Turgut Karabekir
Köşe Yazarı
Turgut Karabekir
 

Turgut Karabekir Yazdı: SORUYORUM, NEDEN?

Turgut Karabekirturgutk@gmail.com Sevgili okurlarım, maalesef ülkemizin kaçınılmaz temel sorunları; konuşulmuyor ve düzeltilmiyor. Atatürk yol gösterici vecizelerinden birinde: “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir”, diyerek başarılarının özetini iki kelimede toplamıştı. Bağımsız olmadan özgür olmaya bile imkân yoktu. 20 yıldır “bağımlı olmaktan kurtulmak” için uyarılar yapıyor, ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok! Yaşadığımız ortamda bağımsızlık için en önde gelen şartın “enerjide bağımsızlık” olduğunu ve bunun için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok! Diğer önde gelen şart “halkını besleyebilmek” için başkalarına muhtaç olmamak. Çünkü malı alacağın sana düşman olabilir. “Çiftçimizi desteklemek gerektiğini ve neler yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok! Diğer önde gelen şartı, halkını ve ülkenin toprak ve varlıklarını olası düşmanlardan koruyabilecek “güçlü bir savunmaya” sâhip olmak. Çünkü savunma araçlarını alacağın yer sana düşman olabilir. Savunmada en az %80 bağımsızlığa getirmemiz gerektiğini ve bunun için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok! En önemli sorunlardan birisi de “Adâlet”. Adâlet bağımlı olan kişiler oldukça hiçbir ülkede var olmuyor. Bağımlılık dışarı güçlere olduğu kadar, dini kullanarak siyaset yapanlar var iken olamıyor. Yakın zamanda bölünmüşlüğümüzün nedeninin Atatürk düşmanlığına eşleştirilen din sömürüsüne karşı kesif bir düzeltme ve doğru bilgilendirme kampanyası yapılmasını önerdim. Birebirimize düşman gibi bakan ve bütünleşmekten başka çaresi olmayan bir toplumuz. Ama, Tık yok! https://www.ozgurifade.com.tr/makaleler/turgut-karabekir-yazdi-din-bolucu-mu-291475/. “Çağdaş eğitimsiz insan dogma ile yaşamaya yatkın” oluyor ve dolasıyla câhil bir kimse olarak hareket ediyor. Eğitim sistemimizi temelden kurtarmak için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok! Son günlerde ülkenin ana sorunu hâline gelen geçim zorluğu nedeniyle, “birçok sorunumuzun kaynak yeri olan Millet Meclisini” ve Vekillerini ele aldım. Onların 98 yıllık başarısızlıkları ile hak etmeden halkımızın parasını yediklerini anlattım. Süregelen bu soygunu durdurmaya çağırdım. Sıkıntıda olanlardan bile Tık yok! Yıllardır ülkemizin “kuraklığa gittiğini ve karşı önlemlerin alınması şimdi şart olduğunu yazıyorum. Önerdiğim kaçınılmaması gereken önlemler alınmadı ve her geçen gün biraz daha çölleşiyoruz. Tık yok! Muhalefetin bu sorunların peşini bırakmaması, basının ve değerli yazarlarımız konuyu ele alıp düzelinceye kadar gündemde tutması gerekmez miydi?Sorunları, basiretsizlik ya da çıkarları nedeniyle yaratanların, onları düzeltilmeyeceği belli değil miydi? Basının sorunları ve çözümlerini gündemde tutmaması Atatürk’ün önerisine uymamak olmadı mı? Okurlarımın da sorunlar için “haklısın” demenin yanında, destek ve isteklerini, yazarlarına, partilerine, sosyal medyada bildirmeleri, gerekmez miydi? Maalesef halkımız, kendi varlığı hissedilmeden, kendi katkısı olmadan, hiçbir şeyin çözüme kavuşmayacağını bilmiyor. Birçoğu aldırmıyor, ileride başlarına gelecek felâketin farında da değiller. Esasında o felâket başımızda ama ona rağmen düzelmeyi hâlâ başkasından bekliyorlar. Halkımızın aklı başında eğitimli kişilerinin büyük bir kısmı da seyirci kalıyor. Ve dolayısıyla çok önemli olan yukarıdaki üç destek yok olunca, sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyorlar. Bugün 30 Ağustos zaferini kutlarken, bu hayâtî savaşın bağımsızlık için yapıldığını hatırlayalım. Bağımsız olmazsak, başka ülkelerin istediklerini yapmaktan kurtulamayacağımızı anlayalım. Atatürk’ün vefatından sonra bağımlılığa yol açmamız ve her yıl dayatmak yerine tavizler vererek başkalarına muhtaç olmamız bizi bu günlere getirdi. Halkımızın sessizliği ve çıkarları için kötü yapanlara oy vermesi bugün bizi yarı esârete sürükledi. Mutsuzuz ve açlığa sürüklenmekteyiz. Buna karşı duracak “halk” yaratmamış olmamız, Atatürk’ün en önemli bir adımını unutmuş olmaktır. Ve neden yapmadığımızı sorguladığım zaman ben yanlışsam, yarattığı mucizeye benzeyen gerçeklere rağmen, Atatürk de mi yanlış? Hak ülkenin temeli, köylüsü de halkın temelidir. Köylüyü bilgilendirmeden halk yaratılamaz. 85 milyonun %5’ine yüksek tahsil yaptırarak halk oluşmaz. Ama 40 milyon köylüyü bilgilendirerek kalkındırmakla ülkenin sarsılmayacak temelleri oluşur. Atatürk bunun için “Halkını cehâlete ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya; cehâlete ve sefalete teslim eden yöneticileri seçen halk ise, köle olmaya mahkûmdur” demişti. Y. Özdil’in 28 Ağustos yazısında Uygar (!) Batının gözleri önünde Yunanlıların yaptığı katliam ve züllümü anlatıyor. Acımasız vahşi yenidünya düzeninde yaşarken tekrar olmayacağını kimse garanti edemez! Çünkü: Bugün gözlerin önünde, Ukrayna’yı NATO’ya sokma bahanesiyle, US savaş fitilini ateşledi, AB panikte, Rusya çöküşte, Ukrayna yok olma yolunda, dünya ekonomik krizde. Euro çöktü Dolar yükseldi, AB güçsüz, US daha güçlü! Biz ise perişanız. Nedeni de BAĞIMLIYIZ. Dört taraftan sarılmışız! Değişimi sağlayacak halkımız yok! Biz 1922 zaferinden 100 yıl sonra tekrar büyük bir felâketin eşiğindeyiz. Ve sen halkım; Muhalefetin bile parçalanmasına hâlâ seyircisin. Ve hâlâ bütün gücü eline verdiğin “bütüne” ve “yasasız güce” karşı, “parçalanmış” olarak kazanamayacağını anlamadın. Yılmaz Beyin hep dediği gibi: Uyan be kardeşim! ]]>
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2022 - Çarşamba
Turgut Karabekir

Turgut Karabekir Yazdı: SORUYORUM, NEDEN?

Turgut Karabekirturgutk@gmail.com

Sevgili okurlarım, maalesef ülkemizin kaçınılmaz temel sorunları; konuşulmuyor ve düzeltilmiyor.

Atatürk yol gösterici vecizelerinden birinde:

“Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir”, diyerek başarılarının özetini iki kelimede toplamıştı.

Bağımsız olmadan özgür olmaya bile imkân yoktu. 20 yıldır “bağımlı olmaktan kurtulmak” için uyarılar yapıyor, ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok!

Yaşadığımız ortamda bağımsızlık için en önde gelen şartın “enerjide bağımsızlık” olduğunu ve bunun için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok!

Diğer önde gelen şart “halkını besleyebilmek” için başkalarına muhtaç olmamak. Çünkü malı alacağın sana düşman olabilir. “Çiftçimizi desteklemek gerektiğini ve neler yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok!

Diğer önde gelen şartı, halkını ve ülkenin toprak ve varlıklarını olası düşmanlardan koruyabilecek “güçlü bir savunmaya” sâhip olmak. Çünkü savunma araçlarını alacağın yer sana düşman olabilir. Savunmada en az %80 bağımsızlığa getirmemiz gerektiğini ve bunun için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok!

En önemli sorunlardan birisi de “Adâlet”. Adâlet bağımlı olan kişiler oldukça hiçbir ülkede var olmuyor. Bağımlılık dışarı güçlere olduğu kadar, dini kullanarak siyaset yapanlar var iken olamıyor. Yakın zamanda bölünmüşlüğümüzün nedeninin Atatürk düşmanlığına eşleştirilen din sömürüsüne karşı kesif bir düzeltme ve doğru bilgilendirme kampanyası yapılmasını önerdim.

Birebirimize düşman gibi bakan ve bütünleşmekten başka çaresi olmayan bir toplumuz. Ama, Tık yok!

https://www.ozgurifade.com.tr/makaleler/turgut-karabekir-yazdi-din-bolucu-mu-291475/.

“Çağdaş eğitimsiz insan dogma ile yaşamaya yatkın” oluyor ve dolasıyla câhil bir kimse olarak hareket ediyor. Eğitim sistemimizi temelden kurtarmak için ne yapmak gerektiğini yazıyorum. Tık yok!

Son günlerde ülkenin ana sorunu hâline gelen geçim zorluğu nedeniyle, “birçok sorunumuzun kaynak yeri olan Millet Meclisini” ve Vekillerini ele aldım.

Onların 98 yıllık başarısızlıkları ile hak etmeden halkımızın parasını yediklerini anlattım. Süregelen bu soygunu durdurmaya çağırdım. Sıkıntıda olanlardan bile Tık yok!

Yıllardır ülkemizin “kuraklığa gittiğini ve karşı önlemlerin alınması şimdi şart olduğunu yazıyorum.

Önerdiğim kaçınılmaması gereken önlemler alınmadı ve her geçen gün biraz daha çölleşiyoruz. Tık yok!

Muhalefetin bu sorunların peşini bırakmaması, basının ve değerli yazarlarımız konuyu ele alıp düzelinceye kadar gündemde tutması gerekmez miydi?Sorunları, basiretsizlik ya da çıkarları nedeniyle yaratanların, onları düzeltilmeyeceği belli değil miydi?

Basının sorunları ve çözümlerini gündemde tutmaması Atatürk’ün önerisine uymamak olmadı mı? Okurlarımın da sorunlar için “haklısın” demenin yanında, destek ve isteklerini, yazarlarına, partilerine, sosyal medyada bildirmeleri, gerekmez miydi?

Maalesef halkımız, kendi varlığı hissedilmeden, kendi katkısı olmadan, hiçbir şeyin çözüme kavuşmayacağını bilmiyor. Birçoğu aldırmıyor, ileride başlarına gelecek felâketin farında da değiller. Esasında o felâket başımızda ama ona rağmen düzelmeyi hâlâ başkasından bekliyorlar. Halkımızın aklı başında eğitimli kişilerinin büyük bir kısmı da seyirci kalıyor. Ve

dolayısıyla çok önemli olan yukarıdaki üç destek yok olunca, sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyorlar.

Bugün 30 Ağustos zaferini kutlarken, bu hayâtî savaşın bağımsızlık için yapıldığını hatırlayalım. Bağımsız olmazsak, başka ülkelerin istediklerini yapmaktan kurtulamayacağımızı anlayalım. Atatürk’ün vefatından sonra bağımlılığa yol açmamız ve her yıl dayatmak yerine tavizler vererek başkalarına muhtaç olmamız bizi bu günlere getirdi. Halkımızın sessizliği ve çıkarları için kötü yapanlara oy vermesi bugün bizi yarı esârete sürükledi. Mutsuzuz ve açlığa sürüklenmekteyiz. Buna karşı duracak “halk” yaratmamış olmamız, Atatürk’ün en önemli bir adımını unutmuş olmaktır. Ve neden yapmadığımızı sorguladığım zaman ben yanlışsam, yarattığı mucizeye benzeyen gerçeklere rağmen, Atatürk de mi yanlış?

Hak ülkenin temeli, köylüsü de halkın temelidir. Köylüyü bilgilendirmeden halk yaratılamaz. 85 milyonun %5’ine yüksek tahsil yaptırarak halk oluşmaz. Ama 40 milyon köylüyü bilgilendirerek kalkındırmakla ülkenin sarsılmayacak temelleri oluşur. Atatürk bunun için “Halkını cehâlete ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya; cehâlete ve sefalete teslim eden yöneticileri seçen halk ise, köle olmaya mahkûmdur” demişti.

Y. Özdil’in 28 Ağustos yazısında Uygar (!) Batının gözleri önünde Yunanlıların yaptığı katliam ve züllümü anlatıyor. Acımasız vahşi yenidünya düzeninde yaşarken tekrar olmayacağını kimse garanti edemez!

Çünkü: Bugün gözlerin önünde, Ukrayna’yı NATO’ya sokma bahanesiyle, US savaş fitilini ateşledi, AB panikte, Rusya çöküşte, Ukrayna yok olma yolunda, dünya ekonomik krizde. Euro çöktü Dolar yükseldi, AB güçsüz, US daha güçlü! Biz ise perişanız. Nedeni de BAĞIMLIYIZ. Dört taraftan sarılmışız! Değişimi sağlayacak halkımız yok!

Biz 1922 zaferinden 100 yıl sonra tekrar büyük bir felâketin eşiğindeyiz. Ve sen halkım; Muhalefetin bile parçalanmasına hâlâ seyircisin. Ve hâlâ bütün gücü eline verdiğin “bütüne” ve “yasasız güce” karşı, “parçalanmış” olarak kazanamayacağını anlamadın.

Yılmaz Beyin hep dediği gibi: Uyan be kardeşim!

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

02
Ekim
08
Kasım
02
Kasım