MECLİS'TE ZORBALIK DIŞARI, DEMOKRASİ İÇERİ!!

ÖZEL HABER 17.08.2024 - 21:38, Güncelleme: 17.08.2024 - 22:11 13163+ kez okundu.
 

MECLİS'TE ZORBALIK DIŞARI, DEMOKRASİ İÇERİ!!

Ankara Dayanışma Platformu Dönem Sözcüsü Yusuf Şahin 16 Ağustos günü mecliste yaşanan kavga ile ilgili bir açıklama yaptı.

Tek adam rejiminin ülkeyi getirdiği noktaya dikkat çeken Yusuf Şahin ‘’Hiç kimse Anayasa ve yasaların üzerinde değildir’’dedi. Ankara Dayanışma Platformu Dönem Sözcüsü Yusuf Şahin açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Milli iradeye tahammülü olmayanların, dürtülerini kontrol edemeyenlerin yeri Meclis değil, kliniktir. Tedavi görmeleri gerekir. Ağzından milli irade ve millet laflarını düşürmeyenlerden; milli egemenliğin tecellisi sonucu seçilen milletvekillerine ve milli iradenin yegane simgesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de en yüksek saygıyı göstermeleri beklenir. TBMM'de dün Hatay halkının seçtiği Can Atalay'ın Anayasa Mahkemesi kararınca milletvekilliğinin devam etmekte olduğu kararının okunması ve cezaevinden derhal serbest bırakılmasına ilişkin yapılan oturum esnasında bir ilk yaşandı. Maalesef tarihinde ilk defa yüce Meclis'te milletvekillerinin kanı aktı, akıtıldı. TİP milletvekili Ahmet Şık dokunulmazlığı olan bir kürsüde konuşurken başını AKP'li Alpay Özalan'ın çektiği bir grubun fiziki saldırısına uğradı. 2 dönemdir AKP milletvekili olan bu zat, milletvekili yemini dışında bir kez bile o kürsüye çıkıp bir konuşma yapmamış, bir tek önerge vermemiş, ama 6 kez muhalefet milletvekillerine saldırma cüretini kendinde bulmuştur. Bu zat bu gücü nereden almaktadır? Hiç şüphe yoktur ki, milletvekili liyatı olmayan bu şahsı milletvekili yaptığı gibi bir de Meclis Güvenlik Amirliği vererek kırmızı plaka ile ödüllendiren AKP ve tek adam rejiminden almaktadır bu gücünü. Bu zat milletvekili saygısını hak ediyor mu? Asla!! Derhal istifa etmeli ve Meclis'in saygınlığına düşürdüğü bu kara gölgeyi kaldırmalıdır. Bu durum kabul edilemez bir vandallık ve zorbalıktır. Bu eylem TBMM'nin manevi şahsiyetine karşı işlenmiş ağır bir suçtur aynı zamanda. Hiç şüphe yoktur ki, bu cüret gücünü AKP'nin yasa, hukuk, kişi ve kurum dokunulmazlığı tanımayan tek adam rejiminden almaktadır. Tek adam rejiminin ülkeyi getirdiği nokta işte budur. Seçilmiş bir milletvekilini hapiste tutmak, kürsüde konuşan milletvekiline saldırmak, bir kaç milletvekilini yaralayarak kan akıtmak öncelikle milli egemenliğe ve milli iradeye saldırıdır. Türkiye Cumhuriyeti kimsenin babasının çiftliği değildir. Anayasa ve yasalar her makam ve mevkideki kişileri ve kurumları bağlar. Ve şüphesiz ki, herkes yaptığı eylemlerin yasal bir karşılığının olduğunu bilecektir. Ve herkes bu ülkenin Anayasa ve yasalarına uymak zorundadır. Hiç kimse Anayasa ve yasaların üzerinde değildir. Fikir ve düşünceleri ile mücadele etme kültüründen uzak, zorbalığı siyaset sanan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Çünkü 22 yıldan bu yana halkın tüm duygularını, inançlarını istismar eden siyasal iktidarın artık millete söyleyebileceği tek bir doğru sözü yoktur. Halkın gözünde artık bütün inandırıcılığını kaybetmiş bu iktidar zihniyeti ile tek adam rejimi çareyi apaçık baskı, zulüm ve zorbalıkta aramaktadır. Başta TBMM Başkanı olmak üzere tüm milletvekillerini ve siyasetçileri bu çirkin eyleme tepki vermeye çağırıyoruz. Bu zorbalık karşısında herkes ayağa kalkmalıdır. Ülke olarak yaşadığımız bu utanç, hak ettiği karşılığı bulmak zorundadır. Saldırıya katılanların tamamı hak ettiği cezayı almalı ve şahıslar teşhir edilmelidir. TBMM dahil olmak üzere, sokaktaki şiddet, saldırı ve zorbalıklar artık bir son bulmalıdır. AKP tek adam rejiminin hukuk ve adaletteki çifte standardı derhal son bulmalıdır. TBMM çatısı altında milletvekillerine karşı yapılan bu saldırıyı ve zorbalığı şiddetle, nefretle kınıyoruz.
Ankara Dayanışma Platformu Dönem Sözcüsü Yusuf Şahin 16 Ağustos günü mecliste yaşanan kavga ile ilgili bir açıklama yaptı.

Tek adam rejiminin ülkeyi getirdiği noktaya dikkat çeken Yusuf Şahin ‘’Hiç kimse Anayasa ve yasaların üzerinde değildir’’dedi.

Ankara Dayanışma Platformu Dönem Sözcüsü Yusuf Şahin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Milli iradeye tahammülü olmayanların, dürtülerini kontrol edemeyenlerin yeri Meclis değil, kliniktir. Tedavi görmeleri gerekir.

Ağzından milli irade ve millet laflarını düşürmeyenlerden; milli egemenliğin tecellisi sonucu seçilen milletvekillerine ve milli iradenin yegane simgesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de en yüksek saygıyı göstermeleri beklenir.

TBMM'de dün Hatay halkının seçtiği Can Atalay'ın Anayasa Mahkemesi kararınca milletvekilliğinin devam etmekte olduğu kararının okunması ve cezaevinden derhal serbest bırakılmasına ilişkin yapılan oturum esnasında bir ilk yaşandı. Maalesef tarihinde ilk defa yüce Meclis'te milletvekillerinin kanı aktı, akıtıldı. TİP milletvekili Ahmet Şık dokunulmazlığı olan bir kürsüde konuşurken başını AKP'li Alpay Özalan'ın çektiği bir grubun fiziki saldırısına uğradı.

2 dönemdir AKP milletvekili olan bu zat, milletvekili yemini dışında bir kez bile o kürsüye çıkıp bir konuşma yapmamış, bir tek önerge vermemiş, ama 6 kez muhalefet milletvekillerine saldırma cüretini kendinde bulmuştur. Bu zat bu gücü nereden almaktadır? Hiç şüphe yoktur ki, milletvekili liyatı olmayan bu şahsı milletvekili yaptığı gibi bir de Meclis Güvenlik Amirliği vererek kırmızı plaka ile ödüllendiren AKP ve tek adam rejiminden almaktadır bu gücünü. Bu zat milletvekili saygısını hak ediyor mu? Asla!! Derhal istifa etmeli ve Meclis'in saygınlığına düşürdüğü bu kara gölgeyi kaldırmalıdır.

Bu durum kabul edilemez bir vandallık ve zorbalıktır. Bu eylem TBMM'nin manevi şahsiyetine karşı işlenmiş ağır bir suçtur aynı zamanda.

Hiç şüphe yoktur ki, bu cüret gücünü AKP'nin yasa, hukuk, kişi ve kurum dokunulmazlığı tanımayan tek adam rejiminden almaktadır.

Tek adam rejiminin ülkeyi getirdiği nokta işte budur.

Seçilmiş bir milletvekilini hapiste tutmak, kürsüde konuşan milletvekiline saldırmak, bir kaç milletvekilini yaralayarak kan akıtmak öncelikle milli egemenliğe ve milli iradeye saldırıdır.

Türkiye Cumhuriyeti kimsenin babasının çiftliği değildir. Anayasa ve yasalar her makam ve mevkideki kişileri ve kurumları bağlar. Ve şüphesiz ki, herkes yaptığı eylemlerin yasal bir karşılığının olduğunu bilecektir. Ve herkes bu ülkenin Anayasa ve yasalarına uymak zorundadır.

Hiç kimse Anayasa ve yasaların üzerinde değildir.

Fikir ve düşünceleri ile mücadele etme kültüründen uzak, zorbalığı siyaset sanan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Çünkü 22 yıldan bu yana halkın tüm duygularını, inançlarını istismar eden siyasal iktidarın artık millete söyleyebileceği tek bir doğru sözü yoktur. Halkın gözünde artık bütün inandırıcılığını kaybetmiş bu iktidar zihniyeti ile tek adam rejimi çareyi apaçık baskı, zulüm ve zorbalıkta aramaktadır.

Başta TBMM Başkanı olmak üzere tüm milletvekillerini ve siyasetçileri bu çirkin eyleme tepki vermeye çağırıyoruz. Bu zorbalık karşısında herkes ayağa kalkmalıdır. Ülke olarak yaşadığımız bu utanç, hak ettiği karşılığı bulmak zorundadır. Saldırıya katılanların tamamı hak ettiği cezayı almalı ve şahıslar teşhir edilmelidir. TBMM dahil olmak üzere, sokaktaki şiddet, saldırı ve zorbalıklar artık bir son bulmalıdır. AKP tek adam rejiminin hukuk ve adaletteki çifte standardı derhal son bulmalıdır.

TBMM çatısı altında milletvekillerine karşı yapılan bu saldırıyı ve zorbalığı şiddetle, nefretle kınıyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.