Turgut Karabekir
Köşe Yazarı
Turgut Karabekir
 

Kuraklık kapıya dayandı!

Uzmanları dinleyip gereken önlemleri zamanında almadığımız için, son depremlerde 50 binden fazla insan kaybettik, ocaklar söndü. Gerekeni yapmayanların neden oldukları cinâyete, vicdan azâbı çekmeden “Afet” dediler. Afet’in su çlu olması bizi rahatlattı! Dört aydır perişan vaziyette yaşayanların arada bir feryadından başka artık hatırlayan, hakkında yazan bile yok! Sevgili okurlarım, bu ülkenin halkı henüz gerçek afet nedir görmedi. Görmesin de. Çünkü o gün geldiğinde filmlerde seyrettiğiniz senaryolar, bir günlük yaşam imkânı için birbirini boğazlayan insanlar, afette yaşam şekli olacak. Ölüm korkusu insanoğlunu hemcinsine karşı bile her türlü vahşeti yapmaya mecbur eder. Eğer hâlâ önlem alınmadan beklersek bunlar olacak. 17 milyon İstanbul halkının susuz ve aç kaldığı bir tabloyu düşünürsek, belki ne dediğimi anlaşılır. Bu konuda uyarı ve önerilerime 10 Eylül 2016 da Cumhuriyet gazetesindeki bir yazımla başladım ve sonra 30 Kasım 2020, 22 Ağustos 2021, 3 Ocak 2021 ile devam ettim. Size son yazımı kısaltarak kopyalıyorum: “( ... ) Ekonomimiz önlemlerle ve zamanla düzelebilir. Kuraklık ilerlerse, su ithal edemeyiz, yağmur yağdırtamayız. Hemen önlem almazsak, ülkemiz çok uzak olmayan bir gelecekte yaşanamaz bir çöl olur ( ... ) Dört ay evvelki yazımdan beri birçok baraj, sulak ve göl kurudu. Hızla çölleşiyoruz. Konuyu tekrar dile ve herkesin dikkatine getirmek zorundayım.( ... ) Çok yerde milyarlarca ton su kullanılmadan denize gidiyor, çok yerde ormanlar, tarlalar, sulaklar, göller, barajlar, kuyular, yeraltı suları kuruyor. Akdeniz bölgesi birinci derecede kuraklık kuşağında, yurdumuz felâkete sürüklenirken, henüz insanlar ölmediği için, kuraklık gündemde değil! ( ... ) Yapmamız gerekeni söyleyeceğim zaman, toplum olarak negatif yanımızın şâha kalkacağını biliyorum, ama gene de görevimi yapacağım. Nasıl ki aktarılması çok daha zor ve tehlikeli olan petrol borularla binlerce kilometre aktarılıyor, su ondan daha kolay aktarılabilir. Aktarılmalıdır. Bazı şeyler vardır ki yapmamak için para sorun olamaz. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat! Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır. Dere yataklarındaki yapılaşmanın insan ölümlerine neden olmamasının bir çözümünün yer yer ufak toprak barajlar, su kapanları, yapmak olduğunu 15 Ağustostaki yazımda dile getirmiştim. Bu barajlarda, toplanacak suyun fazla olan kısmını kuruyan yerlere pompalayabiliriz. Bu önlemle her bölgede kalıcı çözüm sağlamış oluruz. Yıllardır derelerin, nehirlerin kullanılmayan suyunun, yükselme tehlikesi gösteren denizlerimize döküleceğine, kurak olan yerlere aktarılmasını önermekteydim. Bu yöntemi ilk yazdığım yaklaşık on beş yıl evvel yapılmaya başlamış olsaydı, bugün karşılaştığımız sorunlar var olmayabilirdi. Çözüm, güneş enerjisiyle çalışan pompalarla suyu denize dökülmeden bir kısmını kurak yerlere aktarmaktır. Kuraklık gelecek değil, geldi, kuraklık burada. Her geçen gün daha çok su harcarken, daha az su toprağa düşüyor. Yer altı suları hızla kuruyor. Gidişin sonunu tahmin etmek için âlim olmak ta gerekmiyor. Bunlar olurken her yerde nehirler, dereler, sel suları, kullanılmadan denize gidiyor. Zâten az olan suyumuz atılıyor, hem de denizlerimizi kirletiyor. İçme suyunu Reverse Osmos sitemi ile denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın durması için, bunu yapamayız. Önerdiğim, şimdiden alınması gereken yöntemler çok daha ucuz ve kalıcı çözümdür. Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize döküp kullanmayarak, Çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz, yarınımızı yok ediyoruz. Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi. Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye geleceğine hiç şüphe yok. Her konuda olduğu gibi kendi düşüncesizliğimiz ve bigâneliğimiz nedeniyle, kendimize zararlı olmaktayız. Suskunluğumuzla, her şeyi başkasından beklemekle, milletçe bir akıl tutulması içindeyiz. Bu hastalıktan bizi başkası kurtarmaz. Biz kendimiz silkinmeli, kendi hayâtımıza ve evlatlarımızın geleceğine sâhip çıkmalıyız Bilim, akıl, sevgi ve insanlık, toplum olarak yaşam, bunun yapılmasını gerektirir. Başkasının yapmasını beklemek ise koyu cehâlettir. Sizleri bilime ve el ele vermeye dâvet ediyorum. Sesime sesinizi katınız ki, duysunlar. Benzin olmazsa elektrik kullanabiliriz. Ama su olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle su birçok bakımdan benzinden değerlidir. Artık yarını beklemek zamanı geçti. Şimdi harekete geçmeliyiz. Beraber bağırırsak, duyulur. Basının ve yetkililerin duymasını sağlayalım.” Sevgili okurlarım, sel suları çok miktarda ve çok kısa zamanda oluştuğu için toprak üstünden akıp gider, zararından başka hiçbir işe yaramaz. Denize dökülürse milyonlarca metreküp su ziyan olur, hem de denizi kirletir. Hâlbuki o su kullanılabilir. Sel suları yaşam yerlerine girmeden barajlanırsa, hem yaşam yerinde tahribat önlenir hem de su başka maksatla kullanılabilir. ABD’de bazı yerlerde bu uygulama kullanılır. Yapılaşmış olan yerlerde de yer altında depolama ile sel oluşmasının önüne geçilir. Sel sırasında suyu göletleyerek tutmak susuzluktan kıvranan ve her gün daha kötüye giden ülkemizde su sıkıntısına yardımcı da olur.   Ekrem İmamoğlu sel sularının kontrolü için kanal yapmakta olduklarını TV’de gösterdi. Kanallar  suyu sıkıştırdığı için suyun hızını ve yıkıcı gücünü arttırırlar ve eski sel yatağı büyüklüğünde yapılmazsa işe yaramazlar. Doğru olan doğayı değiştirmeye çalışmak değil, en az 100 yıllık verilere göre, bir sel suyunu tutacak büyüklükte ufak barajlar yapmaktır. Barajdaki suyu da kuraklığa karşı kullanmaktır. Yaşam yerlerine girmeden evvel yapılması gereken bu barajlar doğada toprak olarak ta, beton olarak da yapılabilir. Çölleşmekte olan bir ülkeyiz. Her iki önerim de buna engel olacak ve sel nedeniyle can ve mal kaybını da önleyecek önlemlerdir. Umarım bu sefer yetkililer bana geri dönerek, bila bedel vermeye hazır olduğum daha fazla bilgiyi alırlar ve gerekeni yapmaya başlarız. Bugünkü işi yarına bırakmayalım!
Ekleme Tarihi: 20 Ağustos 2023 - Pazar
Turgut Karabekir

Kuraklık kapıya dayandı!

Uzmanları dinleyip gereken önlemleri zamanında almadığımız için, son depremlerde 50 binden fazla insan kaybettik, ocaklar söndü. Gerekeni yapmayanların neden oldukları cinâyete, vicdan azâbı çekmeden “Afet” dediler.

Afet’in su çlu olması bizi rahatlattı! Dört aydır perişan vaziyette yaşayanların arada bir feryadından başka artık hatırlayan, hakkında yazan bile yok!

Sevgili okurlarım, bu ülkenin halkı henüz gerçek afet nedir görmedi. Görmesin de. Çünkü o gün geldiğinde filmlerde seyrettiğiniz senaryolar, bir günlük yaşam imkânı için birbirini boğazlayan insanlar, afette yaşam şekli olacak. Ölüm korkusu insanoğlunu hemcinsine karşı bile her türlü vahşeti yapmaya mecbur eder. Eğer hâlâ önlem alınmadan beklersek bunlar olacak.

17 milyon İstanbul halkının susuz ve aç kaldığı bir tabloyu düşünürsek, belki ne dediğimi anlaşılır. Bu konuda uyarı ve önerilerime 10 Eylül 2016 da Cumhuriyet gazetesindeki bir yazımla başladım ve sonra 30 Kasım 2020, 22 Ağustos 2021, 3 Ocak 2021 ile devam ettim. Size son yazımı kısaltarak kopyalıyorum:

“( ... ) Ekonomimiz önlemlerle ve zamanla düzelebilir.

Kuraklık ilerlerse, su ithal edemeyiz, yağmur yağdırtamayız. Hemen önlem almazsak, ülkemiz çok uzak olmayan bir gelecekte yaşanamaz bir çöl olur ( ... )

Dört ay evvelki yazımdan beri birçok baraj, sulak ve göl kurudu. Hızla çölleşiyoruz. Konuyu tekrar dile ve herkesin dikkatine getirmek zorundayım.( ... )

Çok yerde milyarlarca ton su kullanılmadan denize gidiyor, çok yerde ormanlar, tarlalar, sulaklar, göller, barajlar, kuyular, yeraltı suları kuruyor.

Akdeniz bölgesi birinci derecede kuraklık kuşağında, yurdumuz felâkete sürüklenirken, henüz insanlar ölmediği için, kuraklık gündemde değil! ( ... )

Yapmamız gerekeni söyleyeceğim zaman, toplum olarak negatif yanımızın şâha kalkacağını biliyorum, ama gene de görevimi yapacağım.

Nasıl ki aktarılması çok daha zor ve tehlikeli olan petrol borularla binlerce kilometre aktarılıyor, su ondan daha kolay aktarılabilir. Aktarılmalıdır.

Bazı şeyler vardır ki yapmamak için para sorun olamaz. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat! Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır.

Dere yataklarındaki yapılaşmanın insan ölümlerine neden olmamasının bir çözümünün yer yer ufak toprak barajlar, su kapanları, yapmak olduğunu 15 Ağustostaki yazımda dile getirmiştim. Bu barajlarda, toplanacak suyun fazla olan kısmını kuruyan yerlere pompalayabiliriz. Bu önlemle her bölgede kalıcı çözüm sağlamış oluruz. Yıllardır derelerin, nehirlerin kullanılmayan suyunun, yükselme tehlikesi gösteren denizlerimize döküleceğine, kurak olan yerlere aktarılmasını önermekteydim. Bu yöntemi ilk yazdığım yaklaşık on beş yıl evvel yapılmaya başlamış olsaydı, bugün karşılaştığımız sorunlar var olmayabilirdi.

Çözüm, güneş enerjisiyle çalışan pompalarla suyu denize dökülmeden bir kısmını kurak yerlere aktarmaktır.

Kuraklık gelecek değil, geldi, kuraklık burada. Her geçen gün daha çok su harcarken, daha az su toprağa düşüyor. Yer altı suları hızla kuruyor. Gidişin sonunu tahmin etmek için âlim olmak ta gerekmiyor.

Bunlar olurken her yerde nehirler, dereler, sel suları, kullanılmadan denize gidiyor. Zâten az olan suyumuz atılıyor, hem de denizlerimizi kirletiyor.

İçme suyunu Reverse Osmos sitemi ile denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın durması için, bunu yapamayız. Önerdiğim, şimdiden alınması gereken yöntemler çok daha ucuz ve kalıcı çözümdür.

Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize döküp kullanmayarak, Çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz, yarınımızı yok ediyoruz.

Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi.

Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye geleceğine hiç şüphe yok.

Her konuda olduğu gibi kendi düşüncesizliğimiz ve bigâneliğimiz nedeniyle, kendimize zararlı olmaktayız.

Suskunluğumuzla, her şeyi başkasından beklemekle, milletçe bir akıl tutulması içindeyiz.

Bu hastalıktan bizi başkası kurtarmaz. Biz kendimiz silkinmeli, kendi hayâtımıza ve evlatlarımızın geleceğine sâhip çıkmalıyız

Bilim, akıl, sevgi ve insanlık, toplum olarak yaşam, bunun yapılmasını gerektirir. Başkasının yapmasını beklemek ise koyu cehâlettir.

Sizleri bilime ve el ele vermeye dâvet ediyorum.

Sesime sesinizi katınız ki, duysunlar.

Benzin olmazsa elektrik kullanabiliriz. Ama su olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle su birçok bakımdan benzinden değerlidir.

Artık yarını beklemek zamanı geçti. Şimdi harekete geçmeliyiz.

Beraber bağırırsak, duyulur. Basının ve yetkililerin duymasını sağlayalım.”

Sevgili okurlarım, sel suları çok miktarda ve çok kısa zamanda oluştuğu için toprak üstünden akıp gider, zararından başka hiçbir işe yaramaz. Denize dökülürse milyonlarca metreküp su ziyan olur, hem de denizi kirletir. Hâlbuki o su kullanılabilir. Sel suları yaşam yerlerine girmeden barajlanırsa, hem yaşam yerinde tahribat önlenir hem de su başka maksatla kullanılabilir. ABD’de bazı yerlerde bu uygulama kullanılır. Yapılaşmış olan yerlerde de yer altında depolama ile sel oluşmasının önüne geçilir. Sel sırasında suyu göletleyerek tutmak susuzluktan kıvranan ve her gün daha kötüye giden ülkemizde su sıkıntısına yardımcı da olur.
 

Ekrem İmamoğlu sel sularının kontrolü için kanal yapmakta olduklarını TV’de gösterdi. Kanallar  suyu sıkıştırdığı için suyun hızını ve yıkıcı gücünü arttırırlar ve eski sel yatağı büyüklüğünde yapılmazsa işe yaramazlar.

Doğru olan doğayı değiştirmeye çalışmak değil, en az 100 yıllık verilere göre, bir sel suyunu tutacak büyüklükte ufak barajlar yapmaktır. Barajdaki suyu da kuraklığa karşı kullanmaktır.

Yaşam yerlerine girmeden evvel yapılması gereken bu barajlar doğada toprak olarak ta, beton olarak da yapılabilir.

Çölleşmekte olan bir ülkeyiz. Her iki önerim de buna engel olacak ve sel nedeniyle can ve mal kaybını da önleyecek önlemlerdir. Umarım bu sefer yetkililer bana geri dönerek, bila bedel vermeye hazır olduğum daha fazla bilgiyi alırlar ve gerekeni yapmaya başlarız.

Bugünkü işi yarına bırakmayalım!

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

02
Ekim
08
Kasım
02
Kasım