Alfred Heilbronn Botanik Bahçesinin Ardından
Almanya’daki baskıdan kaçarak, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde kendine yaşam alanı bulan bir Alman botanikçinin hayaliydi İstanbul Üniversitesi Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi. 2015’te müftülüğe devredilerek yok edilen bahçenin tarihinde doğa sevgisi, emek ve fedakarlık yatıyor.
Türkiye’de Uluslararası Botanik Bahçeleri envanterine kayıtlı iki bahçeden biri olan ve 3 binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapan İstanbul Üniversitesi Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, 2015 yılında İstanbul Müftülüğü’ne devredildi. Bu değişikliğin ardından bahçe metruk hale geldi ve o değerli ağaçlar ve bitkiler bakımsılzıktan kurudu. Bu anlaşılması güç kıymet bilmezlik, ilgisizlik ve bilgisizlik karşısında isyan etmemek elde değil. Oysa Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yaşanan fakr-u zaruret dönemlerinde büyük fedakarlıklarla, Atatürk’ün doğa sevgisinin de etkisiyle hayata geçirilmiş bir mekandı. Gelin bu mekanın tarihine biraz daha yakından bakalım.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Enstitüsü'nün temeli 3 Mart 1935 tarihinde atılır ve iki yıl sonra inşaat bitirilerek bu görkemli bina 1937 yılında hizmete açılır.
Bu arada, enstitü bahçesinin yapımına daha önce başlandığını, 1934 yılındaki düzenlemeleri takiben bahçe, 1935 yılının ilkbaharında İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi olarak hizmete girdiğini belirtmek gerekir. Söz konusu bahçenin ortaya çıkmasında ise başrol Alman bir botanikçinindir.
Almanya’da Nasyonel Sosyalistlerin iktidara gelmesinin ardından üniversitedeki işini kaybeden Prof. Dr. Alfred Heilbronn Türkiye’ye sığınma talebinde bulunur ve 1933 yılının Ekim ayında İstanbul'a gelir. O zamanki adıyla Biyoloji Enstitüsü'nde Botanik ve Zooloji dersleri vermeye başlar. Aslında İstanbul Üniversitesi'ne bağlı bir botanik bahçesi kurulması fikri, Heilbronn'un İstanbul'da derslerine başladığı ilk günden beri aklındadır. Kendisi de buraya bir botanik bahçesi yapımı için görevlendirilince beklediği fırsat doğmuştur. Böylece Ord. Prof. Dr. L. Brauner ve Bahçe Uzmanı Walter Stephan ile birlikte botanik bahçesinin kuruluş ve düzenleme çalışmalarını başlatır.
Bu üçlü öylesine sistemli ve disiplinli bir çalışma ortaya koyarlar ki, bahçe kısa sürede 1936 ilkbaharında açılışa hazır hale gelir. İlk büyük başarıları da 1935 yılında yayınlamış oldukları botanik bahçesine ait ilk tohum kataloğudur.
Heilbronn, bahçenin Avrupa'daki gelişmiş benzerlerine uygun şartlara sahip olması için çok emek sarfeder. Bahçe planının çiziminde, seraların projesinde, ısıtma-soğutma sistemlerinin seçiminde çok titiz davranır. Günün koşullarına göre, Almanya'nın köklü firmalarında en uzun ömürlü ekipmanların alımı için bizzat yazışmalarda bulunur. Bahçeye yerleştirilecek bitkilerin görsellerinin etrafı, şimşir gibi uzun ömürlü ve dekoratif çit bitkileriyle çevrelenir. Bahçe, Sistematik Bölüm, Taş Bahçe, Tıbbi Bitkiler, Türkiye Bitkileri Deney Parselleri ve Arboretum olmak üzere 6 büyük kısıma ayrılmıştır. Bahçede yer alan 15 serada ise 8’i doğal ortamda ısıtılan, çeşitli boyutlarda 23 havuz havuz yer alır.
İstanbul’un doğal yaşam açısından bu değerli mekanının birkaç yıl içinde adım adım yok edilmesini ne yazık ki üzüntüyle izledik. Dünyada botanik bahçeleri, değer verilen özenle yaşatılan güzide mekanlardır. İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'ni ziyaret edenler, üniversitesinin botanik bahçesinin asırlardan beri güzelliğinin muhafaza edilmekte olduğunu görür ve hayran olurlar.
İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nin bugünkü durumu konusunda yetkilileri harekete geçmeye davet ediyor ve bahçenin tekrar üniversiteye devredilmesini ısrarla istiyorum. Temennim bu değerli botanik bahçenin uzman ellerde eski haline gelerek tekrar yaşam bulması.Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu//Cumhuriyet
]]>