ÇEDES GERÇEKTEN HEPİMİZİN DEĞERİ Mİ?

ÖZEL HABER 06.03.2024 - 20:41, Güncelleme: 06.03.2024 - 21:26 15262+ kez okundu.
 

ÇEDES GERÇEKTEN HEPİMİZİN DEĞERİ Mİ?

Çedes “Çevreme duyarlıyım, Değerlerime sahip çıkıyorum” projesinin kısaltılmasıdır. Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleriBaşkanlığı arasında imzalanan bir protokolle hayata geçirilmiştir.

Erdal Direğin 2021 yılında sadece İmam hatip okulları ve ortaokullar projekapsamındayken, 2023 yılında imzalanan protokolle projeye, küçük yaştaki ilkokul öğrencileri de dâhil edilerek, proje tüm öğrencileri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Acaba buna neden gerek duyulmuştur? Okullarda zaten din dersleri var ve din bilgisi öğretmenleri tarafından bu dersler veriliyor. Pedagojik formasyon alan öğretmenler dururken, hiçbir yetkinliği olmayan vaiz yada imamları okullara neden sokuyorlar? Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, 7 yaş altındaki çocuklara verilecek eğitimlerin somut kavramlar üzerinden verilmelidir, aksi durumlarda bu çocukların psikolojilerinin bozulma ihtimalini var. O zaman ne istiyorsunuz bu küçüklerden, sınıfların ortasına kabir maketi getirip dua ettirmek de nedir yahu? Bu çocukların bu yaşta ölüm gerçeği ile yüzleşmelerinin kime faydası olabilir. Onları üzmek de nedir? Annelerine ağıt yaktırmak da nedir? Bu çocukların geceleri uykularında sıçrayarak uyanma ihtimalleri unutulmasın. “7 yaş altı çocuğa değerler eğitimi vereceğiz” derken, çocukların panik atak olma ihtimalleri de unutulmasın. Ayrıca sınıfa getirilen kabe maketi etrafında döndürülen çocuklar. Günü geldiğinde hacca gidenler, burada öğretilmese kabenin etrafında dönemeyecekler mi? Yine sınıfta yapılan şeytan taşlama ritüeli. Isparta Yaka Şehit Mustafa Baş Ortaokulunda kurban maketi ile kurban kesme eğitimi verildi. Hem de küçük bir öğrencinin eline gerçek bıçak verilerek. Sanki sınıftaki herkes büyüyünce kurban kesecek. Çocuklara hayvan sevgisi aşılanması, daha değerli olurdu. Sınıfın içinde çocuklar şeytana taş atıyorlar. Bu çocukların gelişimine ne katkısı olacak bunların. Projeyi yürütme gönüllülük esasına dayanmasına rağmen itiraz edilmemesi durumunda zamanla zorunlu hâle getirileceği görülmektedir. Bu uygulama, Anayasamızın 2. maddesine, 42. maddesine ve 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununa aykırıdır. Anayasamızın 2.maddesi Türkiye Cumhuriyeti “Laik ve sosyal bir devlettir” der. 42. Madde de ise “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.” der… Gelelim 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’na; Bu kanuna göre Milli Eğitim’in amacı açıktır. Her Türk Çocuğunu, iyi bir vatandaş olarak yetiştirmek için, bilgi ve becerilerle donatmaktır. Ayrıca öğretmenlik mesleği; Devletin Eğitim, Öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmıştır. Yani Eğitim ve Öğretim, Özel İhtisas sahibi öğretmenler tarafından verilebilir. Ülkede on binlerce atanmayan öğretmen varken MEB imamlara görev veriyor. Bu büyük bir haksızlık. Öğretmenler camiye gidip matematik anlatıyor mu? İmamın yeri camidir, okullar da öğretmenlerin iş yeridir. Bir süre önce TBMM’de Milli Eğitim Bakanının yaptığı açıklama unutulmamalıdır. Sizin cemaat olarak gördüğünüz yapıları, biz Sivil Toplum Örgütü olarak görüyoruz demişti. Hatta 10 farklı anlaşma yaptık onlarla demişti. Bu demektir ki cemaatler ve tarikatlar daha fazla eğitimin içine girecekler. Laik eğitimdenbiraz biraz daha ödün verilirse vay bu ülkemin eğitim sistemine   . Öncelikle Tekirdağ, İzmir ve Eskişehir Pilot Bölge olarak seçilmişti. Seküler insanların çoğunlukta olduğu üç ilin pilot bölge seçilmesi tesadüf müdür? Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün 24.08.2023 tarihli yazısıyla tüm ülkeye yayılmıştır. Bilimi ve laikliği zedeleyen, inanç ve değerlerimiz üzerinden ayrımcılık tohumları eken ÇEDES projesi hiçbir anlamda uygun değildir. Değerler eğitimi de ne demek? Değerleri kim belirliyor. Anayasamıza göre laik, çağdaş, Atatürkçü bir eğitim sistemimiz varken, burada planlananın ne olduğunu açıkça kamuoyuna aktarınız. Kamuoyu bu açıklamayı merakla beklemektedir. Cumhuriyetle birlikte kurulan ve bu ülkenin kalkınmasında, aydınlanmasında önemli rol oynayan Köy Enstitülerinden bugüne gelindiğinde ne görüyoruz? Manzara ortada, açık, seçik.. Şimdi gelelim bu uygulamaya karşı verilen cılız tepkilere. Birkaç meydanda Eğitim İş, Eğitim Sen ve Add öncülüğünde Çedes karşıtı eylemler yapıldı. Laiklik karşıtı bu uygulamayı protesto etmeye gelenlerin sayısı, gelen polis kuvvetinden çok daha azdı. Ben de duyarlı bir vatandaş olarak Kadıköy’deki eyleme katıldım. Ne bekliyordum, “sadece okullardaki öğretmenler katılsa 2-3 bin kişi, velilerde katılırsa en az 10 bin kişi gelir” diye düşünüyordum. Gelenlerin sayısı 100-150 kişi civarındaydı. Yine bir arkadaşımız sorumlu davranıp, Ankara’dan kalkıp Eskişehir’e Açık hava toplantısına gidiyor. Manzara aynı 100 kişi yok. Neden çekiniyoruz, demokratik bir ülkede Anayasa’dan aldığımız güçle silahsız, barışçıl eyleme katılmak suç mu? asla değil. Peki o zaman herkes mutlu bu uygulamadan. Öyle de değil, ancak korkutulmuş, sindirilmiş insanlar… Bu ekonomik krizde işinden olmak istemeyenler, hepsini bir yere kadar anlayışla karşılarım, peki çocuklarımızın geleceği ne olacak? Bunlar olurken Laikliğin teminatı olan siyasi partiler ne yapıyor. Bir iki cılız ses verdiler o kadar. Muhafazakar seçmeni küstürmemek için, onlardan oy geçişlerini düşündükleri için susuyorlar. Aslında bu iyimser bir yaklaşım. Bugün ses vermiyorsanız, ne zaman sesiniz yükselecek. Karma eğitimden, kız erkek ayrı sınıflara geçildiğinde mi? Sınıflara kız öğrenciler türbanla, erkek öğrenciler takke ile girmeye başladığında mı? Peki sizin derdiniz ne? Bu ülkemi, yoksa koltuklarınız mı? Birden aklıma geldi. Kamer Genç nur içinde yat. Bugün yaşasaydın yine en çok senin sesin çıkardı…
Çedes “Çevreme duyarlıyım, Değerlerime sahip çıkıyorum” projesinin kısaltılmasıdır. Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleriBaşkanlığı arasında imzalanan bir protokolle hayata geçirilmiştir.

Erdal Direğin

2021 yılında sadece İmam hatip okulları ve ortaokullar projekapsamındayken, 2023 yılında imzalanan protokolle projeye, küçük yaştaki ilkokul öğrencileri de dâhil edilerek, proje tüm öğrencileri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Acaba buna neden gerek duyulmuştur? Okullarda zaten din dersleri var ve din bilgisi öğretmenleri tarafından bu dersler veriliyor. Pedagojik formasyon alan öğretmenler dururken, hiçbir yetkinliği olmayan vaiz yada imamları okullara neden sokuyorlar? Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, 7 yaş altındaki çocuklara verilecek eğitimlerin somut kavramlar üzerinden verilmelidir, aksi durumlarda bu çocukların psikolojilerinin bozulma ihtimalini var.

O zaman ne istiyorsunuz bu küçüklerden, sınıfların ortasına kabir maketi getirip dua ettirmek de nedir yahu? Bu çocukların bu yaşta ölüm gerçeği ile yüzleşmelerinin kime faydası olabilir. Onları üzmek de nedir? Annelerine ağıt yaktırmak da nedir? Bu çocukların geceleri uykularında sıçrayarak uyanma ihtimalleri unutulmasın. “7 yaş altı çocuğa değerler eğitimi vereceğiz” derken, çocukların panik atak olma ihtimalleri de unutulmasın.

Ayrıca sınıfa getirilen kabe maketi etrafında döndürülen çocuklar. Günü geldiğinde hacca gidenler, burada öğretilmese kabenin etrafında dönemeyecekler mi? Yine sınıfta yapılan şeytan taşlama ritüeli. Isparta Yaka Şehit Mustafa Baş Ortaokulunda kurban maketi ile kurban kesme eğitimi verildi. Hem de küçük bir öğrencinin eline gerçek bıçak verilerek. Sanki sınıftaki herkes büyüyünce kurban kesecek. Çocuklara hayvan sevgisi aşılanması, daha değerli olurdu. Sınıfın içinde çocuklar şeytana taş atıyorlar. Bu çocukların gelişimine ne katkısı olacak bunların.

Projeyi yürütme gönüllülük esasına dayanmasına rağmen itiraz edilmemesi durumunda zamanla zorunlu hâle getirileceği görülmektedir. Bu uygulama, Anayasamızın 2. maddesine, 42. maddesine ve 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununa aykırıdır.

Anayasamızın 2.maddesi Türkiye Cumhuriyeti “Laik ve sosyal bir devlettir” der. 42. Madde de ise “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.” der…

Gelelim 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’na; Bu kanuna göre Milli Eğitim’in amacı açıktır. Her Türk Çocuğunu, iyi bir vatandaş olarak yetiştirmek için, bilgi ve becerilerle donatmaktır. Ayrıca öğretmenlik mesleği; Devletin Eğitim, Öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmıştır. Yani Eğitim ve Öğretim, Özel İhtisas sahibi öğretmenler tarafından verilebilir. Ülkede on binlerce atanmayan öğretmen varken MEB
imamlara görev veriyor. Bu büyük bir haksızlık. Öğretmenler camiye gidip matematik anlatıyor mu? İmamın yeri camidir, okullar da öğretmenlerin iş yeridir.
Bir süre önce TBMM’de Milli Eğitim Bakanının yaptığı açıklama unutulmamalıdır. Sizin cemaat olarak gördüğünüz yapıları, biz Sivil Toplum Örgütü olarak görüyoruz demişti. Hatta 10 farklı anlaşma yaptık onlarla demişti. Bu demektir ki cemaatler ve tarikatlar daha fazla eğitimin içine girecekler. Laik eğitimdenbiraz biraz daha ödün verilirse vay bu ülkemin eğitim sistemine

 

.

Öncelikle Tekirdağ, İzmir ve Eskişehir Pilot Bölge olarak seçilmişti. Seküler insanların çoğunlukta olduğu üç ilin pilot bölge seçilmesi tesadüf müdür? Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün 24.08.2023 tarihli yazısıyla tüm ülkeye yayılmıştır.

Bilimi ve laikliği zedeleyen, inanç ve değerlerimiz üzerinden ayrımcılık tohumları eken ÇEDES projesi hiçbir anlamda uygun değildir. Değerler eğitimi de ne demek? Değerleri kim belirliyor. Anayasamıza göre laik, çağdaş, Atatürkçü bir eğitim sistemimiz varken, burada planlananın ne olduğunu açıkça kamuoyuna aktarınız. Kamuoyu bu açıklamayı merakla beklemektedir. Cumhuriyetle birlikte kurulan ve bu ülkenin kalkınmasında, aydınlanmasında önemli rol oynayan
Köy Enstitülerinden bugüne gelindiğinde ne görüyoruz?

Manzara ortada, açık, seçik.. Şimdi gelelim bu uygulamaya karşı verilen cılız tepkilere. Birkaç meydanda Eğitim İş, Eğitim Sen ve Add öncülüğünde Çedes karşıtı eylemler yapıldı. Laiklik karşıtı bu uygulamayı protesto etmeye gelenlerin sayısı, gelen polis kuvvetinden çok daha azdı. Ben de duyarlı bir vatandaş olarak Kadıköy’deki eyleme katıldım. Ne bekliyordum, “sadece okullardaki öğretmenler katılsa 2-3 bin kişi, velilerde katılırsa en az 10 bin kişi gelir” diye düşünüyordum. Gelenlerin sayısı 100-150 kişi civarındaydı. Yine bir arkadaşımız sorumlu davranıp, Ankara’dan kalkıp Eskişehir’e Açık hava toplantısına gidiyor. Manzara aynı 100 kişi yok. Neden çekiniyoruz, demokratik bir ülkede Anayasa’dan aldığımız güçle silahsız, barışçıl eyleme katılmak suç mu? asla değil. Peki o zaman herkes mutlu bu uygulamadan. Öyle de değil, ancak korkutulmuş, sindirilmiş insanlar… Bu ekonomik krizde işinden olmak istemeyenler, hepsini bir yere kadar anlayışla karşılarım, peki çocuklarımızın geleceği ne olacak?
Bunlar olurken Laikliğin teminatı olan siyasi partiler ne yapıyor. Bir iki cılız ses verdiler o kadar.

Muhafazakar seçmeni küstürmemek için, onlardan oy geçişlerini düşündükleri için susuyorlar. Aslında bu iyimser bir yaklaşım. Bugün ses vermiyorsanız, ne zaman sesiniz yükselecek. Karma eğitimden, kız erkek ayrı sınıflara geçildiğinde mi? Sınıflara kız öğrenciler türbanla, erkek öğrenciler takke ile girmeye başladığında mı? Peki sizin derdiniz ne? Bu ülkemi, yoksa koltuklarınız mı?
Birden aklıma geldi. Kamer Genç nur içinde yat. Bugün yaşasaydın yine en çok senin sesin çıkardı…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.