Turgut Karabekir
Köşe Yazarı
Turgut Karabekir
 

Ortak Akıl

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Ortak akılda birleşmeliyiz* çağrısı çok yerinde idi. Devamının geleceğini arzuyla bekledim ama iki ay geçtiği hâlde ne yazık ki kimse üzerinde durmadı. Çünkü: Karanlık çağların bitmesinden yüzlerce yıl sonra içerisinde; “eğitim Allah’tan korkudur” diyen, Nuh’hun cep telefonuyla yardım istediğini düşünen, 8 yaşındaki kızların evlenmesini hoş gören, kadını hakir gören, Hazreti Muhammed’in vefatından 200 yıl sonra ulemâ tarafından yazılan Şeriatı Allah’ın kelamı olarak satan, bu çağda ve ortamda, faiz haramdır derken başka isim altında beterini uygulayan ve ........ bunları söyleyen bakanların, vekillerin, imamların var olduğu ve onlara körü körüne biat edenlerin bol olduğu bir toplumuz. Geçen yüzyılın ilk yarısında ben yetişirken “Bilim” sözü yoktu. Kullanılan kelime “İlim” idi. Esasında “ilim” “İlmé kökünden uydurulmuş bir kelimeydi. İlm kelimesinin anlamı da, “bilme, biliş, bir şeyin doğrusunu bilme” dir. İilim ve bilim aynı şeyleri ifade eder. Kur’an şöyle der: ‘Doğru sözlülerseniz bana ilimle haber verin” (En’am, 143) “Yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir” (Enfâl,22) Yâni Kur’an Müslümanlara, temelsiz boş laflara değil, ilime / bilime değer verilmesini, hurafelerden uzak kalınmasını emretmektedir. Yapılan ise bunun tam tersidir. Bunu yapanlar da dindarlık taslayarak halkı aldatıyorlar. Dolayısıyla halk bilgisiz kalmaya, bilgi ile değil dogma ile biat etmeye yönlendiriliyor. Bilgi olmayınca akıl işlemez, akıl işlemeyince ortak akıl olamaz. Ortak akıl olmadan da birleşmek olmaz. Hâlbuki İpsos-Türkiye’nin araştırmasına raporuna göre, halkımızın yüzde 85’i en büyük sorunumuzun ekonomideki bozukluk olduğunu düşünüyormuş. Her ne kadar ekonomi berbat ise de, neden bozuk olduğunu bilip onu düzeltmemek, yukarıdaki iki ayeti de hiçe saymak oluyor. Çünkü, ekonomi dahil, yıllardır yaşadığımız bütün bozuklukların, yozlaşmaların ve sıkıntılarımızın, dışarıya bağımlı olduğumuzdan kaynaklandığını görmemek bilgisizliktir. Bilgisizlik kalmak düzelmenin önündeki birinci engeldir. Ana sorunlar ortadan kalkmadan ayrıntılarla şikâyetle hiçbir şey düzelmez ve yıllardır düzelmedi, böyle devam edersek yıllarca daha da düzelmeyecek. Bu aşamada bir ülke nasıl batırılır, ona bakalım. Çiftçisi batırılır, ordusu ve deniz kuvvetleri ufaltılır ve üst yönetim kademesini yok edilir, Teröristler desteklenir, huzur bozulur. Doğal kaynaklardan enerji yaratmak yerine ithal enerji kullanılır, enerji fiyatlarını arttırılır, üretilen malın maliyetini artar, fabrikalar kapanır, Millet, istihdam eden, üreten, satan yerine ithal ve israf eden olur. Milletin gayrimenkulleri, arazileri satıp para çarçur edilir, halkı / ülke fakirleştirilir. Din istismar edilir, halk bölünür ve dogmaya sürüklenir, düşünme, kakar verme yeteneğini yok olur, halk bireylikten çıkarılıp kulluğa sürüklenir. Yasaları uygulamayarak mal ve can emniyetini yok edilir, halkın milli yapısı, mültecilerle sulandırılır, işsizlik ümitsizliği yaratınca, bilgili beyinler ülkeyi terk eder. Sorunların ana nedeninden hiç bahsedilmez, halk ayrıntılarla oyalanır, çöküş derinleşir ve uygulamalar tamamlandığında karşı koyacak birleşik halk ta, gücü de kalmaz ve istenen her şeyi yapmak zorunda kalır. 1945 den beri Türkiye’ye uygulanmış olan bunlardır ve içerideki cephenin suskunluğu nedeniyle başarıya erişmiştir. Çok uzak olmayan bir gelecekte son hamle yapılacak ve topraklarımızın parçalanması istenecektir. Bu olduğunda da kan dökülmesi kaçınılmaz olacaktır. Yeni gelen başkan Trump’tan olumlu hareket beklemek cehalettir, bilgisizliğimizin açık resmidir. Engelleyebilir miyiz? Tabii ki engelleriz. Türk milleti tarihte hiçbir zaman esarette kalmamış ve her zaman özgürlüğünü geri kazanmıştır. Ama daima geç aklı başına geldiğinden kan dökerek yapmak zorunda kalmıştır. Osmanlı’nın küllerinden Türkiye’nin doğuşu bunun en yakın örneğidir. Bu gidişi durdurmak için de İmamoğlu’nun dediği gibi ortak aklı kullanmamı gerekir. Onu yapabilmek için de benim de yıllardır yazdığım gibi, halkı bilgilendirmek ve birleştirerek bizi batırmak isteyenler karşısında bütün olarak durmamız gerekir. Yapılması gerekenleri başkasının yapmasını bekleyerek bir yere varılmaz. Her bireyin yapabileceğini yapması gerekir. Birleşik hareket başta gelir. Mademki bu toplumun yüzde 85’inin sorunu aynıdır, o halde beraber hareket etmemesi için bir neden olmamalıdır. Parti ayrılıklarını, bir defaya mahsus olsa bile, bir kenara bırakmalı ve Atatürk’ün söylediklerini yerine getirmeliyiz. Kurtuluş yolu unun birkaç sözünde çizilmiştir. Önde gelen sorun bağımlı olmamızdır. Bundan kurtulmak için birlikte hareket etmeli ve kararlı olarak bizi bölmek isteyen Büyük Ortadoğu Projesini destekleyenlere karşı birleşmiş varlığımızı göstermeliyiz. Ancak o zaman kan dökülmesini önleyebiliriz. Çünkü ABD geçmişte dersini almıştır ve zorluklarla uğraşmak yerine başka yol aramayı seçecektir. Bu da bizim daha kuvvetlenmemiz ve daha birleşik olmamız için zaman kazanmamıza yarar. İlk yapılması gereken parti ayrılıklarını, kişisel çıkar ve egoları bırakıp önümüzdeki seçime birlik olarak girerek Atatürk’ün temel ilkelerine, baskısız çalışan BMM ile demokratik, laik Cumhuriyet rejimine geri dönmek olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 18 Kasım 2024 - Pazartesi
Turgut Karabekir

Ortak Akıl

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Ortak akılda birleşmeliyiz* çağrısı çok yerinde idi. Devamının geleceğini arzuyla bekledim ama iki ay geçtiği hâlde ne yazık ki kimse üzerinde durmadı. Çünkü: Karanlık çağların bitmesinden yüzlerce yıl sonra içerisinde; “eğitim Allah’tan korkudur” diyen, Nuh’hun cep telefonuyla yardım istediğini düşünen, 8 yaşındaki kızların evlenmesini hoş gören, kadını hakir gören, Hazreti Muhammed’in vefatından 200 yıl sonra ulemâ tarafından yazılan Şeriatı Allah’ın kelamı olarak satan, bu çağda ve ortamda, faiz haramdır derken başka isim altında beterini uygulayan ve ........ bunları söyleyen bakanların, vekillerin, imamların var olduğu ve onlara körü körüne biat edenlerin bol olduğu bir toplumuz.

Geçen yüzyılın ilk yarısında ben yetişirken “Bilim” sözü yoktu. Kullanılan kelime “İlim” idi. Esasında “ilim” “İlmé kökünden uydurulmuş bir kelimeydi. İlm kelimesinin anlamı da, “bilme, biliş, bir şeyin doğrusunu bilme” dir. İilim ve bilim aynı şeyleri ifade eder.

Kur’an şöyle der:

‘Doğru sözlülerseniz bana ilimle haber verin”

(En’am, 143)

“Yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir”

(Enfâl,22)

Yâni Kur’an Müslümanlara, temelsiz boş laflara değil, ilime / bilime değer verilmesini, hurafelerden uzak kalınmasını emretmektedir. Yapılan ise bunun tam tersidir. Bunu yapanlar da dindarlık taslayarak halkı aldatıyorlar. Dolayısıyla halk bilgisiz kalmaya, bilgi ile değil dogma ile biat etmeye yönlendiriliyor.

Bilgi olmayınca akıl işlemez, akıl işlemeyince ortak akıl olamaz. Ortak akıl olmadan da birleşmek olmaz.

Hâlbuki İpsos-Türkiye’nin araştırmasına raporuna göre, halkımızın yüzde 85’i en büyük sorunumuzun ekonomideki bozukluk olduğunu düşünüyormuş.

Her ne kadar ekonomi berbat ise de, neden bozuk olduğunu bilip onu düzeltmemek, yukarıdaki iki ayeti de hiçe saymak oluyor. Çünkü, ekonomi dahil, yıllardır yaşadığımız bütün bozuklukların, yozlaşmaların ve sıkıntılarımızın, dışarıya bağımlı olduğumuzdan kaynaklandığını görmemek bilgisizliktir. Bilgisizlik kalmak düzelmenin önündeki birinci engeldir.

Ana sorunlar ortadan kalkmadan ayrıntılarla şikâyetle hiçbir şey düzelmez ve yıllardır düzelmedi, böyle devam edersek yıllarca daha da düzelmeyecek.

Bu aşamada bir ülke nasıl batırılır, ona bakalım.

Çiftçisi batırılır, ordusu ve deniz kuvvetleri ufaltılır ve üst yönetim kademesini yok edilir, Teröristler desteklenir, huzur bozulur. Doğal kaynaklardan enerji yaratmak yerine ithal enerji kullanılır, enerji fiyatlarını arttırılır, üretilen malın maliyetini artar, fabrikalar kapanır, Millet, istihdam eden, üreten, satan yerine ithal ve israf eden olur.

Milletin gayrimenkulleri, arazileri satıp para çarçur edilir, halkı / ülke fakirleştirilir.

Din istismar edilir, halk bölünür ve dogmaya sürüklenir, düşünme, kakar verme yeteneğini yok olur, halk bireylikten çıkarılıp kulluğa sürüklenir.

Yasaları uygulamayarak mal ve can emniyetini yok edilir, halkın milli yapısı, mültecilerle sulandırılır, işsizlik ümitsizliği yaratınca, bilgili beyinler ülkeyi terk eder.

Sorunların ana nedeninden hiç bahsedilmez, halk ayrıntılarla oyalanır, çöküş derinleşir ve uygulamalar tamamlandığında karşı koyacak birleşik halk ta, gücü de kalmaz ve istenen her şeyi yapmak zorunda kalır.

1945 den beri Türkiye’ye uygulanmış olan bunlardır ve içerideki cephenin suskunluğu nedeniyle başarıya erişmiştir. Çok uzak olmayan bir gelecekte son hamle yapılacak ve topraklarımızın parçalanması istenecektir. Bu olduğunda da kan dökülmesi kaçınılmaz olacaktır. Yeni gelen başkan Trump’tan olumlu hareket beklemek cehalettir, bilgisizliğimizin açık resmidir.

Engelleyebilir miyiz? Tabii ki engelleriz. Türk milleti tarihte hiçbir zaman esarette kalmamış ve her zaman özgürlüğünü geri kazanmıştır. Ama daima geç aklı başına geldiğinden kan dökerek yapmak zorunda kalmıştır. Osmanlı’nın küllerinden Türkiye’nin doğuşu bunun en yakın örneğidir.

Bu gidişi durdurmak için de İmamoğlu’nun dediği gibi ortak aklı kullanmamı gerekir. Onu yapabilmek için de benim de yıllardır yazdığım gibi, halkı bilgilendirmek ve birleştirerek bizi batırmak isteyenler karşısında bütün olarak durmamız gerekir.

Yapılması gerekenleri başkasının yapmasını bekleyerek bir yere varılmaz. Her bireyin yapabileceğini yapması gerekir. Birleşik hareket başta gelir.

Mademki bu toplumun yüzde 85’inin sorunu aynıdır, o halde beraber hareket etmemesi için bir neden olmamalıdır. Parti ayrılıklarını, bir defaya mahsus olsa bile, bir kenara bırakmalı ve Atatürk’ün söylediklerini yerine getirmeliyiz. Kurtuluş yolu unun birkaç sözünde çizilmiştir.

Önde gelen sorun bağımlı olmamızdır.

Bundan kurtulmak için birlikte hareket etmeli ve kararlı olarak bizi bölmek isteyen Büyük Ortadoğu Projesini destekleyenlere karşı birleşmiş varlığımızı göstermeliyiz. Ancak o zaman kan dökülmesini önleyebiliriz. Çünkü ABD geçmişte dersini almıştır ve zorluklarla uğraşmak yerine başka yol aramayı seçecektir. Bu da bizim daha kuvvetlenmemiz ve daha birleşik olmamız için zaman kazanmamıza yarar. İlk yapılması gereken parti ayrılıklarını, kişisel çıkar ve egoları bırakıp önümüzdeki seçime birlik olarak girerek Atatürk’ün temel ilkelerine, baskısız çalışan BMM ile demokratik, laik Cumhuriyet rejimine geri dönmek olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

18
Kasım
02
Ekim
08
Kasım
02
Kasım