Bakın, kabul edelim. Türk halkı olarak dizi izlemeyi seviyoruz. Entrikalar, gözyaşları, 185. bölümde ortaya çıkan “kayıp kardeş” olayları... Bunlara alıştık, tamam. Ama nerede bizim gülerken gözümüzden yaş getiren komedilerimiz? Nerede “Ben de üniversite okudum,
ben de Nişantaşı çocuğuyum…” repliklerini dilimize pelesenk eden diziler? Avrupa Yakası bitti, memlekette mizah açlığı başladı.
Avrupa Yakası'nın Eksikliği: Hayatımıza Düşen Gölgeler
2009’dan beri ekranlarımıza düşen şeyler belli: dram, gözyaşı, entrika, gözyaşı, mafya, gözyaşı, ağlayan kadınlar, gözyaşı... Avrupa Yakası’yla birlikte mizah çıtamız öyle bir yükseldi ki, sıradan esprilere gülmek artık bize zor geliyor. Televizyon başında kahkaha atarken sandalyeden düşen Burhan Altıntop gibi hissetmek istiyoruz!
Ama gelin görün ki dizilerimiz; sözüm ona gerçek hayattan alınan psikolojik dramlar, kadınların trajedisi, çocukların trajedisi, adamların trajedisi, zenginlerin ve mafyanın atarlı giderli sözleri arasında sıkışıp kalmış, gözyaşı denizinde boğulmamak için son çırpınışlarını gerçekleştiriyor. Nerede bizim Volkan gibi tembel ama şirin karakterlerimiz? Nerede Fatoş ve Kubi, nerede Şesu?
Yazıhanelerimizi Özlüyoruz
Mesela Avrupa Yakası'nın yazıhanesini hatırlıyor musunuz? Burhan’ın anlamsız çıkışları, Aslı’nın işkolikliği, Şahika’nın moda kokonası halleri... Bir yazıhanede bir araya gelen bu absürd topluluk, bizim modern hayattaki stresimizi unutturuyordu. Bugün ofis hayatına dair dizi yapacak olsalar, herhalde "PowerPoint sunumu yetiştirme telaşı" konulu bir dram olurdu ve yine acıya doyardık.
Oysa mizah buradaydı. Makbule gibi birinin ofise "Volkaaan" diye dalması... Hayal bile edemiyoruz!
Yeni Nesil Komediye Ne Oldu?
Tabii ki “komedi dizisi yapıyoruz” diye piyasaya sürülen işler var. Ama nedense o dizilerde komedi, sadece gülen emojiyle "hahaha" yazılan altyazılar kadar etkili. Espriler mi? Daha bir tane Burhan Altıntop kadar güçlü karakter çıkaramadılar. Biz Burhan’ın o hamaratlığından, kurabiye diyetlerinden ve "bebişimmm, datlummm" nidalarından konuşuyoruz. Bunların dizisinde üç sezon geçiyor, tek akılda kalan bir düğün sahnesi, bir de bağırtı feryat-figanlar falan…
Yeni Bir Avrupa Yakası Mümkün mü?
Elbette mümkün! Ama bunun için öncelikle yazarlara ve yapımcılara bir önerim var:
1. Klişeleri bırakın: Evet, kayıp kardeş ya da yanlış anlaşılmalar güzel. Ama biz absürd durum komedisini özledik.
2. Karakter yaratımı: Bir Burhan Altıntop yaratmak kolay değil, kabul. Ama biraz zorlayın! Kopya karakterlerden bıktık. Makbule’nin o naifliği ya da Şahika’nın sinsiliği, gerçek hayatta gördüğümüz insanlara benziyordu. İşte bu yüzden güldük.
3. Toplumsal mizah: Avrupa Yakası, dönemin İstanbul’undaki zengin fakir çatışmasını, iş dünyasını, aile bağlarını alaycı bir dille işlerdi. Bugün de anlatılacak tonla malzeme var.
Sonuç: Biz Avrupa Yakası’nı Hâlâ İzliyoruz!
Yeni bir Avrupa Yakası yapılır mı bilinmez, ama yapılmazsa da biz hâlâ Burhan'ın “Sen benim sırtımı haşı, ben senin sırtını haşıyım, pabucumun rakçısı!” repliklerini izleriz. Bu ülkenin mizah damarına dokunacak, gerçekten kahkahalar attıracak yeni bir diziye ihtiyacımız var. Gülmeye hazırız, yeter ki doğru malzemeyle gelin.
Şahika’nın da dediği gibi: “Olmaz olmaz deme hiç, olmaz olmaz sevgilim, zaman neler gösterir belli olmaz sevgilim” Hadi bakalım, her şey bir anda değişebilir. Biz umutluyuz.