Annelerimize Saygıyla!

ÖZEL HABER 13.05.2023 - 23:36, Güncelleme: 14.05.2023 - 12:43 9068+ kez okundu.
 

Annelerimize Saygıyla!

''Anneler Günü''... Annelerin, anne yüreği taşıyan tüm kadınların günü.

Annelerimize sımsıkı sarılacak, kaybettiğimiz annelerimizi anacağız. Klasik kutlama cümlelerinin dışında farklı bir boyutta annelerimize bakalım istedik. Annelerimiz... Varlık sebebimiz... Bizi en çok sevenimiz, asla vazgeçmeyenimiz...Belki de en çok üzdüğümüz... Ama tartışmasız en çok sevdiğimiz...Gününüz kutlu olsun! Yarın tüm dualarımız depremde yitirdiğimiz annelerimize... ANNE DEDİĞİM O KADIN Etrafında 'anne anne' diye dolanıp dururken anne dudaklarının canlı diğer yanlarını görmezdim hiç… O 'anne' idi. Ötesi yoktu. Adı bile yoktu… kendini bildim bileli o vardı. Küçük bir çocuk olarak onun tek işinin annelik olduğunu düşünmem çok normaldi. Onun bizi beslemesi ve onun bize bakması o kadar sıradandı ki, bunlar için ona teşekkür bile etmeye gerek yoktu. Acıktım deyince önüme yemek koyan, susadım deyince suyumu veren, yıkayan paklayan, saçlarımı tarayan, tokalarımı takan, elbisemi diken, kazağımı ören, bazen kızan, bazen de -kızmanın derecesine göre- ardımdan 'terlik' gönderen… Sonra yine sarılıp açık, affeden , affetmekten hiç usanmayan… Yaşadıkça anladı ki onun da kendi iç üzüntüleri varmış ve o şaşkınlıkları kavrayacağımızı karşılamandan olsa gerek onlara hep kendisine saklamış. Ve benim 'anne' koruyucusu o kadın da bir evlatlıkmış. Annesini babasını kaybetmiş, artık baba evi olmayan, çocukluk günlerini ve baba evinin o sorumsuz günlerini özleyen bir kadın. Bu özlemini içine bastırarak annelik görevlerini yerine çalışanlar, sevgi hazinelerini mutlulukla doldurmaya çalışan bir kadın. Çocukların çocukluklarının sonsuz bir sabrıyla sineye çekici, bu sabrının sonucu yorulan, çok yorulan bir kadın… Benimle doğduğunu zannettiğim vücudun benim olmadığım dönemlerinde yaşadığı bir hayatı yaşadığında idrakine varmaya başladığımda, artık annemi annesinin dışında da bir insan olarak görmemeye başladığım. Ardında gördükleri arkadaşları, anne babası, çocukları, anıları, mükemmellikleri, hayalleri, arzuları, beklentileri vardı. Eski fotoğraflarına her bakışımda onun gençlik hallerini bilemeyecekler ve o günü bilenleri kıskanırdım. O fotoğraf çekerken neler konuşurmuşlardı, o pozu giderken aklından neler geçiyordu, üzerindeki elbisesini anam mı dikmişti, ayakkabıları neredeydi, arkadaşlarıyla giderken sinemadan çıkışta neler konuşuyorlardı, makinesinin başında nakış işlerken ne hayaller kurardı… Benim hatırladığım halleri bembeyaz yolculuklar ve çizgi yüzünün ardından her zaman gülerek bakan gözleri idi… Ben ona dahil olmuştum. Zaman içinde bir et parçasından bir insana dönüşmüştüm ve bütün bu evreleri her aşamasıyla bilen tek kişi oydu. Benim kendimle ilgili bildiğimi ve hatırlamadığım her şey onda saklıydı. Çocukluğum ve hayatımın her zamanı sadece ona ait olacak. Onun bize kendin feragat ederek yol göstererek hayatın içinde yaşarken, Sezen'in dediği gibi “Anneni daha sık anımsıyorsan, hâttâ anlıyorsan” repliğini daha sık almaya başladı. Zaman zaman kendisine gelen lâfların benzerlerini kendi çocuklarından duydukça bunun bir ilahi adalet olduğunu, ilahi adaletin böylece tecelliyi aldığını ve demek ki zamanında benim cahilce aldığımız o lâflara da annemin çok üzüldüğünü anladı. Oysa ben onu hiç “üzülmez” zannederdim… Ne yapabilirim ama, ben sadece bir çocuktum. Küçük olan bende ve bulundurulması gereken bende. Ben hiçbir şeyi üzmek için yapmıyordum. O kendisi üzülüyordu. Ben masumdum… Sevgisini hiçbir zaman sorgulamadığım, beni sevdiğimden vazgeçer mi diye asla düşünmediğim tek kişiydi o. Anneydi, annemdi… Şimdi; kendi çocuklarının da benim geçiş yollarından, zamanın gelince her şeyi daha iyi kavrayacaklarını bildikleri tevekkülüyle daha bir çalıştırma ve daha bir suskun günlerdeyim. Anne özlemim içimde, anneliğim dışımda; bazen kendim olarak, bazen sadece 'anne' olarak; bazen neşeli, bazen meşakkatli yolculuklar ömür boyu sürer. Annemden bana kalanlarla benim ardımda bıraktıklarım birbirine karışıyor, benden evlatlarıma akıyor ve hayat durmaksızın devam ediyor. İçimdeki çocuk annesini özlerken, dışımdaki anne öğrencilere kol kanat geriyor… Bir anneler gününde daha içimdekiler ve dışımdakilerle birlikte biraz hüzünlü, çokça da neşeli kutlanıyor. **** Sözün özü, Annelerinizin içinde küçük bir kız çocuğu yaşadığını asla ama asla unutmayın. Biraz deşeleyin ve görün bakın size neler anlatacaklar… **** Tüm annelerin ve anne olmuş tüm evlatların anneler günü kutlu olsun… Canan Ekinci Yılmaz    
''Anneler Günü''... Annelerin, anne yüreği taşıyan tüm kadınların günü.

Annelerimize sımsıkı sarılacak, kaybettiğimiz annelerimizi anacağız. Klasik kutlama cümlelerinin dışında farklı bir boyutta annelerimize bakalım istedik. Annelerimiz... Varlık sebebimiz... Bizi en çok sevenimiz, asla vazgeçmeyenimiz...Belki de en çok üzdüğümüz... Ama tartışmasız en çok sevdiğimiz...Gününüz kutlu olsun!
Yarın tüm dualarımız depremde yitirdiğimiz annelerimize...

ANNE DEDİĞİM O KADIN
Etrafında 'anne anne' diye dolanıp dururken anne dudaklarının canlı diğer yanlarını görmezdim hiç…
O 'anne' idi.
Ötesi yoktu.
Adı bile yoktu…
kendini bildim bileli o vardı. Küçük bir çocuk olarak onun tek işinin annelik olduğunu düşünmem çok normaldi.
Onun bizi beslemesi ve onun bize bakması o kadar sıradandı ki, bunlar için ona teşekkür bile etmeye gerek yoktu.
Acıktım deyince önüme yemek koyan, susadım deyince suyumu veren, yıkayan paklayan, saçlarımı tarayan, tokalarımı takan, elbisemi diken, kazağımı ören, bazen kızan, bazen de -kızmanın derecesine göre- ardımdan 'terlik' gönderen… Sonra yine sarılıp açık, affeden , affetmekten hiç usanmayan…
Yaşadıkça anladı ki onun da kendi iç üzüntüleri varmış ve o şaşkınlıkları kavrayacağımızı karşılamandan olsa gerek onlara hep kendisine saklamış.
Ve benim 'anne' koruyucusu o kadın da bir evlatlıkmış.
Annesini babasını kaybetmiş, artık baba evi olmayan, çocukluk günlerini ve baba evinin o sorumsuz günlerini özleyen bir kadın.
Bu özlemini içine bastırarak annelik görevlerini yerine çalışanlar, sevgi hazinelerini mutlulukla doldurmaya çalışan bir kadın.
Çocukların çocukluklarının sonsuz bir sabrıyla sineye çekici, bu sabrının sonucu yorulan, çok yorulan bir kadın…
Benimle doğduğunu zannettiğim vücudun benim olmadığım dönemlerinde yaşadığı bir hayatı yaşadığında idrakine varmaya başladığımda, artık annemi annesinin dışında da bir insan olarak görmemeye başladığım.
Ardında gördükleri arkadaşları, anne babası, çocukları, anıları, mükemmellikleri, hayalleri, arzuları, beklentileri vardı.
Eski fotoğraflarına her bakışımda onun gençlik hallerini bilemeyecekler ve o günü bilenleri kıskanırdım.
O fotoğraf çekerken neler konuşurmuşlardı, o pozu giderken aklından neler geçiyordu, üzerindeki elbisesini anam mı dikmişti, ayakkabıları neredeydi, arkadaşlarıyla giderken sinemadan çıkışta neler konuşuyorlardı, makinesinin başında nakış işlerken ne hayaller kurardı… Benim hatırladığım halleri bembeyaz yolculuklar ve çizgi yüzünün ardından her
zaman gülerek bakan gözleri idi…
Ben ona dahil olmuştum.
Zaman içinde bir et parçasından bir insana dönüşmüştüm ve bütün bu evreleri her aşamasıyla bilen tek kişi oydu.
Benim kendimle ilgili bildiğimi ve hatırlamadığım her şey onda saklıydı.
Çocukluğum ve hayatımın her zamanı sadece ona ait olacak.
Onun bize kendin feragat ederek yol göstererek hayatın içinde yaşarken, Sezen'in dediği gibi “Anneni daha sık anımsıyorsan, hâttâ anlıyorsan” repliğini daha sık almaya başladı.
Zaman zaman kendisine gelen lâfların benzerlerini kendi çocuklarından duydukça bunun bir ilahi adalet olduğunu, ilahi adaletin böylece tecelliyi aldığını ve demek ki zamanında benim cahilce aldığımız o lâflara da annemin çok üzüldüğünü anladı.
Oysa ben onu hiç “üzülmez” zannederdim…
Ne yapabilirim ama, ben sadece bir çocuktum.
Küçük olan bende ve bulundurulması gereken bende.
Ben hiçbir şeyi üzmek için yapmıyordum.
O kendisi üzülüyordu.
Ben masumdum…
Sevgisini hiçbir zaman sorgulamadığım, beni sevdiğimden vazgeçer mi diye asla düşünmediğim tek kişiydi o.
Anneydi, annemdi…
Şimdi; kendi çocuklarının da benim geçiş yollarından, zamanın gelince her şeyi daha iyi kavrayacaklarını bildikleri tevekkülüyle daha bir çalıştırma ve daha bir suskun günlerdeyim.
Anne özlemim içimde, anneliğim dışımda; bazen kendim olarak, bazen sadece 'anne' olarak; bazen neşeli, bazen meşakkatli yolculuklar ömür boyu sürer.
Annemden bana kalanlarla benim ardımda bıraktıklarım birbirine karışıyor, benden evlatlarıma akıyor ve hayat durmaksızın devam ediyor.
İçimdeki çocuk annesini özlerken, dışımdaki anne öğrencilere kol kanat geriyor…
Bir anneler gününde daha içimdekiler ve dışımdakilerle birlikte biraz hüzünlü, çokça da neşeli kutlanıyor.
****
Sözün özü,
Annelerinizin içinde küçük bir kız çocuğu yaşadığını asla ama asla unutmayın. Biraz deşeleyin ve görün bakın size neler anlatacaklar…
****
Tüm annelerin ve anne olmuş tüm evlatların anneler günü kutlu olsun…
Canan Ekinci Yılmaz

 
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.