Ersoy Arslan
Eskiden, çok eskiden bu işler nasıldı bilmem, ama günümüzde aşk-meşk mevzuları adeta birer kamera şakası… Gerçek sevginin bu denli ayaklar altına alındığı bir çağ daha yaşanmadı.
İsmi Dilara… Sarışın, dünyalar güzeli bir afet… “Bu kız bana bakar mı lan?”, “Sen hiç aynada tipinle göz göze gelmedin herhalde!” gibi beni yerin dibine sokup sokup çıkaran iç ses cümlelerime inat, kararlıydım bu kızı elde etmeye.
Dilara’yı etkileyip sevgilisi olabilmek adına 1 yıl boyunca tiyatro kursuna gittim. Ne alakası var, diyeceksiniz. Açıklayayım…
Gönül işleri meselelerinde bir türlü dikiş tutturamayınca epey bir araştırma yaptım. Meğer günümüz kadınları, kendilerine değer vermeyen, aşağılayan, cool erkeklerden hoşlanırlarmış… Oysa ben şimdiye dek hep “seni seviyorum” tarzı çiçekli-şiirli duygusal bir modda yaklaşmıştım kızlara… Ve bu yüzden hep kaybettim… Çünkü böyle duygusal-romantik takılınca günümüz kızları seni küçük görüp, erkekten bile saymıyorlar…
O halde duygularımı belli etmemek, kendimi olmadığım birisi gibi göstermek zorundayım, diyerek başladım tiyatro eğitimime… Rol yapmak, umursamaz görünmek, sevdiğini belli etmemek, her daim maço tavırlar takınmak…
Aldığım eğitim neticesinde bu işte gerçekten iyi bir duruma geldim. Ve başardım… Dilara ile sevgili olduk… Fakat ilişkimizin daha üçüncü haftasında Dilara bir şeyleri fark etmeye başladı.
“Bazen ezik erkekler gibi bakıyosun gözlerime ve bu durum beni çok rahatsız ediyo.” diyerek uyardı beni…
Evet… Anlamıştı… Kadınların hisleri kuvvetlidir, gözlerimdeki sevgiyi hemen fark etti demek ki… Çok uğraştım ikna etmek için.
“Saçmalama kızım ya! Ne sevmesi, ne değer vermesi! Ben sana âşık olacak kadar paçoz mu görünüyorum ordan bakınca? Benim için o kadar değersiz ve o kadar sıradan bir kızsın ki, sadece et parçasısın gözümde…”
İlk başta az da olsa inandırabildim. Ama içimdeki o lanet olası aşk o denli büyüyüp alevlendi ki zamanla…
“Kusura bakma ama artık yemezler. Sen resmen aciz bir aşk adamıymışsın!” Ve terk edildim…
Bu bir deve-diken meselesi aslında... Gerçek sevdalar eskidenmiş… Şimdi Ferhat misali dağları del, Mecnun gibi çöllere düş de bak neler oluyor? O dağı adamın münasip bir yerine sokar zamane kızları…
Ersoy ARSLAN, Öykü