A.Baybars Göğez
Köşe Yazarı
A.Baybars Göğez
 

BU ÜLKE'DE (MAALESEF!) GIDA GÜVENLİĞİ YOK.

Haftanın belli günlerinde kurulan semt pazarlarında açıkta salça satılıyor, zeytinyağı satılıyor, bal, pekmez satılıyor, nar ekşisi satılıyor. Tereyağı, peynir, çökelek, lor satılıyor. Toz biber, pul biber, çekilmiş sumak satılıyor. Kısacası, günlük hayatta tükettiğimiz birçok gıda maddesi satılıyor. Gelin görün ki, satılan bu gıda maddelerinin hangileri sahte, hangileri hileli bilinmiyor. Hangileri mikrop ya da zararlı bakteri içeriyor, o da bilinmiyor.   Çünkü böyle bir denetim mekanizması yok. Varsa da işlemiyor ya da işletilmiyor. Oysa ki, her ilde ve ilçede tarım ve orman müdürlüğü var. İl, ilçe tarım ve orman müdürlüklerinin pazarlarda düzenli denetim yapmaları ve gıda güvenliğini sağlamaları gerekir. Mülki idare idare amirlerinin de, görevlerini yapmayan ya da eksik yapan kurum ve kuruluşları harekete geçirmeleri gerekir. Devlet, vatandaşının sadece can güvenliğini sağlamakla yükümlü değildir! Aynı zamanda sağlığını korumakla da yükümlüdür. Halkın sağlığını korumanın yolu da güvenli gıdadan geçer. Bu işler, saldım çayıra, mevlam kayıra anlayışıyla olmaz. Halkın sağlığı için gıda güvenliğinin sağlanması şart! Kuşkusuz ki, bu konuda belediyelere de düşen görevler vardır. Belediyelerin, bozuk, sahte ya da hileli gıda satarak halkın sağlığını tehdit edenleri pazarlardan uzaklaştırmaları ve buralara bir daha sokmamaları gerekir. Ayrıca, bozuk, sahte ya da hileli gıda maddesi satanlar hakkında adli işlem yapılması da gerekir. Artık şu gerçeği görelim ve bozuk, sahte ya da hileli gıda satarak halkın sağlığını tehdit edenlere dur diyelim. Markalı ve ambalajlı gıdalarda bile sahteciliğin ve hilenin bu denli yaygın olduğu bir Ülke'de, açıkta  satılan markasız ve ambalajsız gıdalarda neler yoktur kim bilir? Sayın Erdoğan Serin KHO 1974 mezunu olup benden 2 sene kıdemli olarak meslek büyüğümüz ve ağabeyimizdir. Duyarlı bir vatandaş olarak yaşadığı Mersin'de sosyal ve toplumsal konularda tanık olduğu sorunları köşesinde dile getirir. Benimle de paylaşır. İnsan sağlığı ve gıda güvenliği konusunda ne kadar hassas olduğumu takip edenler bilir. Bu yazının tümüne imza atarım. Ancak konuya dikkat çekmek için aşağıda bazı düşüncelerimi de ekleyerek katkıda bulunmak isterim. Kendi sosyal mecralarımda ve temasta olduğum siyasetçi, basın insanları, Yerel ve mülki amirler, vatandaşlar ve STK'lar ile paylaşacağım. Umarım bu hayati konuda duyarlı kişi ve kurumlar da kendi mecralarında paylaşarak destek verir. Bu Ülkede Gıda Güvenliği Yok Her Tarım İl müdürlüğünde gıda laboratuvarı olduğunu biliriz. Belediye zabıtaları pazarda ve dükkanlarda etiket kontrolü yaparlar. İL-İLÇE tarım müdürlükleri personelinden sahada denetim yapanı görmek zordur. Her odadaki masalar dolu olup evrak kürek işleriyle uğraşırlar. Bazı üniversitelerin de gıda laboratuvarı vardır. Armutlu Su ürünleri yüksek okulu örnektir. Armutlu belediye üst yönetimi ile zabıtası ve kaymakamlık bürokrasisi- ilçe tarım müdürlüğünün haberi var mıdır acaba! Her pazarda, köylü tezgahları vardır. Ürettikleri salça, bal, zeytin- zeytinyağı, tarhana, peynir, tereyağ vb ürünleri satarlar. Erdoğan ağabeyin yazısında değindiği gibi bunların hiç birinin laboratuvar raporu yoktur. Zabıtaların da aklına bu raporu istemek gelmez. Halbuki nasıl ambalajlı ürünlerin etiketi varsa ve buna göre denetim yapılırsa, açık ürünlerin etiketi de bu laboratuvar sonucudur. Vatandaş biçare ucuz diye bu ürünlerden satın alır. Sorunun çözümü için gökten vahiy beklemeye gerek yoktur. Yasalar yeterlidir. Görev/ sorumluluk mülki ve yerel idare yöneticilerinindir. 1. Pazar veya dükkanında, seyyar tezgahlarda satılan her el emeği gıda için üretici tarım ilçe müdürlükleri ve/ veya üniversite/ özel laboratuvarlardan belge almadan ve zabıta/ vatandaş talep ettiğinde uygunluk belgesini göstermeden satış yapmamalıdır. 2. Rapor almadan satışa sunulan ürünlere, üretici- Zabıta-tarım müdürlüğü personeli 3'lü tutanak tutup, laboratuvarın istediği ölçekte numune alınarak üzerindeki etikete; üretici- üretim tarihi- tutanak tarihi yazılarak numune poşeti- kutusuna yapıştırılmalı ve belediye meclisinde kabul edilen test ücreti tahsil edilerek makbuz kesilmelidir. 3. Gelen test sonucunda her hangi bir hile- sorun tespit edildiyse, meclis kararıyla belirlenen caydırıcı idari para cezası kesilip ürün derdest edilmeli, sattığı herhangi bir ürünün ayıplı çıkması halinde tezgah ruhsatı resen iptal edilerek, insan sağlığı ile oynamaktan savcılığa suç duyurusu yapilmalıdır. 4. Sattığı 5 çeşit üründen 1-2'sinin belgesi olması yetmez. Dikkat edilmelidir. Her zaman söylüyorum. Yerel yönetimlerin gücü doğru kullanılırsa, toplumdaki birçok sorun kaynağında ve hızlı şekilde çözülür.
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2024 - Pazar
A.Baybars Göğez

BU ÜLKE'DE (MAALESEF!) GIDA GÜVENLİĞİ YOK.

Haftanın belli günlerinde kurulan semt pazarlarında açıkta salça satılıyor, zeytinyağı satılıyor, bal, pekmez satılıyor, nar ekşisi satılıyor. Tereyağı, peynir, çökelek, lor satılıyor. Toz biber, pul biber, çekilmiş sumak satılıyor. Kısacası, günlük hayatta tükettiğimiz birçok gıda maddesi satılıyor. Gelin görün ki, satılan bu gıda maddelerinin hangileri sahte, hangileri hileli bilinmiyor. Hangileri mikrop ya da zararlı bakteri içeriyor, o da bilinmiyor.
 

Çünkü böyle bir denetim mekanizması yok. Varsa da işlemiyor ya da işletilmiyor. Oysa ki, her ilde ve ilçede tarım ve orman müdürlüğü var. İl, ilçe tarım ve orman müdürlüklerinin pazarlarda düzenli denetim yapmaları ve gıda güvenliğini sağlamaları gerekir. Mülki idare idare amirlerinin de, görevlerini yapmayan ya da eksik yapan kurum ve kuruluşları harekete geçirmeleri gerekir. Devlet, vatandaşının sadece can güvenliğini sağlamakla yükümlü değildir! Aynı zamanda sağlığını korumakla da yükümlüdür. Halkın sağlığını korumanın yolu da güvenli gıdadan geçer. Bu işler, saldım çayıra, mevlam kayıra anlayışıyla olmaz.

Halkın sağlığı için gıda güvenliğinin sağlanması şart! Kuşkusuz ki, bu konuda belediyelere de düşen görevler vardır. Belediyelerin, bozuk, sahte ya da hileli gıda satarak halkın sağlığını tehdit edenleri pazarlardan uzaklaştırmaları ve buralara bir daha sokmamaları gerekir. Ayrıca, bozuk, sahte ya da hileli gıda maddesi satanlar hakkında adli işlem yapılması da gerekir.

Artık şu gerçeği görelim ve bozuk, sahte ya da hileli gıda satarak halkın sağlığını tehdit edenlere dur diyelim. Markalı ve ambalajlı gıdalarda bile sahteciliğin ve hilenin bu denli yaygın olduğu bir Ülke'de, açıkta  satılan markasız ve ambalajsız gıdalarda neler yoktur kim bilir?

Sayın Erdoğan Serin KHO 1974 mezunu olup benden 2 sene kıdemli olarak meslek büyüğümüz ve ağabeyimizdir.

Duyarlı bir vatandaş olarak yaşadığı Mersin'de sosyal ve toplumsal konularda tanık olduğu sorunları köşesinde dile getirir. Benimle de paylaşır.

İnsan sağlığı ve gıda güvenliği konusunda ne kadar hassas olduğumu takip edenler bilir. Bu yazının tümüne imza atarım. Ancak konuya dikkat çekmek için aşağıda bazı düşüncelerimi de ekleyerek katkıda bulunmak isterim.

Kendi sosyal mecralarımda ve temasta olduğum siyasetçi, basın insanları, Yerel ve mülki amirler, vatandaşlar ve STK'lar ile paylaşacağım. Umarım bu hayati konuda duyarlı kişi ve kurumlar da kendi mecralarında paylaşarak destek verir.

Bu Ülkede Gıda Güvenliği Yok

Her Tarım İl müdürlüğünde gıda laboratuvarı olduğunu biliriz. Belediye zabıtaları pazarda ve dükkanlarda etiket kontrolü yaparlar. İL-İLÇE tarım müdürlükleri personelinden sahada denetim yapanı görmek zordur. Her odadaki masalar dolu olup evrak kürek işleriyle uğraşırlar.

Bazı üniversitelerin de gıda laboratuvarı vardır. Armutlu Su ürünleri yüksek okulu örnektir. Armutlu belediye üst yönetimi ile zabıtası ve kaymakamlık bürokrasisi- ilçe tarım müdürlüğünün haberi var mıdır acaba!

Her pazarda, köylü tezgahları vardır. Ürettikleri salça, bal, zeytin- zeytinyağı, tarhana, peynir, tereyağ vb ürünleri satarlar. Erdoğan ağabeyin yazısında değindiği gibi bunların hiç birinin laboratuvar raporu yoktur. Zabıtaların da aklına bu raporu istemek gelmez. Halbuki nasıl ambalajlı ürünlerin etiketi varsa ve buna göre denetim yapılırsa, açık ürünlerin etiketi de bu laboratuvar sonucudur. Vatandaş biçare ucuz diye bu ürünlerden satın alır. Sorunun çözümü için gökten vahiy beklemeye gerek yoktur. Yasalar yeterlidir. Görev/ sorumluluk mülki ve yerel idare yöneticilerinindir.

1. Pazar veya dükkanında, seyyar tezgahlarda satılan her el emeği gıda için üretici tarım ilçe müdürlükleri ve/ veya üniversite/ özel laboratuvarlardan belge almadan ve zabıta/ vatandaş talep ettiğinde uygunluk belgesini göstermeden satış yapmamalıdır.

2. Rapor almadan satışa sunulan ürünlere, üretici- Zabıta-tarım müdürlüğü personeli 3'lü tutanak tutup, laboratuvarın istediği ölçekte numune alınarak üzerindeki etikete; üretici- üretim tarihi- tutanak tarihi yazılarak numune poşeti- kutusuna yapıştırılmalı ve belediye meclisinde kabul edilen test ücreti tahsil edilerek makbuz kesilmelidir.

3. Gelen test sonucunda her hangi bir hile- sorun tespit edildiyse, meclis kararıyla belirlenen caydırıcı idari para cezası kesilip ürün derdest edilmeli, sattığı herhangi bir ürünün ayıplı çıkması halinde tezgah ruhsatı resen iptal edilerek, insan sağlığı ile oynamaktan savcılığa suç duyurusu yapilmalıdır.

4. Sattığı 5 çeşit üründen 1-2'sinin belgesi olması yetmez. Dikkat edilmelidir.

Her zaman söylüyorum. Yerel yönetimlerin gücü doğru kullanılırsa, toplumdaki birçok sorun kaynağında ve hızlı şekilde çözülür.

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

14
Ağustos
26
Nisan