Toplumsal Muhalefet İçin Uzlaşma Sağlayın.
Kendisinin süreçle ilgili analizlerini merak ediyoruz. Hemen sorularımıza geçmek istiyorum.
ÖZGÜR İFADE : Değerli Başkanım, Ülkemiz son günlerde çeşitli operasyonlara uyanıyor. Öncelikle Ekrem İmamoğlu üzerinden yürüyen soruşturmalar için ne düşünüyorsunuz? Neden İmamoğlu?
ERDAL DİREĞİN : Bu soru son günlerde herkes tarafından dillendiriliyor. Buna vereceğim ilk cevap İBB Başkanı sayın Ekrem İmamoğlu’nun çok güçlü bir figür olarak karşımıza çıkmasıdır. Ekrem İmamoğlu üzerine gelinmesi tesadüf olabilir mi? Asla olamaz. Cumhurbaşkanı 23 yıllık iktidarlarında anket yaptırmakta mahir. Bu anket sonuçlarına göre siyaseti dizayn eder durumdadır. Şu demek ki, gelen anketlerde İmamoğlu önemli bir rakip olarak görünüyor. Ekrem İmamoğlu 3 kez galip gelmiştir. Erdoğan direkt olarak karşısında yarışmasa da, herkes tarafından biliniyor ki tüm gücüyle İstanbul’da adayları için miting üzerine miting yapmıştır. 2019 yerel seçimlerinde Binali kardeşime mi, yoksa İmamoğlu’nu kast ederek SİSİ’ye mi oy vereceksiniz diyerek üst perdeden desteğini Binali Yıldırım’a göstermiştir. Ekrem İmamoğlu, öncesinde 15 bin oy, sonrasında 800 bin fark atmış ve İbb başkanı seçilmiştir. Son yerel seçimlerde 1 milyon farkla seçilmiştir. Kısaca İmamoğlu çok ciddi bir rakiptir. Bu rakibi bertaraf etmek içinde her yolu denediklerini görüyoruz.
ÖZGÜR İFADE : Daha önce açılmış davalarla birlikte son bir ayda 3 soruşturma daha gelmiştir. Ahmak davası dahil toplam istenen ceza 17 yıla kadar hapis istemi ile cezalandırılmak isteniyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakabilirler mi?
ERDAL DİREĞİN : Elbette amaç, rakip olarak gördükleri Ekrem İmamoğlu’nu bertaraf etmek. Cezalar onanırsa siyasi yasak gelme ihtimali yüksek. Bunca dava ve soruşturmalar karşısında İmamoğlu’nun bir adım geri adım atmaması çok önemli, cüretkar bir tavırdır. Bu tutum kamuoyu ve halk tarafından satın alınıyor, takdir görüyor. CHP ve İmamoğlu’nun son adaylık açıklamaları da bu çıkışlara bir önlem olarak tezahür ediyor. CHP ve İmamoğlu tarafı “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı olan birisini cezalandırmak kolay değil, bunu dünya kamuoyuna anlatamazlar” diyorlar.
ÖZGÜR İFADE : Son bir ayda basın mensuplarına ve medya kuruluşlarına da bir çok soruşturma açılıyor. Hatta HalkTv Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı. 15 gündür cezaevinde. Basına uygulanan bu tutum için neler söylersiniz?
ERDAL DİREĞİN : Basın, evrensel kurallar çerçevesinde hürdür, özgürdür. Fakat ülkemizde bu böyle değildir. Zaten uluslararası kuruluşların raporlarında açıklanan Basın Özgürlüğü sıralamasında ülkemiz 119. sırada. Bizden sonraki ülkelere bakıldığında da demokrasi olan ülkeler değil. Gayet normal habercilik faaliyetlerinden suç isnat etmek hoş değil. Eleştiri asla kabul edilmiyor. Muhalif ve bağımsız gazetecilere asla tahammül edilmiyor. Hoş görü kavramı bu dönemde unutulmuş durumda. Bir twit atanın gözaltına alındığı, tutuklandığı bir dönemde gazeteciler nasıl yazsın? Anayasamıza göre gazeteci kaynağını açıklamak zorunda değildir. Basın demokrasilerde dördüncü kuvvettir. Haber alma hakkı vatandaş için olmazsa olmazdır. Suat Toktaş’ın tutuklanmasına gelince. Bana göre tam bir gazetecilik faaliyeti gerçekleşmiştir. Tutuklamaya gerek yoktur. Alacağı cezanın da yatarı yoktur. Bir an önce işinin başına geçmesi ve ailesiyle kucaklaşmasını dilerim.
ÖZGÜR İFADE : Şimdi gelelim CHP’nin almış olduğu önseçim kararına. Mansur Yavaş yapılan üçlü zirvede ön seçime katılmama kararı aldı ve bunu açıkladı. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimi yakın değil, aday belirlemek de henüz erken demiştir. Bu tartışmalar seçmende sıkıntı yaratır mı? Bir başka deyişle seçmeni yorar mı?
ERDAL DİREĞİN : Son aylarda ülkemizin gündemi çok sık değişiyor. Öncelikle hükümet derin yoksulluğun konuşulmaması için hamle üstüne hamle yapıyor. Yargı eliyle açılan soruşturmalar, şafak operasyonları, siyasilere ve belediye başkanlarına tutuklamalar, kayyım atamaları gündemi değiştirmeye yetiyor. CHP ve İmamoğlu bu gerçeği görüp, ön almak istiyor. İmamoğlu’na ceza verilmek isteniyor. Hatta siyasi yasak da peşinden gelecek. Buna önlem almak için CHP bir an önce Cumhurbaşkanı adayını açıklamak için ön seçim yapmak istiyor. Öncelikle Genel Başkan Özgür Özel, İmamoğlu ile 3 saat süren baş başa bir görüşme yapıyor. Çünkü geliyor gelmekte olan. Her konuşması sonrası soruşturma açılan İmamoğlu için vakit daralıyor. CHP bir karar alıyor. Bir an önce Adayımızı belirleyelim diyorlar. Erdoğan’a karşı iki kozu var CHP’nin. Her iki aday da ilk yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı geçebilecek durumda. Bu arada Erdoğan’ın aday olma ihtimali şu aşamada yok. Sadece iki şekilde aday olabilir. Ya anayasa değişikliği ile ya da TBMM tarafından alınacak erken seçim kararı. CHP’nin tutumu net 2025 kasım ayına kadar erken seçim kararına evet diyeceklerini, bu tarihten sonra evet oyu kullanmayacaklarını söylüyorlar. AKP başka bir yol deniyor. DEM Parti ile Öcalan üzerinden temas kuruyor. Dem milletvekillerinin desteği ile ancak 360 milletvekilini bulabiliyorlar. Fakat şuana kadar bir anlaşma sağlanmış değil.
Erdoğan siyasette oyun kurmakta mahir. CHP içinde sıkıntı çıkarsa işi kolaylaşacak. Hem İmamoğlu, hem de Mansur Yavaş kazanabilir. Fakat neden İmamoğlu’nun üzerine bu kadar geliniyor bunu bir düşünün. İmamoğlu geniş bir toplumsal muhalefetin adayıdır. Bunu daha önce İstanbul seçimlerinden biliyoruz. Mansur Yavaş da hem AKP hem de MHP seçmeninden oy alabiliyor. CHP en doğru kararı vermelidir. Benim kanaatim her iki başkanın ekibi, etrafı bastırıyor. Çünkü Mansur Yavaş aday olursa, etrafı da kazanmış olacak ve ülke yönetiminde söz sahibi olacak. İmamoğlu bu konuda daha şanslı. Ekibi çok daha hazır ve liyakatli. Her ne olursa olsun. Bir çıkar yol bulunmalıdır. İki başlı olarak girilecek seçim Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atar.
Benim görüşüm Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması yönünde. Halkımız mağdurun yanındadır. Buna geçmişte defalarca şahit olduk. Eğer İmamoğlu yargı yoluyla devre dışı bırakılırsa yerine aday olacak Mansur Yavaş yüzde 70 ile cumhurbaşkanı olur. Chp nin önünde böyle bir avantaj var. Fakat Mansur Yavaş’ın ekibi, Yavaş’ı amiyane tabirle gazlarlar ve iki başlılık olursa vay CHP’nin haline. Gün, bu türden çıkar kavgalarının yapılacağı zaman değildir CHP seçmeni iki değerli başkanı da çok seviyor. Umut olarak görüyor. Bu türden gündemler kimin işine yarar herkesçe malum. Yapılacak bir hatayı ne CHP seçmeni nede tarih affeder.
ÖZGÜR İFADE : Bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KRT Televizyonundaki söylediklerinden yola çıkılarak son seçimli Kurultay için şaibeli denilerek soruşturma açıldı. Tanık olarak hem Kemal bey, hem de milletvekili Akif Hamza Çebi tanık olarak ifadeye çağırıldı. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun tutumu hakkında neler söylersiniz?
ERDAL DİREĞİN : Hükümet CHP’nin kaosa girmesi için her fırsatı kullanmak istiyor. Buna da bazı CHP’liler çanak tutuyor. Kurultay’da kaybeden taraf yani Kemal beyin taraftarları maalesef pusuda bekliyorlar. Kendi çıkarları için ne CHP ne de ülkenin geleceğini düşünüyorlar. Yerel seçimlerde büyük bir başarı gelince hüsrana uğrayıp oturmak zorunda kaldılar. Seçimler başarısız geçseydi, çoktan karıştırmışlardı ortalığı. Bu soruşturmadan CHP yara almaz. Nedeni ise Kurultay Hakim önünde gerçekleşti. Sonuçlandı, tescil edildi ve kazananlara mazbataları verildi. Her hangi bir usulsüzlük de tespit edilmedi. Bu konuda troller vasıtası ile halen kara propaganda sürüyor. Yok para verdiler, görüntüler var. Yok efendim İBB Yapı şirketi KİPTAŞ tarafından 70 daire kurultay delegelerine verilmiş. Yalan üzerine yalan. Bu taktik zaman zaman yapılıyor. Çamur at izi kalsın. Hele yandaş basında bunlar iddia olarak yansıtıldığında seçmenin bir kısmı bunlara inanıyor. Seçim kampanyasında montaj videolar mitinglerde gösterilmedi mi? Ne denmişti sonucunda “montajsa montaj yararlı oldu mu oldu” Maalesef zafere giden yolda bazıları için her şey mübah. Bu da böyle. KİPTAŞ hemen yalanladı ve ispata davet etti. Çıt yok, zaten olamazda.
Şimdi gelelim Bay Kemal’e. Kurultay’da beklemediği ağır bir yenilgi aldı. İlk turda 30 0yla yenildi ve ikinci tura çıkmadan kendi Grup Başkanvekili Özgür Özel’in elini kaldırıp kutlaması gerekirken, o ne yaptı. Büyük bir hırsla gelip, “arkamdan hançerlendim” diyerek, ikinci tura katıldı ve boyunun ölçüsünü aldı. Fark 300 e çıktı. Hepimizin bildiği gibi 31 Mart yerel seçimlerinde CHP birinci parti oldu. Bay Kemal kazansaydı ne mi olurdu? CHP kazandığı 427 belediyenin yarısını alamazdı. Çünkü Chp seçmeni sandığa gitmeyecekti. Bu dönemde 20 nin üzerinde şehre gidip nabız tutmuştum. Allah hem CHP’yi hem de ülkemizin umutlarını korudu.
Bugün Erdoğan bir 5 yıl daha cumhurbaşkanı ise Kemal bey ve Meral Akşener’e borçlu. Anketlerde sadece Kılıçdaroğlu kazanamıyordu. Mansur Yavaş ve İmamoğlu açık ara kazanıyordu. Bunu bilmeyen yoktu. Fakat Bay Kemal, Erdoğan’ın “ çık karşıma” isteğini geri çevirmedi. Aday olarak Erdoğan’ın karşısına çıktı. Akşener’de görevini ustaca yaptı. Masadan kalktı ve 1 gün sonra oturdu. Partisi yüzde 11 oy kaybetti ve Sayın Erdoğan bir kez daha seçildi. Anketler ortada iken Bay Kemal neden seçime girmişti? Bunu daha önce yazmıştım! Bugün ne yapıyor Kılıçdaroğlu. Ankara’da tutulan ofiste açık kolluyor. Yine çıktı ve KRT de konuştu. Yine birilerinin ekmeğine yağ sürüyor. Kurultay’da tarihi fırsatı kaçırdı. Halen durmuyor, durmuyor. Ne koltukmuş bu yahu oturan kalkmıyor, kalkan tekrar oturmak için her şeyi yapıyor.
ÖZGÜR İFADE : Başkanım yapmış olduğunuz açıklamalardan ötürü size çok teşekkür ederiz. Güncel yaşananlarla ilgili detayları analiz ettiniz. Her zaman olduğu gibi son sözü yine size bırakalım.
ERDAL DİREĞİN : Ülkemiz çok ciddi sınavdan geçiyor. Çok ciddi yapısal sorunlarımız var. Tutuklamalar, soruşturmalar, hukuka güvende azalma, ekonominin kırmızı alarm vermesi, halkımızın açlıkla sınandığı bir dönemden geçiyoruz. Ne kiralar ödenebiliyor, ne çocuklar okula devam edebiliyor, tek öğünle yaşayan insanlar, okula aç giden çocuklar, pazardan akşam olunca artık toplayan emekliler, asgari ücretliler ve çöpten beslenen insanlarımız. Yaşam hakkı elimizden alınıyor. Bunlar normal değil. Bu duruma yanlış ekonomi politikaları ile getirildik. Fakirlikte eşitlendik. Servet transferi gerçekleşiyor. Orta direk kalmadığı gibi artık fakir fukara olarak yaşıyoruz. Zengin olan daha da zengin oluyor. Halk lokantalarında saatlerce soğukta sıra bekleyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Büyük şehirlerde yaşamak artık hayal. İnsanlar evden çıkamaz hale geldi. Battaniyeler altında doğalgaz yakmadan yaşayan, akşam ise televizyon ışığından yararlanan insanlarımız var. Bunu neden kabullenelim. Deprem bölgesi için de bir şeyler söyleyelim. 650 bin kişi halen konteyner da yaşıyor. Orada yaşayanlar kaderlerine terk edilmiş. İş yok, aş yok. Ne yapsınlar. Yardım bekliyorlar. Sosyal devlet, barınma dahil, iaşelerini de sağlamak zorunda. Sağlık hizmetini sunmak zorunda. Eğitimi sunmak zorunda. Bunları istemek de her vatandaşımızın hakkı. Çünkü anayasal hak. Hepimiz bu ülkenin değerli vatandaşlarıyız. Vergilerimizi dolaylı yada dolaysız ödüyoruz. Bugün için Son sözüm; “Sorunu yaratanla, sorunu çözemezsiniz”. Benim değil canım Albert Einstein’in sözü…
Esen kalın,
Selamlar, Saygılar…