Antalya’nın kadim limanı bu vefasızlığı hak etmiyor!
Phaselis’teki inşaata tepki gösteren, Bakanlığın korumadığı doğal ve kültürel mirası korumaya yeltenen halkın karşısına jandarma dikerek askere beton başında nöbet tutturan idarenin Kaleiçi’nde, Yat limanında denetim yapacak bir personeli yok mu? Arada bir tur atıp bu kötü manzarayı önleyebilecek bir çift zabıta yok mu? Kentin tarihi kimliğinin bir parçası olan limanı ziyaret etmek isteyen bir ziyaretçiye sunacağımız manzara bu mu? En temel insani ihtiyaç olan tuvaletin bile bir sorun haline geldiği Yat limanında bugün evsizlere barınak olan amfi tiyatro, bir zamanlar klasik müzik ve halk türkülerinin yankılandığı, kentin müzikle, neşeyle buluştuğu bir mekândı. Çocukların, kadınların, gençlerin ve elbette kedilerin şenlendirdiği, yaşamın sokağa taştığı mekândan bugüne kalanlar iç burkucu. Bugün aylardır kırık olan camı koli bandıyla yapıştırılmış bir asansörle inilen Yat limanında kara bir brandanın örtüldüğü tiyatro ve tarihi İskelenin Fenercisi Fatma Doman’ın elinde tuttuğu feneri kırılmış heykeli karşılıyor ziyaretçileri. Fatma Doman, 1956-1983 yılları arasında, o yıllardaki adıyla Antalya İskelesi’nin tek kadın çalışanı olarak fenercilik yapmış bir isimdi. Bir başka deyişle iskelenin bir döneminin tanığı, hafızası…
13. yüzyılda Antalya’nın ilk valisi olan Subaşı Mübarizeddin Ertokuş’un sahil kalelerini birer birer fethetmek için sefere çıktığı, ‘Zincirkıran’ Hamitoğlu Mehmet Bey’in kenti Latin işgalinden yeniden kurtarıp limanın ağzına gerili zincir halatları kırdığı, Oruç Reis’in Akdeniz’e yelken açtığı, Bahr-i Sefid’in sularında gaza eyleyen Leventlerin Cezayir’in yolunu tuttuğu; hastaların, sağların, hasretliklerin ve gözü yaşlı mübadillerin ilk ve son durağı, Atatürk’ün surları, kenti ve halkı selamladığı Antalya’nın kadim limanı bu vefasızlığı hak etmiyor… Yusuf Yavuz