onlar İmamoğlu’ndan vazgeçmiyorlar.
Yine gözüme bir başka seçim çadırı çarpıyor. Demokratik Sol Parti çadırı. İçinde bir kişi var o da yavaş yavaş toplanıyor. Onunla sohbet edecek durum yok, adam toparlanıyor. Fakat çadırın üzerinde bir yazı dikkati mi çekiyor. Ne AKP ne CHP, Sadece DSP yazıyor. İnanalım mı? Adında SOL kelimesi olan bir parti AKP ile kol kola değil miydi?
Marmaray girişine yakın, bir kuyruk gözüme ilişiyor. Nedir acaba diyorum? Yaklaşık 100 kişiyi geçmiş . Soruyorum iki görevli hanımefendiye. İBB çalışanlarıymış, zaten üzerlerindeki İBB montlarından da anlaşılıyor. “İftar için bekleyenler” cevabını alıyorum. Şaşkınlıkla soruyorum, “gerçekten mi”? Evet diyorlar. Nasıl olur diyorum İftar vaktine 2 saat 40 dakika var. Bu insanların çoğu yaşlı, emekli ayakta nasıl beklerler bunca saat?” Başka çareleri yok, yemek yiyecekler, akşam karınlarını doyuracaklar” diyor görevliler. Peki diyorum, “kıyafetleri nispeten daha düzgün insanlarda var” diyorum. “Artık herkes ihtiyaç sahibi” diyorlar. 10 bin TL emekli maaşıyla ay sonu gelir mi? İnsanlar aç ve çaresiz . “Aç nerede, aç yok” diyenler, gidin bakın bakalım Üsküdar meydanına kuyruk her gün orada. İftar saatine kadar 1000 kişiyi aşıyormuş. Hatta iftar sonrası da saat 21.30 a kadar yemek dağıtımı sürdüğü günler oluyormuş. Yine soruyorum “Nasıl yemekler çıkıyor, Et yemekleri ağırlıkta mı? Acaba burada farklı güzellikte yemekler çıktığı için mi tercih ediliyor” diyorum. Hayır diyorlar, “herkesin evinde rahatlıkla yapılabilecek yemekler, Karnabahar, ıspanak, mercimek, patates yemeği. Yeter ki karınlar doysun başka amaç yok burada” diyorlar.
Neden şaşırıyorum ki, 10 bin TL emekli maaşının reva görüldüğü bu ortamda nasıl aç kalmasın bu insanlar. En basit çay simit hesabının bile tutmadığı hesapta. Nasıl doyacak bu karınlar. Bunları konuşurken meraklı bir hanımefendi yaklaşıp benim sorduğum soruyu soruyor. “Bu ne kuyruğu” ?
Cevap yine aynı “iftar yemeği için”… “Bu saatte olur mu? İftara çok var, bir çoğu yaşlı ve herkes ayakta”. Görevli cevap veriyor. “Şu yukarıda İmamoğlu’nun açtığı Kent Lokantası var, gidin onun önüne birde oraya bakın” diyor. “Biraz parası olan iki kişi 80 TL’ye yemeğini yiyor. Fakat orada bin kişi kuyrukta sıranın kendisine gelmesini bekliyor”. Evde aynı yemeği yeseler en az 200 TL. Ne yapsınlar, çaresizliğin resmi bu. AKP adayı Kurum ne diyor? “Bu Kent Lokantalarını icraatmış gibi anlatıyor rakibim” diyor. “Bay Kurum bu gerçekten hizmetin dibi, insan biraz açlardan, yoksullardan utanır. Bu sizin eseriniz”.
Biraz ileri doğru yürüyorum yine başka bir kuyruk. Yine CHP Üsküdar adayı Sinem Dedetaş’ın çadırı. Görevliler ramazan pidesi dağıtıyor. Hızlıca dağıtıldığı halde kuyruk hiç azalmıyor. Kişi başı bir adet veriliyor. Sanırım alan tekrar sıraya giriyor. 1 pide kime yetecek, akşam iftarı var, sahuru var.
Kuyruktaki insanları süzüyorum. Yarı utanarak, yüzlerini gizlemek için diğer tarafa bakıyorlar. Bir kısmı da “biz niye utanacağız, bizi bu hale düşürenler utansın” edasıyla kuyruktalar. Diğer partiler ne dağıtıyor bilmem ama CHP yemek, ekmek, pide veriyor. Şu an en büyük sıkıntı açlık. Çöpten ve Pazar artıklarından beslenenler, artık sayıları o kadar fazla ki. Hakikaten Erdoğan’ın söylediği bu yıl, yani 2024 Emekli yılı! Fakat bir terslik var, Emekli aç, yılgın, bitkin, üzgün… Patronun kendileri olduğunu hatırlayıp gereğini yapar mı, bekleyip göreceğiz. Şurada ne kaldı sadece 11 gün… “Ya kabullenecekler ya da biz buradayız, ayağınızı denk alın” diyecekler.
Bu arada sokak hayvanlarını da unutmayıp yeni mama aldım. Onların da yemeğe ihtiyaçları var. Bu pahalılıktan onlar da etkilendiler. Kısa zaman önce 250 TL’ye alınan 15 litre’lik mamalar şimdilerde bin TL.yi aştı. Verdiğiniz mamayı yedikten sonra, teşekkür ediyorlar, ya ayaklarınıza sürünüyorlar, ya da kucağınıza atlıyorlar. Hepsi masum, istedikleri iki şey var. Sevgi ve mama. O halde, hem insanımızla, hem de hayvanımızla elden geldiğince paylaşacağız, bölüşeceğiz…
Anne Şapşik, oğlu Kekik. Düzenli beslenen sokak canlarından
20.03.2024
Erdal Direğin