Son EYT çalışması ile birlikte, ülkemizde 15 milyonun üzerinde emekli var. 64 milyon seçmenin olduğu, 55 milyon kişinin oy kullandığı seçimlerde emekli oranı % 25 civarında. Yani oy kullanan her 4 insanımızdan biri emekli. Her bir emeklinin eşleri olduğunu düşünürsek 25 milyon. Ortalama olarak eşlerini kaybetmiş olanları da hesabımızdan düşüyorum. 20 milyon emekli ailesi bu ülkenin kaderi için oy kullanıyor.
Peki bu kadar önemli bir topluluk, halinden çok mu memnun ? Çevremizde o kadar çok emekli amcalar, teyzeler var ki, hepsi dert yanıyor. “Terk edildik, unutulduk” diyor. Erdoğan sözünde durmadı. 7500 TL olan maaşlar % 25 zamla birlikte yine 7500 oldu ! Nasıl güzel hesap değil mi?
Araştırma şirketlerinin de analizleri, çok somut bir veri sunuyor. AKP en çok oyu 60 yaş üzeri insanımızdan alıyor. Yani emeklilerden, o zaman neden şikayet ediyorlar. Bu nasıl bir çelişki
anlamak mümkün değil. Bu duruma sosyal psikologların ciddi şekilde yönelmeleri gerekir. Elbette sonuçları kamuoyu ile paylaşsınlar.
Şimdi biraz eskiye gidelim. 80’li yılların başı , hatta tam da 1980… Kamuda 25 -30 yıl çalışıp, emekli olanlar, aldıkları ikramiye ile İstanbul’dan 2 daire alabiliyorlardı. Kulağa ne kadar da gerçek dışı geliyor değil mi? Evet alabiliyorlardı. Hatta maaşları yüksek olanlar 2 dairenin yanında bir de araba alabiliyorlardı. Benim için ispatı çok kolay, babam tersane işçisi Ahmet Direğin, bu söylediğim bedelleri aldı. Bunun yanında emekli aylığı da olması gereken kadardı. Yani hizmet yılları sona erdiğinde huzur içinde , insanca yaşamaya yetecek bir emekli aylığı da bağlanıyordu o yıllarda.
Şimdi emekli ikramiyesi ile ne mi alınabiliyor? Söyleyeyim vasat bir dairenin hol kısmı (gördüğünüz gibi oda demedim, alamazsınız). Otomobil olarak da, sıfır otomobilin ortadan yarısı. Ya da en az 10 yaşında bir otomobil.
Birazda günümüzün emekli maaşlarına bakalım. Aylık bağlama oranları kademeli olarak düşürüldü. Bunu rakamsal olarak vermeyeceğim. Sadece 2000 öncesi oranla bugünkü aylık bağlama oranı arasında dünya fark var. Akp öncesi bir emekli maaşıyla en az 11 çeyrek altın alınırken, bugün 3 çeyrek altın alamıyorsunuz. Bu hesap ekmek ile de rahatlıkla yapılabilir. 2002 yılında emekli maaşı asgari ücretin % 32 fazlası idi. Kafa karıştırmadan bugün emekli maaşı en az 15 bin tl olması gerekir. Bu gün ise en az 6 milyon emekli sadece 7500 TL alıyor. Hele bir de bu ölüm aylığı ise bu sadece 5000 TL ye düşüyor. Bu maaş büyük şehirlerde kiraya bile yetmiyor. İstanbul’dan örnek vermek abesle iştigal etmek olur. Kısaca “emekli aç, emekli aç, emekli aç”. Bakın dikkat ettiyseniz emekli geçinemiyor demiyorum. “Emekli aç” diyorum.
Peki bu neden böyle oldu? Daha önceki hükümetler, önce insanın refahını yüksek tutarlardı. Hatta Edebali’nin bir sözü geldi aklıma “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” … Akp neden böyle davranıyor.
Eskiden olsa işçiler, emekliler hak arama konusunda yeri yerinden oynatırdı. Toplumsal eylemler yapılırdı. “Hak verilmez , alınır” düşüncesi ile birlikte hareket eder, haklarını alırlardı. Bugün ne oldu da, herkes sustu. Emekli sendikaları 20-30 kişilik topluluklarla eylem yapıyorlar, muhalif televizyonlardan kamera isteyip, küçük de bir açıklama yapıp evlerine dönüyorlar. Hükümet yetkilileri ve sosyal güvenlik bakanı da akşam haberlerinde bıyık altı gülümsüyorlardır. Sanırım başardılar, artık toplumsal eylem yok, ses çıkaranı hemen gözaltı yapıyorlar. Göz açtırmıyorlar.
İnsanları korkuttular. Oysa anayasanın 34. maddesi çok açık. “Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yapma hakkına sahiptir” der. Öyleyse niye bunlar oluyor.
Neden halk bu kadar baskı altına alınıyor. Bunu da okuyucularımın takdirine bırakıyorum.
Gelelim olmayan muhalefete. Olmayan diyorum çünkü iktidar için böyle muhalefet dünyada bulunmaz. Şeker gibiler. İtirazlarını sessiz ve sakince yapıyorlar. Olmadı mı, “zaten sayımız
yetmiyor” diyorlar. Rahmetli Kamer Genç varken sayımız mı, yeterliydi hayır. Fakat zaman zaman tek başına muhalefet yapıyordu. Şimdi de, Sera Kadıgil kardeşimiz var, 40 milletvekiline bedel değil mi? Bu birazda yürek işi. Halkın derdi ile dertlenmek diyoruz biz buna. Bir çok muhalif milletvekilinde olmayan bir duygu. Onlar sadece kendisini aday gösterip seçtiren genel
başkanlarına itaat ederler. Halk umurlarında mı acaba? Milletvekilleri size sesleniyorum. Emekli için eylem yapmak çok mu zor kardeşim? Meclis bahçesine çadır kur. 40 gün kal orada, her gün “bu emekli, maaşları ile yaşanmaz” de. Bak bakalım ne oluyor. Bu sadece bir örnek. Eylem ve mekan değişebilir elbette. Ama halkın için bir şey yapmış olursun. Muhalefet yapmak halk adına, kamu adına iktidarı uyarmak değil midir?
Son sözüm hayatından memnun olmayan ve hükümetin bu maaş politikasından mutlu olmayan yaş almışlara. Hükümet size maaş lütfetmiyor ki, siz bu primleri ödediniz. Yani çalışırken sizin maaşlarınızdan kesilen primlerden bu maaşlar ödeniyor. Şükredin diyorlar, Hükümete neden şükredelim. Şükür; inananlar için nimetleri veren tanrıya edilir. Kendi düşen ağlamaz. Kimseye beddua etmem ama yine de eski bir bakanın sözleri aklıma geldi. Ne demişti sayın bakan “ohhhh, ohhhh” demişti… Belki de size söyledi.
Unutmadan batının bizi kıskandığı falan yok. En az 1500-2000 Euro emekli maaşları var. Bu da 45 bin ila 60 bin TL yapıyor. Bu insanlar, ülkemize gelip 30 gün tatil yaparlar ve maaşlarının yarısı da ceplerinde kalır. “Ben neden yapamıyorum” diye sormaya başladığınızda yeniden umutlanmaya başlayabiliriz.
28.07.2023