TARİH BU MGK’YI UNUTMAYACAK (2)

Yeni açıklaması ise aynı açıklamanın devamı niteliğinde. Aynı toplantıda Hakan Fidan’a verilen üstün hizmet madalyasına dikkat çekerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘’bu madalyayı canını veren değil de onun adına alan mı hak ediyor?’’ sorusunu yöneltti.


Asil Türk Milleti’nin önünde başımı gururla öne eğiyorum.
 

9 Ağustos 2023 tarihli milli güvenlik kurulu toplantısını asla unutmayacağız demiştik. Zira bu toplantı, önceki videomuzda dile getirdiğimiz dram ile sınırlı kalmamış, Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, Milli İstihbarat Teşkilatı eski Başkanı ve günümüz Dışişleri Bakanı Hakan FİDAN’a da Devlet Üstün Hizmet Madalyası vermişti.


FİDAN; "Ben bu madalyayı, benimle beraber görev yaparken Libya'da, Karabağ’da, Suriye’de, Irak’ta sizin emirlerinizi hayata geçirmek için şehit olan arkadaşlarım adına alıyorum” dedi.

Yani kimi MİT Mensubu, yabancı ülke topraklarında, bu ülke ve bu millet için canını feda etti,

Kimi MİT Mensubu, vatan için, bayrak için düşmana esir düştü, aşağılık muameleye maruz kaldı,

Kimi MİT Mensubu da kendisine verilen görevi icra ederken tutuklandı, yıllarca hapis yattı ve bu evlatlar adına madalyayı Hakan FİDAN aldı.

Tabi bu noktada madalyayı alan kadar onu verene de bakmak lazım.

Sayın Cumhurbaşkanı.

Üstün hizmet madalyası yönetmeliği; "Yurt içinde veya yurt dışında, feragat, fedakarlık ve gayretiyle ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek, devletin yücelmesine ve milli menfaatlere önemli ölçüde katkısı olan Türk vatandaşlarına verilir" diyor.

Adam ülkesi için, devleti için, milleti için canını veriyor. Devletin yücelmesine, milli menfaatlere bundan daha büyük bir katkı olabilir mi?

Sizce bu madalyayı canını veren değil de onun adına alan mı hak ediyor?

Üstün hizmet madalyasının bu adsız kahramanların eşlerine, yetimlerine verilmesi, bu kadar mı zor?

Bakış açısı işte…

Neyse asıl konuya, yani FİDAN’ın üstün hizmet madalyası ile ödüllendirilmesine dönelim.

Hakan FİDAN.

Çıkış noktasına ve varılan menzile bakıldığında tam bir başarı öyküsü. Böylesine kısa bir sürede sergilenen, böylesine muazzam bir kariyerin, Üstün Hizmet Madalyası’yla taçlandırılması da doğal görülebilir.

Meslektaşım diyemesem de birlikte çalıştığımız dönemden tanırım, kendisi de başarının ödüllendirilmesi taraftarıdır.

Örneğin, yine genç bir mit mensubunun, ihanet yuvası topraklarda, Ay-yıldız uğruna can verdiği dönemde, Hakan FİDAN da İnşaat İşlerinden sorumlu başka bir üst düzey mensuba Üstün Hizmet Madalyası vermişti.

Olabilir, amirin hakkaniyeti ve görev anlayışı bazen böyle basit mevzularda gözden kaçabilse de, 15 Temmuz darbe girişimi gibi çok ciddi durumlarda mutlaka görülür, kendini belli eder.

Konu ilginizi çekmeye başladı farkındayım.

Tabii ki devam edeceğiz ama önce küçük bir hatırlatma.

1965’ten bu yana Başbakan’a bağlı ve sadece Başbakan’a karşı sorumlu olan MİT, 2017’de yani 15 Temmuz’un bir yıl sonrasında Cumhurbaşkanına bağlandı. Lütfen bu noktaya dikkat edin.

Evet devam ediyoruz.

Kuruluşundan bu yana, ülkede yaşanan onca darbe ve darbe girişiminin hiçbirini, direk bağlı olduğu, sorumlu olduğu Başbakan’a vaktinde haber veremeyen MİT, 15 Temmuz 2016’da da bu geleneği bozmadı.

Hem de olayın saatler öncesinde, kapısı bizzat çalınarak yapılan darbe ihbarına rağmen.

Bu ihbarın, yine tanklar ve asker sokağa çıkmadan önce, bir Müsteşar Yardımcısı aracılığıyla Genelkurmay Başkanlığı’na iletilmesine rağmen.

Düşünebiliyor musunuz?

Ortada ciddi bir darbe ihbarı var, bunu ilk elden haber alıyorsunuz, Genelkurmay Başkanı ile paylaşıyorsunuz ama direk bağlı olduğunuz, kendisine karşı sorumlu olduğunuz amirinize, yani Başbakan’a iletmeyi aklınızdan bile geçirmiyorsunuz.

Cumhurbaşkanını da pas geçiyorsunuz haliyle. Zira o da darbeyi eniştesinden öğreniyor.

Ben Sayın ERDOĞAN’ın yerinde olsam bir madalya da enişteye verirdim.

Neyse konuyu dağıtmayalım.

Hakan FidanIN sıralı amirlerini bir türlü haberdar edemediği darbe girişiminde dönemin Başbakanı Binali YILDIRIM.

Seversiniz sevmezsiniz o ayrı bir konu.

Biz burada, devletin işleyiş mekanizmasının nasıl ihlal edildiğini, görevin ihmal edilerek nasıl kötüye kullanıldığını, kanun çerçevesinde nasıl suç işlendiğini anlatmaya çalışıyoruz.

İş bununla da kalmıyor.

Darbe girişiminin artık ayyuka çıktığı, kıyametin koptuğu, TV’lerin altyazı geçtiği saatlerde, Başbakan Binali YILDIRIM 22.40’da MİT Müsteşarını arayarak “Darbe oluyor. Ne yapıyorsun?” diye soruyor.

Hakan FİDAN ne yanıt veriyor biliyor musunuz? “Yok” diyor, “Bir şey yok. Normal çalışıyoruz biz” diyor.

Şimdi bu noktada sadece iki seçenek var.

Ya MİT Müsteşarının gerçekten olan bitenden haberi yok ve darbeyi 22.40 itibarıyla hala haber alamamış bir bürokrat olarak sekiz sene daha başarılı kariyerini sürdürüyor,

Ya da amirine, ki öyle sıradan bir amir değil, ülkenin Başbakanı olan amirinden gerçeği saklıyor.

Bize göre her iki durumda da Üstün Hizmet Madalyası otomatikman iptal.

Zira 20.30’da başlayan darbeyi 22.40’a dek haber alamayan bir haber alma teşkilatının başkanına madalya verilemez dolayısıyla iptal,

Ya da haberi olduğu halde, bağlı olduğu amirinden gerçeği saklamak suretiyle hem kanunu hem de etik kuralları çiğneyen birine madalya verilemez dolayısıyla yine iptal.

Ha bu arada aynı Hakan FİDAN, Başbakan ile yaptığı bu konuşma öncesinde, Yenimahalle’deki Karargâhta akşam yemeği için davetlisi olan, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ’e, “Ciddi bir ihbar söz konusu. Bu yemeği bitiremeyebiliriz” demeyi de ihmal etmiyor.

Görüyor musunuz olan biteni?

Karşısındaki misafire “ciddi bir ihbar var” uyarısı, karşısındaki Başbakan’a ise “Yoo. Bir şey yok. Normal çalışıyoruz” algısı.

Bu söylediklerimiz öyle sağdan soldan duyduklarımız değil.

Bizzat Binali YILDIRIM’ın, bizzat Mehmet GÖRMEZ’in, kayıtlara geçen kendi ifadeleri. Arzu eden araştırıp doğruluğunu teyit edebilir.

Sadede gelecek olursak.

Libya’da, Karabağ’da, Suriye’de, Irak’ta şehit düşenler adına madalya alan Hakan FİDAN!

Sen bu madalyayı, dünyanın dört bir yanında bayrak uğruna can verenler adına değil de kendi adına al kardeşim.

Aldığında da odana mı asarsın, evine mi götürürsün orası sana kalmış.

Aslolan böyle bir övünç kaynağının, babadan oğula, nesilden nesile gururla aktarılmasıdır.

Ama işin kötü yanı, gün olup devran dönünce, karartılmış gerçekler gün yüzüne çıkınca, yapılan yanlışın düzeltilmesi, haksız yere verilenin geri alınmasıdır ki,


İşte o durumu tarif edebilecek kelime bulamıyorum.

 

YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ

VAR OLSUN TÜRK MİLLETİ.

izlemek için

TARİH BU MGK’YI UNUTMAYACAK