DT-SAM GÖÇ SORUNU'NU BİLİMSEL OLARAK ELE ALIYOR.

ÖZEL HABER 07.05.2023 - 13:20, Güncelleme: 07.05.2023 - 13:20 9963+ kez okundu.
 

DT-SAM GÖÇ SORUNU'NU BİLİMSEL OLARAK ELE ALIYOR.

Ülkemizde Düzensiz Göç Bir Milli Güvenlik Konusudur

DT-Sam Asya Masası şefi Serdar Bozdoğan ''Göç'' sorunu ile ilgili bilimsel tespitlerin yer aldığı bir yazı hazırladı. Eskiden transit ülke olurken günümüzde aynı zamanda merkez göç ülkesi gibi görülse de devletimizin karalı adımlarla ortaya koyduğu nitelikli stratejilerle bu durumun kontrol altına alındığını söyleyen Bozdoğan, ülkelerin iç güvenlik, sosyal politikalar ve kamu sisteminin güvence altına alınması için büyük ölçüde çaba sarf etmesi gerektiğine dikkat çekiyor:   Yaşadığımız yüzyılın sorun ve olaylaı çok boyutlu bir şekilde değişim gösterirken aynı zamanda hayat koşullarını zorlar bir nitelikle ilerliyor. Covid-19 ile başlayan sağlık temelli zorluklar daha sonra hayatın birden çok alanını olumsuz bir şekilde etkiledi. Bugün dünyada değişen süreçler, çeşitli ülkelerde cereyan eden olaylar ve ülkelerin iç politika dengelerindeki gelişmeler akabinde düzensiz göç etme durumu hızla artmaktadır. Olası bir şekilde gelişen sürecin nedenlerine baktığımızda öncelikli olarak hayat koşullarının ekonomik ve sosyal zorlukları, mezhepsel çatışmalar ve can güvenliği, gelecek kaygısı ve esaret korkusu önem teşkil eden durumlar arasında yer alıyor. Kendi iç dinamiklerinde sorunlarına çare bulamayan kişiler düzensiz olarak mülteci veya sığınmacı pozisyonunda yerinden olup yakın ülkeler ile dost ve akraba topluluklara göç etme sürecine yöneliyorlar. Jeo- stratejik açıdan önemli bir coğrafyada yer alan Türkiye büyük ölçüde göç alır hale geldi. Eskiden transit ülke olurken günümüzde aynı zamanda merkez göç ülkesi gibi görülse de devletimizin kararlı adımlarla ortaya koyduğu nitelikli stratejiler ardından bu durum kontrol altına alınmaya başlandı. Göçü günümüzde önemi çok arttığı için sıradan bir süreç gibi değil tam aksine olağan üstü haller sonrası meydana gelen kriz süreci olarak ele almak gerekiyor. Bu hususta sınır güvenliğimizin güçlendirilmesi, sosyal politikaların denge kontrolünün sağlanması, demografik yapının korunması, kara propagandaların engellenmesi, insan ticaretine karşı mücadele, kaçakçılık, bilinmeyen yönler ile ülkeye girişlere fırsat vermeme, olası bir kriz sürecinde sığınmacı ve mültecilerin mevcut konjonktüre bakış açısının doğru bir zeminde olması ve en önemlisi milli güvenlik konuları alanında temkinli, kararlı ve planlı olmamız gerekmektedir. Türkiye, dost ve akraba topluluklar başta olmak üzere bölgesinde ve yakın coğrafyada meydana gelen kriz süreçleri ve siyasi iç çatışmalar evresinde birçok sığınmacı ve mülteciyi düzensiz göç aşamasında insani yardım ve sorunların yerinde çözülmesi için gayret sarf ediyor. Bu süreç ülkemizin jeo-stratejik konumda olması, Asya, Avrupa ve Balkanlar, Ortadoğu, Afrika kıtaları arasında yer almasından dolayı bizleri önemli ölçüde etkilemektedir. İnsanlık tarihinin en eski zamanlarına kadar uzanan mültecilik konusu bugünde dünya gündeminde yerini almaktadır. Uluslararası hukukun ana unsurlarından birisini oluşturan mülteci hukuku, bir arada yaşama sürecinde meydana gelen baskı, şiddet ve zulüm gibi kavramları beraberinde getirmiştir. Mültecilik ve sığınmacılık süreçlerine yönelik ülkelerin iç güvenlik, sosyal politikalar ve kamu sisteminin güvence altına alınması için büyük ölçüde çaba sarf etmesi gerekiyor. Özellikle 21. yüzyılın yeni dengelerine baktığımızda Türkiye’nin ne kadar önem teşkil eden bir konumda olduğunu görüyoruz. Bütün bu gelişmelerin yanı sıra dost ve akraba toplulukları ile birlikte kurduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı’nın Orta Asya kıtasındaki stratejik konumunun ne derece önemli olduğu bir kez daha ön plana çıkıyor. Bu süreçte teşkilatın kurumsal bir prensip içerisinde çağın koşullarına karşı baş aktör olarak dünya siyasetinde söz sahibi olabilmesi için gerekli bütün önemli tedbirler plan ve program içerisinde tanzim edilmelidir. Terörle mücadele ve kara-propaganda hususunda çok hassas bir strateji ile uzun vadeli hareket etmeliyiz. Ülkemizin savunma, havacılık, uzay ve teknoloji alanında elde ettiği başarılar bizleri günden güne dünya siyasetinde başarılı bir şekilde ileriye sevk ederken ülkemize karşı dışardan ve içerden olumsuz politika gerçekleştirmek isteyenlerin en çok üzerinde duracağı dezenformasyon ve kara-propaganda unsuru göç ve sığınmacılar üzerinden cereyan edebileceği gerçeğini her zaman göz önünde tutmak gerekiyor.   Serdar Bozdoğan kimdir:   Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında uzman olan, Kafkas stratejik araştırma merkezleri nezdinde Asya üzerine Türk Dünyasına yönelik stratejik araştırmalar yürüten ve saha uzmanı olarak yazarlık yapan Serdar BOZDOĞAN hali hazırda Sivil Toplum Kuruluşları, üniversiteler ve kamu kurumlarıyla çalışmalarına devam etmektedir. İlgi Alanları: Uluslararası Güvenlik, Afganistan, Pakistan, Hindistan, İran DT-Sam
Ülkemizde Düzensiz Göç Bir Milli Güvenlik Konusudur

DT-Sam Asya Masası şefi Serdar Bozdoğan ''Göç'' sorunu ile ilgili bilimsel tespitlerin yer aldığı bir yazı hazırladı. Eskiden transit ülke olurken günümüzde aynı zamanda merkez göç ülkesi gibi görülse de devletimizin karalı adımlarla ortaya koyduğu nitelikli stratejilerle bu durumun kontrol altına alındığını söyleyen Bozdoğan, ülkelerin iç güvenlik, sosyal politikalar ve kamu sisteminin güvence altına alınması için büyük ölçüde çaba sarf etmesi gerektiğine dikkat çekiyor:
 

Yaşadığımız yüzyılın sorun ve olaylaı çok boyutlu bir şekilde değişim gösterirken aynı zamanda hayat koşullarını zorlar bir nitelikle ilerliyor. Covid-19 ile başlayan sağlık temelli zorluklar daha sonra hayatın birden çok alanını olumsuz bir şekilde etkiledi. Bugün dünyada değişen süreçler, çeşitli ülkelerde cereyan eden olaylar ve ülkelerin iç politika dengelerindeki gelişmeler akabinde düzensiz göç etme durumu hızla artmaktadır.

Olası bir şekilde gelişen sürecin nedenlerine baktığımızda öncelikli olarak hayat koşullarının ekonomik ve sosyal zorlukları, mezhepsel çatışmalar ve can güvenliği, gelecek kaygısı ve esaret korkusu önem teşkil eden durumlar arasında yer alıyor. Kendi iç dinamiklerinde sorunlarına çare bulamayan kişiler düzensiz olarak mülteci veya sığınmacı pozisyonunda yerinden olup yakın ülkeler ile dost ve akraba topluluklara göç etme sürecine yöneliyorlar.

Jeo- stratejik açıdan önemli bir coğrafyada yer alan Türkiye büyük ölçüde göç alır hale geldi. Eskiden transit ülke olurken günümüzde aynı zamanda merkez göç ülkesi gibi görülse de devletimizin kararlı adımlarla ortaya koyduğu nitelikli stratejiler ardından bu durum kontrol altına alınmaya başlandı. Göçü günümüzde önemi çok arttığı için sıradan bir süreç gibi değil tam aksine olağan üstü haller sonrası meydana gelen kriz süreci olarak ele almak gerekiyor.

Bu hususta sınır güvenliğimizin güçlendirilmesi, sosyal politikaların denge kontrolünün sağlanması, demografik yapının korunması, kara propagandaların engellenmesi, insan ticaretine karşı mücadele, kaçakçılık, bilinmeyen yönler ile ülkeye girişlere fırsat vermeme, olası bir kriz sürecinde sığınmacı ve mültecilerin mevcut konjonktüre bakış açısının doğru bir zeminde olması ve en önemlisi milli güvenlik konuları alanında temkinli, kararlı ve planlı olmamız gerekmektedir.

Türkiye, dost ve akraba topluluklar başta olmak üzere bölgesinde ve yakın coğrafyada meydana gelen kriz süreçleri ve siyasi iç çatışmalar evresinde birçok sığınmacı ve mülteciyi düzensiz göç aşamasında insani yardım ve sorunların yerinde çözülmesi için gayret sarf ediyor. Bu süreç ülkemizin jeo-stratejik konumda olması, Asya, Avrupa ve Balkanlar, Ortadoğu, Afrika kıtaları arasında yer almasından dolayı bizleri önemli ölçüde etkilemektedir. İnsanlık tarihinin en eski zamanlarına kadar uzanan mültecilik konusu bugünde dünya gündeminde yerini almaktadır.

Uluslararası hukukun ana unsurlarından birisini oluşturan mülteci hukuku, bir arada yaşama sürecinde meydana gelen baskı, şiddet ve zulüm gibi kavramları beraberinde getirmiştir. Mültecilik ve sığınmacılık süreçlerine yönelik ülkelerin iç güvenlik, sosyal politikalar ve kamu sisteminin güvence altına alınması için büyük ölçüde çaba sarf etmesi gerekiyor.

Özellikle 21. yüzyılın yeni dengelerine baktığımızda Türkiye’nin ne kadar önem teşkil eden bir konumda olduğunu görüyoruz. Bütün bu gelişmelerin yanı sıra dost ve akraba toplulukları ile birlikte kurduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı’nın Orta Asya kıtasındaki stratejik konumunun ne derece önemli olduğu bir kez daha ön plana çıkıyor. Bu süreçte teşkilatın kurumsal bir prensip içerisinde çağın koşullarına karşı baş aktör olarak dünya siyasetinde söz sahibi olabilmesi için gerekli bütün önemli tedbirler plan ve program içerisinde tanzim edilmelidir.

Terörle mücadele ve kara-propaganda hususunda çok hassas bir strateji ile uzun vadeli hareket etmeliyiz. Ülkemizin savunma, havacılık, uzay ve teknoloji alanında elde ettiği başarılar bizleri günden güne dünya siyasetinde başarılı bir şekilde ileriye sevk ederken ülkemize karşı dışardan ve içerden olumsuz politika gerçekleştirmek isteyenlerin en çok üzerinde duracağı dezenformasyon ve kara-propaganda unsuru göç ve sığınmacılar üzerinden cereyan edebileceği gerçeğini her zaman göz önünde tutmak gerekiyor.
 

Serdar Bozdoğan kimdir:

 

Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında uzman olan, Kafkas stratejik araştırma merkezleri nezdinde Asya üzerine Türk Dünyasına yönelik stratejik araştırmalar yürüten ve saha uzmanı olarak yazarlık yapan Serdar BOZDOĞAN hali hazırda Sivil Toplum Kuruluşları, üniversiteler ve kamu kurumlarıyla çalışmalarına devam etmektedir.

İlgi Alanları: Uluslararası Güvenlik, Afganistan, Pakistan, Hindistan, İran
DT-Sam

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.