Doç.Dr. Çetin Göksu
Köşe Yazarı
Doç.Dr. Çetin Göksu
 

SEVGİ FELSEFESİ ve SEVGİ KENTLERİ

(Yunus Emre 2021 100. Anma yılı için, akademisyenlerin tarafından geliştirilen Sevgi Kenti Modeli hk bir değerlendirme yazısı) (Sevgi Odaklı Kent Modeli Çalışması hk) (1,2,3,4,5,6) Bugün, Türkiye’nin de dünyanın da en cok  ihtiyaç duyduğu şey SEVGİ"dir Evet, sevgisiz bir dünyada, sevgisiz bir toplumda, sevgisiz kentlerde, çevrelerde yaşıyoruz. Sevgi eksikliğinin yarattığı huzursuzluk ve tedirginlik giderek yayılıyor, yaygınlaşıyor.  Halbuki bizler, Sevginin yeşerdiği, geliştiği, uğruna destanlar yazıldığı, türküler yakıldığı  Mevlanaların ve YunusEmrelerin ülkesindeyiz. Sevgi kentlerini kurarak, Sevgin, Barışın  huzurlu dünyasına bir an önce dönmeliyiz.  Bildiğiniz gibi Anadolu Yaşam Biçimi Batı’dan farklı olarak Sevgi Felsefelerine dayanır. Paylaşım, yardımlaşma, dayanışma her şeyden önce gelir (gelirdi). Batı’da ise rekabet ve yarışma düzeni vardır. Rekabet giderek kavgaya ve savaşa dönüşür.  Yardımlaşma, paylaşım ve dayanışma ise birleşmenin ve bütünleşmenin yolunu açar. Türkiye’de ve yakın çevremizde, Ortadoğu’da yaşanalar, savaşlar, çatışmalar, kavgalar bitmek bilmiyor. Terörizm, çağın en önemli hastalığı haline geldi. Amerika Rusya gibi güçlü devletler, güçsüzlere saldırmaya, onları işgal etmeye devam ediyor. Binlerce milyonlarca insanın ölümüne sebeb oluyorlar. Bir anlamda yardımlaşma dayanışma unutuldu, saldırı ve savaşlar olağan hale geldi. İnsan da bir tuhaflaştı, seven koruyan insan gitti, kendi özel çıkarları için saldıran kavga eden, gerekirse öldüren bir varlığa dönüştü. Artık insanın insan olduğunu söylemek, iddia etmek zorlaştı.   Evet, neden bu duruma geldik. Neden durmadan hem kendimizle, hem de dünyayla kavga ediyoruz. Neden, neden neden? Biliyorum hepimizin aklında bazı cevaplar var. Ama acaba hangimiz doğru cevabı biliyor: Sistemler mi, felsefeler mi, dünyaya bakış açıları mı, yönetimler mi? Şüphesizdi bunların hepsinden biraz var.  Ben şahsen hiçbirine inanmıyorum. Bence bu sorunun doğru tek bir cevap olabilir. O da “Sevgi Felsefesi” eksikliği. Eğer kişiler, toplumlar her konuda ilerlediği iddia ediliyor ve yine de kin ve kavga ortamı devam ediyorsa, gerçek anlamda bir ilerlemenin olduğu söylenemez.   Bugün dünyayı yöneten iki görüş olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi materyalist dünya görüşü. Her şeyin madde olduğunu iddia eden, insanı da yaşamı da yöneten maddesel değerler sistemi. Kafalarımızı maddenin özellikleri ile sınırlayan bakış açısı, yaşamın gerçek değerlerini anlamamızı engelliyor. İkinci engelleyici görüş, metafizik dünya görüşü. Başka bir deyişle, bilim dışı bakış açıları. Bunlarda doğru düşünmemizi ve içimizdeki değerleri keşfetmemizi engelliyor olabilir. Doğrusunu isterseniz, gelişmeler gösteriyorki,  iki dünya görüşü de barışa dayalı bir dünyayı getçekleştiremedi  İnsan ne bir maddedir, ne de bir metafizik bir varlıktır. O maddenin de metafiziğinde ötesinde ve de kendine özgü yaşam değerlerine sahiptir. Bu değerler içinde en önemlisi şüphesiz ki Sevgidir. Sevginin de temeli enerjidir. Bilimsel bulguların bize getirdiği bilgilelerle, biz artık biliyoruz ki, insan bir enerji varlıktır. Enerjiyi alan,  hücrelerinde biriktiren, doğadan hergün aldığı bu enerjiyle hayatta kalmayı başaran bir varlık. İnsanın içindeki Can’da, ürettiği düşünce de ve duygular da, enerjinin değişik frekanslarında meydana gelen olgulardır.  Diğer bir özellikte insanı insan yapan enerjetik fenomenlerin doğrudan Güneşten gelen frekanslarla ilgili olduğu, bugün artık herkes tarafından bilinmektedir. İşte içimizdeki Sevginin gücü doğrudan bu yaşam enerjisi ile ilgilidir. Bu gücü kullanmak ya da kullanmamakta bizim elimizdedir.   Bugün dünyayı saran kin ve nefretin kökenlerini daha iyi anlayabiliriz. Çarpık ve eksik dünya görüşleri, dünyayı ve yaşamı anlamamızı engelliyor diyebiliriz. Bu nedenle biz neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamıyor, Dünyada nasıl bir sömürü düzeni kurulduğunu fark edemiyor olabiliriz. Ama her şey apaçık ortada. Bugün Dünya bir “Sömürü Düzeni” üzerine kurulu. Hem insanı, hem de doğayı sömüren acımasız bir düzen. Böyle düzende, maalesef insanın öfkeli olması, doğanın tahrip edilmesi, küresel iklimin değişmesi ve milyonlarca insanın, savaşlar ve insan eliyle tetiklenen doğal felaketler nedeniyle yok olması mümkün olabiliyor.  Bugün artık, İnsanın insanlık değerleri, doğrudan Doğa ile Güneşle ilgili olduğunu çok daha iyi biliyoruz. Bu nedenle, yapay dünya görüşleri ve yapay uygarlık biçimleri ile Doğadan ve Güneşten uzaklaştırılan insan, ne yaptığını bilemiyor, anlayamıyor. Savaşların, nefret ve öfkenin bitmesi isteniyorsa, İnsanın varoluş değerlerine uygun ortamların yaratılması gerekiyor.   Sevgi Kentleri bu anaca yönelik olarak geliştirilen bir Kent Modelidir. Gücünü doğadan, dünya görüşünü Anadolu Sevgi Felsefelerinden alan yeni ve yerel bir yaşam biçimidir. Aynı zamanda Cumhuriyetin temel ilkeleri, sevgi ve barışın evrensel değerleri üzerine kurulmuştur.. Sevgi kenti, herseyden önce, SEVGİ’yi temel ilke olarak kabul eder. Kentin her yerinde her örgütünde sevgi ortamı yaratır,.  Sevgi Kenti, "Sevgi felsefesini" yaygınlaştırır. Bütün insanlara eşit davranır, İmece geleceğini yaygınlaştırır. işsizlere İŞ aşsızlara AŞ sağlar. Yardım kurumları kurar, yardım ve sevgi odakları oluşturur. Sevgi ilkesini gözeten planlar, projeler yapar ve uygular. Türk’ün geleneksel misafirlik kültürünü yaygınlaştırır. Her geleni kucaklayan her bireyi memnun eden ortamlar oluşturur.  Sevgi felsefesini kuran ve dünyaya yayan Yunus Emre etkinlikleri düzenler. Anadolu’nun sevgi felsefesini yayan “Aşık şenlikleri” düzenler. Edebiyatta, şiirde, resim ve müzikte sevgi odaklı sanat etkinlikleri, yarışmaları düzenler. Sevgiyi kentin her köşesinde hem görünür hem de yaşanır kılar. Sevgi kentinin insanı hem doğaya hem de insana aşık bir kişidir. Bu nedenle sevgi odaklı eğitime önem verir. Sevgiyi bilen, hisseden ve yaşayan insanlar yetiştir. Hem diğer kentlere hem de dünyaya örnek bir kenti kurgular ve hayata geçirir.  SEVGİ kentleri artıkça, kavga ve savaş çığlıkları azalacak, insanlık yeni bir aşamaya sevgi dolu yeni bir yaşama adım atacaktır. Biz bilim insanları,  Anadolu Sevgi Felsefesini, heryerde özellikle yaşam alanlarında, kentlerde hayata geçirmek azim ve karanlığındadır. Çetin Göksu,  Kent Planlama Öğretim Üyesi cetingok@gmail.com
Ekleme Tarihi: 27 Ocak 2025 - Pazartesi
Doç.Dr. Çetin Göksu

SEVGİ FELSEFESİ ve SEVGİ KENTLERİ

(Yunus Emre 2021 100. Anma yılı için, akademisyenlerin tarafından geliştirilen Sevgi Kenti Modeli hk bir değerlendirme yazısı)
(Sevgi Odaklı Kent Modeli Çalışması hk) (1,2,3,4,5,6)

Bugün, Türkiye’nin de dünyanın da en cok  ihtiyaç duyduğu şey SEVGİ"dir

Evet, sevgisiz bir dünyada, sevgisiz bir toplumda, sevgisiz kentlerde, çevrelerde yaşıyoruz. Sevgi eksikliğinin yarattığı huzursuzluk ve tedirginlik giderek yayılıyor, yaygınlaşıyor. 

Halbuki bizler, Sevginin yeşerdiği, geliştiği, uğruna destanlar yazıldığı, türküler yakıldığı  Mevlanaların ve YunusEmrelerin ülkesindeyiz. Sevgi kentlerini kurarak, Sevgin, Barışın  huzurlu dünyasına bir an önce dönmeliyiz. 

Bildiğiniz gibi Anadolu Yaşam Biçimi Batı’dan farklı olarak Sevgi Felsefelerine dayanır. Paylaşım, yardımlaşma, dayanışma her şeyden önce gelir (gelirdi). Batı’da ise rekabet ve yarışma düzeni vardır. Rekabet giderek kavgaya ve savaşa dönüşür. 

Yardımlaşma, paylaşım ve dayanışma ise birleşmenin ve bütünleşmenin yolunu açar. Türkiye’de ve yakın çevremizde, Ortadoğu’da yaşanalar, savaşlar, çatışmalar, kavgalar bitmek bilmiyor. Terörizm, çağın en önemli hastalığı haline geldi. Amerika Rusya gibi güçlü devletler, güçsüzlere saldırmaya, onları işgal etmeye devam ediyor. Binlerce milyonlarca insanın ölümüne sebeb oluyorlar. Bir anlamda yardımlaşma dayanışma unutuldu, saldırı ve savaşlar olağan hale geldi. İnsan da bir tuhaflaştı, seven koruyan insan gitti, kendi özel çıkarları için saldıran kavga eden, gerekirse öldüren bir varlığa dönüştü. Artık insanın insan olduğunu söylemek, iddia etmek zorlaştı. 

 Evet, neden bu duruma geldik. Neden durmadan hem kendimizle, hem de dünyayla kavga ediyoruz. Neden, neden neden? Biliyorum hepimizin aklında bazı cevaplar var. Ama acaba hangimiz doğru cevabı biliyor: Sistemler mi, felsefeler mi, dünyaya bakış açıları mı, yönetimler mi? Şüphesizdi bunların hepsinden biraz var. 

Ben şahsen hiçbirine inanmıyorum. Bence bu sorunun doğru tek bir cevap olabilir. O da “Sevgi Felsefesi” eksikliği. Eğer kişiler, toplumlar her konuda ilerlediği iddia ediliyor ve yine de kin ve kavga ortamı devam ediyorsa, gerçek anlamda bir ilerlemenin olduğu söylenemez. 

 Bugün dünyayı yöneten iki görüş olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi materyalist dünya görüşü. Her şeyin madde olduğunu iddia eden, insanı da yaşamı da yöneten maddesel değerler sistemi. Kafalarımızı maddenin özellikleri ile sınırlayan bakış açısı, yaşamın gerçek değerlerini anlamamızı engelliyor. İkinci engelleyici görüş, metafizik dünya görüşü. Başka bir deyişle, bilim dışı bakış açıları. Bunlarda doğru düşünmemizi ve içimizdeki değerleri keşfetmemizi engelliyor olabilir. Doğrusunu isterseniz, gelişmeler gösteriyorki,  iki dünya görüşü de barışa dayalı bir dünyayı getçekleştiremedi

 İnsan ne bir maddedir, ne de bir metafizik bir varlıktır. O maddenin de metafiziğinde ötesinde ve de kendine özgü yaşam değerlerine sahiptir. Bu değerler içinde en önemlisi şüphesiz ki Sevgidir. Sevginin de temeli enerjidir. Bilimsel bulguların bize getirdiği bilgilelerle, biz artık biliyoruz ki, insan bir enerji varlıktır. Enerjiyi alan,  hücrelerinde biriktiren, doğadan hergün aldığı bu enerjiyle hayatta kalmayı başaran bir varlık. İnsanın içindeki Can’da, ürettiği düşünce de ve duygular da, enerjinin değişik frekanslarında meydana gelen olgulardır. 

Diğer bir özellikte insanı insan yapan enerjetik fenomenlerin doğrudan Güneşten gelen frekanslarla ilgili olduğu, bugün artık herkes tarafından bilinmektedir. İşte içimizdeki Sevginin gücü doğrudan bu yaşam enerjisi ile ilgilidir. Bu gücü kullanmak ya da kullanmamakta bizim elimizdedir. 

 Bugün dünyayı saran kin ve nefretin kökenlerini daha iyi anlayabiliriz. Çarpık ve eksik dünya görüşleri, dünyayı ve yaşamı anlamamızı engelliyor diyebiliriz. Bu nedenle biz neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamıyor, Dünyada nasıl bir sömürü düzeni kurulduğunu fark edemiyor olabiliriz. Ama her şey apaçık ortada. Bugün Dünya bir “Sömürü Düzeni” üzerine kurulu. Hem insanı, hem de doğayı sömüren acımasız bir düzen. Böyle düzende, maalesef insanın öfkeli olması, doğanın tahrip edilmesi, küresel iklimin değişmesi ve milyonlarca insanın, savaşlar ve insan eliyle tetiklenen doğal felaketler nedeniyle yok olması mümkün olabiliyor. 

Bugün artık, İnsanın insanlık değerleri, doğrudan Doğa ile Güneşle ilgili olduğunu çok daha iyi biliyoruz. Bu nedenle, yapay dünya görüşleri ve yapay uygarlık biçimleri ile Doğadan ve Güneşten uzaklaştırılan insan, ne yaptığını bilemiyor, anlayamıyor. Savaşların, nefret ve öfkenin bitmesi isteniyorsa, İnsanın varoluş değerlerine uygun ortamların yaratılması gerekiyor. 

 Sevgi Kentleri bu anaca yönelik olarak geliştirilen bir Kent Modelidir. Gücünü doğadan, dünya görüşünü Anadolu Sevgi Felsefelerinden alan yeni ve yerel bir yaşam biçimidir. Aynı zamanda Cumhuriyetin temel ilkeleri, sevgi ve barışın evrensel değerleri üzerine kurulmuştur.. Sevgi kenti, herseyden önce, SEVGİ’yi temel ilke olarak kabul eder. Kentin her yerinde her örgütünde sevgi ortamı yaratır,. 

Sevgi Kenti, "Sevgi felsefesini" yaygınlaştırır. Bütün insanlara eşit davranır, İmece geleceğini yaygınlaştırır. işsizlere İŞ aşsızlara AŞ sağlar. Yardım kurumları kurar, yardım ve sevgi odakları oluşturur. Sevgi ilkesini gözeten planlar, projeler yapar ve uygular. Türk’ün geleneksel misafirlik kültürünü yaygınlaştırır. Her geleni kucaklayan her bireyi memnun eden ortamlar oluşturur. 

Sevgi felsefesini kuran ve dünyaya yayan Yunus Emre etkinlikleri düzenler. Anadolu’nun sevgi felsefesini yayan “Aşık şenlikleri” düzenler. Edebiyatta, şiirde, resim ve müzikte sevgi odaklı sanat etkinlikleri, yarışmaları düzenler. Sevgiyi kentin her köşesinde hem görünür hem de yaşanır kılar. Sevgi kentinin insanı hem doğaya hem de insana aşık bir kişidir. Bu nedenle sevgi odaklı eğitime önem verir. Sevgiyi bilen, hisseden ve yaşayan insanlar yetiştir. Hem diğer kentlere hem de dünyaya örnek bir kenti kurgular ve hayata geçirir. 

SEVGİ kentleri artıkça, kavga ve savaş çığlıkları azalacak, insanlık yeni bir aşamaya sevgi dolu yeni bir yaşama adım atacaktır. Biz bilim insanları,  Anadolu Sevgi Felsefesini, heryerde özellikle yaşam alanlarında, kentlerde hayata geçirmek azim ve karanlığındadır.

Çetin Göksu, 

Kent Planlama Öğretim Üyesi

cetingok@gmail.com

Yazıya ifade bırak !