ABD-Türkiye İlişkilerinde Yeni Gerilim: Tulsi Gabbard’dan Türkiye'ye Sert Suçlamalar

Yeşim Tütün


Son dönemde, Türkiye-ABD ilişkileri giderek daha karmaşık hale gelmekte ve özellikle bölgesel güvenlik meselelerinde ciddi bir gerilim yaşanmaktadır. Bu gerilim, ABD'nin gelecekteki Ulusal İstihbarat Direktörü olarak göreve başlaması beklenen Tulsi Gabbard’ın Türkiye’ye yönelik sert açıklamaları ile bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Gabbard, Türkiye’yi El Kaide ve IŞİD gibi terörist gruplara destek sağlamakla suçlayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “dünyanın en tehlikeli diktatörlerinden biri” olarak tanımlamıştır. Gabbard’ın bu açıklamaları, Türkiye’nin uluslararası imajını hedef alırken, aynı zamanda ABD'nin Orta Doğu politikalarındaki sertleşmenin bir işareti olarak da değerlendirilebilir.

Gabbard’ın açıklamaları, sadece Türkiye’nin dış politikalarına yönelik ciddi eleştirilerde bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası terörizmle mücadelede Türkiye’yi suçlu gösteren bir yaklaşımı da içeriyor. ABD'nin eski bir ordu mensubu ve Irak işgali sırasında görev almış bir isim olarak Gabbard, Türkiye'nin Orta Doğu’daki terörist gruplara olan desteğini vurgulamaktadır. Özellikle Türkiye'nin, 2019'da başlattığı Barış Pınarı Harekâtı sonrasında Gabbard’ın Türkiye'ye yönelik yaptırım tasarısına verdiği destek, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine yol açmıştır. Bu duruş, Türkiye'nin bölgedeki askeri operasyonlarını ve stratejilerini eleştiren bir politik anlayışın parçasıdır.

Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı, özellikle YPG/PKK ile olan ilişkiler bağlamında ABD ile büyük bir anlaşmazlığa yol açmıştır. Gabbard, bu terörist örgütü ABD’nin müttefiki olarak kabul ederken, Türkiye’nin bu gruplara yönelik askeri müdahalelerini kınamıştır. "Kürt müttefiklerimiz: Güçlü durun. Türk Silahlı Kuvvetlerinin saldırısını durduracağız" şeklindeki açıklaması, ABD’nin YPG ile olan ilişkisini güçlendirirken, Türkiye’nin güvenlik endişelerini görmezden gelen bir duruş sergilemiştir. Bu, ABD’nin Türkiye ile olan ittifakını zorlayacak bir başka unsurdur.

ABD’nin YPG/PKK’ya verdiği destek, Türkiye için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Türkiye, YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak görmekte ve bu örgütün sınırlarında faaliyet göstermesini ulusal güvenliğine bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Gabbard’ın YPG’ye verdiği desteği açıkça dile getirmesi, Türkiye’nin bölgedeki stratejik hedefleri ile ABD’nin Orta Doğu politikasındaki farklılıkları gözler önüne sermektedir. Bu farklılıklar, Türkiye ile ABD arasındaki güven bunalımını derinleştiren ve ilişkileri daha karmaşık hale getiren önemli bir faktördür.

Gabbard’ın "Türk Silahlı Kuvvetlerinin saldırısını durduracağız" şeklindeki açıklaması da, ABD’nin kendi müttefikleriyle olan ilişkilerine verdiği önemin altını çizmektedir. ABD’nin, özellikle Suriye’deki Kürt milis gruplarıyla olan ilişkisi, Türkiye için büyük bir sorun oluştururken, ABD'nin bu tür söylemleri, Türkiye’nin bölgesel güvenlik politikalarını daha da zorlayacak gibi görünmektedir. Ayrıca, bu tür söylemler, iki ülke arasındaki gerilimi daha da tırmandırma potansiyeline sahiptir.

Sonuç olarak, Tulsi Gabbard’ın açıklamaları, sadece Türkiye’ye yönelik bir eleştiri değil, aynı zamanda ABD’nin Orta Doğu’daki stratejisinin bir yansımasıdır. ABD’nin bölgedeki güvenlik stratejileri, Türkiye ile olan ilişkileri ciddi şekilde etkileyebilir. Gabbard gibi isimlerin ABD politikalarındaki etkinliği, Türkiye'nin bu ilişkileri nasıl yöneteceği konusunda belirleyici olacaktır. ABD'nin ulusal güvenlik ve dış politika stratejilerindeki olası değişiklikler, Türkiye ile olan ilişkilerin geleceğini belirsizleştirirken, bölgedeki güvenlik dengelerini de etkileyebilir. Bu bağlamda, Türkiye'nin Orta Doğu'daki stratejik kararları, sadece ABD ile değil, tüm bölgesel müttefikleriyle olan ilişkileri üzerinde uzun vadeli etkiler yaratacaktır.