Anayasa Mahkemesi’nden İliç’le ilgili hak ihlali kararı...

ÖZEL HABER 03.03.2024 - 10:11, Güncelleme: 03.03.2024 - 10:11 16636+ kez okundu.
 

Anayasa Mahkemesi’nden İliç’le ilgili hak ihlali kararı...

Av. İsmail Hakkı Atal: “İliç’teki altın madeninde izinler iptal edilerek kapısına kilit vurulmalı…”

Yusuf Yavuz Erzincan İliç’teki altın madenine karşı açtığı ÇED iptal davası yerel mahkemece reddedilen Sedat Cezayirlioğlu’un bireysel başvurusunu değerlendiren AYM, hak ihlali yapıldığına hükmetti. Cezayirlioğlu’nun avukatı Atal, madendeki kapasite artışlarıyla ilgili faaliyetlerin durdurularak izinlerin de iptal edilmesi gerektiğini belirtti. Altın madeniyle ilgili 2018’de açtığı ÇED iptal davası reddedilen Sedat Cezayirlioğlu’nun 2020 yılında yaptığı bireysel başvurusunu karara bağlayan AYM, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini belirterek, “Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır” ifadelerine yer verdi. Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çakmaktepe Madeni Açık Ocak işletmesi için hazırlanan kapasite artışı projesi için Ağustos 2018’de ÇED Olumlu kararı verildi. Kararın iptali için Erzincan İdare Mahkemesi’nde dava açan Sedat Cezayirlioğlu, dava dilekçesinde projeden etkilenme ihtimali olan Çaltı ve Sabırlı köylerinde askı ilanı ve anons ile duyuru yapılmadığı, İliç ilçesi ve Yakuplu köyünde ise yalnızca askı ilanı yapıldığını belirtti. (Sedat Cezayirlioğlu (solda) ve Av. İsmail Hakkı Atal) SEDAT CEZAYİRLİOĞLU’NUN MADENE KARŞI HUKUK MÜCADELESİ Projeyi yürüten şirketin mera alanlarında faaliyet izni olmamasına rağmen bu alanlarda sondaj, yarma ve galeri açılması gibi madencilik faaliyetleri yürüttüğü ayrıca projede kullanılacak kimyasalların bölgenin flora ve faunasına, tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile yöre halkının sağlığına önemli zararlar vereceği görüşünü öne süren Cezayirlioğlu, dava dilekçesinde “Anılan şirketin aynı ruhsat alanında birden fazla maden işletmesi bulunması nedeniyle her iki işletme için tek bir ÇED raporu alması gerektiği ancak ayrı ÇED raporları alarak kümülatif etki değerlendirmesini engellemeyi amaçladığı, Atık depolama tesislerine ilişkin yönetmelik hükümlerinde, anılan tesislerin yerleşim yerlerinin en az 250 m uzağında kurulabileceği düzenlenmesine karşın somut olayda tesisin köye 180 m uzakta ve aktif deprem bölgesinde kurulduğu, Proje alanı içinde birden fazla içme suyu kaynağı bulunduğu ve projenin faaliyeti sırasında oluşacak toz ve hafriyat atıklarının su kaynaklarını kirleteceği ayrıca aynı şirketin işletmesindeki diğer maden işletmesinde kullanılan siyanürün aşırı yağışlar sonucunda sızıntıya yol açarak hayvan ölümlerine neden olduğu” görüşlerini ileri sürdü.   MAHKEME YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİNİ REDDETTİ Davaya bakan Erzincan İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma talebinin reddine ve uyuşmazlık konusuyla ilgili çevre, inşaat, orman, maden ve jeoloji mühendislerinden oluşan alanında uzman beş kişilik bilirkişi heyeti refakatinde keşif yapılmasına karar verdi. HALK SAĞLIĞI UZMANI TALEBİ KABUL GÖRMEDİ Bunun üzerine davacı Sedat Cezayirlioğlu, kimyasal maddelerin niteliğinin ve çevresel etkilerinin kapsamlı şekilde değerlendirilebilmesi için metalürji ve malzeme mühendisi, biyolog ve halk sağlığı uzmanının da keşfe katılması talebinde bulundu. Mahkeme ise kimyasallar konusunda çevre mühendisi bilirkişinin de görüş bildirebileceğine ve rapor düzenlenmesi için mevcut bilirkişi heyetinin yeterli olduğuna dair ara karar verdi. BİLİRKİŞİ RAPORUNDA ‘EKOSİSTEME KALICI ETKİSİ YOK’ DENİLDİ Davayla ilgili yapılan keşfin ardından Mahkemeye sunulan 8 Temmuz 2019 tarihli bilirkişi raporunda, bilgilendirme toplantılarının yönetmeliğe uygun şekilde yapıldığı kaydedilerek, projenin yüzde 77,35 orman, yüzde 22,36 oranında da mera alanlarına isabet ettiği, orman alanlarında yeni yolların yapılması ile birlikte orman varlığı ve sürekliliği üzerinde oluşacak olumsuz etkilerin tahammül edilebilir boyutta olduğu, yolun geçtiği alanlarda orman alanlarının tamamen kaldırılacağı ancak bu durumun orman ekosistemine kalıcı bir etkisinin olmayacağı görüşü savunuldu. ÇED OLUMLU KARARI MEVZUATA UYGUN BULUNDU ÇED kararının yeterli bilimsel değerlendirme içerdiği ve bununla birlikte projenin etki alanındaki diğer yatırımlarla birlikte ele alınarak oluşabilecek kümülatif kirlilik etkisinin de incelendiği görüşüne yer verilen bilirkişi raporunda, “Proje kapsamında su kaynakları ile ilgili yeterli değerlendirme yapıldığı ve kirliliğe karşı gerekli önlemlerin alınacağının taahhüt edildiği, projenin yakınında bulunan aynı şirkete ait maden tesisi ile entegre olduğu kabul edilse dahi kimyasal kullanımı bakımından ek bir yük getirmeyeceği, Proje alanı içinde bulunan mera ve orman alanlarının verimsiz olduğu ve çalışmaların bitiminden sonra bu alanların rehabilite edileceği, yeniden bitkilendirileceği ve bu şekilde maden çalışmaları ile oluşacak zararın bertaraf edilebileceği, Atık depolama tesisinin bu projeye ait olmayıp yakında bulunan daha önce ÇED olumlu kararı mevcut başka tesisin bir parçası olduğu belirtilerek sonuç olarak ÇED olumlu kararının sürdürülebilir bir çevre için gereken kriterlere, ulusal ve uluslararası mevzuatta belirtilen teknik kriterlere uygun olduğu” bildirildi. MAHKEME İPTAL TALEBİNİ REDDETTİ, DANIŞTAY ONADI Bilirkişi raporunun ardından Mahkeme 26 Eylül 2019 tarihinde Sedat Çezayirlioğlu’nun açtığı ÇED Olumlu Kararının iptali davasının reddine karar verdi. Davacı Cezayirlioğlu ise Mahkemenin red kararına Danıştay’da itiraz etti. Danıştay 6. Dairesi ise yerel mahkemenin kararını usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle ‘oy çokluğu’ ile onadı. Onama kararına katılmayan iki üyenin karşı oy gerekçesinde; proje alanının yüzde 22 oranında mera niteliği taşıdığı, dava dilekçesinde projenin tarım ve hayvancılık üzerine olumsuz etkilerine ilişkin iddialara yer verildiği belirtilerek Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi bilirkişiye yer verilmemesinin esasa etkili bir eksilik olduğu ifade edildi.   CEZAYİRLİOĞLU HAK ARAYIŞINDAN VAZGEÇMEDİ, AYM’YE BAŞVURDU Danıştay’ın da yerel mahkemenin kararını onamasının ardından davacı Sedat Cezayirlioğlu hukuk mücadelesinden vazgeçmeyerek Temmuz 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. ‘SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMA HAKKIM İHLAL EDİLDİ’   Ailesiyle ikamet ettiği köyünün projeden etkilendiğini, köye çok yakın mesafede atık depolama tesisi yapıldığını ve bu tesise tehlikeli kimyasallar döküldüğünü, tesisin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından tehlike arz ettiğini, bu nedenle metalürji ve malzeme mühendisliği, biyolog ve halk sağlığı alanında bilirkişi talep etmesine rağmen talebinin kabul görmediğini belirten Cezayirlioğlu, başvurusunda “Proje nedeniyle mera alanlarının ve bölgedeki hayvancılığın zarar gördüğünü buna karşın bilirkişi heyetinde ziraat mühendisine yer verilmediğini ve bu hususların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, Projenin çevreye verdiği zarara dair bilimsel ve görüntülü delillerin Mahkemece dikkate alınmadığını ifade ederek sağlıklı çevrede yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini” ileri sürdü. BAKANLIK BAŞVURUNUN KABUL EDİLMEMESİNİ TALEP ETTİ Davalı Bakanlık ise başvurucunun öne sürdüğü hususların kanun yolu şikâyeti niteliği taşıdığından başvurunun kabul edilmezliğine karar verilmesini talep etti. Sedat Cezayirlioğlu’nun bireysel başvurusunu kabul eden Anayasa Mahkemesi, aynı Projeye ilişkin olan Eşref Demir kararına da atıfta bulunarak hak ihlali yapıldığına karar verdi. AYM: ‘ÖZEL HAYATA SAYGI HAKKI İHLAL EDİLDİ’ Mahkemenin bilirkişi raporundan hareketle ortaya koyduğu gerekçenin sınırlı olması ve başvurucunun belirli iddialarına doğrudan bir cevap verilmemesi nedeniyle kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşıldığı belirtilen kararda, “Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır” denildi. ‘YENİDEN YARGILAMA İŞLEMLERİ BAŞLATILMALI’ AYM’nin 25 Ocak 2025 tarihinde oy birliği ile aldığı kararda şu ifadelere yer verildi: “Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir. Açıklanan gerekçelerle; Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verildi.” AV. İSMAİL HAKKI ATAL: ‘RED KARARININ GEÇERLİLİĞİ KALMADI’ AYM’nin hak ihlali kararı vermesinin ardından konuyla ilgili değerlendirmede bulunan başvurucu Sedat Cezayirlioğlu’nun avukatı İsmail Hakkı Atal, Anagold altın madeninin birinci kapasite artışına karşı açılan ÇED iptal davasına yönelik Erzincan İdare Mahkemesi’nin 2018’de verdiği red kararının hukuki geçerliliği kalmadığını belirterek bu davada yeniden yargılama yapılması gerektiğini dile getirdi. ‘İLİÇ MADENİNİN KAPISINA TAMAMEN KİLİT VURULMASI GEREKİYOR’ AYM kararı ile birlikte ÇED raporunun da hukuken ortadan kalkmış olduğuna vurgu yapan Atal, ÇED iptal davasıyla ilgili dosyanın konusuz kaldığına karar verilmesi gerektiğini savunarak, “AYM hak ihlaline konu olan dava tekrar karara bağlandıktan sonra 2. Kapasite artışı ÇED raporunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Şu anda Erzincan Valiliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı birinci ve ikinci kapasite artışıyla ilgili bütün faaliyetleri durdurup, izinleri iptal etmesi gerekiyor. Bu da İliç madeninin kapısına tamamen kilit vurulması anlamına geliyor. AKP iktidarının İliç faciası kamuoyu tarafından unutulunca madeni tekrar açma planlarının suya düşmesi anlamına geliyor” görüşünü dile getirdi.
Av. İsmail Hakkı Atal: “İliç’teki altın madeninde izinler iptal edilerek kapısına kilit vurulmalı…”

Yusuf Yavuz

Erzincan İliç’teki altın madenine karşı açtığı ÇED iptal davası yerel mahkemece reddedilen Sedat Cezayirlioğlu’un bireysel başvurusunu değerlendiren AYM, hak ihlali yapıldığına hükmetti. Cezayirlioğlu’nun avukatı Atal, madendeki kapasite artışlarıyla ilgili faaliyetlerin durdurularak izinlerin de iptal edilmesi gerektiğini belirtti. Altın madeniyle ilgili 2018’de açtığı ÇED iptal davası reddedilen Sedat Cezayirlioğlu’nun 2020 yılında yaptığı bireysel başvurusunu karara bağlayan AYM, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini belirterek, “Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır” ifadelerine yer verdi.

Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çakmaktepe Madeni Açık Ocak işletmesi için hazırlanan kapasite artışı projesi için Ağustos 2018’de ÇED Olumlu kararı verildi. Kararın iptali için Erzincan İdare Mahkemesi’nde dava açan Sedat Cezayirlioğlu, dava dilekçesinde projeden etkilenme ihtimali olan Çaltı ve Sabırlı köylerinde askı ilanı ve anons ile duyuru yapılmadığı, İliç ilçesi ve Yakuplu köyünde ise yalnızca askı ilanı yapıldığını belirtti.

(Sedat Cezayirlioğlu (solda) ve Av. İsmail Hakkı Atal)

SEDAT CEZAYİRLİOĞLU’NUN MADENE KARŞI HUKUK MÜCADELESİ

Projeyi yürüten şirketin mera alanlarında faaliyet izni olmamasına rağmen bu alanlarda sondaj, yarma ve galeri açılması gibi madencilik faaliyetleri yürüttüğü ayrıca projede kullanılacak kimyasalların bölgenin flora ve faunasına, tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile yöre halkının sağlığına önemli zararlar vereceği görüşünü öne süren Cezayirlioğlu, dava dilekçesinde “Anılan şirketin aynı ruhsat alanında birden fazla maden işletmesi bulunması nedeniyle her iki işletme için tek bir ÇED raporu alması gerektiği ancak ayrı ÇED raporları alarak kümülatif etki değerlendirmesini engellemeyi amaçladığı, Atık depolama tesislerine ilişkin yönetmelik hükümlerinde, anılan tesislerin yerleşim yerlerinin en az 250 m uzağında kurulabileceği düzenlenmesine karşın somut olayda tesisin köye 180 m uzakta ve aktif deprem bölgesinde kurulduğu, Proje alanı içinde birden fazla içme suyu kaynağı bulunduğu ve projenin faaliyeti sırasında oluşacak toz ve hafriyat atıklarının su kaynaklarını kirleteceği ayrıca aynı şirketin işletmesindeki diğer maden işletmesinde kullanılan siyanürün aşırı yağışlar sonucunda sızıntıya yol açarak hayvan ölümlerine neden olduğu” görüşlerini ileri sürdü.

 

MAHKEME YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİNİ REDDETTİ

Davaya bakan Erzincan İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma talebinin reddine ve uyuşmazlık konusuyla ilgili çevre, inşaat, orman, maden ve jeoloji mühendislerinden oluşan alanında uzman beş kişilik bilirkişi heyeti refakatinde keşif yapılmasına karar verdi.

HALK SAĞLIĞI UZMANI TALEBİ KABUL GÖRMEDİ

Bunun üzerine davacı Sedat Cezayirlioğlu, kimyasal maddelerin niteliğinin ve çevresel etkilerinin kapsamlı şekilde değerlendirilebilmesi için metalürji ve malzeme mühendisi, biyolog ve halk sağlığı uzmanının da keşfe katılması talebinde bulundu. Mahkeme ise kimyasallar konusunda çevre mühendisi bilirkişinin de görüş bildirebileceğine ve rapor düzenlenmesi için mevcut bilirkişi heyetinin yeterli olduğuna dair ara karar verdi.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA ‘EKOSİSTEME KALICI ETKİSİ YOK’ DENİLDİ

Davayla ilgili yapılan keşfin ardından Mahkemeye sunulan 8 Temmuz 2019 tarihli bilirkişi raporunda, bilgilendirme toplantılarının yönetmeliğe uygun şekilde yapıldığı kaydedilerek, projenin yüzde 77,35 orman, yüzde 22,36 oranında da mera alanlarına isabet ettiği, orman alanlarında yeni yolların yapılması ile birlikte orman varlığı ve sürekliliği üzerinde oluşacak olumsuz etkilerin tahammül edilebilir boyutta olduğu, yolun geçtiği alanlarda orman alanlarının tamamen kaldırılacağı ancak bu durumun orman ekosistemine kalıcı bir etkisinin olmayacağı görüşü savunuldu.

ÇED OLUMLU KARARI MEVZUATA UYGUN BULUNDU

ÇED kararının yeterli bilimsel değerlendirme içerdiği ve bununla birlikte projenin etki alanındaki diğer yatırımlarla birlikte ele alınarak oluşabilecek kümülatif kirlilik etkisinin de incelendiği görüşüne yer verilen bilirkişi raporunda, “Proje kapsamında su kaynakları ile ilgili yeterli değerlendirme yapıldığı ve kirliliğe karşı gerekli önlemlerin alınacağının taahhüt edildiği, projenin yakınında bulunan aynı şirkete ait maden tesisi ile entegre olduğu kabul edilse dahi kimyasal kullanımı bakımından ek bir yük getirmeyeceği, Proje alanı içinde bulunan mera ve orman alanlarının verimsiz olduğu ve çalışmaların bitiminden sonra bu alanların rehabilite edileceği, yeniden bitkilendirileceği ve bu şekilde maden çalışmaları ile oluşacak zararın bertaraf edilebileceği, Atık depolama tesisinin bu projeye ait olmayıp yakında bulunan daha önce ÇED olumlu kararı mevcut başka tesisin bir parçası olduğu belirtilerek sonuç olarak ÇED olumlu kararının sürdürülebilir bir çevre için gereken kriterlere, ulusal ve uluslararası mevzuatta belirtilen teknik kriterlere uygun olduğu” bildirildi.

MAHKEME İPTAL TALEBİNİ REDDETTİ, DANIŞTAY ONADI

Bilirkişi raporunun ardından Mahkeme 26 Eylül 2019 tarihinde Sedat Çezayirlioğlu’nun açtığı ÇED Olumlu Kararının iptali davasının reddine karar verdi. Davacı Cezayirlioğlu ise Mahkemenin red kararına Danıştay’da itiraz etti. Danıştay 6. Dairesi ise yerel mahkemenin kararını usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle ‘oy çokluğu’ ile onadı. Onama kararına katılmayan iki üyenin karşı oy gerekçesinde; proje alanının yüzde 22 oranında mera niteliği taşıdığı, dava dilekçesinde projenin tarım ve hayvancılık üzerine olumsuz etkilerine ilişkin iddialara yer verildiği belirtilerek Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi bilirkişiye yer verilmemesinin esasa etkili bir eksilik olduğu ifade edildi.  

CEZAYİRLİOĞLU HAK ARAYIŞINDAN VAZGEÇMEDİ, AYM’YE BAŞVURDU

Danıştay’ın da yerel mahkemenin kararını onamasının ardından davacı Sedat Cezayirlioğlu hukuk mücadelesinden vazgeçmeyerek Temmuz 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

‘SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMA HAKKIM İHLAL EDİLDİ’

 

Ailesiyle ikamet ettiği köyünün projeden etkilendiğini, köye çok yakın mesafede atık depolama tesisi yapıldığını ve bu tesise tehlikeli kimyasallar döküldüğünü, tesisin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından tehlike arz ettiğini, bu nedenle metalürji ve malzeme mühendisliği, biyolog ve halk sağlığı alanında bilirkişi talep etmesine rağmen talebinin kabul görmediğini belirten Cezayirlioğlu, başvurusunda “Proje nedeniyle mera alanlarının ve bölgedeki hayvancılığın zarar gördüğünü buna karşın bilirkişi heyetinde ziraat mühendisine yer verilmediğini ve bu hususların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, Projenin çevreye verdiği zarara dair bilimsel ve görüntülü delillerin Mahkemece dikkate alınmadığını ifade ederek sağlıklı çevrede yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini” ileri sürdü.

BAKANLIK BAŞVURUNUN KABUL EDİLMEMESİNİ TALEP ETTİ

Davalı Bakanlık ise başvurucunun öne sürdüğü hususların kanun yolu şikâyeti niteliği taşıdığından başvurunun kabul edilmezliğine karar verilmesini talep etti. Sedat Cezayirlioğlu’nun bireysel başvurusunu kabul eden Anayasa Mahkemesi, aynı Projeye ilişkin olan Eşref Demir kararına da atıfta bulunarak hak ihlali yapıldığına karar verdi.

AYM: ‘ÖZEL HAYATA SAYGI HAKKI İHLAL EDİLDİ’

Mahkemenin bilirkişi raporundan hareketle ortaya koyduğu gerekçenin sınırlı olması ve başvurucunun belirli iddialarına doğrudan bir cevap verilmemesi nedeniyle kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşıldığı belirtilen kararda, “Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır” denildi.

‘YENİDEN YARGILAMA İŞLEMLERİ BAŞLATILMALI’

AYM’nin 25 Ocak 2025 tarihinde oy birliği ile aldığı kararda şu ifadelere yer verildi: “Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir. Açıklanan gerekçelerle; Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verildi.”

AV. İSMAİL HAKKI ATAL: ‘RED KARARININ GEÇERLİLİĞİ KALMADI’

AYM’nin hak ihlali kararı vermesinin ardından konuyla ilgili değerlendirmede bulunan başvurucu Sedat Cezayirlioğlu’nun avukatı İsmail Hakkı Atal, Anagold altın madeninin birinci kapasite artışına karşı açılan ÇED iptal davasına yönelik Erzincan İdare Mahkemesi’nin 2018’de verdiği red kararının hukuki geçerliliği kalmadığını belirterek bu davada yeniden yargılama yapılması gerektiğini dile getirdi.

‘İLİÇ MADENİNİN KAPISINA TAMAMEN KİLİT VURULMASI GEREKİYOR’

AYM kararı ile birlikte ÇED raporunun da hukuken ortadan kalkmış olduğuna vurgu yapan Atal, ÇED iptal davasıyla ilgili dosyanın konusuz kaldığına karar verilmesi gerektiğini savunarak, “AYM hak ihlaline konu olan dava tekrar karara bağlandıktan sonra 2. Kapasite artışı ÇED raporunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Şu anda Erzincan Valiliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı birinci ve ikinci kapasite artışıyla ilgili bütün faaliyetleri durdurup, izinleri iptal etmesi gerekiyor. Bu da İliç madeninin kapısına tamamen kilit vurulması anlamına geliyor. AKP iktidarının İliç faciası kamuoyu tarafından unutulunca madeni tekrar açma planlarının suya düşmesi anlamına geliyor” görüşünü dile getirdi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.