AKE Genel Başkanı Osman Özçam: GSM Şirketleri Yargılanmalı!

ÖZEL HABER 04.03.2023 - 14:16, Güncelleme: 04.03.2023 - 15:53 10636+ kez okundu.
 

AKE Genel Başkanı Osman Özçam: GSM Şirketleri Yargılanmalı!

6 Şubat günü yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde bir çok isimsiz kahraman sahada depremzedeleri kurtarabilmek için zamanla ve bürokratik işlemlerle yarıştı. Biz kısaca STK’lar olarak tanıyoruz bu kahramanları.

  Şimdi bu STK’lardan bir tanesini AKE’yi tanıyacağız. Tüylü Mikrofon olarak tanıdığımız Ozan Çakmakçı Kuşadası’nda AKE merkezine konuk oldu ve ekiple bir röportaj yaptı. İlk andan itibaren neler yaşandı? Sahada hangi zorluklarla karşılaştılar? AKE Arama Kurtarma Ekibi mücadelelerini  detaylarıyla anlattı. Zaman zaman videolardan bölüm bölüm dinlesekte yaşananların tümünü ve bu mücadeleyi sürdürürken yaşadıkları zorlukları detaylarıyla kendilerinden öğrenelim.   Ozan Çakmakçı: Kuşadası’nda bir arama kurtarma ekibinin konuğuyuz. Değil Devlet, belediyeden dahi destek almıyorlar. 6 Şubat günü deprem olduğu anda 21 kişilik ekip hazırlanıp İzmir Havalimanına gidiyorlar. 1999’dan önce açılmış bir STK. İmkansızlıklar içinde onlarca kişiyi kurtardı. Şimdi Genel Başkan Osman Özçam ile konuşacağız. Duyduklarınıza inanamayacaksınız. Profesyonel olmamanın, plansızlığın bizi getirdiği noktayı göreceksiniz. Sadece Kuşadası’nda 2000’den fazla kişi bu AKE Arama Kurtarmaya bağlı. Türkiye’nin 21 ilinde bu STK’nın ofisi var. Kuşadası’nda bir önceki belediye başkanı  zamanında  AKE  Arama Kurtarma ile muhteşem projeler yapılırken, yeni Belediye Başkanı geldikten sonra bütün projeler duruyor; hatta bu AKE’nin haftanın 5 günü  gönüllü olarak çocukları, gençleri yetiştirdiği alan ise şu anda boş. Bunların haberini yapıp tarihe not olarak bırakacağız. Şimdi Osman başkan ile konuşacağız. - İsminiz AKE, ne zaman kuruldunuz ve 6 Şubat tarihine kadar olan süreci bir anlatır mısınız? Osman Özçam: Bizim kuruluşumuz  1999 öncesi . Marmara depreminden birkaç gün önce kurulduk. Marmara depremi de dahil olan tüm depremlerde yaklaşık 500 binada operasyon yaptık. 24. Yılımızdayız. 2000 yılında başlattığımız gençlik kolları faaliyetlerimiz var. Son 3 yıla kadar sürdürdüğümüz gençlik kollarını biz bayrağı devredebileceğimiz insanları yetiştirmek için düşündük. Hepsi gönüllü. Ve şimdi çok doğru yaptığımızın bilincindeyiz. Şimdi gençlik kollarından gelen arkadaşlarımız bizimle ana ekiplerde operasyona katılıyorlar. Son 3 yıldır yetiştiremiyoruz. Sizinde bahsettiğiniz gibi eğitim merkezimizin belediye tarafından geri alınması, böyle ufacık bir yere… Ozan Çakmakçı: Bakın deprem olsa içerde ki alet edevat dahi kalabilir. Çok eski bir Han. Kendi imkanlarıyla tutuyorlar, kendi ceplerinden para veriyorlar bu kahramanlar. Biliyorum siz kabul etmiyorsunuz ama ben size kahraman diyeceğim. 6 Şubat gününe gelelim. Deprem ve sonrası neler yaşandı? Osman Özçam: Deprem olduktan 5 dakika sonra ekiplere haber verdik. Biraz bekleyip durumu öğrenmemiz gerekiyordu. Sabah gün ışıdığında durumun vehametini görüp 10 ilin vurulduğunu öğrenince 4. Seviye alarmdan önce yola çıkmak için hazırlandık. Fakat İzmir Havalimanında AFAD’ın organize ettiği askeri uçaklarda 23 saat sonra bize sıra geldi. Ozan Çakmakçı: Yani şöyle diyebiliriz. Buradan havalimanına gidildi, 23 saat orada sıra beklediniz! Osman Özçam: Evet. Kargo uçaklarına binmeyi bekledik. Buna Askeriye karışmıyordu.  Askeriye sadece AFAD’a uçak temin ediyordu. AFAD’ın orada bu işleri organize eden bir elemanı vardı. Işıl Hanım. Biz 24 yıldır bu işin içinde olduğumuz için bizce; en son bizi göndermek için, hatta göndermemek için çok çaba sarfetti. Ozan Çakmakçı: Yani gözlerinizle sıraya başkalarının alındığını gördünüz. Yani diğer ekipler sizden daha mı profesyoneldi. Osman Özçam: Hayır! Pikaplarda 2’şer kişilik ekiplere öncelik tanındı. İHA, 911, AFAD… Halbuki biz bir minibüstük 21 kişiydik. Öncelik bize verilebilirdi. Yine oradan bölgeye gitmek isteyen yüzlerce doktor vardı. Doktorlar bizi değil önce kurtarma ekibini gönderin dedikçe inatla bizi göndermedi . Hatta bizi son uçağa bıraktı. Almamak içinde elinden geleni yaptı. İki araçla gittik. Biri ekipman aracı, biri personel aracı. Ekipman aracımızı uçağa bindirmedi, 1100 kilometre karadan bizim arkamızdan geldi. Biz bir minibüsü uçağa zar zor sokabildik. Bir uçağa rampa yok, ikinci uçakta da yoksa gidemezsiniz  dediler.  Sağolsun Askeriyemiz, pilotlar hemen bize rampa ayarladılar. Gaziemir’de ki komutanlar bizi uçağa bindirmek için çok yardımcı oldular. Adana İncirlik Askeri Üssüne indik. Bizim İstanbul ekibimiz Adıyaman’da çalışıyordu.  Adıyaman’a gitmek istedik ama kiraladığımız araç Ege aracı olduğu için kar lastiği ve zinciri yoktu. Bu nedenle Hatay’a geçtik. Airsoft Başkanı İsmail Bey bizim ekibimizi  kendi aracıyla geldi aldı Hatay’da buluşturdu. Biz Adana’ya indikten 3 saat sonra Hatay’da ilk operasyona başladık. Ozan Çakmakçı: Anladığım kadarı ile akreditasyon diye bir şey var. Afad’a önce herkesin akreditasyon yaptırıp sonra alana dağılması gerekiyor. Peki  siz alana indiğinizde AFAD sizi planlı bir şekilde yönlendirdi mi? Osman Özçam: Hayır! Normalde bizim AFAD’ın kriz masasına gidip bildirim yapmamız lazım. Tabii ki gittik. AFAD’da zarar görmüştü, kimse yoktu. Şöyle de bir şey söylemek istiyorum. Bu dünyada yaşanan en büyük  deprem. Ve AFAD’ın bildiğim kadarı ile 6.000 personeli var. 1.000 tanesi büro personeli olsa, 2.000-3.000 tanesi çadırkentleri kuran, arama kurtarma teksyenleri 2.000-3.000 kişi.  Yani bunların yetmemesi  çok normal. Bir yerden eleştirirken, bir yerden de doğruyu söylemek gerekir! Dünyanın hiçbir ülkesi bu afetle tek başına baş edemezdi. Ozan Çakmakçı: Zaten fay hatlarıyla yaşıyoruz. Önemli olan hazırlanmak değil miydi? Osman Özçam: 24 yıldır bu işi yapıyoruz. AFAD’ı bir yandan eleştirirken doğruları da söylemek durumundayız. Böyle bir afeti öngörerek hazırlık yapmak demek, 300.000 Arama Kurtarma personelini  hazırda tutman lazım. Bunların  maaşları, sigortaları devlete yük. Yani vatandaşa yük. Bizden çıkacak paralar. Hiçbir ülkede 3.000 tane resmi Arama Kurtarmacı yoktur. Ozan Çakmakçı: Bundan sonra belki yaparlar. Osman Özçam: Hayır yine olmaz. Ama olması gereken şu: Türkiye’de yüzlerce arama kurtarma ekibi var. Bunların içinde bu işi reklam olarak yapıp belediyeleri dolandıranlar var da var. Bir de gerçekten bu işe gönül vermiş dernekler var. Ben bunu Ankara ile, AFAD müdürü ile de görüştüm. Önerim şuydu. Biz yıllardır bu işi yapıyoruz. Ekipman ve araç tahsisi istiyoruz. Bağışlamayın bize zimmet yapın. Bakımı, her türlü masrafı bizim olsun, gerektiğinde geri alırsın. Bize zimmet yapın, biz anında yola çıkabilelim! Hatay’da küçük aracımız olmadığı için çoğu enkazlarda, çoğu insanlara ulaşamadık. Bizim kiraladığımız araç 5.5 metreydi. Sokaklara girmiyor. Personel çok 97 kişi var, ekiplere bölemiyorsun. İki, üç enkazda çalışman gerekirken enkazlara dağılamıyorsun… Orada Türkiye’nin her yerinden makinalarıyla gelen arkadaşlar var. Şirketler göndermiş vs. Yüreklerine sağlık. Bu arkadaşlar hayatında ilk defa depreme gelmişler. Bir enkaz nasıl açılır, canlı nasıl kurtarılır bilmiyorlar. Gerçekten can kurtarmaya geldiler ama arama kurtarma mahalle takımı kurarak yapılacak bir iş değil. Yılların verdiği deneyim, bilgi ve profesyonellik gerekiyor. Enkazı dinleme cihazı yok. Biz 300’den fazla enkazda bu tip arkadaşlara destek verdik. Gidip enkazlarını dinledik.  Enkaz altı dinleme cihazı ve enkaz altı gözlem kamerasıyla gittik. Dinledik ve yönlendirdik. Acemi olup bizden destek almadan enkazda çalışanlar ise maalesef enkazlar kapandı . Biz 8 kişi Hatay, 8 kişi Adıyaman’da toplam 16 kişiyi kurtardık. 8 gün kaldık. Büyük iş makinaları girince enkaz kaldırma başlayacağı için oradan ayrıldık. Zaten güvenlik kuvvetleri de geldi, yani kurtarma ekibinin çıkma saatiydi. Belki küçük araçlarımız olsa bir hafta daha kalabilirdik. Adana Belediyesine çok teşekkür ediyoruz bize otobüs tahsis etti. Bir de şu çok güzeldi. İş makinalarını Jandarma tahsis ediyordu. İş makinası talep edenlere profesyonel arama kurtarma görevlisi olmadan enkazda çalışma yapamazsın şartı konmuştu. Bu durumlarda da ekipten arkadaşlar derneğin adını vererek kontrol sağladı ve yardımcı olduk arama çalışmalarına. Ozan Çakmakçı: Bu anlattıklarınız çok kıymetli. Olası bir depremde enkaz altında kalan olabilir, arama kurtarma gönüllüsü olmaya karar verebilir veya STK kurmaya karar verebilirler. Şimdi şu konuyu sormak istiyorum. Kuşadası’nda sizin faydalı olduğunuz bir bölge varmış. Sonradan bu belediye bu alanı elinizden alıyor. Buna değinebilir imiyiz? Osman Özçam: Evet Eğitim Merkezi! Orası hem Kuşadası halkı için önemliydi çünkü orada yetiştirilen çocuklar ve büyükle arama kurtarmayı öğreniyordu.  Kendi hayatına müdahale etmeyi ya da çevresindekileri kurtarmayı öğreniyordu. Çünkü depremin ilk 72 saatinde yapılan kurtarmalar altın kurtarıştır. İlk saatlerde kurtarma ekibi yetişemez. Zaten gördük halk kendi kendini kurtardı. Bunu öğretiyorduk.   Çocuklara da ‘’sorunlu’’ değil ‘’sorumlu gençlik’’ olmaları için eğitim veriyorduk. İnternetten ve uyuşturucudan uzak tutmaya çalışıyorduk. 2000 yılında başladık buna. 09-17 yaş grubu çocuklara eğitim veriyorduk. 21 yıldır yaptık, son 3 yıldır bu belediye olduğu için yapamıyoruz. Artık çocukları da, halkı da eğitemiyoruz. Ayrıca okullarda sınıf sınıf gezip eğitim veriyorduk, hepsi durdu! Ozan Çakmakçı:  Siz AKE olarak hayatınızı bu işe adadınız, her an asker gibi hazır bekliyorsunuz yani. Peki siz araçla karadan gittiniz değil mi? Nasıldı yolculuk? Ufuk Yılmaz (Genel Başkan Yardımcısı): Uçağa aracı almayınca ekipmanları götürmek için ben de karadan 12 saatte gittim. Orada ekip ve ekipmanı birleştiremezseniz hiçbir işe yaramaz. Giriş kapalıydı, tarlalardan gittik. Yollarda yardım malzemesi ulaştırmaya çalışanlar da olduğu için bayağı zorlu bir yolculuk oldu. Köy yollarından 12 saatte ulaştım. Osman Özçam: Bir de GSM operatörlerinden bahsedelim. Büyük  katliamın baş aktörleri. Kurtarılamayan   her can da onların da suçu var. Telefonlar arada bir çekiyor, gelen yüzlerce ihbar var ama konumlar açılmıyor. Bize nasıl ulaştıklarını kendileri anlatsın Nebiye Ulusel (Temsilcilik ve Üyelerden Sorumlu Başkan): 6 Şubatta ekibimiz deprem bölgesine gittiğinde biz burada koordinasyonda kaldık. Hemen ihbar hattını oluşturduk. Faal olarak 4 kişi çalıştık. 75-80 kişilik bir de grup kurduk koordineli bir şekilde çalıştık. Telefon üzerinden 75-80 kişiye gelen ihbarlar bize geldi,  biz değerlendirme yaparak ekibimizin bulunduğu konuma yakın ihbarları kendilerine ulaştırdık. Ekibimizin ekipmanları ağır. Araç yok, yorgun ve uykusuzlar. Ekipmanlar elde taşınıyor. Bunu dikkate alarak hem daha fazla canlıya ulaşabilmek, hem ekibimizi yormamak hem de zamandan kazanmak durumundayız. Bu koordinasyonu biz yaptık ama o bölgede GSM’ler çekmediği için biz ihbarları atıyoruz, 11.5 saat 90 kişi içinden bir arkadaşımıza ulaşamıyoruz. Sonunda ulaştığımızda ihbarı alıyorlar ama bu kez de konum açılmıyor. İnternet yok.   Hatice Huri Yılmaz(TABE ve Yangın Eğitmeni): Ben Hatay’da Lojistik Genel Koordinasyonda çalıştım. Orada enkazda çalışan arkadaşların rahat çalışmalarını sağlamak ve diğer arkadaşları organize etmek için çalıştım. Enkazı izleyen meraklı kitle bizi zorladı. İnsanlar ‘’Sıcak Nokta’’ dediğimiz canlıyı çıkartma noktasına yaklaşma çabasında. Biz onu dışarı çıkartırken psikolojik olarak hazırlamaya çalışıyoruz ama asıl amacımız sağlık ekiplerine sağlıklı olarak tespit etmek. Enkazdan ç kan canlı için bu çok zor bir durum. Herkes eğilip bakıyor, utanan çocuklarımız var Sırf bu nedenle bir çocuğumuz enkazdan çıkmak istemedi. Lütfen herkes arkasını dönsün dedi. Ayrıca enkazda canlı varken bir diğeri cesedini çıkartmamızı isteyebiliyor.  Fakat bizim önceliğimiz canlılar. Osman Özçam: Şu GSM’leri bir konuşalım. Deprem bölgesinde apartman üstlerin dikilen GSM baz istasyonları… Deprem bölgesinde bina yıkılacak senin iletişimin bitecek… Ozan Çakmakçı:  Bölgede o nedenle mi iletişim kesildi? Osman Özçam: Tabii ki… Bölgede apartman üzerine yerleştirilen bütün GSM Baz İstasyonları çökmüş. Sen bir kule dik, ama öyle bir kule dik ki içinde 10 gün yetecek güç kaynağın olsun. Depremde yıkılmayacak kadar sağlam yap. Vericilerini oraya kur. Neden apartman üzerlerine koyuyorsun. Ozan Çakmakçı:  Mlyarlarca TL kazanıyorlar, ama işlerini en kötü şekilde yapıyorlar. Osman Özçam: Trilyonlar kazandılar. Bizler onların internetleri sağlayamaması sebebiyle bizlere gelen konumları açıp, can kurtarmaya yetişemedik.  Bunlar hakkında dava açılmalı, bunlar yargılanmalı. Trilyonlarca para alıyorlar bu halktan. Biz şunu söylüyoruz. Bizim kurtaramadığımız her canda GSM Operatörlerinin büyük suçu var. İsterlerse beni dava etsinler ama gerçek bu! Parayı bas, apartman üzerine anten kur. Hem halkı kanser yapıyorsun, sağlığıyla oynuyorsun; hem de afet zamanı hizmet veremiyorsun. Hani Dronlarla hizmet veriyorlardı? Reklamları yapıldı! Neden bu depremde görmedik o Dronları? Ufuk Yılmaz: Bir GSM şirketi geldi 4. ya da 5. Gün gezici bir anten kurdular. Polislere, ambulanslara, AFAD’ın bir-iki elemanının telefonlarına şifre girdiler, biz kullanamadık. Biz sağlıkçı arkadaşlardan bizim açamadığımız konumları almak zorunda kaldık. O şifreyi bize vermediler! Osman Özçam:  Çok ihmal var! Binaları yapan müteahhitler, imar izni veren belediyeler, Afet Acil Durumu Planını yapmayan belediyeler! Bu gün deprem bölgesinde veya diğer bölgelerde Afet Acil Durumu Planını yapmayan belediyeler varsa suç işliyorlar! Ayrıca Büyükşehir Yasasına göre Belediye gelirinin binde 2 ya da 8’i (trilyonlar tutar) afetle mücadele için büyükşehir ve ilçe belediyelerine dağıtılıyor bu paralar. Ozan Çakmakçı:  Belediyelerin kendilerine ait Afet Ekibi var mı? Osman Özçam:   Burada yeni kuruyorlarmış. Komik… Bu depremden sonra mahalle takımı kurar gibi kuruyorlar! Bunun profesyonel bir iş olduğunu, eğitim gerektirdiğini, birikim gerektirdiğini … Bir de bir kurtarma ekibi kuruyorsan bunun bir kıstası var! Seçeceğin adamlar evli olmayacak. Burada bekar yaşayan insanları seçeceksin. Çünkü mesela bu gün belediye ekip kurdu. 1000 kişi de olsa 1000’i de kendi evine gider. Başkasını kurtarmaya gitmez. Kriterlerini bilmeden bize muhalif olarak yapıldı. Afet Acil Planını yapsa zaten içinde olacak. Bu halkı kandırmaktır. Bakıyorsunuz deprem bölgesinde yapılmamış. Toplanma alanı! Alt yapısı nerede bunun? Tuvaletleri, suyu, duşları, mutfağı nerede? En az 15 gün insanların orada yaşayacağı öngörülmeli. Jeneratör, elektrik alt yapısı yok. Parkı göstermiş toplanma alanı! Afet Acil Planı böyle bir şey değil. Ulusal afet planında da böyle bir şey yok. Belediyeler bu paraları yiyorlar ve bu hırsızlığı yapıyorlar. Afet Acil Planını yapmayan belediyeler Büyükşehir de, ,ilçe belediyeler de hırsız! Bu zorunlu görevi yapan 10 parmağı geçmez! O para halkın afete karşı ayrılan parası. Sen ekipman alacaksın, araç alacaksın! İtfaiye gibi kuracaksın!  Gönüllülerin de olur, personelin de olacak. Kim bu parayı afet için kullanmıyorsa hırsızdır. Hırsız dediğim için dava edilmiyorum. Dava etseler yemediklerini ispat etmek zorundalar… Biz Halkız! Patron biziz! Bu halk ne zaman patron olduğunu anlayacak, o zaman bu düzen değişir! Seçtiğin adam size patronluk yapıyorsa ki, Belediye Başkanları bizim memurumuz. Gelmiş talep etmiş biz de tamam dedik. Ama bize hesap vereceksin dedik. Ama adam oraya oturduğu zaman kendisini kral sanıyor. Biz bilinçli seçmen değiliz. Bu milletvekilleri için de geçerli. Ayağına gelip, yalvar yakar oy istiyor, seçilince seni tanımıyor! Sen benim verdiğim maaş ile yaşıyorsun orda. Kıyak emeklilik 2 yılda… Bunu diyemeyen halk böyle yaşamaya mahkumdur! Ozan Çakmakçı:  Bu yayını Kuşadası halkı izleyecek. Diğer Belediyelerde yaşayanlar da izleyecek. Gitsin Belediyesine Afet Acil Planı yaptınız mı diye sorgulasınlar.  İstanbul ve İzmir depremi geliyor, nerede ne zaman deprem olacağı belli değil. STK’ların güçleri yok! Bakın Osman Bey şartları anlattı. Belki halk uyanır sorgularsa yukarıdakiler de vatandaşın can güvenliğini para kazanmanın önüne koyarlar! Osman Özçam:   Son bir şey söylemek istiyorum. Kuşadası’nda bir deprem yaşarsak kimse bizden bir şey beklemesin! Biz önce kendi ekiplerimizi çıkartacağız. Herkes Arama-Kurtarma hafif eğitimini almak zorunda.  Şu ‘’Allah Korusun’’ sigortasını bir bıraksınlar. Herkes, Hatay’ı yaşar burada! İzmir de yaşar, İstanbul’da… Bu mantıkla yaşayan halk enkaz altında can vermeye mahkum! Acı ama gerçek! Bu depremi biz de yaşayacağız, belki hayatta olmayacağız. Siz bu gün kurtarma ekiplerinin yanında oldunuz mu? Sen bizimle olursan gücümüz daha çok olur, daha çok can kurtarırız! Nebiye Ulusel: Ben de bir şey eklemek istiyorum. Biz Arama Kurtarma Eğitimlerini ücretsiz veriyoruz. Bizi arayıp istediklerinde bölgelerine de gidebiliyoruz veya Online Zoom üzerinden gönüllülük esasına dayanarak tüm eğitmenlerimizle bu eğitimleri ücretsiz veriyoruz. Ozan Çakmakçı:  Bilgilerinizi buradan paylaşalım destek olmak isteyenler için. Osman Özçam:   Bunu devlet yapacak. Araç verecek, ekipman verecek, bizde insan çok. Ekipman az! Araç hiç yok. Araç versin, zimmetlesin bize. Sözleşme imzalayalım. O zaman deprem olduğunda arasın size araç ekipman verdik hemen gelin desin! Gelmezsem hem araçlarını, ekipmanını  geri al, hem de açacağın her türlü davayı kabullenirim. Ozan Çakmakçı:  Çok teşekkür ediyorum. Cansınız, iyi ki varsınız. Tüm Türkiye adına ellerinizi sıkmak istiyorum. Röportaj Videosuhttps://www.youtube.com/watch?v=CzZx3hTbR4Q      
6 Şubat günü yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde bir çok isimsiz kahraman sahada depremzedeleri kurtarabilmek için zamanla ve bürokratik işlemlerle yarıştı. Biz kısaca STK’lar olarak tanıyoruz bu kahramanları.

 

Şimdi bu STK’lardan bir tanesini AKE’yi tanıyacağız. Tüylü Mikrofon olarak tanıdığımız Ozan Çakmakçı Kuşadası’nda AKE merkezine konuk oldu ve ekiple bir röportaj yaptı. İlk andan itibaren neler yaşandı? Sahada hangi zorluklarla karşılaştılar? AKE Arama Kurtarma Ekibi mücadelelerini  detaylarıyla anlattı. Zaman zaman videolardan bölüm bölüm dinlesekte yaşananların tümünü ve bu mücadeleyi sürdürürken yaşadıkları zorlukları detaylarıyla kendilerinden öğrenelim.
 

Ozan Çakmakçı: Kuşadası’nda bir arama kurtarma ekibinin konuğuyuz. Değil Devlet, belediyeden dahi destek almıyorlar.
6 Şubat günü deprem olduğu anda 21 kişilik ekip hazırlanıp İzmir Havalimanına gidiyorlar. 1999’dan önce açılmış bir STK. İmkansızlıklar içinde onlarca kişiyi kurtardı.


Şimdi Genel Başkan Osman Özçam ile konuşacağız. Duyduklarınıza inanamayacaksınız. Profesyonel olmamanın, plansızlığın bizi getirdiği noktayı göreceksiniz. Sadece Kuşadası’nda 2000’den fazla kişi bu AKE Arama Kurtarmaya bağlı. Türkiye’nin 21 ilinde bu STK’nın ofisi var. Kuşadası’nda bir önceki belediye başkanı  zamanında  AKE  Arama Kurtarma ile muhteşem projeler yapılırken, yeni Belediye Başkanı geldikten sonra bütün projeler duruyor; hatta bu AKE’nin haftanın 5 günü  gönüllü olarak çocukları, gençleri yetiştirdiği alan ise şu anda boş. Bunların haberini yapıp tarihe not olarak bırakacağız. Şimdi Osman başkan ile konuşacağız.
- İsminiz AKE, ne zaman kuruldunuz ve 6 Şubat tarihine kadar olan süreci bir anlatır mısınız?



Osman Özçam: Bizim kuruluşumuz  1999 öncesi . Marmara depreminden birkaç gün önce kurulduk. Marmara depremi de dahil olan tüm depremlerde yaklaşık 500 binada operasyon yaptık. 24. Yılımızdayız. 2000 yılında başlattığımız gençlik kolları faaliyetlerimiz var. Son 3 yıla kadar sürdürdüğümüz gençlik kollarını biz bayrağı devredebileceğimiz insanları yetiştirmek için düşündük. Hepsi gönüllü. Ve şimdi çok doğru yaptığımızın bilincindeyiz. Şimdi gençlik kollarından gelen arkadaşlarımız bizimle ana ekiplerde operasyona katılıyorlar.
Son 3 yıldır yetiştiremiyoruz. Sizinde bahsettiğiniz gibi eğitim merkezimizin belediye tarafından geri alınması, böyle ufacık bir yere…
Ozan Çakmakçı: Bakın deprem olsa içerde ki alet edevat dahi kalabilir. Çok eski bir Han. Kendi imkanlarıyla tutuyorlar, kendi ceplerinden para veriyorlar bu kahramanlar. Biliyorum siz kabul etmiyorsunuz ama ben size kahraman diyeceğim. 6 Şubat gününe gelelim. Deprem ve sonrası neler yaşandı?
Osman Özçam: Deprem olduktan 5 dakika sonra ekiplere haber verdik. Biraz bekleyip durumu öğrenmemiz gerekiyordu. Sabah gün ışıdığında durumun vehametini görüp 10 ilin vurulduğunu öğrenince 4. Seviye alarmdan önce yola çıkmak için hazırlandık.
Fakat İzmir Havalimanında AFAD’ın organize ettiği askeri uçaklarda 23 saat sonra bize sıra geldi.
Ozan Çakmakçı: Yani şöyle diyebiliriz. Buradan havalimanına gidildi, 23 saat orada sıra beklediniz!
Osman Özçam: Evet. Kargo uçaklarına binmeyi bekledik. Buna Askeriye karışmıyordu.  Askeriye sadece AFAD’a uçak temin ediyordu. AFAD’ın orada bu işleri organize eden bir elemanı vardı. Işıl Hanım. Biz 24 yıldır bu işin içinde olduğumuz için bizce; en son bizi göndermek için, hatta göndermemek için çok çaba sarfetti.

Ozan Çakmakçı: Yani gözlerinizle sıraya başkalarının alındığını gördünüz. Yani diğer ekipler sizden daha mı profesyoneldi.

Osman Özçam: Hayır! Pikaplarda 2’şer kişilik ekiplere öncelik tanındı. İHA, 911, AFAD… Halbuki biz bir minibüstük 21 kişiydik. Öncelik bize verilebilirdi. Yine oradan bölgeye gitmek isteyen yüzlerce doktor vardı. Doktorlar bizi değil önce kurtarma ekibini gönderin dedikçe inatla bizi göndermedi . Hatta bizi son uçağa bıraktı. Almamak içinde elinden geleni yaptı. İki araçla gittik. Biri ekipman aracı, biri personel aracı. Ekipman aracımızı uçağa bindirmedi, 1100 kilometre karadan bizim arkamızdan geldi. Biz bir minibüsü uçağa zar zor sokabildik. Bir uçağa rampa yok, ikinci uçakta da yoksa gidemezsiniz  dediler.  Sağolsun Askeriyemiz, pilotlar hemen bize rampa ayarladılar. Gaziemir’de ki komutanlar bizi uçağa bindirmek için çok yardımcı oldular.

Adana İncirlik Askeri Üssüne indik. Bizim İstanbul ekibimiz Adıyaman’da çalışıyordu.  Adıyaman’a gitmek istedik ama kiraladığımız araç Ege aracı olduğu için kar lastiği ve zinciri yoktu. Bu nedenle Hatay’a geçtik. Airsoft Başkanı İsmail Bey bizim ekibimizi  kendi aracıyla geldi aldı Hatay’da buluşturdu. Biz Adana’ya indikten 3 saat sonra Hatay’da ilk operasyona başladık.
Ozan Çakmakçı: Anladığım kadarı ile akreditasyon diye bir şey var. Afad’a önce herkesin akreditasyon yaptırıp sonra alana dağılması gerekiyor. Peki  siz alana indiğinizde AFAD sizi planlı bir şekilde yönlendirdi mi?

Osman Özçam: Hayır! Normalde bizim AFAD’ın kriz masasına gidip bildirim yapmamız lazım. Tabii ki gittik. AFAD’da zarar görmüştü, kimse yoktu. Şöyle de bir şey söylemek istiyorum. Bu dünyada yaşanan en büyük  deprem. Ve AFAD’ın bildiğim kadarı ile 6.000 personeli var. 1.000 tanesi büro personeli olsa, 2.000-3.000 tanesi çadırkentleri kuran, arama kurtarma teksyenleri 2.000-3.000 kişi.  Yani bunların yetmemesi  çok normal. Bir yerden eleştirirken, bir yerden de doğruyu söylemek gerekir! Dünyanın hiçbir ülkesi bu afetle tek başına baş edemezdi.
Ozan Çakmakçı: Zaten fay hatlarıyla yaşıyoruz. Önemli olan hazırlanmak değil miydi?
Osman Özçam: 24 yıldır bu işi yapıyoruz. AFAD’ı bir yandan eleştirirken doğruları da söylemek durumundayız. Böyle bir afeti öngörerek hazırlık yapmak demek, 300.000 Arama Kurtarma personelini  hazırda tutman lazım. Bunların  maaşları, sigortaları devlete yük. Yani vatandaşa yük. Bizden çıkacak paralar. Hiçbir ülkede 3.000 tane resmi Arama Kurtarmacı yoktur.
Ozan Çakmakçı: Bundan sonra belki yaparlar.

Osman Özçam: Hayır yine olmaz. Ama olması gereken şu:
Türkiye’de yüzlerce arama kurtarma ekibi var. Bunların içinde bu işi reklam olarak yapıp belediyeleri dolandıranlar var da var. Bir de gerçekten bu işe gönül vermiş dernekler var. Ben bunu Ankara ile, AFAD müdürü ile de görüştüm. Önerim şuydu. Biz yıllardır bu işi yapıyoruz. Ekipman ve araç tahsisi istiyoruz. Bağışlamayın bize zimmet yapın. Bakımı, her türlü masrafı bizim olsun, gerektiğinde geri alırsın. Bize zimmet yapın, biz anında yola çıkabilelim! Hatay’da küçük aracımız olmadığı için çoğu enkazlarda, çoğu insanlara ulaşamadık. Bizim kiraladığımız araç 5.5 metreydi. Sokaklara girmiyor. Personel çok 97 kişi var, ekiplere bölemiyorsun. İki, üç enkazda çalışman gerekirken enkazlara dağılamıyorsun…
Orada Türkiye’nin her yerinden makinalarıyla gelen arkadaşlar var. Şirketler göndermiş vs. Yüreklerine sağlık. Bu arkadaşlar hayatında ilk defa depreme gelmişler. Bir enkaz nasıl açılır, canlı nasıl kurtarılır bilmiyorlar. Gerçekten can kurtarmaya geldiler ama arama kurtarma mahalle takımı kurarak yapılacak bir iş değil. Yılların verdiği deneyim, bilgi ve profesyonellik gerekiyor.
Enkazı dinleme cihazı yok. Biz 300’den fazla enkazda bu tip arkadaşlara destek verdik. Gidip enkazlarını dinledik.  Enkaz altı dinleme cihazı ve enkaz altı gözlem kamerasıyla gittik. Dinledik ve yönlendirdik. Acemi olup bizden destek almadan enkazda çalışanlar ise maalesef enkazlar kapandı .
Biz 8 kişi Hatay, 8 kişi Adıyaman’da toplam 16 kişiyi kurtardık. 8 gün kaldık. Büyük iş makinaları girince enkaz kaldırma başlayacağı için oradan ayrıldık. Zaten güvenlik kuvvetleri de geldi, yani kurtarma ekibinin çıkma saatiydi. Belki küçük araçlarımız olsa bir hafta daha kalabilirdik. Adana Belediyesine çok teşekkür ediyoruz bize otobüs tahsis etti. Bir de şu çok güzeldi. İş makinalarını Jandarma tahsis ediyordu. İş makinası talep edenlere profesyonel arama kurtarma görevlisi olmadan enkazda çalışma yapamazsın şartı konmuştu. Bu durumlarda da ekipten arkadaşlar derneğin adını vererek kontrol sağladı ve yardımcı olduk arama çalışmalarına.

Ozan Çakmakçı: Bu anlattıklarınız çok kıymetli. Olası bir depremde enkaz altında kalan olabilir, arama kurtarma gönüllüsü olmaya karar verebilir veya STK kurmaya karar verebilirler. Şimdi şu konuyu sormak istiyorum. Kuşadası’nda sizin faydalı olduğunuz bir bölge varmış. Sonradan bu belediye bu alanı elinizden alıyor. Buna değinebilir imiyiz?
Osman Özçam: Evet Eğitim Merkezi! Orası hem Kuşadası halkı için önemliydi çünkü orada yetiştirilen çocuklar ve büyükle arama kurtarmayı öğreniyordu.  Kendi hayatına müdahale etmeyi ya da çevresindekileri kurtarmayı öğreniyordu. Çünkü depremin ilk 72 saatinde yapılan kurtarmalar altın kurtarıştır. İlk saatlerde kurtarma ekibi yetişemez. Zaten gördük halk kendi kendini kurtardı. Bunu öğretiyorduk.
 

Çocuklara da ‘’sorunlu’’ değil ‘’sorumlu gençlik’’ olmaları için eğitim veriyorduk. İnternetten ve uyuşturucudan uzak tutmaya çalışıyorduk. 2000 yılında başladık buna. 09-17 yaş grubu çocuklara eğitim veriyorduk. 21 yıldır yaptık, son 3 yıldır bu belediye olduğu için yapamıyoruz. Artık çocukları da, halkı da eğitemiyoruz. Ayrıca okullarda sınıf sınıf gezip eğitim veriyorduk, hepsi durdu!
Ozan Çakmakçı:  Siz AKE olarak hayatınızı bu işe adadınız, her an asker gibi hazır bekliyorsunuz yani. Peki siz araçla karadan gittiniz değil mi? Nasıldı yolculuk?

Ufuk Yılmaz (Genel Başkan Yardımcısı): Uçağa aracı almayınca ekipmanları götürmek için ben de karadan 12 saatte gittim. Orada ekip ve ekipmanı birleştiremezseniz hiçbir işe yaramaz. Giriş kapalıydı, tarlalardan gittik. Yollarda yardım malzemesi ulaştırmaya çalışanlar da olduğu için bayağı zorlu bir yolculuk oldu. Köy yollarından 12 saatte ulaştım.
Osman Özçam: Bir de GSM operatörlerinden bahsedelim. Büyük  katliamın baş aktörleri. Kurtarılamayan   her can da onların da suçu var. Telefonlar arada bir çekiyor, gelen yüzlerce ihbar var ama konumlar açılmıyor. Bize nasıl ulaştıklarını kendileri anlatsın

Nebiye Ulusel (Temsilcilik ve Üyelerden Sorumlu Başkan): 6 Şubatta ekibimiz deprem bölgesine gittiğinde biz burada koordinasyonda kaldık. Hemen ihbar hattını oluşturduk. Faal olarak 4 kişi çalıştık. 75-80 kişilik bir de grup kurduk koordineli bir şekilde çalıştık.
Telefon üzerinden 75-80 kişiye gelen ihbarlar bize geldi,  biz değerlendirme yaparak ekibimizin bulunduğu konuma yakın ihbarları kendilerine ulaştırdık. Ekibimizin ekipmanları ağır. Araç yok, yorgun ve uykusuzlar. Ekipmanlar elde taşınıyor. Bunu dikkate alarak hem daha fazla canlıya ulaşabilmek, hem ekibimizi yormamak hem de zamandan kazanmak durumundayız. Bu koordinasyonu biz yaptık ama o bölgede GSM’ler çekmediği için biz ihbarları atıyoruz, 11.5 saat 90 kişi içinden bir arkadaşımıza ulaşamıyoruz. Sonunda ulaştığımızda ihbarı alıyorlar ama bu kez de konum açılmıyor. İnternet yok.


 

Hatice Huri Yılmaz(TABE ve Yangın Eğitmeni): Ben Hatay’da Lojistik Genel Koordinasyonda çalıştım. Orada enkazda çalışan arkadaşların rahat çalışmalarını sağlamak ve diğer arkadaşları organize etmek için çalıştım. Enkazı izleyen meraklı kitle bizi zorladı. İnsanlar ‘’Sıcak Nokta’’ dediğimiz canlıyı çıkartma noktasına yaklaşma çabasında. Biz onu dışarı çıkartırken psikolojik olarak hazırlamaya çalışıyoruz ama asıl amacımız sağlık ekiplerine sağlıklı olarak tespit etmek. Enkazdan ç kan canlı için bu çok zor bir durum. Herkes eğilip bakıyor, utanan çocuklarımız var Sırf bu nedenle bir çocuğumuz enkazdan çıkmak istemedi. Lütfen herkes arkasını dönsün dedi. Ayrıca enkazda canlı varken bir diğeri cesedini çıkartmamızı isteyebiliyor.  Fakat bizim önceliğimiz canlılar.
Osman Özçam: Şu GSM’leri bir konuşalım. Deprem bölgesinde apartman üstlerin dikilen GSM baz istasyonları… Deprem bölgesinde bina yıkılacak senin iletişimin bitecek…
Ozan Çakmakçı:  Bölgede o nedenle mi iletişim kesildi?
Osman Özçam: Tabii ki… Bölgede apartman üzerine yerleştirilen bütün GSM Baz İstasyonları çökmüş. Sen bir kule dik, ama öyle bir kule dik ki içinde 10 gün yetecek güç kaynağın olsun. Depremde yıkılmayacak kadar sağlam yap. Vericilerini oraya kur. Neden apartman üzerlerine koyuyorsun.
Ozan Çakmakçı:  Mlyarlarca TL kazanıyorlar, ama işlerini en kötü şekilde yapıyorlar.

Osman Özçam: Trilyonlar kazandılar. Bizler onların internetleri sağlayamaması sebebiyle bizlere gelen konumları açıp, can kurtarmaya yetişemedik.  Bunlar hakkında dava açılmalı, bunlar yargılanmalı. Trilyonlarca para alıyorlar bu halktan. Biz şunu söylüyoruz. Bizim kurtaramadığımız her canda GSM Operatörlerinin büyük suçu var. İsterlerse beni dava etsinler ama gerçek bu!

Parayı bas, apartman üzerine anten kur. Hem halkı kanser yapıyorsun, sağlığıyla oynuyorsun; hem de afet zamanı hizmet veremiyorsun.
Hani Dronlarla hizmet veriyorlardı? Reklamları yapıldı! Neden bu depremde görmedik o Dronları?
Ufuk Yılmaz: Bir GSM şirketi geldi 4. ya da 5. Gün gezici bir anten kurdular. Polislere, ambulanslara, AFAD’ın bir-iki elemanının telefonlarına şifre girdiler, biz kullanamadık.
Biz sağlıkçı arkadaşlardan bizim açamadığımız konumları almak zorunda kaldık. O şifreyi bize vermediler!

Osman Özçam:  Çok ihmal var! Binaları yapan müteahhitler, imar izni veren belediyeler, Afet Acil Durumu Planını yapmayan belediyeler! Bu gün deprem bölgesinde veya diğer bölgelerde Afet Acil Durumu Planını yapmayan belediyeler varsa suç işliyorlar!

Ayrıca Büyükşehir Yasasına göre Belediye gelirinin binde 2 ya da 8’i (trilyonlar tutar) afetle mücadele için büyükşehir ve ilçe belediyelerine dağıtılıyor bu paralar.

Ozan Çakmakçı:  Belediyelerin kendilerine ait Afet Ekibi var mı?
Osman Özçam:   Burada yeni kuruyorlarmış. Komik… Bu depremden sonra mahalle takımı kurar gibi kuruyorlar! Bunun profesyonel bir iş olduğunu, eğitim gerektirdiğini, birikim gerektirdiğini … Bir de bir kurtarma ekibi kuruyorsan bunun bir kıstası var! Seçeceğin adamlar evli olmayacak. Burada bekar yaşayan insanları seçeceksin. Çünkü mesela bu gün belediye ekip kurdu. 1000 kişi de olsa 1000’i de kendi evine gider. Başkasını kurtarmaya gitmez. Kriterlerini bilmeden bize muhalif olarak yapıldı. Afet Acil Planını yapsa zaten içinde olacak. Bu halkı kandırmaktır. Bakıyorsunuz deprem bölgesinde yapılmamış. Toplanma alanı! Alt yapısı nerede bunun? Tuvaletleri, suyu, duşları, mutfağı nerede? En az 15 gün insanların orada yaşayacağı öngörülmeli. Jeneratör, elektrik alt yapısı yok. Parkı göstermiş toplanma alanı! Afet Acil Planı böyle bir şey değil. Ulusal afet planında da böyle bir şey yok. Belediyeler bu paraları yiyorlar ve bu hırsızlığı yapıyorlar. Afet Acil Planını yapmayan belediyeler Büyükşehir de, ,ilçe belediyeler de hırsız! Bu zorunlu görevi yapan 10 parmağı geçmez! O para halkın afete karşı ayrılan parası. Sen ekipman alacaksın, araç alacaksın! İtfaiye gibi kuracaksın!  Gönüllülerin de olur, personelin de olacak. Kim bu parayı afet için kullanmıyorsa hırsızdır. Hırsız dediğim için dava edilmiyorum. Dava etseler yemediklerini ispat etmek zorundalar… Biz Halkız! Patron biziz! Bu halk ne zaman patron olduğunu anlayacak, o zaman bu düzen değişir! Seçtiğin adam size patronluk yapıyorsa ki, Belediye Başkanları bizim memurumuz. Gelmiş talep etmiş biz de tamam dedik. Ama bize hesap vereceksin dedik. Ama adam oraya oturduğu zaman kendisini kral sanıyor. Biz bilinçli seçmen değiliz. Bu milletvekilleri için de geçerli. Ayağına gelip, yalvar yakar oy istiyor, seçilince seni tanımıyor! Sen benim verdiğim maaş ile yaşıyorsun orda. Kıyak emeklilik 2 yılda… Bunu diyemeyen halk böyle yaşamaya mahkumdur!

Ozan Çakmakçı:  Bu yayını Kuşadası halkı izleyecek. Diğer Belediyelerde yaşayanlar da izleyecek. Gitsin Belediyesine Afet Acil Planı yaptınız mı diye sorgulasınlar.  İstanbul ve İzmir depremi geliyor, nerede ne zaman deprem olacağı belli değil. STK’ların güçleri yok! Bakın Osman Bey şartları anlattı. Belki halk uyanır sorgularsa yukarıdakiler de vatandaşın can güvenliğini para kazanmanın önüne koyarlar!

Osman Özçam:   Son bir şey söylemek istiyorum. Kuşadası’nda bir deprem yaşarsak kimse bizden bir şey beklemesin! Biz önce kendi ekiplerimizi çıkartacağız. Herkes Arama-Kurtarma hafif eğitimini almak zorunda.  Şu ‘’Allah Korusun’’ sigortasını bir bıraksınlar. Herkes, Hatay’ı yaşar burada! İzmir de yaşar, İstanbul’da… Bu mantıkla yaşayan halk enkaz altında can vermeye mahkum! Acı ama gerçek!
Bu depremi biz de yaşayacağız, belki hayatta olmayacağız. Siz bu gün kurtarma ekiplerinin yanında oldunuz mu? Sen bizimle olursan gücümüz daha çok olur, daha çok can kurtarırız!
Nebiye Ulusel: Ben de bir şey eklemek istiyorum. Biz Arama Kurtarma Eğitimlerini ücretsiz veriyoruz. Bizi arayıp istediklerinde bölgelerine de gidebiliyoruz veya Online Zoom üzerinden gönüllülük esasına dayanarak tüm eğitmenlerimizle bu eğitimleri ücretsiz veriyoruz.

Ozan Çakmakçı:  Bilgilerinizi buradan paylaşalım destek olmak isteyenler için.

Osman Özçam:   Bunu devlet yapacak. Araç verecek, ekipman verecek, bizde insan çok. Ekipman az! Araç hiç yok. Araç versin, zimmetlesin bize. Sözleşme imzalayalım. O zaman deprem olduğunda arasın size araç ekipman verdik hemen gelin desin! Gelmezsem hem araçlarını, ekipmanını  geri al, hem de açacağın her türlü davayı kabullenirim.

Ozan Çakmakçı:  Çok teşekkür ediyorum. Cansınız, iyi ki varsınız. Tüm Türkiye adına ellerinizi sıkmak istiyorum.

Röportaj Videosuhttps://www.youtube.com/watch?v=CzZx3hTbR4Q



 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.