ÇOCUKLAR İÇİN ADALET!
Şenal Sarıhan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
20 Kasım Çocuk Hakları Günündeyiz. Türkiye son aylarda Narin isimli bir çocuğun öldürümesine tanıklık etti. Onu Sıla bebek izledi. Günde en az beş kadının katledildiği haberlerinin arasında görünmeyen çocuklar, birden gündem oldular. Ülke, kadınlar gibi çocukların da istismara uğradığı, hunharca katledildiği gerçeği ile sarsıldı. Böyle bir ortamda Çocuk Hakları Gününü “kutlayacağız.” Şunu biliyoruz ki, artık kutlama günleri, durum tespiti yapma ve olması gerekeni bilince çıkarma günleri olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle biz de öncelikle çocuk haklarının ne olduğunu bir kez daha anımsamak istiyoruz:
“Hukuken ya da etik olarak, dünya üzerindeki tüm çocukların, doğuştan sahip olduğu, yaşama hakkı başta olmak üzere, sağlık, barınma, eğitim hakları, fiziksel, psikolojik ve cinsel sömürüye karşı korunma haklarıdır.“ Çocuklar, bu haklardan ırkı, milliyeti, cinsiyeti, maddi durumu, yerleşim yeri ayırımına uğramadan yararlanırlar. Bu tanım, aynı zamanda genel insan hakları tanımı ile aynıdır. Çocuk; insandır ve insan olması nedeniyle insan haklarının öznesidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi: “Çocuklar, yetişkin olmadıklarından özel koruma ve destek hakkına da sahiptir.” saptamasını yaparak, tüm devletlerin, onların barış, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ortamı içinde yaşamalarına uygun koşulların yaratılmasından sorumlu olduklarına işaret etmektedir. Bütün çocuklar, adil, eşit ve onurlu bir biçimde yaşama hakkına sahiptir. Ne yazık ki bugün, Sözleşmede yer alan haklar açıkça ihlal edilmektedir. Devletler, çocuk bedenlerinin çocuk emeğinin sömürülmesine, çocuk istismarına, çocuk evliliklere, ”göz yumuyor.” Çocuklar, gözü dönmüş kazanma hırsının ucuz iş güçleri olarak pazarlanıyor. İşsizlik, göç, savaş gibi nedenler, çocuk emeğini, çocuk bedenini korumasız ve her türlü sömürüye açık hale getiriyor. Yaşamla baş edemeyen çocuklar, suça sürükleniyor.
Çocuk hakları Sözleşmesi’nin “18 yaş altı herkes çocuktur.” düzenlemesine karşın, yasa eli ile 16-18 yaş arası çocuklarımız ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyor. 4+4+4 uygulaması ile sokağa terk edilen çocuklar, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırılarak, değişen gerici programlarla tarikatlara teslim ediliyor. Esnek çalışma, evlilik yaşının alta çekilmesi, asgari çalışma yaşı gibi insan haklarına dayalı hukukla bağdaşmayacak düzenlemeler, çocukları, bir hak öznesi olmaktan uzaklaştırıyor.
Oysa Sözleşme devletlere, çocukların düşünce açıklama, din ve vicdan özgürlüklerini de güvence altına alması, şiddetten, ihmalden, cinsel ve ekonomik istismardan, eğitimlerine engel olabilecek veya gelişimlerini kötü etkileyecek işlerde çalışmaktan koruma sorumluluğu da veriyor. Bu sorumluluk, Anayasa’nın 41. Maddesinde “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu önlemleri alır.” hükmü ile pekiştiriliyor. Bugün devlete sorumluluklarını anımsatırken, geleceğimizin kurucuları olan çocuklara, yetişkinler olarak da sorumlu olduğumuzu aklımızda tutmalıyız. Devlete verilen her görevin, birey olarak bize de verilmiş bir görev olduğunu bilerek, çocuğun üstün yararı ilkesini yaşama geçirme kararlılığında olmalıyız. Hakları ihlal edilen, yaşamları ellerinden alınan her çocuktan sorumlu olduğumuzu aklımızda tutmalıyız.
Şenal Sarıhan
29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı