A.Baybars Göğez
Köşe Yazarı
A.Baybars Göğez
 

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKOSİSTEM, EKOLOJİ, ÇEVRECİLİK VE KALKINMA

Her biri için sayfalarca yazı, makale, kitap yazılabilecek bu başlıkları bir yazıya sığdırıp sizlerle paylaşmanın zorluğunun farkındayım. Bakalım becerebilecek miyim! İleriki günlerde alt başlıklarda fırsat buldukça yazacağım. Artık herkes bu konulara daha çok zaman ayırmalı. Çoğunluk başlığa bakıp fikir sahibi oldum diyerek tümünü okumayacak, anlamış gibi yapıp zikir sahibi olacak.! Azınlık bir grup sonuna kadar okuyup anlayacak ancak zikir sahibi olabilmek için linkteki yazıları okumayı boş bir zamanına bırakacak. Çok az bir okur ise hepsini okuduktan sonra dünyadaki gelişmeleri görerek, neden günlük kayıkçı kavgalarıyla uğraştığımıza üzülecek ve belki ülkemiz adına umutsuzluğunu tazeleyecek.! Sakın ha..! Umut hep var! Yazıp konuşurken bazen kavramlar karışıyor. Önce tariflerle başlayalım. Sonrasında bazı örnekler vereceğim. Sürdürülebilir finans veya finansal sürdürülebilirlik tek başına kalkınma için yeterli değil. Her gün baklava börek yiyerek gelişemeyiz gibi düşünün.. Hükümetler ve siyasetçiler finansal göstergelerle oynayarak halka Büyüdüğümüzü anlatırken, muhalefet dahil Kalkınmayı konuşan yok. Bu yazımı üstatların finansal öngörü ve önerilerine destek olmak için de yazdım aslında..! Her Büyüyen Ülke Kalkınmış Olur mu! EKOSİSTEM NEDİR? “Belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütüne ekosistem deniliyor. Dünya; kara, deniz ve tatlı su olmak üzere üç büyük ekosisteme ayrılmış durumdadır.” (Dr. Tahir ÖZCAN ders notları.) “Belirli bir kısımda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir. Ekosistemler, varlıklarını 3 temel işlevle sürdürürler. Bunlar enerji akımı, ekolojik döngüler(kimyasal madde döngüleri) ve popülasyon denetimleridir. Bu üç işlev, ekosistemin ögelerinin birbirleriyle ilişkilerini düzenler ve sistemin bir bütün olarak sürmesini sağlar. Vurgulamak gerekir ki, bu üç işlev, ekosistemlerde tek tek değil, kesinlikle birlikte bulunurlar. Açık bir sistem olan ekosistemde, enerji ve besin giriş-çıkışı süreklidir. Sistem kuramı, ekolojik bakış açısının sosyolojik boyutunu ele almakta.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekosistem ) Kendi ekosistemimiz için sormamız gereken sorular; 1.Doğanın sunduğu ekosistemle uyum içinde mi yaşıyoruz? 2.Kendimize yarattığımız ve mutlu mesut yaşadığımız bir ekosistemimiz mi var? 3.Hayatımızı ekosistemin sağladığı dengeleri bozarak veya yok varsayarak mı sürdürüyoruz? Gelişmiş toplumlar genellikle birinci maddeye uygun yaşarken, toplum içinden bazıları ikinci maddeye uygun yaşam koşullarını tercih ederek elektriği olmayan, betonsuz ve doğayla baş başa bir hayat yaşayarak veya çiftliğinde kurduğu sistemle kendi ekosistemini yaratmış olabilir. Bazen de ekonomik koşullardan etkilenerek veya bilinçli tercihle, gezgin değil de sabit Karavan/ prefabrikte yaşayanları bu kategoride sayabiliriz. Ancak imar planı olmayan Armutlu’nun Fıstıklı köyü gibi güya doğa ile uyumlu prefabrik evler yaparak, ağaçları kesen, taş duvarlar örüp beton dökülen sahaları neden il özel idaresi ve mülki amirler görmüyor? Gemlik yolunda Kıyı Kenar Çizgisi içindeki yapılaşmaları görmemek için ihmal yoksa kasıtlı olmak lazım.! Genelde kültürel ve sosyal gelişimini tamamlayamamış ülke ve toplumlar üçüncü maddeye uygun yaşıyorlar. Yalova’nın Armutlu ilçesi, yararlanmasa da Jeotermal kaynağa sahip, mavi bayraklı deniz, plaj ve 8 km’lik kumsalıyla ana geçim kaynağı Balık ve Zeytincilik. İstanbul- Bursa- Kocaeli’ne bir saat uzaklıkta Marmara bölgesinin cennet köşelerinden. 26.000 hektar zeytinliğin yaklaşık 20.000 hektarı bakımsız. Yamaç ve tepelerdeki değil, şehir içinde bile çalı- çırpı dolu bahçeler var. Bakımsızlık yüzünden bakımlılar da zarar görünce var yılı- yok yılı deyip, “Zeytincilik para etmiyor ağbi” bahanesiyle ağaçlar kesiliyor ve 5 katlı binalar sahilden itibaren düzensiz yükseliyor. Adeta rüzgarın önüne duvar çekilerek şehrin nefes alması engelleniyor. Sürdürülebilirlik adına belediye ve köylerde İl özel idaresi ne yapar bilmiyorum. Zeytin zamanı belediye tarafından, zeytin bahçelerine izinsiz girip toplamayın diye anons yapılır. Linkteki projeler bazı belediyelerin başardıkları. Zeytinde Mor Bulamaç projesiyle %50 üretim artışı yakalanmış. Maliyeti neredeyse sıfır!! Amerika’da bahçen bakımsızsa, belediye ekip gönderip bakıyor. Arkadan fatura geliyor. Ödeme de gör!!   Kentsel-Kırsal Tarımda Başarılı Projeler ve İzmir BB Örneği   Balıkçılık kooperatifi var. Normalde balık hali işletmeciliği yapılması gerekirken belediyenin sanırım hiçbir kazancı yok. İşleme- kurutma tesisi olmayınca dışarıdan gelen balıkçı gemileri limana yanaşıp, kooperatife rüsum ödeyerek, frigorifik araçlarla tuttukları balıkları sevk ediyorlar. Miray otelde jeotermal var. Limana 200 metre uzaklıkta. Jeotermalli kurutma neden yapılmıyor mesela? Armutlu halkından birkaç kişi gemilerde çalışıyorsa ne ala! Başka da Armutlu ekonomisine balıkçılığın katkısı olduğunu sanmıyorum. Varsa biri çıkıp aydınlatsa.. Jeotermal varsa ısıtma ve seracılıkta kullanılır. Hatta kanunen ısıtmada başka enerji kullanılamaz. Armutlu’da 1 m2 jeotermalli sera ve seracılık faaliyeti yok. Bu şartlarda doğanın bahşettiği ekosistemin varlığından, hele ki sürdürülebilirliğinden bahsedebilir miyiz? EKOLOJİ- DOĞA BİLİM NEDİR? “Canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekolojinin incelediği konular arasında yaşam süreçleri, etkileşimler, adaptasyon, canlı komüniteler arasında madde ve enerji hareketi, ekosistemlerde süksesyon, türler içinde ve arasında işbirliği, rekabet ve av-avcı ilişkisi, canlıların çevre bağlamında bolluğu, dağılımı ve biyokütlesi, biyoçeşitliliğin örüntüleri ve ekosistem süreçleri üzerindeki etkileri sayılabilir.” ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekoloji ) Sayfada ayrıntılı bilgiler var. Biyoçeşitlilik, Habitat, Ekolojik dinamiklerde Hiyerarşi, Niş ürünler ve alanlar, Biyom, Biyosfer, Popülasyon ekolojisi başlıklarında açıklamaları incelemek lazım. İlgi alanım Kırsal ve Kentsel tarım ile Yerelde/ Bölgesel Kalkınma olduğu için, Ocak 2026’da başlayacak AB Yeşil mutabakatı ve güvenli gıdaya ulaşma ihtiyacı her zamankinden çok daha fazla önem kazandı. KENTKÖY kitabımda ve SETÜBÖL projem ile düşüncelerimi paylaşmıştım. Arzu edenler okuyabilir. https://abaybarsgogez.net/etubol-ekolojik-tarimsal-uretim-destekli-bolgesel-kalkinmada-yerel-yonetimlerin-rolu/ ÇEVRECİLİK NEDİR? Çevre başlığı altında farklı alt başlıklar olsa da, Sürdürülebilir Çevrecilik konusu üzerinde duracağız. Kısaca; “Çevre hareketini desteklemek veya katılmaktır.” “Doğal kaynakları ve ekosistemleri korumak için lobi faaliyeti yapma, çevre eğitimi, çevreci eylem ve örnekler geliştirmekle merkezi ve yerel yönetimlerdeki karar alma süreçlerini etkileme arayışında olan sosyal bir harekettir. Çevre ile ilişkili konulardan bazıları; kirlilik, türlerin yok olması, katı atıkların azaltılması, geri dönüşüm, küresel ısınma tehdidi ve genetiği değiştirilmiş ürünler.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87evrecilik ) Çevrecilik bireyden hatta çocukluktan başlar/ başlamalı. Güzelbahçe belediyesi işbirliğiyle 2007’de GÜLDER- Güzelbahçe Çevre Derneği için hazırlayıp denetimini üstlendiğim, “Atıkları Kaynağında Ayrıştırıp Ekonomiye Kazandırma” projemizin en önemli çıktılarından birisi de, evlerde genellikle çocukların görevi olan çöp atma işi nedeniyle, ilköğretim ve liselerde eğitim verilmesi gerektiği olmuştu. Türkiye’de kaynağında ayrıştırma kültürü vatandaşlardan önce Yerel yönetimlerde gelişmediği için istenen seviyede başarı sağlanamıyor. Ancak bunu yaşam şekline dönüştüren emekli öğretmen ablam ve eniştemi örnek gösterip bazı pratik uygulamalarını anlatacağım. Sofrada tüketilen balık- tavuk- kemikler asla atılmaz. Masada organik meyve- sebze atıkları, taze çekirdekler, atık kabuklar ve çekirdekler ile kabukları vb. ayrı kaplarda biriktirilir. Meyve kabukları küçük parçalar halinde kesilerek kurutulur ve organik çiçek, ağaç gübresi haline getirilir. Atık kabuk- çekirdekler köydeki evin kuzinesini tutuşturmak için (bomba) top haline getirilir. Kemik ve kılçıklar mahalledeki hayvanlara verilir, artanlar köydeki köpek ve kediler için buzdolabında saklanır. Belediyenin haftada 1-2 kez topladığı kağıt- plastik- cam atık torbaları balkonda saklanır. Bu evde çöp atığı minimum seviyededir. İstanbul’da oturdukları zaman atıklar Uludağ eteklerindeki köye taşınıyordu. Neyse ki artık Bursa’ya taşındılar. Hem köye gidip bahçeyle daha fazla zaman geçirebiliyor, hem de ektikleri ekolojik sebzeler ve meyvelerden daha fazla yararlanabiliyorlar. Lokantalar, işyerleri ve kurum yemekhanelerinde benzeri uygulamalar yapılabilir. İstanbul Büyükşehir bu sisteme geçse, Kent lokantaları, Hal ve mezbahayla birlikte barınaktaki hayvanların tüm yemek ihtiyacı karşılanır. Son yılı bilmiyorum ancak her yıl milyonlarca TL’lik kuru yem alımı yapılıyordu.   Yerel Yönetimlerde Tarımsal Destekler ve Hayvan Hastanelerinin Önemi     Dünya çevre günü nedeniyle sevgili dostum Prof. Dr. Melih BAŞ’ın yazdığı bu yazıyı okuduğunuzda bizi ne gibi tehlikelerin beklediğini daha iyi anlayacaksınız. https://tele1.com.tr/2024-dunya-cevre-gunu-05-06-1079291/ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK NEDİR? Her başlık önemli olsa da bence en önemlisi; Sürdürülebilir şekilde toplum (ların) bu başlıkları yaşam biçimi haline getirerek sürdürülebilirliği sağlayabilmeleri gereklidir. Kısaca; “Daimi olma yeteneği olarak adlandırılabilir.” “Kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak tanımlanabilir.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilirlik ) Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanımı, karbon salımı azalması yanında sürdürülebilirlik için de gereklidir. Belediyeler ve kamu kurumları için uygulanmasa da, şirketlerde uygulanan ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişim) performanslarını ve eylemsel hazırlıklarını ölçmeye yönelik, FORTUNE Türkiye dergisi ilk 500 şirket için rapor düzenlemiş. Bu bağlamda şirketlerin Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi konular gündeme getirilmiş. GRI standartlarında şirketler gibi kurumlar da kapsama alınmış. Sürdürülebilir Kalkınma istiyorsak en azından 81 il belediyesinde Sürdürülebilirlik uzmanı çalıştırılması ve rapor yayımlanması gerekir. Zaten ilk 500 şirketin de hepsi geçmemiş. Belediyeler ve kamu kurumlarının İklim uyum eylem planı hazırlama sorumluluğu var ama ESG raporu hazırlama yok.! Bence kabul edilebilir değil. Bir tuhaflık yok mu? Yine Prof. Dr. Melih BAŞ hocamızın değerlendirdiği rapor yazısını aşağıda paylaşıyorum. Sürdürülebilirliği çalışan ve yazan fazla akademisyen yok. Hocamızın kıymetini bilelim. Bunları okumadan geleceğe yönelik öngörüler ve yorumlarda bulunmak kahvehane sohbeti gibi olur. https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/fortune-turkiye-surdurulebilirlik-arastirmasi-2024-467832 İçselleştiremediğimiz zaman, yaptığımız işler, ev ve bahçe bakımı, sosyal yaşam, iletişim, sağlık, eğitim gibi her konuda sürdürülebilirliği yakalamak zor. Hele SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA. Halının altına süpürülen, ertelenen, mış- miş gibi yaparak göz boyamaya çalışanların da Sürdürülebilir Hayat Felsefesine sahip olamadıklarını yaşayarak görmüyor muyuz? Yaşadığım Armutlu’dan bizzat görüp şahit olduğum örnekler verdim. Diğer il ve ilçelerde de benzeri sorunlar tabii ki var. Çözüm için duyarlı ve katılımcı davranarak kamuoyunu bilinçlendirmek gerekiyor. Şimdi Türkiye’nin neden sürdürülebilir kalkınma yerine her 5-10 senede ekonomik, siyasal, kültürel sorunlar yaşadığını bir kez daha düşünelim mi? Yıllık, aylık hatta günlük değişen siyasi- ekonomik söylem ve kararlarla sürdürülebilirliği/ istikrarı nasıl yakalayabiliriz?! SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA bireyden başlar, şirketler ve kurumlarla devam eder, mülki idare ve belediyeler ile bölgesel olarak başarılabilirse, Ülkenin Sürdürülebilir Kalkınması mümkündür. Askeri terimdir; Stratejik hata ve başarısızlıkları, Taktik başarılar örtemez.! Yani bölük veya manganın başarısı, kolordu/ tümen savaşı kaybetmişse komutanı kurtaramaz..! Suçludur.! Üstüne, üstlük kahramanlık taslaması kabul edilemez..!   Bilgi paylaşınca güzel
Ekleme Tarihi: 19 Temmuz 2024 - Cuma
A.Baybars Göğez

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKOSİSTEM, EKOLOJİ, ÇEVRECİLİK VE KALKINMA

Her biri için sayfalarca yazı, makale, kitap yazılabilecek bu başlıkları bir yazıya sığdırıp sizlerle paylaşmanın zorluğunun farkındayım. Bakalım becerebilecek miyim!

İleriki günlerde alt başlıklarda fırsat buldukça yazacağım. Artık herkes bu konulara daha çok zaman ayırmalı.

Çoğunluk başlığa bakıp fikir sahibi oldum diyerek tümünü okumayacak, anlamış gibi yapıp zikir sahibi olacak.!

Azınlık bir grup sonuna kadar okuyup anlayacak ancak zikir sahibi olabilmek için linkteki yazıları okumayı boş bir zamanına bırakacak.

Çok az bir okur ise hepsini okuduktan sonra dünyadaki gelişmeleri görerek, neden günlük kayıkçı kavgalarıyla uğraştığımıza üzülecek ve belki ülkemiz adına umutsuzluğunu tazeleyecek.! Sakın ha..! Umut hep var!

Yazıp konuşurken bazen kavramlar karışıyor. Önce tariflerle başlayalım. Sonrasında bazı örnekler vereceğim.

Sürdürülebilir finans veya finansal sürdürülebilirlik tek başına kalkınma için yeterli değil. Her gün baklava börek yiyerek gelişemeyiz gibi düşünün.. Hükümetler ve siyasetçiler finansal göstergelerle oynayarak halka Büyüdüğümüzü anlatırken, muhalefet dahil Kalkınmayı konuşan yok. Bu yazımı üstatların finansal öngörü ve önerilerine destek olmak için de yazdım aslında..!

Her Büyüyen Ülke Kalkınmış Olur mu!

EKOSİSTEM NEDİR?

“Belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütüne ekosistem deniliyor. Dünya; kara, deniz ve tatlı su olmak üzere üç büyük ekosisteme ayrılmış durumdadır.” (Dr. Tahir ÖZCAN ders notları.)

“Belirli bir kısımda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir. Ekosistemler, varlıklarını 3 temel işlevle sürdürürler. Bunlar enerji akımı, ekolojik döngüler(kimyasal madde döngüleri) ve popülasyon denetimleridir. Bu üç işlev, ekosistemin ögelerinin birbirleriyle ilişkilerini düzenler ve sistemin bir bütün olarak sürmesini sağlar. Vurgulamak gerekir ki, bu üç işlev, ekosistemlerde tek tek değil, kesinlikle birlikte bulunurlar. Açık bir sistem olan ekosistemde, enerji ve besin giriş-çıkışı süreklidir. Sistem kuramı, ekolojik bakış açısının sosyolojik boyutunu ele almakta.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekosistem )

Kendi ekosistemimiz için sormamız gereken sorular;

1.Doğanın sunduğu ekosistemle uyum içinde mi yaşıyoruz?

2.Kendimize yarattığımız ve mutlu mesut yaşadığımız bir ekosistemimiz mi var?

3.Hayatımızı ekosistemin sağladığı dengeleri bozarak veya yok varsayarak mı sürdürüyoruz?

Gelişmiş toplumlar genellikle birinci maddeye uygun yaşarken, toplum içinden bazıları ikinci maddeye uygun yaşam koşullarını tercih ederek elektriği olmayan, betonsuz ve doğayla baş başa bir hayat yaşayarak veya çiftliğinde kurduğu sistemle kendi ekosistemini yaratmış olabilir. Bazen de ekonomik koşullardan etkilenerek veya bilinçli tercihle, gezgin değil de sabit Karavan/ prefabrikte yaşayanları bu kategoride sayabiliriz. Ancak imar planı olmayan Armutlu’nun Fıstıklı köyü gibi güya doğa ile uyumlu prefabrik evler yaparak, ağaçları kesen, taş duvarlar örüp beton dökülen sahaları neden il özel idaresi ve mülki amirler görmüyor? Gemlik yolunda Kıyı Kenar Çizgisi içindeki yapılaşmaları görmemek için ihmal yoksa kasıtlı olmak lazım.!

Genelde kültürel ve sosyal gelişimini tamamlayamamış ülke ve toplumlar üçüncü maddeye uygun yaşıyorlar.

Yalova’nın Armutlu ilçesi, yararlanmasa da Jeotermal kaynağa sahip, mavi bayraklı deniz, plaj ve 8 km’lik kumsalıyla ana geçim kaynağı Balık ve Zeytincilik. İstanbul- Bursa- Kocaeli’ne bir saat uzaklıkta Marmara bölgesinin cennet köşelerinden.

26.000 hektar zeytinliğin yaklaşık 20.000 hektarı bakımsız. Yamaç ve tepelerdeki değil, şehir içinde bile çalı- çırpı dolu bahçeler var. Bakımsızlık yüzünden bakımlılar da zarar görünce var yılı- yok yılı deyip, “Zeytincilik para etmiyor ağbi” bahanesiyle ağaçlar kesiliyor ve 5 katlı binalar sahilden itibaren düzensiz yükseliyor. Adeta rüzgarın önüne duvar çekilerek şehrin nefes alması engelleniyor.

Sürdürülebilirlik adına belediye ve köylerde İl özel idaresi ne yapar bilmiyorum. Zeytin zamanı belediye tarafından, zeytin bahçelerine izinsiz girip toplamayın diye anons yapılır. Linkteki projeler bazı belediyelerin başardıkları. Zeytinde Mor Bulamaç projesiyle %50 üretim artışı yakalanmış. Maliyeti neredeyse sıfır!!

Amerika’da bahçen bakımsızsa, belediye ekip gönderip bakıyor. Arkadan fatura geliyor. Ödeme de gör!!
 

Kentsel-Kırsal Tarımda Başarılı Projeler ve İzmir BB Örneği

 

Balıkçılık kooperatifi var. Normalde balık hali işletmeciliği yapılması gerekirken belediyenin sanırım hiçbir kazancı yok. İşleme- kurutma tesisi olmayınca dışarıdan gelen balıkçı gemileri limana yanaşıp, kooperatife rüsum ödeyerek, frigorifik araçlarla tuttukları balıkları sevk ediyorlar. Miray otelde jeotermal var. Limana 200 metre uzaklıkta. Jeotermalli kurutma neden yapılmıyor mesela? Armutlu halkından birkaç kişi gemilerde çalışıyorsa ne ala! Başka da Armutlu ekonomisine balıkçılığın katkısı olduğunu sanmıyorum. Varsa biri çıkıp aydınlatsa..

Jeotermal varsa ısıtma ve seracılıkta kullanılır. Hatta kanunen ısıtmada başka enerji kullanılamaz. Armutlu’da 1 m2 jeotermalli sera ve seracılık faaliyeti yok. Bu şartlarda doğanın bahşettiği ekosistemin varlığından, hele ki sürdürülebilirliğinden bahsedebilir miyiz?

EKOLOJİ- DOĞA BİLİM NEDİR?

“Canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekolojinin incelediği konular arasında yaşam süreçleri, etkileşimler, adaptasyon, canlı komüniteler arasında madde ve enerji hareketi, ekosistemlerde süksesyon, türler içinde ve arasında işbirliği, rekabet ve av-avcı ilişkisi, canlıların çevre bağlamında bolluğu, dağılımı ve biyokütlesi, biyoçeşitliliğin örüntüleri ve ekosistem süreçleri üzerindeki etkileri sayılabilir.” ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekoloji )

Sayfada ayrıntılı bilgiler var. Biyoçeşitlilik, Habitat, Ekolojik dinamiklerde Hiyerarşi, Niş ürünler ve alanlar, Biyom, Biyosfer, Popülasyon ekolojisi başlıklarında açıklamaları incelemek lazım.

İlgi alanım Kırsal ve Kentsel tarım ile Yerelde/ Bölgesel Kalkınma olduğu için, Ocak 2026’da başlayacak AB Yeşil mutabakatı ve güvenli gıdaya ulaşma ihtiyacı her zamankinden çok daha fazla önem kazandı. KENTKÖY kitabımda ve SETÜBÖL projem ile düşüncelerimi paylaşmıştım. Arzu edenler okuyabilir. https://abaybarsgogez.net/etubol-ekolojik-tarimsal-uretim-destekli-bolgesel-kalkinmada-yerel-yonetimlerin-rolu/

ÇEVRECİLİK NEDİR?

Çevre başlığı altında farklı alt başlıklar olsa da, Sürdürülebilir Çevrecilik konusu üzerinde duracağız.

Kısaca; “Çevre hareketini desteklemek veya katılmaktır.”

“Doğal kaynakları ve ekosistemleri korumak için lobi faaliyeti yapma, çevre eğitimi, çevreci eylem ve örnekler geliştirmekle merkezi ve yerel yönetimlerdeki karar alma süreçlerini etkileme arayışında olan sosyal bir harekettir. Çevre ile ilişkili konulardan bazıları; kirlilik, türlerin yok olması, katı atıkların azaltılması, geri dönüşüm, küresel ısınma tehdidi ve genetiği değiştirilmiş ürünler.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87evrecilik )

Çevrecilik bireyden hatta çocukluktan başlar/ başlamalı. Güzelbahçe belediyesi işbirliğiyle 2007’de GÜLDER- Güzelbahçe Çevre Derneği için hazırlayıp denetimini üstlendiğim, “Atıkları Kaynağında Ayrıştırıp Ekonomiye Kazandırma” projemizin en önemli çıktılarından birisi de, evlerde genellikle çocukların görevi olan çöp atma işi nedeniyle, ilköğretim ve liselerde eğitim verilmesi gerektiği olmuştu.

Türkiye’de kaynağında ayrıştırma kültürü vatandaşlardan önce Yerel yönetimlerde gelişmediği için istenen seviyede başarı sağlanamıyor. Ancak bunu yaşam şekline dönüştüren emekli öğretmen ablam ve eniştemi örnek gösterip bazı pratik uygulamalarını anlatacağım.

Sofrada tüketilen balık- tavuk- kemikler asla atılmaz. Masada organik meyve- sebze atıkları, taze çekirdekler, atık kabuklar ve çekirdekler ile kabukları vb. ayrı kaplarda biriktirilir.

Meyve kabukları küçük parçalar halinde kesilerek kurutulur ve organik çiçek, ağaç gübresi haline getirilir.

Atık kabuk- çekirdekler köydeki evin kuzinesini tutuşturmak için (bomba) top haline getirilir.

Kemik ve kılçıklar mahalledeki hayvanlara verilir, artanlar köydeki köpek ve kediler için buzdolabında saklanır.

Belediyenin haftada 1-2 kez topladığı kağıt- plastik- cam atık torbaları balkonda saklanır.

Bu evde çöp atığı minimum seviyededir. İstanbul’da oturdukları zaman atıklar Uludağ eteklerindeki köye taşınıyordu. Neyse ki artık Bursa’ya taşındılar. Hem köye gidip bahçeyle daha fazla zaman geçirebiliyor, hem de ektikleri ekolojik sebzeler ve meyvelerden daha fazla yararlanabiliyorlar.

Lokantalar, işyerleri ve kurum yemekhanelerinde benzeri uygulamalar yapılabilir. İstanbul Büyükşehir bu sisteme geçse, Kent lokantaları, Hal ve mezbahayla birlikte barınaktaki hayvanların tüm yemek ihtiyacı karşılanır. Son yılı bilmiyorum ancak her yıl milyonlarca TL’lik kuru yem alımı yapılıyordu.
 

Yerel Yönetimlerde Tarımsal Destekler ve Hayvan Hastanelerinin Önemi
 

 

Dünya çevre günü nedeniyle sevgili dostum Prof. Dr. Melih BAŞ’ın yazdığı bu yazıyı okuduğunuzda bizi ne gibi tehlikelerin beklediğini daha iyi anlayacaksınız. https://tele1.com.tr/2024-dunya-cevre-gunu-05-06-1079291/

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK NEDİR?

Her başlık önemli olsa da bence en önemlisi; Sürdürülebilir şekilde toplum (ların) bu başlıkları yaşam biçimi haline getirerek sürdürülebilirliği sağlayabilmeleri gereklidir.

Kısaca; “Daimi olma yeteneği olarak adlandırılabilir.”

“Kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak tanımlanabilir.”

(https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilirlik )

Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanımı, karbon salımı azalması yanında sürdürülebilirlik için de gereklidir.

Belediyeler ve kamu kurumları için uygulanmasa da, şirketlerde uygulanan ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişim) performanslarını ve eylemsel hazırlıklarını ölçmeye yönelik, FORTUNE Türkiye dergisi ilk 500 şirket için rapor düzenlemiş. Bu bağlamda şirketlerin Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi konular gündeme getirilmiş.

GRI standartlarında şirketler gibi kurumlar da kapsama alınmış. Sürdürülebilir Kalkınma istiyorsak en azından 81 il belediyesinde Sürdürülebilirlik uzmanı çalıştırılması ve rapor yayımlanması gerekir. Zaten ilk 500 şirketin de hepsi geçmemiş. Belediyeler ve kamu kurumlarının İklim uyum eylem planı hazırlama sorumluluğu var ama ESG raporu hazırlama yok.! Bence kabul edilebilir değil. Bir tuhaflık yok mu?

Yine Prof. Dr. Melih BAŞ hocamızın değerlendirdiği rapor yazısını aşağıda paylaşıyorum. Sürdürülebilirliği çalışan ve yazan fazla akademisyen yok. Hocamızın kıymetini bilelim. Bunları okumadan geleceğe yönelik öngörüler ve yorumlarda bulunmak kahvehane sohbeti gibi olur.

https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/fortune-turkiye-surdurulebilirlik-arastirmasi-2024-467832

İçselleştiremediğimiz zaman, yaptığımız işler, ev ve bahçe bakımı, sosyal yaşam, iletişim, sağlık, eğitim gibi her konuda sürdürülebilirliği yakalamak zor. Hele SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA.

Halının altına süpürülen, ertelenen, mış- miş gibi yaparak göz boyamaya çalışanların da Sürdürülebilir Hayat Felsefesine sahip olamadıklarını yaşayarak görmüyor muyuz?

Yaşadığım Armutlu’dan bizzat görüp şahit olduğum örnekler verdim. Diğer il ve ilçelerde de benzeri sorunlar tabii ki var. Çözüm için duyarlı ve katılımcı davranarak kamuoyunu bilinçlendirmek gerekiyor.

Şimdi Türkiye’nin neden sürdürülebilir kalkınma yerine her 5-10 senede ekonomik, siyasal, kültürel sorunlar yaşadığını bir kez daha düşünelim mi? Yıllık, aylık hatta günlük değişen siyasi- ekonomik söylem ve kararlarla sürdürülebilirliği/ istikrarı nasıl yakalayabiliriz?!

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA bireyden başlar, şirketler ve kurumlarla devam eder, mülki idare ve belediyeler ile bölgesel olarak başarılabilirse, Ülkenin Sürdürülebilir Kalkınması mümkündür.

Askeri terimdir; Stratejik hata ve başarısızlıkları, Taktik başarılar örtemez.!

Yani bölük veya manganın başarısı, kolordu/ tümen savaşı kaybetmişse komutanı kurtaramaz..!

Suçludur.! Üstüne, üstlük kahramanlık taslaması kabul edilemez..!

 
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

14
Ağustos
26
Nisan