Umutsuz olmaya hakkımız yok diyen biri olarak, gelişmeler karşısında adeta ürperiyorum. Klasik olarak hoş geldin 2025 dememiz gerekiyor. Yeni bir heyecan, yeni bir umut, yeni bir şans, bunları hayal etmemiz gerekmiyor mu? Bu kez maalesef bu duygularla yeni yıla giremiyoruz. Belli ki yeni yıl, kabusa dönüşecek.
TUİK diye bir kurum var. Bir yılda cebimizdeki paranın yüzde kırkını yutmuş. Hangi yöntemlerle hazırladığı belli olmayan, adeta şapkadan tavşan çıkarır gibi açıkladığı veriler hepimizi ve bütün ekonomistleri şaşırtıyor. Hem fikir olduğumuz Aralık ayı enflasyonu 1.60 ‘ ın üzerinde bekleniyordu. İTO’nun 1.55, ENAG’ın 2.26 ve TUİK enflasyonu 1.03… Oh ne güzel değil mi. Maaşların belirleneceği aylarda TUİK hemen imdada yetişiyor. Hükümetin istediği oranları şak diye açıklıyor.
Öncelikle asgari ücret açıklandı. Yaşama imkanı tanımayan bir asgari ücret. O kadar çok yazıldı ki, ben tekrar bunlara değinmeyeceğim. Sadece kabul edilemez diyorum. Zaten Cumhur İttifakı seçmeni bile isyan ediyor bu ücrete. Nasıl isyan etmesin ki, bu sadaka ücretinden her kesim etkileniyor. Sadece şunu söyleyip keseyim. Maaş 15 bin, kira 20 bin. Milyonlarca emekliyi bu iktidar gözden çıkarmış. Şimdi benim dikkat çekmek istediğim konu; asgari ücretin açıklanmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değerlendirmelerinde “adı üzerinde asgari ücret, özel sektörün elini tutan mı var? İstedikleri şekilde yükseltebilirler” demişti. Haklı tarafı var ancak, kamu işçileri ne yapsınlar o zaman? Asıl önemlisi şuan konuşulan emeklilerin durumu. Burada söylenecek Aralık ayı için TUİK’in müthiş marifeti ile açıkladığı oran sonrası, emeklinin alacağı zam yüzde 14-15 bandında olacak. Memur emeklileri ise 11.54. Özel sektöre ne demişti Erdoğan “ellerini tutan mı var? İstediği kadar yükseltebilirler”. Burada ise patron devlet, emekli maaşlarını belirliyor. 2004 yılına kadar asgari ücretin en az yüzde elli fazlası ödenen emekli maaşları, yasa değişikliği ile aylık bağlama oranları düşürüldü. Bu günler yavaş yavaş geldi. Kimse de itiraz etmedi. Belki de çok cılız bir kesim ses verdi. Burada altını çizmemiz gereken nokta. Tüm çalışanlardan kesilen primler sayesinde biz emekli maaşı alıyoruz. Yani SGK bize bu maaşı lütfetmiyor. Bu maaş bizim ve tüm çalışanların hakkı. Yönetimler sosyal adaleti sağlamak zorundalar.
Her seçim zamanı gündeme getirilen Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı sözü ne oldu? Meclise CHP bir araştırma önergesi verdi. “SGK’yı kim batırdı, ortaya çıksın” diye. Ne oldu? Her zaman ki gibi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Neden biliyor musunuz? Çünkü bugün SGK görev zararı yani açık 400 milyarın üzerine çıktı. Bu miktar devlet desteği ile ancak 170 milyar TL’ye çekilebildi. Fakat algı halen tutuyor. Akp yönetimi her zamanki gibi kusursuz. Onlar hatalı davranamazlar. Bu hayatın olağan akışına aykırı ! 22 yıldır bu şekilde yönetiyorlar.
Bu kez kazın ayağı öyle değil. Bu maaşlarla Mart ayına varamaz bu insanlar. Meydanlar dolup taşacak. Gördüğünüz gibi her gün emekliler bir yerlerde eylem yapıyorlar. Hem memur hem de işçi emeklileri perişan. Memnun olan kesim bu ülkenin kaymak tabakasını oluşturan varsıllar. Onların yüzdesi de yüzde 10, gerisi yani 80 milyon insan yoksul. Yoksulluk sınırı 72 bin TL’nin üzerinde. Bu miktarın üzerinde kazananların sesi çıkmaz. Sermaye transferi yapılıyor. Sessiz sedasız değil, alenen yapılıyor. Fakirden alınıp, zengine veriliyor. Dar gelirli biraz daha fakirleşiyor. Kaymak tabaka biraz daha zenginleşiyor. Verilen zam oranı 11.54, 15.75, ve 30.00… Peki yeniden değerleme denilerek iğneden ipliğe, vergilere yapılan zamlar ne oluyor? Yüzde 44.50 peki şimdi ne oldu? Fakirleştik. Yeni yıl gelmesin be kardeş. Umutlarımızın biraz daha yok olduğu bir yıl gelmesin.
Anayasa’dan elde ettiğimiz hakları kullanmaktan vazgeçmeyin. Ankara Tandoğan mitingini gördünüz. 7 derece civarı soğuk bir havada 100 bin kişinin üzerinde insanımız mitinge katılmıştır. Mücadele insanca yaşama mücadelesi. Torunlarınız, çocuklarınız için bunu yapın. Belki biraz konforunuzdan ödün vereceksiniz. Belki de üşüyeceksiniz. Onurlu yaşam için, mücadele etmeden kazanamazsınız. Çekinmeyin, korkmayın. Demokratik haklarınızı kullanın. Çocuklarınıza ve torunlarınıza muhtaç duruma geldiniz, itiraz edin, “neden böyle oluyor, kabul etmiyoruz” deyin. Yada “aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deyin ! Gerisi sizin paşa gönlünüze kalmış, kendinizi neye layık görüyorsanız öyle yaşayın…