Ersoy Arslan
Köşe Yazarı
Ersoy Arslan
 

NEDEN DOĞUM GÜNÜ KUTLAMIYORUM?

Size bir sır vereyim mi? Dün diye bir şey yok, yarın diye de... Sonsuz bir ŞİMDİ nin içindeyiz. Evet, kafalar karıştı, diyorsanız şayet, biraz sonra anlatacaklarımın yanında, bu daha fragman bile değil.   Her şey sanki bir film CD'sinin içinde... Tüm olasılıklar... Tüm yaşananlar, yaşanacaklar ve tüm ihtimaller... “Now playing” (şimdi oynatılıyor) modu aktif her daim...   Zamanda ve mekânda uzaklık, mesafe yok, her şey aynı anda, her şey aynı yerde... Her şey dediğimiz şey, olup bitti, yitip gitti zaten, ve hiçbir şey dediğimiz şey, henüz olmadı, başlamadı bile...   BAŞLANGIÇ   Christopher Nolan'ın "Başlangıç" filminde adam kadına, rüyada olduklarını ispat etmek için, "Buraya nasıl geldik?" diye sorar. Çünkü rüyalarda başlangıçlar hatırlanmaz, rüyadayken direkt o anda o yerde, olayın içinde bulursunuz kendinizi. Kim hatırlıyor başlangıcını? “Kendimi bildim bileli” deriz, lakin başlangıç muallâktır. Kendimi bildim bileli’den başlayıp, güya kendimizi bildiğimiz şu ana dek, varız. İnsan, ne bireysel, ne de toplumsal varlığının başlangıcını yüzde yüz olarak bilebilir. Yeryüzünde insanlık ve canlılar nasıl ortaya çıktı, varız sadece, bunu biliyoruz, ama başlangıçlar hep muallâktır. Rivayetler, duyduklarımız ve inandıklarımız yön verir, geçmişe dair bildiklerimize…   SON Matrix Revolutions filminde, slogan bir söz var: “Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.” Beden için, et için, gerçek budur. Lakin Tanrı’nın başlangıcı olmadığından, sonu da yoktur. İsa, öğrencilerine şöyle der: “Sizde bir hardal tanesi kadar iman olsaydı, bu dağa ‘Kalk şuraya git’ derdiniz, giderdi. Sizin için hiçbir şey olanaksız olmazdı.” Peki bu nasıl mümkün olabilir? İman ile… İman nedir? İnanmak, emin olmak… Neyden emin olacağız? İçimizde Tanrı’nın Ruhu, nefesi olduğuna… Ki o nefesi, Adem’i yaratırken burnundan üflemiş, Adem toprak iken, yaşayan can oluvermişti. Tanrı’nın başlangıcı yok, Ruhu’nun da… İmanımız olursa her şey mümkün; suda yürümek, havada uçmak, sonsuza dek yaşamak… Ama beden suda yürüyemez, havada uçamaz, sonsuza dek yaşayamaz; Ruh’un boyunduruğu altına girmedikçe… Neyi yüceltirsen, o olursun, onun boyunduruğu altına giresin. İlk doğum günü kutlamaları, Mısır, Roma ve Yunan uygarlıklarında görülür. Özellikle Mısır’da bedeni yüceltme had safhadaydı. Firavunların doğum günleri, tanrılarla ilişkilendirilir ve büyük törenlerle kutlanırdı. Firavunlar, halk için bir tür tanrısal figür olarak kabul edildiklerinden, onların doğum günleri büyük bir şatafat içinde kutlanırdı. Doğum günü kutlamaları, mumyalama ve devasa piramitlerin inşası, bedenin yüceltilmesinin en bariz emareleri idi. İyilik ve kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yemenin sonucu, Ruh’un boyunduruğunda çıkıp bedenin yönetimine geçmek oldu ve insan o andan sonra; hastalanan, yaşlanan, ölen bir et parçasıydı artık. ŞİMDİ Her şey yaşandı ve bitti. Tüm olasılıklar, tüm paralel evrenlerde şimdi şu an mevcut, bu yüzden başlangıç ve sonlar, birer illüzyondan ibarettir. Ruh, zamandan muaftır. Başlangıç düşüncesi seni kısıtlar ve başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır düşüncesine götürür. Bunu kabul etme ve sonsuzluğu seç…
Ekleme Tarihi: 06 Mart 2025 - Perşembe
Ersoy Arslan

NEDEN DOĞUM GÜNÜ KUTLAMIYORUM?

Size bir sır vereyim mi? Dün diye bir şey yok, yarın diye de... Sonsuz bir ŞİMDİ nin içindeyiz. Evet, kafalar karıştı, diyorsanız şayet, biraz sonra anlatacaklarımın yanında, bu daha fragman bile değil.

 

Her şey sanki bir film CD'sinin içinde... Tüm olasılıklar... Tüm yaşananlar, yaşanacaklar ve tüm ihtimaller... “Now playing” (şimdi oynatılıyor) modu aktif her daim...

 

Zamanda ve mekânda uzaklık, mesafe yok, her şey aynı anda, her şey aynı yerde... Her şey dediğimiz şey, olup bitti, yitip gitti zaten, ve hiçbir şey dediğimiz şey, henüz olmadı, başlamadı bile...

 

BAŞLANGIÇ

 

Christopher Nolan'ın "Başlangıç" filminde adam kadına, rüyada olduklarını ispat etmek için, "Buraya nasıl geldik?" diye sorar. Çünkü rüyalarda başlangıçlar hatırlanmaz, rüyadayken direkt o anda o yerde, olayın içinde bulursunuz kendinizi. Kim hatırlıyor başlangıcını? “Kendimi bildim bileli” deriz, lakin başlangıç muallâktır. Kendimi bildim bileli’den başlayıp, güya kendimizi bildiğimiz şu ana dek, varız. İnsan, ne bireysel, ne de toplumsal varlığının başlangıcını yüzde yüz olarak bilebilir. Yeryüzünde insanlık ve canlılar nasıl ortaya çıktı, varız sadece, bunu biliyoruz, ama başlangıçlar hep muallâktır. Rivayetler, duyduklarımız ve inandıklarımız yön verir, geçmişe dair bildiklerimize…

 

SON

Matrix Revolutions filminde, slogan bir söz var: “Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.” Beden için, et için, gerçek budur. Lakin Tanrı’nın başlangıcı olmadığından, sonu da yoktur.

İsa, öğrencilerine şöyle der: “Sizde bir hardal tanesi kadar iman olsaydı, bu dağa ‘Kalk şuraya git’ derdiniz, giderdi. Sizin için hiçbir şey olanaksız olmazdı.” Peki bu nasıl mümkün olabilir? İman ile… İman nedir? İnanmak, emin olmak… Neyden emin olacağız? İçimizde Tanrı’nın Ruhu, nefesi olduğuna… Ki o nefesi, Adem’i yaratırken burnundan üflemiş, Adem toprak iken, yaşayan can oluvermişti. Tanrı’nın başlangıcı yok, Ruhu’nun da… İmanımız olursa her şey mümkün; suda yürümek, havada uçmak, sonsuza dek yaşamak… Ama beden suda yürüyemez, havada uçamaz, sonsuza dek yaşayamaz; Ruh’un boyunduruğu altına girmedikçe…

Neyi yüceltirsen, o olursun, onun boyunduruğu altına giresin. İlk doğum günü kutlamaları, Mısır, Roma ve Yunan uygarlıklarında görülür. Özellikle Mısır’da bedeni yüceltme had safhadaydı. Firavunların doğum günleri, tanrılarla ilişkilendirilir ve büyük törenlerle kutlanırdı. Firavunlar, halk için bir tür tanrısal figür olarak kabul edildiklerinden, onların doğum günleri büyük bir şatafat içinde kutlanırdı. Doğum günü kutlamaları, mumyalama ve devasa piramitlerin inşası, bedenin yüceltilmesinin en bariz emareleri idi.

İyilik ve kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yemenin sonucu, Ruh’un boyunduruğunda çıkıp bedenin yönetimine geçmek oldu ve insan o andan sonra; hastalanan, yaşlanan, ölen bir et parçasıydı artık.

ŞİMDİ

Her şey yaşandı ve bitti. Tüm olasılıklar, tüm paralel evrenlerde şimdi şu an mevcut, bu yüzden başlangıç ve sonlar, birer illüzyondan ibarettir. Ruh, zamandan muaftır. Başlangıç düşüncesi seni kısıtlar ve başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır düşüncesine götürür. Bunu kabul etme ve sonsuzluğu seç…

Yazıya ifade bırak !