Turgut Karabekir
Köşe Yazarı
Turgut Karabekir
 

Özgürlüğün yolu

Atatürk kalkınmamızın yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya olabileceğine görmüştü. 600 yıllık ümmeti halk yapmak özgürlüğe atılacak ilk adımdı. Özgürlük ancak maddi ve manevi bağımsızlık olduğunda var olabilecekti. Geçen gün en çok satan gazete olan Sözcü’nün ekonomi sayfasının sağ alt köşesinde, renkli bir resim içinde, “Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomi” başlığıyla, ASAL araştırmanın anketinden katılanların %58.1 in “ekonomi / hayat pahalılığını” en büyük sorun olarak gördüğünü yazıyordu. Ekonominin büyük sorun olduğu açıktır. Ama bulgunun sadece %41.9’unun ekonomiden şikâyetçi göstermesi hayret vericidir ve halkın %80’inin ekonominin durumundan olumsuz etkilendiği bir ortamda şüphe çekicidir. Bu konuda çıkan yazıların, yapılan haber yayınlarının, panellerde konuşulanların Türkiye’nin en büyük sorununun ekonomi olduğunu her dakika tekrarı, eksik haber olması nedeniyle yanlıştır, yanıltıcıdır. Ve kalıcı bir çözüm getirmez. Büyük resmi görmeden kasılı veya kasıtsız, eksik bilgi vererek konuşmak okuyanları, halkı karanlıkta ve eksik bilgiyle bırakmak yanlıştır. Çünkü: Türkiye’nin en önde gelen, büyük sorunu BAĞIMLI OLMASIDIR. Yapılan yanlışların büyük bir kısmı bağımlı olmamız nedeniyle olagelmektedir. Bağımlı olmaya daha 1944-1945’te başladık ve o günden beri her geçen yıl daha fazla bağımlı olduk. Artık doruk noktasındayız. Batının kısmen, ABD’in tamamen istekleri yörüngesinde bu günlere geldik. Bağımsızlığı geri kazanmadan da hiçbir sorunun düzelmeyecek. Biz bağımlıyız. Yat diyorlar, yatıyoruz, dön diyorlar dönüyoruz. İşin fenası kalk diyen yok, daha da kötüsü bağımlılığımızdan bahseden bir elin parmakları kadar bile yok. Korku dağları bekliyor zahir! Uğur Mumcu ve diğerleri bağımlı olduğumuzu dile getirdiklerinde aydın toplum onları yalnız bıraktı, sustu, onlar tek kaldılar ve hedef oldular. Biz, halkımızın suskunluğundan ötürü bu hâle geldik, halk ve basın sustukça da daha kötüye gittik ve gideceğiz. Geçen gün değer verdiğim genç bir dostumla konuşurken laf durumumuzun kötülüğüne geldi ve bana, “Bu halkla hiçbir şey yapılmaz, siz boşuna uğraşıyorsunuz” dedi. Kendisine katılmadığımı ve herkesin bir şey yaptığında, halkı bilgilendirdiğimizde birçok şeyin düzelmeye başlayacağını söyledim. İknâ olmadı. Tamamen ümidini yetirmişti. Sevgili okurlarım, şimdikinden çok daha kötüye varmış olan Atatürk’ün çağını ve ülkenin durumunu düşününüz. O zaman bağımlı olmamız ülkenin istilası ile sonlanmıştı. O şartlar altında şâyet Atatürk arzulu ve kararlı olmasaydı bugün biz olmayacaktık. Bu size bir şey anlatmış ve ilerisi için güç veriyor olmalı. O bize gerekeni söyledi ve ben onlarca kere tekrar ettim, ama maalesef nedense akıllara girmiyor. Basit bir cümle, ama bir ülkenin halkının en önde bilmesi ve onu gerçekleştirmek için tüm gayretini, kendi varlığı ve mutluluğu için benimsemesini söyleyen bir kural: “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” Sorayım: Özgürlük ve mutlu olmak sizin arzunuz değil mi? Özgür olmak için bağımsız olmaya çalışmaz mısınız? Çalışanları neden desteklemezsiniz? Biliyoruz ki, tek kalan herkes hedeftir, her hedef vurulduğunda bir ses kesilir, ana sorunları yazan bir kişi daha eksilir, özgür ve mutluluk yolu kapanır! Atatürk bize çok önemli bir öğüt daha bıraktı: “Halkını cehâlete ve sefâlete teslim eden yöneticiler yok olmaya; cehâlet ve sefâlete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkûmdur”. (Seçimler hakkındaki yazılarımı hatırlayın) Köle olmak! Siz hiç köle olmadınız değil mi? Ama benim ailem daha 105 yıl kadar kısa bir zaman önce köle olmuştu. İki paralık düşman askeri vatanımızda, kendi topraklarımızda bize hakâret ediyordu, ırzımıza geçiyordu! Bunlar yaşandı. Ben ergenlik çağındayken onlar daha özgür olmanın taze sevincini yaşıyorlardı. Sanmayın ki düşman değişti, yaşadıkları felâketlerin tekrar yaşanması da bu gidişimizle maalesef olasıdır. Düşmanı tanımadan savaş kazanılmaz. Bizim düşmanımız AKP / ekonomi değil. Ekonominin kötü olmasını planlayan, bağımlılığımızın ve dolayısıyla ABD eliyle yürütülmekte olan Büyük Ortadoğu Projesi patronları, uluslar üstü sermayenin sahipleridir. ABD’ye olan bağımlılığımızdan ve bağımlılardan kurtulmadan hiçbir sorunun düzelmeyeceği açıktır. Manşetlerde ülkenin en büyük sorunun ekonomi olduğunun tekrarı yerine, yapılması gereken, bağımlılıktan kurtulmak için gerekenlerin yazılması olmalıdır. Bugün, bunu yapmayanlar bağımlılığın bir parçası olmaktalar. Bunun hesabı bir gün sorulur! Bağımlı olduğumuz güçlü düşmanlarımızın karşı duramayacağı tek şey, birleşmiş bir halk gücüdür. Başka silahımız yok, ya bunu başaracağız, ya da batmakta devam ederek, onur ve özgürlüğümüzü, topraklarımızı kaybedeceğiz. Dört mevsimin aynı anda yaşandığı bu coğrafyaya sahip olmak bir nimet, kaybetmek ise bir cinnettir. Avrupa olumsuz coğrafyada düzenli yaşıyor, İsrail bir ilimizden küçük bir çöl üstünde dünyaya meydan okuyabiliyor. Biz bu canım vatan elimizden alınırken sus pus oturuyoruz. Bu akılcı değil. Önemsiz inanç farkları nedeniyle parçalanmak cinnettir. Tanrıların biri biriyle savaştığı duyulmamıştır. Dinlerin temelinde var olmayan farklar için, halkların savaşması, dini çıkarlarına alet edenlerin yarattığı sömürüdür ve ona kurban olmak cehâletin, aptallığın, bilgisizliğin en üst şeklidir. Toplumları binlerce yıldır içinden kemiren bu sömürüye ve onu kullanan uluslar üstü sermayenin Ekono-terör baskısına dur demek, bağımsızlık için birliktelik ve bilinçli olmak, sömürüye karşı beraber hareket tek kurtuluş yoludur. Yeni yılınızın bağımsızlık yılı olmasını dilerim.
Ekleme Tarihi: 01 Ocak 2025 - Çarşamba
Turgut Karabekir

Özgürlüğün yolu

Atatürk kalkınmamızın yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya olabileceğine görmüştü. 600 yıllık ümmeti halk yapmak özgürlüğe atılacak ilk adımdı.

Özgürlük ancak maddi ve manevi bağımsızlık olduğunda var olabilecekti.

Geçen gün en çok satan gazete olan Sözcü’nün ekonomi sayfasının sağ alt köşesinde, renkli bir resim içinde, “Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomi” başlığıyla, ASAL araştırmanın anketinden katılanların %58.1 in “ekonomi / hayat pahalılığını” en büyük sorun olarak gördüğünü yazıyordu.

Ekonominin büyük sorun olduğu açıktır. Ama bulgunun sadece %41.9’unun ekonomiden şikâyetçi göstermesi hayret vericidir ve halkın %80’inin ekonominin durumundan olumsuz etkilendiği bir ortamda şüphe çekicidir. Bu konuda çıkan yazıların, yapılan haber yayınlarının, panellerde konuşulanların Türkiye’nin en büyük sorununun ekonomi olduğunu her dakika tekrarı, eksik haber olması nedeniyle yanlıştır, yanıltıcıdır. Ve kalıcı bir çözüm getirmez.

Büyük resmi görmeden kasılı veya kasıtsız, eksik bilgi vererek konuşmak okuyanları, halkı karanlıkta ve eksik bilgiyle bırakmak yanlıştır. Çünkü:

Türkiye’nin en önde gelen, büyük sorunu BAĞIMLI OLMASIDIR. Yapılan yanlışların büyük bir kısmı bağımlı olmamız nedeniyle olagelmektedir. Bağımlı olmaya daha 1944-1945’te başladık ve o günden beri her geçen yıl daha fazla bağımlı olduk. Artık doruk noktasındayız. Batının kısmen, ABD’in tamamen istekleri yörüngesinde bu günlere geldik. Bağımsızlığı geri kazanmadan da hiçbir sorunun düzelmeyecek.

Biz bağımlıyız. Yat diyorlar, yatıyoruz, dön diyorlar dönüyoruz. İşin fenası kalk diyen yok, daha da kötüsü bağımlılığımızdan bahseden bir elin parmakları kadar bile yok. Korku dağları bekliyor zahir!

Uğur Mumcu ve diğerleri bağımlı olduğumuzu dile getirdiklerinde aydın toplum onları yalnız bıraktı, sustu, onlar tek kaldılar ve hedef oldular. Biz, halkımızın suskunluğundan ötürü bu hâle geldik, halk ve basın sustukça da daha kötüye gittik ve gideceğiz.

Geçen gün değer verdiğim genç bir dostumla konuşurken laf durumumuzun kötülüğüne geldi ve bana, “Bu halkla hiçbir şey yapılmaz, siz boşuna uğraşıyorsunuz” dedi. Kendisine katılmadığımı ve herkesin bir şey yaptığında, halkı bilgilendirdiğimizde birçok şeyin düzelmeye başlayacağını söyledim. İknâ olmadı. Tamamen ümidini yetirmişti.

Sevgili okurlarım, şimdikinden çok daha kötüye varmış olan Atatürk’ün çağını ve ülkenin durumunu düşününüz. O zaman bağımlı olmamız ülkenin istilası ile sonlanmıştı. O şartlar altında şâyet Atatürk arzulu ve kararlı olmasaydı bugün biz olmayacaktık. Bu size bir şey anlatmış ve ilerisi için güç veriyor olmalı.

O bize gerekeni söyledi ve ben onlarca kere tekrar ettim, ama maalesef nedense akıllara girmiyor. Basit bir cümle, ama bir ülkenin halkının en önde bilmesi ve onu gerçekleştirmek için tüm gayretini, kendi varlığı ve mutluluğu için benimsemesini söyleyen bir kural:

“Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir”

Sorayım: Özgürlük ve mutlu olmak sizin arzunuz değil mi? Özgür olmak için bağımsız olmaya çalışmaz mısınız? Çalışanları neden desteklemezsiniz?

Biliyoruz ki, tek kalan herkes hedeftir, her hedef vurulduğunda bir ses kesilir, ana sorunları yazan bir kişi daha eksilir, özgür ve mutluluk yolu kapanır!

Atatürk bize çok önemli bir öğüt daha bıraktı:

“Halkını cehâlete ve sefâlete teslim eden yöneticiler yok olmaya; cehâlet ve sefâlete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkûmdur”. (Seçimler hakkındaki yazılarımı hatırlayın)

Köle olmak! Siz hiç köle olmadınız değil mi? Ama benim ailem daha 105 yıl kadar kısa bir zaman önce köle olmuştu. İki paralık düşman askeri vatanımızda, kendi topraklarımızda bize hakâret ediyordu, ırzımıza geçiyordu! Bunlar yaşandı. Ben ergenlik çağındayken onlar daha özgür olmanın taze sevincini yaşıyorlardı.

Sanmayın ki düşman değişti, yaşadıkları felâketlerin tekrar yaşanması da bu gidişimizle maalesef olasıdır.

Düşmanı tanımadan savaş kazanılmaz. Bizim düşmanımız AKP / ekonomi değil. Ekonominin kötü olmasını planlayan, bağımlılığımızın ve dolayısıyla ABD eliyle yürütülmekte olan Büyük Ortadoğu Projesi patronları, uluslar üstü sermayenin sahipleridir.

ABD’ye olan bağımlılığımızdan ve bağımlılardan kurtulmadan hiçbir sorunun düzelmeyeceği açıktır.

Manşetlerde ülkenin en büyük sorunun ekonomi olduğunun tekrarı yerine, yapılması gereken, bağımlılıktan kurtulmak için gerekenlerin yazılması olmalıdır. Bugün, bunu yapmayanlar bağımlılığın bir parçası olmaktalar. Bunun hesabı bir gün sorulur!

Bağımlı olduğumuz güçlü düşmanlarımızın karşı duramayacağı tek şey, birleşmiş bir halk gücüdür.

Başka silahımız yok, ya bunu başaracağız, ya da batmakta devam ederek, onur ve özgürlüğümüzü, topraklarımızı kaybedeceğiz.

Dört mevsimin aynı anda yaşandığı bu coğrafyaya sahip olmak bir nimet, kaybetmek ise bir cinnettir. Avrupa olumsuz coğrafyada düzenli yaşıyor, İsrail bir ilimizden küçük bir çöl üstünde dünyaya meydan okuyabiliyor. Biz bu canım vatan elimizden alınırken sus pus oturuyoruz. Bu akılcı değil.

Önemsiz inanç farkları nedeniyle parçalanmak cinnettir. Tanrıların biri biriyle savaştığı duyulmamıştır. Dinlerin temelinde var olmayan farklar için, halkların savaşması, dini çıkarlarına alet edenlerin yarattığı sömürüdür ve ona kurban olmak cehâletin, aptallığın, bilgisizliğin en üst şeklidir.

Toplumları binlerce yıldır içinden kemiren bu sömürüye ve onu kullanan uluslar üstü sermayenin Ekono-terör baskısına dur demek, bağımsızlık için birliktelik ve bilinçli olmak, sömürüye karşı beraber hareket tek kurtuluş yoludur.

Yeni yılınızın bağımsızlık yılı olmasını dilerim.

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

18
Kasım
02
Ekim
08
Kasım
02
Kasım