CUMHURİYET’İ KAVRAMAMIŞ LAİKOFAŞİSTLER İLE, GÖRENEĞİ KAVRAMAMIŞ MEZHEBÎ TAASSUP KISKACINA KAPILANLARIN YARILMASI

ÖZEL HABER 05.01.2024 - 22:55, Güncelleme: 05.01.2024 - 22:55 23015+ kez okundu.
 

CUMHURİYET’İ KAVRAMAMIŞ LAİKOFAŞİSTLER İLE, GÖRENEĞİ KAVRAMAMIŞ MEZHEBÎ TAASSUP KISKACINA KAPILANLARIN YARILMASI

Ülkemizde,1970’lerin, Aynı Odaktan Beslenen, Sağ - Sol Çatışması Yerine, ‘Hilafet’; Çağrılarıyla Beraber, Yeni Bir ‘Yarılma’ Peydah Ediliyor!

Prof.Dr.Tolga Yarman 1970’lerde yaşanan sağ - sol çatışmalarının bir benzerinin günümüzde yaşandığına dikkat çekerek uyarı niteliğinde dikkat çekici bir mesaj yayınladı. Bütün Vatanseverlere mesajımdır... Arkadaşlarım: Bir defa hepinizi gönülden tebrik ediyorum... Zor zamanda bir araya geliyor, vatanı müdafaa için, ‘kar topunu’ büyütmeye çalışıyorsunuz...  Dehşetli bir emperyal proje karşısında bulunuyoruz... Adına, kestirmeden, ‘Büyük Orta Doğu Projesi’ diyoruz... ‘Yeni Osmanlıcılık’, ’Ilımlı İslam’, ’Arap Baharı’ gibi, terkipler ve  eylemler, hep aynı doğrultuda, geliyor, karşımıza... Birikimlerim uzantısında gördüğüm ve her gittiğimiz yerde anlattığım; bütün bunların; bölgedeki, Eski Osmanlı Coğrafyası’nda ortaya çıkan, fevkalade zengin enerji kaynakları yüzünden gündeme geldiğidir... Bu çerçevede, 2010’da karşımıza gelen süreç uzantısında Dışişleri Bakanlığı’na yazdığım yazıyı bilgilerinize sunuyorum...  1970’lerde solcu yavrularımızla, sağcı yavrularımızı; aynı odaktan yollanan silahları, onların ellerine tutuşturmak suretiyle, karşılıklı olarak kırdırtmayı, becermişlerdi. Bugün, Cumhuriyet’in harcını kavramamış ‘Atatürkçüler’; ile,  ‘görenek’ diye diye, ‘mezhebî taassuba’; ittikleri insanlarımızı, zıtlaşma noktasına, mütemadiyen taşımayı ve bunları çatıştırmayı amaçlamaktadır, emperyaller...  Suriye’de yapılan, burada yapılmak istenmektedir. Şam’da Emevviye Camii’nde, oltaya getirilip, Cuma Namazı kılmaya nasıl azmettirildi isek, aynı şekilde, Türkiye, Şii dünyaya karşı, bunlar birbirlerine ‘şekilden’; ibaret takdim edilerek, azmettirilmek istenmektedir.  Bölgemiz’deki ilk yakın mezhep savaşı, 1980’de Saddam’ın İran’a çullandırılmasıyla çıkmıştır... İkincisine ise, biz, Nusayri Şam’ı, sözüm ona yutmaya, itildik... Ceremesi olarak milyonlarca Suriyeli’yi bulduk, kucağımızda... Sırada, İran’la karşı karşıya getirilmemiz bulunuyor, korkarım, ki, bunun Kürecik’teki üsten başlayarak, birçok temeli atılmıştır... Bunun için, tepeden tırnağa, ‘aklı’ başından çalınmış olacak, tamamen ‘şekilci’ milyonlar, yontulmak istenmektedir, ülkemizde...   ** Herkese, itidal, sağduyu, iz’an, sükunet, öğütlememiz gerekiyor. Tahriklere kapılmamayı aşılamamız gerekiyor... Dilimize bu açıdan çok dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin işte, Diyanet İşleri Başkanlığı bir kurumdur, Diyanet İşleri Başkanı bir şahıstır... Hele bu günkü  Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk’e karşı, süzme husumet sahibidir... Ancak O’na bakarak, ‘Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalı’, yönünde olarak geliştirilen söylem, çok arızalıdır. Milli Eğitim Bakanı’nın, katılmadığımız fiillerine bakarak, ‘Milli Eğitim Bakanlığı Kapatılmalıdır’, diyor muyuz?.. Demiyoruz... Milli Savunma Bakanı’nın, katılmadığımız fiillerine bakarak, ‘Milli Savunma Bakanlığı Kapatılmalıdır’, diyor muyuz?.. Demiyoruz... Diyanet İşleri Başkanlığı bir Cumhuriyet kurumudur ve kuruluşu itibariyle bir ‘akıl Kurumudur’ İnançta özgürlüğün, aynı zamanda, inanç barışının güvencesidir... Giderek ‘inançta akıl’, demektir. Cumhuriyet demek, bu bağlamda, ‘yönetimde akıl, inançta akıl’, demektir... Bugün, akıl her iki kurumumuzdan da dışarlanmaktadır. Yeni Osmanlıcılık, Ilımlı İslam, böylesi bir yozlaşmanın, gereçleridir. Mücadelemiz bununla olmalıdır. ** Bugün ülkenin boğuştuğu, sayılamayacak kadar çok mesele, var: Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılıyor, Anayasa ihlal ediliyor. Hukuk, yargı, büyük hasar gördü... O kadar ki, yandaşlara belli bir kayırmacı hukuk, yandaş olmayanlara zulüm dolu bir hukuk uygulanıyor... Eğitim, mezhebî taassup kıskacına alınmış tarikatların eline bırakılıyor... İlköğretim okullarına ‘imamlar’ tayin ediliyor...  Geçim sıkıntısı, işkence niteliğinde, yoksul kapılarında, dağ gibi karamsarlıkları yükseltiyor. Genç doktorlar, genç mühendisler ülkeden kaçıyorlar.  Öte yandan bakıyorsunuz, bilmem kaç kez ‘Nas’, diye diye, inanılmaz biçimde, avuç içi kadar işbirlikçi bir zümreye, geniş halk yığınlarından, milyarlar transfer ediliyor... Böylesi bir projenin bizimkilerin akıllarına dahi gelmeyecek şeytanlıkta bir matematik içerdiğini, bilhassa, kaydetmeliyim... Ancak, sonuç hasıl oluyor... Halk, kımıldayamaz hale getiriliyor... Buna rağmen bindirilmiş kıtalar, başka sorunumuz yokmuş, ayrıca hangi acımıza nasıl deva olacağı, akla dahi getirilmeden, giderek anayasal suç işlemek pahasına, hilafet çağrısı yapıyor...  ** Sizi temin ederim, saydığım, saymadığım sorunlar, demin andığım emperyal kuşatmanın türevleri olarak, karşımıza geliyor... Bu açıdan, hem laiko-faşitlere, daha fazla oltaya gelmemelerini ve  göreneğe bilinçsizce yüklenmemelerini tembih etmeliyiz... Hem, Cumhuriyet’le arası gerilenlere, giderek şeklî bir mezhebî taassuba sürüklenenlere, aslında, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan başlayarak, bu kurumun bir akıl kurumu olduğunu, giderek, emperyaller tarafından, arsız emeller için, bir akıl kurumu olmaktan uzaklaştırıldığını anlatabilmeliyiz... Görenek, bugün, dört çarpı dört arabalarla etrafta, sözüm ona görenek giyim kuşamı içinde dolaşırken, ‘komşuları açken tok yatamayacaklarını’, unutmuş, şımarık yığınların, tahribat kapanındadır. ‘Ilımlı İslam’ yatkalktan ibaret  bir şekilcilik içinde, hakkaniyetsizliğe, adaletsizliğe başkaldırı reflekslerinden uzaklaştırılmış yığınlar oluşturma projesinin adıdır... Ne yazık ki, gitgide daha da çok mesafe kat edebilir olmaktadır... Bugün Cumhuriyet’i anlamamış ve görenekten kopagiden ‘Atatürkçüler’le,’mezhebî Taassup’, karşıtlaştırılagiderken, bizim, her iki cenaha da söyleyeceklerimiz vardır.    Söyleyeceklerimiz, özgün bir dille yontulmalı ve klişe katiyen, olmamalıdır... Büyük bir misyonun altına giriyorsunuz... Bunu, her şey bir tarafa, ‘Birinci Vazifemiz’, bizden bekliyor... Bu misyonu yerine getirirken, yalnızca ve yalnızca, beynimiz ve yüreğimizdir, silahımız...  ** Türkiye, bölgedeki emperyal çıkarlara dönük olarak, tam da işaret ettiğim fay hattında, yarılmak isteniyor... Ağızdan yel alsın, yarılıyor, maalesef... Kaygılarımın özeti budur... ** Başarılar diliyor, ayrı ayrı hepinizi, özlemle kucaklıyorum, sevgiler, saygılar sunuyorum... T. Yarman
Ülkemizde,1970’lerin, Aynı Odaktan Beslenen, Sağ - Sol Çatışması Yerine, ‘Hilafet’; Çağrılarıyla Beraber, Yeni Bir ‘Yarılma’ Peydah Ediliyor!

Prof.Dr.Tolga Yarman 1970’lerde yaşanan sağ - sol çatışmalarının bir benzerinin günümüzde yaşandığına dikkat çekerek uyarı niteliğinde dikkat çekici bir mesaj yayınladı.

Bütün Vatanseverlere mesajımdır...

Arkadaşlarım:

Bir defa hepinizi gönülden tebrik ediyorum...

Zor zamanda bir araya geliyor, vatanı müdafaa için, ‘kar topunu’ büyütmeye çalışıyorsunuz... 

Dehşetli bir emperyal proje karşısında bulunuyoruz... Adına, kestirmeden, ‘Büyük Orta Doğu Projesi’ diyoruz... ‘Yeni Osmanlıcılık’, ’Ilımlı İslam’, ’Arap Baharı’ gibi, terkipler ve  eylemler, hep aynı doğrultuda, geliyor, karşımıza... Birikimlerim uzantısında gördüğüm ve her gittiğimiz yerde anlattığım; bütün bunların; bölgedeki, Eski Osmanlı Coğrafyası’nda ortaya çıkan, fevkalade zengin enerji kaynakları yüzünden gündeme geldiğidir... Bu çerçevede,

2010’da karşımıza gelen süreç uzantısında Dışişleri Bakanlığı’na yazdığım yazıyı bilgilerinize sunuyorum... 

1970’lerde solcu yavrularımızla, sağcı yavrularımızı; aynı odaktan yollanan silahları, onların ellerine tutuşturmak suretiyle, karşılıklı olarak kırdırtmayı, becermişlerdi.

Bugün, Cumhuriyet’in harcını kavramamış ‘Atatürkçüler’; ile,  ‘görenek’ diye diye, ‘mezhebî taassuba’; ittikleri insanlarımızı, zıtlaşma noktasına, mütemadiyen taşımayı ve bunları çatıştırmayı amaçlamaktadır, emperyaller... 

Suriye’de yapılan, burada yapılmak istenmektedir.

Şam’da Emevviye Camii’nde, oltaya getirilip, Cuma Namazı kılmaya nasıl azmettirildi isek, aynı şekilde, Türkiye, Şii dünyaya karşı, bunlar birbirlerine ‘şekilden’; ibaret takdim edilerek, azmettirilmek istenmektedir. 

Bölgemiz’deki ilk yakın mezhep savaşı, 1980’de Saddam’ın İran’a çullandırılmasıyla çıkmıştır... İkincisine ise, biz, Nusayri Şam’ı, sözüm ona yutmaya, itildik... Ceremesi olarak milyonlarca Suriyeli’yi bulduk, kucağımızda... Sırada, İran’la karşı karşıya getirilmemiz bulunuyor, korkarım, ki, bunun Kürecik’teki üsten başlayarak, birçok temeli atılmıştır...

Bunun için, tepeden tırnağa, ‘aklı’ başından çalınmış olacak, tamamen ‘şekilci’ milyonlar, yontulmak istenmektedir, ülkemizde...  

**
Herkese, itidal, sağduyu, iz’an, sükunet, öğütlememiz gerekiyor. Tahriklere kapılmamayı aşılamamız gerekiyor...

Dilimize bu açıdan çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Örneğin işte, Diyanet İşleri Başkanlığı bir kurumdur, Diyanet İşleri Başkanı bir şahıstır... Hele bu günkü  Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk’e karşı, süzme husumet sahibidir...

Ancak O’na bakarak, ‘Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalı’, yönünde olarak geliştirilen söylem, çok arızalıdır.

Milli Eğitim Bakanı’nın, katılmadığımız fiillerine bakarak, ‘Milli Eğitim Bakanlığı Kapatılmalıdır’, diyor muyuz?.. Demiyoruz...

Milli Savunma Bakanı’nın, katılmadığımız fiillerine bakarak, ‘Milli Savunma Bakanlığı Kapatılmalıdır’, diyor muyuz?.. Demiyoruz...

Diyanet İşleri Başkanlığı bir Cumhuriyet kurumudur ve kuruluşu itibariyle bir ‘akıl Kurumudur’ İnançta özgürlüğün, aynı zamanda, inanç barışının güvencesidir... Giderek ‘inançta akıl’, demektir.

Cumhuriyet demek, bu bağlamda, ‘yönetimde akıl, inançta akıl’, demektir... Bugün, akıl her iki kurumumuzdan da dışarlanmaktadır.

Yeni Osmanlıcılık, Ilımlı İslam, böylesi bir yozlaşmanın, gereçleridir.

Mücadelemiz bununla olmalıdır.

**

Bugün ülkenin boğuştuğu, sayılamayacak kadar çok mesele, var: Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılıyor, Anayasa ihlal ediliyor. Hukuk, yargı, büyük hasar gördü...

O kadar ki, yandaşlara belli bir kayırmacı hukuk, yandaş olmayanlara zulüm dolu bir hukuk uygulanıyor...

Eğitim, mezhebî taassup kıskacına alınmış tarikatların eline bırakılıyor... İlköğretim okullarına ‘imamlar’ tayin ediliyor... 

Geçim sıkıntısı, işkence niteliğinde, yoksul kapılarında, dağ gibi karamsarlıkları yükseltiyor.

Genç doktorlar, genç mühendisler ülkeden kaçıyorlar. 

Öte yandan bakıyorsunuz, bilmem kaç kez ‘Nas’, diye diye, inanılmaz biçimde, avuç içi kadar işbirlikçi bir zümreye, geniş halk yığınlarından, milyarlar transfer ediliyor... Böylesi bir projenin bizimkilerin akıllarına dahi gelmeyecek şeytanlıkta bir matematik içerdiğini, bilhassa, kaydetmeliyim...

Ancak, sonuç hasıl oluyor... Halk, kımıldayamaz hale getiriliyor...

Buna rağmen bindirilmiş kıtalar, başka sorunumuz yokmuş, ayrıca hangi acımıza nasıl deva olacağı, akla dahi getirilmeden, giderek anayasal suç işlemek pahasına, hilafet çağrısı yapıyor... 

**

Sizi temin ederim, saydığım, saymadığım sorunlar, demin andığım emperyal kuşatmanın türevleri olarak, karşımıza geliyor...

Bu açıdan, hem laiko-faşitlere, daha fazla oltaya gelmemelerini ve  göreneğe bilinçsizce yüklenmemelerini tembih etmeliyiz...

Hem, Cumhuriyet’le arası gerilenlere, giderek şeklî bir mezhebî taassuba sürüklenenlere, aslında, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan başlayarak, bu kurumun bir akıl kurumu olduğunu, giderek, emperyaller tarafından, arsız emeller için, bir akıl kurumu olmaktan uzaklaştırıldığını anlatabilmeliyiz...

Görenek, bugün, dört çarpı dört arabalarla etrafta, sözüm ona görenek giyim kuşamı içinde dolaşırken, ‘komşuları açken tok yatamayacaklarını’, unutmuş, şımarık yığınların, tahribat kapanındadır.

‘Ilımlı İslam’ yatkalktan ibaret  bir şekilcilik içinde, hakkaniyetsizliğe, adaletsizliğe başkaldırı reflekslerinden uzaklaştırılmış yığınlar oluşturma projesinin adıdır... Ne yazık ki, gitgide daha da çok mesafe kat edebilir olmaktadır...

Bugün Cumhuriyet’i anlamamış ve görenekten kopagiden ‘Atatürkçüler’le,’mezhebî Taassup’, karşıtlaştırılagiderken, bizim, her iki cenaha da söyleyeceklerimiz vardır.   

Söyleyeceklerimiz, özgün bir dille yontulmalı ve klişe katiyen, olmamalıdır...

Büyük bir misyonun altına giriyorsunuz... Bunu, her şey bir tarafa, ‘Birinci Vazifemiz’, bizden bekliyor...

Bu misyonu yerine getirirken, yalnızca ve yalnızca, beynimiz ve yüreğimizdir, silahımız... 

**

Türkiye, bölgedeki emperyal çıkarlara dönük olarak, tam da işaret ettiğim fay hattında, yarılmak isteniyor... Ağızdan yel alsın, yarılıyor, maalesef...

Kaygılarımın özeti budur...

**

Başarılar diliyor, ayrı ayrı hepinizi, özlemle kucaklıyorum, sevgiler, saygılar sunuyorum...

T. Yarman

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.