Gaziantep’te Belgelenen Torpil Olayında Yetkili Makamlar Sessizliğini Koruyor!

 

Torpil belgelendi, savcılarımız neyi bekliyor!

AKP'deki torpil rezaletinin üzerinden tam 3 gün geçti.

PTT'ye alınacak personel için AKP Gaziantep İl Başkanlığına kontenjan ayrıldığını gösteren yazışmaları salı günü kamuoyuna belgesiyle açıkladım. AKP Gaziantep İl Başkanlığı grubunda, PTT'ye alınacak personel için yöneticilerden birer isim istendiğini gösteren yazışmalar torpilin en net belgesiydi.

AKP'li yönetici tarafından grupta paylaşılan mesajda aynen şöyle deniyordu:

“Değerli yönetim kurulu üyelerimiz, aşağıda kriterleri ve sayıları belirtilen personel alım ilanı için her bir üyemizden kriterlere uygun bir kişinin özelden tarafıma iletilmesini rica ederim. Verilen isimlerin alınacak personel sayısından fazla olması durumunda isimler arasından kura çekilecek olup, referans olan yönetim kurulu üyemiz not edilerek sonraki personel alımlarında ona göre değerlendirme yapılacaktır. Verilecek isimlerin kriterlere uygun olması ve bu konunun dışarıya açılmaması önem arz etmektedir. Hassasiyetiniz ve anlayışınız için teşekkür eder, saygılar sunarım.”

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Sözcümüz Hasan Şencan'ın çabalarıyla ortaya çıkan torpil yazışmalarını açıklamamızın üzerinden 3 gün geçmesine rağmen ne AKP'den ne PTT Genel Müdürlüğü'nden ne de ilgili iktidar yetkililerinden çıt yok!

Bu kadar büyük bir rezaletin ardından istifa haberleri gelmesi lazımdı ancak burası Türkiye! İstifa beklemiyoruz fakat en azından bir açıklama yapılır diye bekledik, o da olmadı. Konunun muhatapları ölü taklidi yapmaya devam ediyor. AKP il yöneticileri, iddiaları yalanlayamıyor. Torpili inkar edemiyorlar. 50 kişilik il yönetim kurulu üyelerinin bulunduğu Whatsapp grubunda sızıntının kaynağını araştırıyor.

 Ancak biz bu işin peşini bırakmayacağız. Milyonlarca liyakatli gencimiz işsizlikle boğuşurken, mülakatlarda elenirken, AKP teşkilatları kamuya alınacak kişilerin listelerini çoktan hazırlamış oluyor!

Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırıyoruz! Ortada açık bir suç var. Suçun adı torpildir. Torpil, Türk Ceza Kanunu'nda, “görevi kötüye kullanma”, “yolsuzluk” ve “kamu görevinde haksız kazanç sağlama” suçlarıyla tanımlanmaktadır. Türk yazgısı ve savcılarımız ortada olan bu suç karşısında tepkisiz kalamaz.

Bu torpil düzeninde kıyıma uğrayan sadece öğretmenlerimiz mi? Kamuya alımların tamamında gençlerimiz kıyıma uğruyor. Daha geçen hafta hakimlik-savcılık sınavını yüksek puanla geçmesine rağmen mülakattan elenen genç avukatımız Mert Akdoğan'ı toprağa verdik. Geçen aylarda Samsun'da birinci girdiği mülakattan elendikten sonra canına kıyan 22 yaşındaki Doğuş Can Kavaklı'nın acısı hâlâ taze. Daha duymadığımız nice canımızı bu torpil düzenine kurban verdik.

beklentisini yok etmekte. Yüksek Disiplin Kurulundan Teğmenlerimizin ihracına yönelik verilebilecek olası bir karar “ölçülülük ilkesi ve kamu yararı” ile bağdaşmayacaktır.

 

Türk milletinin büyük çoğunluğu teğmenlerin yanındadır. Hukukun üstünlüğüne olan inancımızı devam ettirmek istiyoruz. Askere düşmanlık, düşmana askerliktir. Hesap vermesi gerekenler Mustafa Kemal'in askerleri değil, 30 Ağustos'tan bu yana teğmenlerimizi hedef alan, hakaret edenlerdir.

Terör örgütü elebaşını içeriden çıkarma planları yapanların, genç teğmenlerimizi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için mahkemelerde dolaştırması, ihraçla tehdit etmesi hiç şaşırtıcı değil.

 

ALKOL DEĞİL VERGİ ÖLDÜRÜYOR

 

Her yıl, alkollü içki tüketen vatandaşlar ve bu sektörde faaliyet gösteren işletmeler, ÖTV Kanunu'nun 12. maddesi gereğince alkollü içkilere getirilen fahiş vergilerle karşı karşıya kalıyor. Bu vergi artışları, üretici fiyat endeksine göre yılda iki kez yükselerek, sosyal yaşamda bireylerin yasal bir tüketim ürününe erişimini kısıtlıyor.

Alkollü içki fiyatlarının bu zamlar neticesinde logaritmik şekilde artması nedeniyle, düşük-orta gelirli tüketiciler için alkollü içkiler ulaşılması neredeyse imkansız bir hale geliyor. Bu durumun doğrudan etkilediği kesimler yalnızca tüketiciler değil, aynı zamanda alkollü içki sektöründe çalışan on binlerce kişi ve bu sektörden gelir elde eden küçük işletmelerdir. 

Devam eden bu artış, hem bireysel özgürlükler hem de toplumsal sağlık için ciddi tehlikeler yaratıyor. Yasal yollardan alkol tedarik etmenin zorlaşması, insanları ucuz ve kaçak içkiye yönlendiriyor. Bunun sonucu olarak, sahte içki kaynaklı ölümler artıyor ve halk sağlığı riske atılıyor.

İstanbul'da sahte içkiden son 72 saatte ölenlerin sayısının 30'a yükseldi.

İnsanların sırf bir ürünü gidip marketten veya tekel bayiden güvenli bir şekilde almaya ekonomik gücü el vermediği için karaborsaya bile isteye yönelmesi, insanların hayatlarını kaybetmesine neden oluyor. 

Bundan 6 ay sonra tekrar bir vergi zammıyla karşılaşacağız. Tüm bunlar yasal bir tüketim ürününün ne kadar ekonomik olarak zorbalanabileceğinin ve kısıtlanabileceğinin bir sosyal deneyi oldu artık.

Alkollü içkiye yönelik erişimdeki aşırı kısıtlama, yüksek riskli tüketim ve kaçakçılık gibi yasa dışı yöntemleri teşvik etmektedir. Toplum sağlığını korumak ve kamu düzenini sağlamak için bu zamların önümüzdeki dönem için durdurulması acil bir ihtiyaçtır.

Alkol ürünlerindeki yüksek vergilemenin temel amacı toplum sağlığını korumak olmalıdır. Ancak geldiğimiz noktada sadece “gelir odaklı” bir vergileme yaklaşımı oluşmuş ve hatta alkolden alınan ÖTV, bir vergi politikası aracı olmaktan ziyade yaşam tarzına müdahale aracına dönüşmüştür.

Bu denli yüksek vergi yükü kaçak içki, merdiven altı sahte üretimleri tetiklemiş ve pek çok vatandaş hayatını kaybetmiş veya sağlığından olmuştur. Dolayısıyla, toplum sağlığını korumak için öngörülen bir verginin bizzat kendisi toplum sağlığı sorununun kaynağı olmaya başlamıştır.