Gerçekler

GÜNDEM (Cumhuriyet) - Cumhuriyet Gazetesi | 31.05.2023 - 22:20, Güncelleme: 31.05.2023 - 22:20 10519+ kez okundu.
 

Gerçekler

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen ''Gerçekler'' başlıklı yazısında Kılıçdaroğlu için çekilme vaktidir dedi.

Zülal Kalkandelen yazısında Erdoğan’a desteğin nedeni, 17 Mayıs’ta bu köşede yazdığım gibi, 21 yılda oluşturulan “Karşıdevrim Tarikatı”dır. Ne var ki muhalefet partileri, onların çevresinde köşeleri tutmuş olan kadrolar, medyadaki birçok partili yorumcu ve muhalefetten nemalanan araştırma şirketleri, aç ve işsiz olsa da “Ölümüne reis!” diyen kitlenin çözümlemesini yapamamış ya da yapmamıştır. Ekonomik kriz ve deprem sonrası yıkımın iktidarı yerinden etmeye yeteceğine halkı inandırmışlar ve bu yüzden yaşanan hayal kırıklığı büyük olmuştur diyerek seçim öncesi süreçte yapılan yanlışların altını çizdi. Zülal Kalkandelen   28 Mayıs’ta eşit koşullarda seçim yapılmadığı, devlet olanaklarının Erdoğan lehine sömürüldüğü, kampanya boyunca iktidarın Kılıçdaroğlu’na iftiralarla saldırdığı, vatandaşlık verilen sığınmacılara oy kullandırıldığı, seçimde türlü usulsüzlüklerin uygulandığı doğrudur. Ancak bunlar, AKP iktidarında aşırı derecede yoksullaşan, yolsuzluk, ve gericilik altında ezilen, depremden sonra yüz binlerce insanını kaybeden bir halkın, bunların doğrudan sorumlusu olan bir adayı, neden hâlâ bu kadar yüksek oranda desteklediğini açıklamaz. Erdoğan’a desteğin nedeni, 17 Mayıs’ta bu köşede yazdığım gibi, 21 yılda oluşturulan “Karşıdevrim Tarikatı”dır. Ne var ki muhalefet partileri, onların çevresinde köşeleri tutmuş olan kadrolar, medyadaki birçok partili yorumcu ve muhalefetten nemalanan araştırma şirketleri, aç ve işsiz olsa da “Ölümüne reis!” diyen kitlenin çözümlemesini yapamamış ya da yapmamıştır. Ekonomik kriz ve deprem sonrası yıkımın iktidarı yerinden etmeye yeteceğine halkı inandırmışlar ve bu yüzden yaşanan hayal kırıklığı büyük olmuştur. Aynı kişiler, şimdi “Senden razıyım” diyerek Kılıçdaroğlu ile ekibinin görevinde kalması için kampanya yürütüyor. İyi bir insan olabilir, seçim kampanyasındaki kapsayıcı tavrıyla takdir kazanmış olabilir ama gelinen noktada Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını kabul edip bunun gereğini yapması gerekir. CHP, ÖZÜNÜ TERK EDİP KARŞIDEVRİMİN YOLUNU AÇTI Dün Mustafa Balbay, “Bugünkü iktidarın ekonomiden hukuka yarattığı bir dizi sorun karşısında Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde oluşan seçeneği gazetenin tüm yazarları gibi biz de çıkış yolu olarak gördük” demiş. Ben görmedim ve Millet İttifakı’nı en başından beri yazılarımda eleştirdim; 14 Mayıs’tan önce Erdoğan gitsin diye oy kullanmalı dedim. Bu nedenle bazı statükocuların hakaretlerine maruz kaldıysam da gerçekleri yazmaktan vazgeçmedim. Yine öyle yapacağım ve Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını hatırlatacağım: Öncelikle CHP’yi kendi ilkelerine ters politikaları savunan bir partiye dönüştürdü, “helalleşme” söylemiyle kurucu lider Atatürk’ün partisini laikliği ağzına almaz haline getirdi. Çevresindeki liberal, etnikçi kadrolarla ideolojik mücadeleyi terk eden bir seçim kampanyası yürüttü. Altılı masaya AKP eskilerini de alıp sağa karşı yeni bir sağcı seçenek yarattı. Atatürkçüleri partisinden uzaklaştırırken “Kemalizm ırkçıdır” diyenleri birinci sıradan aday yaptı; siyasal İslamcıları CHP listelerinden aday gösterip TBMM’de 2. Cumhuriyetçi bir tasarım yapılmasına yol açtı. Nurcuların cemaat yurdunda kalan Enes Kara baskı yüzünden intihar ettiğinde herkes tüm gün ondan bir tepki beklerken sessiz kaldı. Gece sosyal medyada, “Etik nedenlerden dolayı paylaşım yapmayacağım” diyerek sustu. Tarikatları ve cemaatleri dağıtacağız demedi çünkü ittifak ortakları arasında da onların temsilcileri vardı. CHP milletvekili, televizyon kanallarında “Tekke ve zaviyeleri kapatan devrim yasası kadük oldu” dediğinde sustu. KILIÇDAROĞLU İÇİN GERİYE ÇEKİLME VAKTİ Yargıtay’da dualı açılışa katıldı, Ankara Adliyesi’nde Kuran kursu açıldığında sustu, salgın bahane edilerek alkol satışı yasaklandığında sustu. En önemlisi de Erdoğan anayasaya aykırı şekilde üçüncü kez aday olduğunda, “mağduriyet yaratmamak” gerekçesiyle sustu! Medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası, TBMM’de CHP’lilerin evet oyu ile yasalaştı. Kamu kurumlarını tarikatlar ve cemaatler sararken, okullar imam hatip okullarına dönüştürülüp türban ilkokula kadar inerken “Laiklik tehlikede değil” dedi; “Türbana özgürlük” diyerek anayasaya aykırı teklif verdi. Erdoğan, “ümmet” söylemi ile kendi yandaşlarını bir tarikata dönüştürürken, camide “fetih çağrısı” yaparak karşıdevrimin ayak seslerini yükseltirken o, kalp işaretleriyle bunu yeneceğini sandı. CHP, devrim yapan parti olmaktan, CHP olmaktan vazgeçti; Kılıçdaroğlu ve ekibi partiyi ortanın sağına çekti. Atatürk’ün, partisi ve Türkiye için belirlediği ilkelerden uzaklaştı; tam bağımsızlık ve kamuculuğun yerini, NATO’culuk ve neoliberal politikalar aldı. Bunların bir bedeli olacak elbette. Vakit, Kılıçdaroğlu için geriye çekilme vaktidir.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen ''Gerçekler'' başlıklı yazısında Kılıçdaroğlu için çekilme vaktidir dedi.

Zülal Kalkandelen yazısında Erdoğan’a desteğin nedeni, 17 Mayıs’ta bu köşede yazdığım gibi, 21 yılda oluşturulan “Karşıdevrim Tarikatı”dır. Ne var ki muhalefet partileri, onların çevresinde köşeleri tutmuş olan kadrolar, medyadaki birçok partili yorumcu ve muhalefetten nemalanan araştırma şirketleri, aç ve işsiz olsa da “Ölümüne reis!” diyen kitlenin çözümlemesini yapamamış ya da yapmamıştır. Ekonomik kriz ve deprem sonrası yıkımın iktidarı yerinden etmeye yeteceğine halkı inandırmışlar ve bu yüzden yaşanan hayal kırıklığı büyük olmuştur diyerek seçim öncesi süreçte yapılan yanlışların altını çizdi.

 

28 Mayıs’ta eşit koşullarda seçim yapılmadığı, devlet olanaklarının Erdoğan lehine sömürüldüğü, kampanya boyunca iktidarın Kılıçdaroğlu’na iftiralarla saldırdığı, vatandaşlık verilen sığınmacılara oy kullandırıldığı, seçimde türlü usulsüzlüklerin uygulandığı doğrudur.

Ancak bunlar, AKP iktidarında aşırı derecede yoksullaşan, yolsuzluk, ve gericilik altında ezilen, depremden sonra yüz binlerce insanını kaybeden bir halkın, bunların doğrudan sorumlusu olan bir adayı, neden hâlâ bu kadar yüksek oranda desteklediğini açıklamaz.

Erdoğan’a desteğin nedeni, 17 Mayıs’ta bu köşede yazdığım gibi, 21 yılda oluşturulan “Karşıdevrim Tarikatı”dır. Ne var ki muhalefet partileri, onların çevresinde köşeleri tutmuş olan kadrolar, medyadaki birçok partili yorumcu ve muhalefetten nemalanan araştırma şirketleri, aç ve işsiz olsa da “Ölümüne reis!” diyen kitlenin çözümlemesini yapamamış ya da yapmamıştır. Ekonomik kriz ve deprem sonrası yıkımın iktidarı yerinden etmeye yeteceğine halkı inandırmışlar ve bu yüzden yaşanan hayal kırıklığı büyük olmuştur.

Aynı kişiler, şimdi “Senden razıyım” diyerek Kılıçdaroğlu ile ekibinin görevinde kalması için kampanya yürütüyor. İyi bir insan olabilir, seçim kampanyasındaki kapsayıcı tavrıyla takdir kazanmış olabilir ama gelinen noktada Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını kabul edip bunun gereğini yapması gerekir.

CHP, ÖZÜNÜ TERK EDİP KARŞIDEVRİMİN YOLUNU AÇTI

Dün Mustafa Balbay“Bugünkü iktidarın ekonomiden hukuka yarattığı bir dizi sorun karşısında Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde oluşan seçeneği gazetenin tüm yazarları gibi biz de çıkış yolu olarak gördük” demiş. Ben görmedim ve Millet İttifakı’nı en başından beri yazılarımda eleştirdim; 14 Mayıs’tan önce Erdoğan gitsin diye oy kullanmalı dedim.

Bu nedenle bazı statükocuların hakaretlerine maruz kaldıysam da gerçekleri yazmaktan vazgeçmedim. Yine öyle yapacağım ve Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını hatırlatacağım:

Öncelikle CHP’yi kendi ilkelerine ters politikaları savunan bir partiye dönüştürdü, “helalleşme” söylemiyle kurucu lider Atatürk’ün partisini laikliği ağzına almaz haline getirdi.

Çevresindeki liberal, etnikçi kadrolarla ideolojik mücadeleyi terk eden bir seçim kampanyası yürüttü. Altılı masaya AKP eskilerini de alıp sağa karşı yeni bir sağcı seçenek yarattı. Atatürkçüleri partisinden uzaklaştırırken “Kemalizm ırkçıdır” diyenleri birinci sıradan aday yaptı; siyasal İslamcıları CHP listelerinden aday gösterip TBMM’de 2. Cumhuriyetçi bir tasarım yapılmasına yol açtı.

Nurcuların cemaat yurdunda kalan Enes Kara baskı yüzünden intihar ettiğinde herkes tüm gün ondan bir tepki beklerken sessiz kaldı. Gece sosyal medyada, “Etik nedenlerden dolayı paylaşım yapmayacağım” diyerek sustu.

Tarikatları ve cemaatleri dağıtacağız demedi çünkü ittifak ortakları arasında da onların temsilcileri vardı. CHP milletvekili, televizyon kanallarında “Tekke ve zaviyeleri kapatan devrim yasası kadük oldu” dediğinde sustu.

KILIÇDAROĞLU İÇİN GERİYE ÇEKİLME VAKTİ

Yargıtay’da dualı açılışa katıldı, Ankara Adliyesi’nde Kuran kursu açıldığında sustu, salgın bahane edilerek alkol satışı yasaklandığında sustu. En önemlisi de Erdoğan anayasaya aykırı şekilde üçüncü kez aday olduğunda, “mağduriyet yaratmamak” gerekçesiyle sustu!

Medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası, TBMM’de CHP’lilerin evet oyu ile yasalaştı.

Kamu kurumlarını tarikatlar ve cemaatler sararken, okullar imam hatip okullarına dönüştürülüp türban ilkokula kadar inerken “Laiklik tehlikede değil” dedi; “Türbana özgürlük” diyerek anayasaya aykırı teklif verdi.

Erdoğan, “ümmet” söylemi ile kendi yandaşlarını bir tarikata dönüştürürken, camide “fetih çağrısı” yaparak karşıdevrimin ayak seslerini yükseltirken o, kalp işaretleriyle bunu yeneceğini sandı.

CHP, devrim yapan parti olmaktan, CHP olmaktan vazgeçti; Kılıçdaroğlu ve ekibi partiyi ortanın sağına çekti. Atatürk’ün, partisi ve Türkiye için belirlediği ilkelerden uzaklaştı; tam bağımsızlık ve kamuculuğun yerini, NATO’culuk ve neoliberal politikalar aldı.

Bunların bir bedeli olacak elbette. Vakit, Kılıçdaroğlu için geriye çekilme vaktidir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.