FELAKET ÜZERİNE SİYASET… BÖLÜM 2

ÖZEL HABER 13.02.2024 - 21:07, Güncelleme: 13.02.2024 - 21:14 26285+ kez okundu.
 

FELAKET ÜZERİNE SİYASET… BÖLÜM 2

Depremin üzerinden tam bir yıl geçti. Zaman zaman deprem bölgesine gidip bölgede neler oluyor, gelişme var mı? İnsanımız ne yapıyor? Ne yiyor, ne içiyor, nerede kalıyor, moralleri nasıl, umutları var mı? Bu soruların cevabını arıyorum.

Erdal Direğin Yapılan iyi şeyler var demiştim. Bir yazımda, Defne Atatürk Stadyumu ile ilgili sizlere bilgiler aktarmıştım. Burada yoğun olarak her yaştan insan spor yapıyor. Aslında yapıyor dediğime bakmayın, layıkıyla yapamıyorlar. Defne Belediyesi Spor İşleri Müdürü Mithat Mersin, ilk günden itibaren herkese yardım için koşuşturan, aksiyon alan bir insan. Tabii Başkan İbrahim Güzel’de aynı şekilde… Bir yıldır hiçbir yere ayrılmadılar, halkının yanındalar. Mithat Mersin ve ekibi özellikle gençlerin ve çocukların sosyalleşmesi için çok çaba sarf ediyorlar. Turnuvalar düzenliyorlar, motivasyon artırıcı çeşitli ödüller veriyorlar. Gençleri sporla iyileştirmeye çalışıyorlar. ancak ciddi bir sorun var. Stadyum depremde yıkılmadı fakat sadece Defne’nin değil, Hatay’ın ayakta kalan tek stadı. Sahanın yarısına İtalyanlar, ilk günlerde Sahra Hastanesi kurdular. Çok da gerekliydi, ilk ameliyatlar burada yapıldı. Görevini tamamlayınca, Sahra hastanesi söküldü, İtalyanlar 6 ay sonra ülkelerine döndü. Geriye engebeli ve yırtık bir zemin kaldı. Bu gidişimde de yakından gördüm. Sporcular bu haliyle spor yapmaya çalışıyorlar ancak her an ciddi sakatlıklar olabilir. Bir süre önce geldiğimde konuyu takip edeceğimi söylemiştim. Defne Belediyesinin, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne zeminin bir an önce yapılması ile ilgili resmi başvuru yazıları da elimde. Bir aydır konu üzerinde spor adamlarını arıyorum, konuşuyoruz. Doğru adresin Spor Bakanı Osman Aşkın Bak olduğu kanaatine vardım. Öncelikle hısım, akrabalık durumu da var aramızda. Konu ile ilgili bir yakınımızı araya soktum. Durumu anlatmasını istedim. Bana randevu versin dedim. Aramış, konuyu söylemiş, Hatay’ın Defne Atatürk Stadı zeminin yapılmasını istediğimi söylemiş. Bana dönüş yapıldığında Bakan benimle görüşmek istememiş, bu anlaşıldı. Kendim için bir şey istemediğim için pes etmedim. Ankara’da Spor Bakanlığını arayıp, resmi olarak randevu istedim. Konuyu sordular, “Defne Atatürk Stadı zeminin yapılmasını Hatay Halkı adına talep ediyorum” dedim. Buradan da olumlu dönüş olmadı. O zaman bir kez de buradan sesleneyim. “Sayın bakan, bu isteği neden dikkate almıyorsunuz? Çok mu önemsiz oradaki çocukların, gençlerin spor yapıp, sosyalleşmesi?” Spor Toto Teşkilatına bir sözünüzle burasını halledin dediğinizde halledilir. Peki neden dikkate almıyorsunuz? Siz de aynı şekilde mi düşünüyorsunuz? Oy yoksa hizmet de yok, bu mudur? Hani demokrasilerde milli iradenin tecellisi ile ilgili hoş görü vardır, kabul vardır. Burası sıradan bir bölge değil, Antakya, Defne, Samandağ’da taş üstünde taş kalmadı. Acılar var, kayıplar var. Normalleşme nasıl olacak bu bölgede. Haydi bir kez daha sesleniyorum. Hatay Defne Atatürk Stadı’nın zeminini halledin… Yapın ki biz de buradan yazalım, takdir edelim. Depremin birinci yıl dönümünde ciddi bir yağış var Hatay’da. Her yer çamur içinde. Şehri dolaştığımızda yıkılmış bir şehir görüyorsunuz. O kadar çok yıkım var ki, enkazların kaldırıldığı alanlarda büyük boşluklar oluşmuş. Arkadaşlarım, özellikle Antakya caddelerinden geçerken büyük büyük apartmanların olduğu sokakları gezdirdiler. Her yer enkaz kalıntıları. Enkazlar kalkmış ancak yine de molozlar duruyor. Özellikle Hataysporlu futbolcu Atsu’nun vefat ettiği rezidansın yerini gösterdiler. Şimdi kalıntısı bile yok. Kaderin böylesi. Hatayspor ile yollarını devre arasında ayırmaya niyetliyken son maçta attığı golle Hatayspor’da kaldı. Kaldı ve bir kaç gün sonra depremde hayatını kaybetti. Nasıl bir gol bu… Keşke atmasaydın golü be Atsu ! Az sayıda ayakta kalan ve yıkılmayı bekleyen apartmanlarda var. Sanırım sıralarını bekliyorlar. İş makineleri ve kamyonlar ara vermeden çalışıyorlar. Kimi kamyon hurda demirleri topluyor, kimileri de çıkan molozları, betonları. Bir şehir tümden yok oldu. Bölgenin tamamını dolaştım, notlarım var. Antakya bir başka, tamamına yakını yıkıldı. Bunun nedeni zemin elbette. Şehir 7 kez yıkılmış geçmişte.   Sekizinci kez yıkıldı bu depremle birlikte. Peki şimdi ne olacak dersiniz? Ders alınacağını düşünüyor musunuz? Kesinlikle ders alınmayacaktır. Aynı yere, yani Amik Ovasına şehir yeniden kurulacak. Zemin sıvılaşması var. Hatta bilim insanlarının buraya Havaalanı yapılmaz dediği halde yapıldı. Depremde pist kırıldı. Tamir edildi ancak, dolu uçak inemiyor. Anlatılanlara göre dolu uçak piste zarar veriyor. Fakat Hatay’dan uçak dolu olarak kalkabiliyor. Ne diyelim düzelir inşallah… Defne hastanesi eksikleriyle açıldı. Olsun bu da iyi bir gelişme. Ancak uzman doktor sıkıntısı var. Hele Hataylılardan aldığım bilgiler Kalp Krizi geçiren bir kişi Adana’ya yada Gaziantep’e gitmek zorunda kalıyor. Yolda yaşamını yitirirlerse kader denebilir mi? Sadece bölgede mi? Her ilimizde uzmanmdoktor ve sağlıkçı eksiği var. Giderlerse gitsinler dediklerinden sonra 13 bin sağlık çalışanı yurt dışına gitti. Ne olacak böyle? Sadece Hatay garip kalmadı, her yer garip kaldı. Hepimiz hizmet alamıyoruz. Bunun oy vermeyle ilgisi yok değil mi? Hataylılar geleneklerine bağlı bir halk. Anma günlerinde çeşitli yöresel yemekler yapıyor ve ikram ediyorlar. Öğle saatlerinde tadına baktık fakat asıl sabaha karşı kazanlarla yapılacak yöresel ismi Hrisi (dana etli aşure) Anmak için kente gelenlere ikram edilecek. Sabaha karşı anma törenlerinin adresi Antakya Asi nehrinin kenarında bulunan Atatürk Heykelinin bulunduğu meydandı. Hataylılara programla ilgili mesajlar geldi. Bir sonrası günde devlet ve özel sektör çalışanları idari izinli sayıldı. Önce sessiz yürüyüş sonra meydanda anma töreni yapılacak. Saat 04.17 de tören başlayacak. Saat 03.00 de konuk olduğum evden Anıl kardeşimle birlikte yolakoyulduk. Araçla 15 dakika mesafeye gidecektik. Defne’den Antakya’ya giriş yaptığımızda trafik inanılmazdı. Gündüz bile böyle bir trafik hatırlamıyorum. Sadece araçlarla gelenler değil tabii. Yaşlı, genç, erkek, kadın herkes sokaktaydı. Yol kenarlarında varil içlerine ateşler yakılmış, ısınmaya çalışan insanları gördük. İstanbul’dan gelen gazeteci arkadaşlarımız ile sohbet ettik. Her biri hem destek, hem de anmak için gelmişlerdi. Aracımızı toplanma alanından epeyce uzağa bıraktık. Barış Terkoğlu - Erdal Direğin Sessizce yürüyüşe bizde katıldık. 15 dakika yürüyüşten sonra anmanın yapılacağı alana girdik. Programı sunan hanım efendi saat 04.00 den itibaren çeşitli anonslarla alanın bir bölümünün boşaltılmasını istedi. Sanırım konuşma yapanlar için yer açmak istiyordu. Saat 04.10 da bir anons duyuldu. “Alanımıza Bakanımız teşrif ettiler” diye. Fakat bu anons çok garipti, hangi bakan olduğu anonsta söylenmedi. Sanırım tepkiden çekiniyorlardı. Vefat edenler için saygı duruşu ve istiklal marşından sonra, dini liderlerin temsilcileri dualar ettiler. Bu arada Özgür Özel ve Hatay Büyük Şehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş alana girdi ve olanlar oldu. Lütfü Savaş neredeyse gelenlerin tümü tarafından protesto edildi. Adaylığı hiç hoş karşılanmadı. Çünkü diğer Belediye Başkanları gibi Lütfü Savaş’ta yargılanmadı ve hesap vermedi. Hatay halkı çok bilinçli bir halk, nasıl protesto edileceğini çok iyi biliyor. Kendi oy kullandığı partiden bile olsa tepkisini ortaya koyuyor. Özel ve Lütfü Savaş tepkilere daha fazla dayanamadı ve alanı hemen terk ettiler. Asıl büyük problem Sağlık Bakanı Koca’nın konuşması ile gerçekleşti. Sanırım konuşması 10 dakikalıktı. Yuh sesleri ve ıslıklar arasında konuşmasının birçoğu duyulmadı. Ama duyulan bir şey oldu. “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Hatay’ı ayağa kaldırdık. Sorunları çözdük” gibi sözler söylemesi sinirleri fazlasıyla gerdi. Hataylılar sanırım Cumhurbaşkanı’nın cumartesi günü Hatay’da söylediği sözleri unutmamışlar. Bir kez daha hatırlamak gerekirse “Oy vermediniz size hizmet geldi mi? Gelmedi. O zaman ne yapacaksınız merkezi yönetimle yerel yönetimin aynı olması için oy vereceksiniz. Hizmeti alacaksınız. Hatay garip kaldı mı? kaldı” sözleri kentte ve aslında her yerde konuşuldu. Nasıl olur değil mi? Burası sıradan bir yer mi? Burada dünya tarihin en büyük felaketlerinden biri yaşanmış, hizmet getirmek için oy vermek gerektiği söyleniyor. Ölümler üzerinden, yaşama tutunma üzerinden oy pazarlığı olur mu? Olmaz. Her vicdanlı insan bunu reddeder. Çok karakterli Hatay halkı kızgın, kararlı ve bunu affetmiyor. Kiminle konuşsak herkes üzülmüş, incinmiş. Çok büyük protestolar oldu. Orada olanların acılarını tarif etmek imkansız. Çoluğunu çoğunu, anasını babasını kaybedenlerden nasıl hoş görü bekleyebilirsiniz? Hem de 2-3 gün hatta 4 gün enkazda yakınlarının kurtarılmasını bekleyip, yitirilen canlar, geç kalındığı için yatağa bağımlı kalan insanlar. “Bizi ölüme terk ettiniz” ve hafızalara kazınmış, ironik olarak seslendirilen slogan “sesimi duyan var mı” herkes tarafından söylendi. Acı, gözyaşı ve öfke yüzlere yansımıştı. Alanda olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na tepkiler farklı idi. Sadece “Başkanım Lütfü Savaş’ın adaylığına engel olun. Aday olmasın, onu istemiyoruz sesleri yükseliyordu. İzdihamdan biz de nasibimizi aldık. Botlar ve giysiler baştan aşağı çamur oldu. İnsanlar Ekrem Başkana dokunmak, ona bir şeyler söylemek için bir birini ezdi. Bu da net olarak anlaşılıyor ki, CHP’nin ileride Genel Başkanı Ekrem İmamoğlu olacaktır. Hataylılara en fazla yardımı İBB yaptı. İyi ki İBB vardı Hatay’da. Çözüm masası ekiplerimiz köy kent dolaşarak Hatay’ı ayakta tutmaya çalıştılar. Bir konuya değinmeden geçmeyeceğim. Geçen Cumartesi Erdoğan’ın Hatay’da yaptığı konuşmayı alkışlayan topluluğu anlayabilmek için sanırım sıradan olmak yetmeyecektir. Sosyologlar ve sosyal psikologların alanı bu. Eğer topluluk gerçekten Hatay’lı ise durum çok vahim demektir. “Hatay hizmet aldı mı? Almadı” dendiğinde çılgınca alkışlamak da nedir yahu? Hatay’ın hizmet alamamasından, garip kalmasından memnun olacak Hatay’lı olabilir mi? Alanda TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Ahmet Şık ve Barış Atay’ı da gördüm. Belki Sera Kadıgil’de oradaydı, ben görmemiş olabilirim. Keşke Hatay Milletvekili Can Atalay’da halkının yanında olabilseydi. Hatay halkının şerefli oylarıyla seçilmiş bir milletvekili, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen mahpussa ne denebilir ki? Ayrıca depremin ilk gününden beri Hatay’ın sesi olan eski futbolcu Gökhan Zan ve eşi de alandaydı. Gökhan Zan’ın Sağlık Bakanı’nın konuşmasına karşı “bizi ölüme terk ettiniz, sizi istemiyoruz” bağırışları hala kulağımda. Bir de programı sunan hanımefendinin 24 bin vefat demesi büyük tepki aldı. Herkes tarafından söylenen, sadece yüz binden fazla Hatay’da kaybettiğimiz insanımız var denirken, bunu yıkılan apartmanların sayısından hesapladıklarını söylüyorlar. Tabi bunlar iddia, kesin şudur demek imkansız. Bir de bölgenin Afet Bölgesi ilan edilmesi için daha ne olması gerekiyor. Evet sağlık hizmetleri ücretsiz olur, borçlar silinir, vergiler alınmaz. Doğrusu da bu değil mi? Halk zaten bitmiş durumda, iş yok, aş yok, umut deseniz şimdilik o da yok… Sonuç olarak Hatay halkı, ilk günden itibaren yalnız bırakıldıklarını, ihmaller sonucu yakınlarını kaybettiklerini, hiç kimsenin doğru dürüst yargılanmadığını, devlet görevlilerinin sorumluluğu üstlenmediğini düşünüyorlar. Her halukarda kenetleneceklerini, hiçbir şekilde dayatmalara karşı boyun eğmeceklerini söylüyorlar. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte halkımız alandan ayrılıyor. Geride asık yüzler, acı ve umutsuz gözler kalıyor. Hatay için söylenmiş bir sözü küçük bir dokunuşla sizlerle paylaşmak istiyorum. “Kibir, hayatı altüst edip tersine çevirebilir. Tıpkı tersine akan Asi nehri gibi” Hatay Halkını küçümsemeyin, onlar biat etmez, onlar bize Atatürk’ün emaneti olan güzel Hatay’da yaşıyorlar. Atatürk’ün izinden hiç ayrılmadılar, kimse de ayıramaz… Birinci bölüm için tıklayınız  
Depremin üzerinden tam bir yıl geçti. Zaman zaman deprem bölgesine gidip bölgede neler oluyor, gelişme var mı? İnsanımız ne yapıyor? Ne yiyor, ne içiyor, nerede kalıyor, moralleri nasıl, umutları var mı? Bu soruların cevabını arıyorum.

Erdal Direğin

Yapılan iyi şeyler var demiştim. Bir yazımda, Defne Atatürk Stadyumu ile ilgili sizlere bilgiler aktarmıştım. Burada yoğun olarak her yaştan insan spor yapıyor. Aslında yapıyor dediğime bakmayın, layıkıyla yapamıyorlar. Defne Belediyesi Spor İşleri Müdürü Mithat Mersin, ilk günden itibaren herkese yardım için koşuşturan, aksiyon alan bir insan. Tabii Başkan İbrahim Güzel’de aynı şekilde… Bir yıldır hiçbir yere ayrılmadılar, halkının yanındalar. Mithat Mersin ve ekibi özellikle gençlerin ve çocukların sosyalleşmesi için çok çaba sarf ediyorlar. Turnuvalar düzenliyorlar, motivasyon artırıcı çeşitli ödüller veriyorlar.



Gençleri sporla iyileştirmeye çalışıyorlar. ancak ciddi bir sorun var. Stadyum depremde yıkılmadı fakat sadece Defne’nin değil, Hatay’ın ayakta kalan tek stadı. Sahanın yarısına İtalyanlar, ilk günlerde Sahra Hastanesi kurdular. Çok da gerekliydi, ilk ameliyatlar burada yapıldı. Görevini tamamlayınca, Sahra hastanesi söküldü, İtalyanlar 6 ay sonra ülkelerine döndü. Geriye engebeli ve yırtık bir zemin kaldı. Bu gidişimde de yakından gördüm. Sporcular bu haliyle spor yapmaya çalışıyorlar ancak her an ciddi sakatlıklar olabilir. Bir süre önce geldiğimde konuyu takip edeceğimi söylemiştim. Defne Belediyesinin, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne zeminin bir an önce yapılması ile ilgili resmi başvuru yazıları da elimde. Bir aydır konu üzerinde spor adamlarını arıyorum, konuşuyoruz.



Doğru adresin Spor Bakanı Osman Aşkın Bak olduğu kanaatine vardım. Öncelikle hısım, akrabalık durumu da var aramızda. Konu ile ilgili bir yakınımızı araya soktum. Durumu anlatmasını istedim. Bana randevu versin dedim. Aramış, konuyu söylemiş, Hatay’ın Defne Atatürk Stadı zeminin yapılmasını istediğimi söylemiş. Bana dönüş yapıldığında Bakan benimle görüşmek istememiş, bu anlaşıldı. Kendim için bir şey istemediğim için pes etmedim. Ankara’da Spor Bakanlığını arayıp, resmi olarak randevu istedim. Konuyu sordular, “Defne Atatürk Stadı zeminin yapılmasını Hatay Halkı adına talep ediyorum” dedim. Buradan da olumlu dönüş olmadı. O zaman bir kez de buradan sesleneyim. “Sayın bakan, bu isteği neden dikkate almıyorsunuz? Çok mu önemsiz oradaki çocukların, gençlerin spor yapıp, sosyalleşmesi?” Spor Toto Teşkilatına bir sözünüzle burasını halledin dediğinizde halledilir. Peki neden dikkate almıyorsunuz? Siz de aynı şekilde mi düşünüyorsunuz? Oy yoksa hizmet de yok, bu mudur? Hani demokrasilerde milli iradenin tecellisi ile ilgili hoş görü vardır, kabul vardır. Burası sıradan bir bölge değil, Antakya, Defne, Samandağ’da taş üstünde taş kalmadı. Acılar var, kayıplar var. Normalleşme nasıl olacak bu bölgede. Haydi bir kez daha sesleniyorum. Hatay Defne Atatürk Stadı’nın zeminini halledin… Yapın ki biz de buradan yazalım, takdir edelim.

Depremin birinci yıl dönümünde ciddi bir yağış var Hatay’da. Her yer çamur içinde. Şehri dolaştığımızda yıkılmış bir şehir görüyorsunuz. O kadar çok yıkım var ki, enkazların kaldırıldığı alanlarda büyük boşluklar oluşmuş. Arkadaşlarım, özellikle Antakya caddelerinden geçerken büyük büyük apartmanların olduğu sokakları gezdirdiler. Her yer enkaz kalıntıları. Enkazlar kalkmış ancak yine de molozlar duruyor. Özellikle Hataysporlu futbolcu Atsu’nun vefat ettiği rezidansın
yerini gösterdiler. Şimdi kalıntısı bile yok. Kaderin böylesi. Hatayspor ile yollarını devre arasında ayırmaya niyetliyken son maçta attığı golle Hatayspor’da kaldı. Kaldı ve bir kaç gün sonra depremde hayatını kaybetti. Nasıl bir gol bu… Keşke atmasaydın golü be Atsu ! Az sayıda ayakta kalan ve yıkılmayı bekleyen apartmanlarda var. Sanırım sıralarını bekliyorlar. İş makineleri ve kamyonlar ara vermeden çalışıyorlar. Kimi kamyon hurda demirleri topluyor, kimileri de çıkan molozları, betonları. Bir şehir tümden yok oldu. Bölgenin tamamını dolaştım, notlarım var. Antakya bir başka, tamamına yakını yıkıldı. Bunun nedeni zemin elbette. Şehir 7 kez yıkılmış geçmişte.
 

Sekizinci kez yıkıldı bu depremle birlikte. Peki şimdi ne olacak dersiniz? Ders alınacağını düşünüyor musunuz? Kesinlikle ders alınmayacaktır. Aynı yere, yani Amik Ovasına şehir yeniden kurulacak. Zemin sıvılaşması var. Hatta bilim insanlarının buraya Havaalanı yapılmaz dediği halde yapıldı. Depremde pist kırıldı. Tamir edildi ancak, dolu uçak inemiyor. Anlatılanlara göre dolu uçak piste zarar veriyor. Fakat Hatay’dan uçak dolu olarak kalkabiliyor. Ne diyelim düzelir inşallah… Defne hastanesi eksikleriyle açıldı. Olsun bu da iyi bir gelişme. Ancak uzman doktor sıkıntısı var. Hele Hataylılardan aldığım bilgiler Kalp Krizi geçiren bir kişi Adana’ya yada Gaziantep’e gitmek zorunda kalıyor. Yolda yaşamını yitirirlerse kader denebilir mi? Sadece bölgede mi? Her ilimizde uzmanmdoktor ve sağlıkçı eksiği var. Giderlerse gitsinler dediklerinden sonra 13 bin sağlık çalışanı yurt dışına gitti. Ne olacak böyle? Sadece Hatay garip kalmadı, her yer garip kaldı. Hepimiz hizmet alamıyoruz. Bunun oy vermeyle ilgisi yok değil mi?

Hataylılar geleneklerine bağlı bir halk. Anma günlerinde çeşitli yöresel yemekler yapıyor ve ikram ediyorlar. Öğle saatlerinde tadına baktık fakat asıl sabaha karşı kazanlarla yapılacak yöresel ismi Hrisi (dana etli aşure) Anmak için kente gelenlere ikram edilecek.


Sabaha karşı anma törenlerinin adresi Antakya Asi nehrinin kenarında bulunan Atatürk Heykelinin bulunduğu meydandı. Hataylılara programla ilgili mesajlar geldi. Bir sonrası günde devlet ve özel sektör çalışanları idari izinli sayıldı. Önce sessiz yürüyüş sonra meydanda anma töreni yapılacak.
Saat 04.17 de tören başlayacak. Saat 03.00 de konuk olduğum evden Anıl kardeşimle birlikte yolakoyulduk. Araçla 15 dakika mesafeye gidecektik. Defne’den Antakya’ya giriş yaptığımızda trafik inanılmazdı. Gündüz bile böyle bir trafik hatırlamıyorum. Sadece araçlarla gelenler değil tabii. Yaşlı, genç, erkek, kadın herkes sokaktaydı. Yol kenarlarında varil içlerine ateşler yakılmış, ısınmaya çalışan insanları gördük. İstanbul’dan gelen gazeteci arkadaşlarımız ile sohbet ettik. Her biri hem destek, hem de anmak için gelmişlerdi. Aracımızı toplanma alanından epeyce uzağa bıraktık.

Barış Terkoğlu - Erdal Direğin

Sessizce yürüyüşe bizde katıldık. 15 dakika yürüyüşten sonra anmanın yapılacağı alana girdik. Programı sunan hanım efendi saat 04.00 den itibaren çeşitli anonslarla alanın bir bölümünün boşaltılmasını istedi. Sanırım konuşma yapanlar için yer açmak istiyordu. Saat 04.10 da bir anons duyuldu. “Alanımıza Bakanımız teşrif ettiler” diye. Fakat bu anons çok garipti, hangi bakan olduğu anonsta söylenmedi. Sanırım tepkiden çekiniyorlardı. Vefat edenler için saygı duruşu ve istiklal marşından sonra, dini liderlerin temsilcileri dualar ettiler. Bu arada Özgür Özel ve Hatay Büyük Şehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş alana girdi ve olanlar oldu. Lütfü Savaş neredeyse gelenlerin tümü tarafından protesto edildi. Adaylığı hiç hoş karşılanmadı. Çünkü diğer Belediye Başkanları gibi
Lütfü Savaş’ta yargılanmadı ve hesap vermedi. Hatay halkı çok bilinçli bir halk, nasıl protesto edileceğini çok iyi biliyor. Kendi oy kullandığı partiden bile olsa tepkisini ortaya koyuyor. Özel ve Lütfü Savaş tepkilere daha fazla dayanamadı ve alanı hemen terk ettiler.

Asıl büyük problem Sağlık Bakanı Koca’nın konuşması ile gerçekleşti. Sanırım konuşması 10 dakikalıktı. Yuh sesleri ve ıslıklar arasında konuşmasının birçoğu duyulmadı. Ama duyulan bir şey oldu. “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Hatay’ı ayağa kaldırdık. Sorunları çözdük” gibi sözler söylemesi sinirleri fazlasıyla gerdi. Hataylılar sanırım Cumhurbaşkanı’nın cumartesi günü Hatay’da söylediği sözleri unutmamışlar. Bir kez daha hatırlamak gerekirse “Oy vermediniz size hizmet geldi mi? Gelmedi. O zaman ne yapacaksınız merkezi yönetimle yerel yönetimin aynı olması için oy vereceksiniz. Hizmeti alacaksınız. Hatay garip kaldı mı? kaldı” sözleri kentte ve aslında her yerde konuşuldu. Nasıl olur değil mi? Burası sıradan bir yer mi? Burada dünya tarihin en büyük felaketlerinden biri yaşanmış, hizmet getirmek için oy vermek gerektiği söyleniyor. Ölümler üzerinden, yaşama tutunma üzerinden oy pazarlığı olur mu? Olmaz. Her vicdanlı insan bunu reddeder. Çok karakterli Hatay halkı kızgın, kararlı ve bunu affetmiyor. Kiminle konuşsak herkes üzülmüş, incinmiş. Çok büyük protestolar oldu. Orada olanların acılarını tarif etmek imkansız.

Çoluğunu çoğunu, anasını babasını kaybedenlerden nasıl hoş görü bekleyebilirsiniz? Hem de 2-3 gün hatta 4 gün enkazda yakınlarının kurtarılmasını bekleyip, yitirilen canlar, geç kalındığı için yatağa bağımlı kalan insanlar. “Bizi ölüme terk ettiniz” ve hafızalara kazınmış, ironik olarak seslendirilen slogan “sesimi duyan var mı” herkes tarafından söylendi. Acı, gözyaşı ve öfke yüzlere yansımıştı. Alanda olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na tepkiler farklı idi. Sadece “Başkanım Lütfü Savaş’ın adaylığına engel olun. Aday olmasın, onu istemiyoruz sesleri yükseliyordu. İzdihamdan biz de nasibimizi aldık. Botlar ve giysiler baştan aşağı çamur oldu. İnsanlar Ekrem Başkana dokunmak, ona bir şeyler söylemek için bir birini ezdi. Bu da net olarak anlaşılıyor ki, CHP’nin ileride Genel Başkanı Ekrem İmamoğlu olacaktır. Hataylılara en fazla yardımı İBB yaptı. İyi ki İBB vardı Hatay’da. Çözüm masası ekiplerimiz köy kent dolaşarak Hatay’ı ayakta tutmaya çalıştılar.

Bir konuya değinmeden geçmeyeceğim. Geçen Cumartesi Erdoğan’ın Hatay’da yaptığı konuşmayı alkışlayan topluluğu anlayabilmek için sanırım sıradan olmak yetmeyecektir. Sosyologlar ve sosyal psikologların alanı bu. Eğer topluluk gerçekten Hatay’lı ise durum çok vahim demektir. “Hatay hizmet aldı mı? Almadı” dendiğinde çılgınca alkışlamak da nedir yahu? Hatay’ın hizmet alamamasından, garip kalmasından memnun olacak Hatay’lı olabilir mi?
Alanda TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Ahmet Şık ve Barış Atay’ı da gördüm. Belki Sera Kadıgil’de oradaydı, ben görmemiş olabilirim. Keşke Hatay Milletvekili Can Atalay’da halkının yanında olabilseydi. Hatay halkının şerefli oylarıyla seçilmiş bir milletvekili, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen mahpussa ne denebilir ki? Ayrıca depremin ilk gününden beri Hatay’ın sesi olan eski futbolcu Gökhan Zan ve eşi de alandaydı. Gökhan Zan’ın Sağlık Bakanı’nın konuşmasına karşı “bizi ölüme terk ettiniz, sizi istemiyoruz” bağırışları hala kulağımda.



Bir de programı sunan hanımefendinin 24 bin vefat demesi büyük tepki aldı. Herkes tarafından söylenen, sadece yüz binden fazla Hatay’da kaybettiğimiz insanımız var denirken, bunu yıkılan apartmanların sayısından hesapladıklarını söylüyorlar. Tabi bunlar iddia, kesin şudur demek imkansız. Bir de bölgenin Afet Bölgesi ilan edilmesi için daha ne olması gerekiyor. Evet sağlık hizmetleri ücretsiz olur, borçlar silinir, vergiler alınmaz. Doğrusu da bu değil mi? Halk zaten bitmiş durumda, iş yok, aş yok, umut deseniz şimdilik o da yok…

Sonuç olarak Hatay halkı, ilk günden itibaren yalnız bırakıldıklarını, ihmaller sonucu yakınlarını kaybettiklerini, hiç kimsenin doğru dürüst yargılanmadığını, devlet görevlilerinin sorumluluğu üstlenmediğini düşünüyorlar. Her halukarda kenetleneceklerini, hiçbir şekilde dayatmalara karşı boyun eğmeceklerini söylüyorlar. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte halkımız alandan ayrılıyor. Geride asık yüzler, acı ve umutsuz gözler kalıyor.

Hatay için söylenmiş bir sözü küçük bir dokunuşla sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Kibir, hayatı altüst edip tersine çevirebilir. Tıpkı tersine akan Asi nehri gibi”
Hatay Halkını küçümsemeyin, onlar biat etmez, onlar bize Atatürk’ün emaneti olan güzel Hatay’da yaşıyorlar. Atatürk’ün izinden hiç ayrılmadılar, kimse de ayıramaz…
Birinci bölüm için tıklayınız
 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.