MÜLKİYET HAKLARI İHLAL EDİLİYOR

ÖZEL HABER 08.12.2024 - 14:40, Güncelleme: 08.12.2024 - 14:40 13570 kez okundu.
 

MÜLKİYET HAKLARI İHLAL EDİLİYOR

Son dönemde TBMM’de kabul edilen kanun, mülkiyet hakları açısından önemli hukuki sonuçlar doğuracak bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na, mülk sahiplerinin rızası olmaksızın, istedikleri gayrimenkullere el koyma yetkisi tanımaktadır. Bu durum, mülkiyet hakkının ihlali ve bireylerin malvarlıklarının güvenliği açısından ciddi endişelere yol açmaktadır.

Yeşim Tütün 1. Mülkiyet Hakkı ve Anayasal Temeller Türk Anayasası'nın 35. maddesi, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla ve yine yasal bir süreç içinde sınırlanabileceğini belirtmektedir. Anayasa'ya göre, mülkiyet hakkının ihlali yalnızca kamu yararı gözetilerek ve tazminat ödenerek mümkündür. Ancak yeni düzenleme, tazminat ödenmeksizin mülklere el konulmasını mümkün kılmaktadır. Bu durum, Anayasa’ya aykırı bir uygulama olarak değerlendirilebilir. 2. İdare Hukuku Açıdan Değerlendirme İdare hukuku açısından, kamu kurumlarının yetkileri belirli sınırlar içinde kullanılmalıdır. İdare, vatandaşların hak ve özgürlüklerine zarar verecek şekilde hareket edemez. Bakanlıkların bu tür geniş yetkilerle donatılması, idarenin keyfi uygulamaları ve mülk sahiplerinin mağduriyetine yol açabilir. Bu durum, idarenin hukuka uygunluk ilkesini zedeler.    3. Kamulaştırma ve Tazminat İlkesi Türk hukuku, kamulaştırma işlemlerinde tazminat ödenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu ilkeye göre, devletin bir mülke el koyması durumunda, mülk sahibine makul bir bedel ödemesi gerekmektedir. Yeni düzenlemenin, bu tazminat ilkesini ihlal etmesi, mülk sahiplerinin haklarını gasp etme riski taşımaktadır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1. Protokolü çerçevesinde de ele alınmalıdır. Sözleşme, mülkiyet hakkının korunmasını güvence altına alır.   4. Siyasi ve Toplumsal Etkiler Muhalefet partilerinin bu oylamaya katılmaması, demokratik süreçlerin zedelenmesi anlamına gelmektedir. Siyasi muhalefetin varlığı, iktidarın denetlenmesi ve kamuoyunun sesinin duyulması açısından kritik öneme sahiptir. Bu durum, toplumda derin bir güvensizlik yaratmakla kalmayıp, mülk sahiplerinin haklarını koruma konusunda da zayıflığa yol açmaktadır. Sonuç olarak, TBMM’de kabul edilen bu kanun, mülkiyet haklarının korunması açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bireylerin mülk güvenliğini tehdit eden bu düzenlemeye karşı, hukukçuların, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket ederek seslerini yükseltmeleri gerekmektedir. Mülkiyet hakları, bireysel özgürlüklerin ve demokrasinin temeli olduğundan, bu hakların korunması için hukuki ve toplumsal mücadelenin sürdürülmesi elzemdir. Bu savaşım, sadece mevcut mülk sahiplerinin değil, gelecekteki nesillerin haklarının da güvence altına alınması açısından kritik öneme sahiptir.  
Son dönemde TBMM’de kabul edilen kanun, mülkiyet hakları açısından önemli hukuki sonuçlar doğuracak bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na, mülk sahiplerinin rızası olmaksızın, istedikleri gayrimenkullere el koyma yetkisi tanımaktadır. Bu durum, mülkiyet hakkının ihlali ve bireylerin malvarlıklarının güvenliği açısından ciddi endişelere yol açmaktadır.

Yeşim Tütün

1. Mülkiyet Hakkı ve Anayasal Temeller

Türk Anayasası'nın 35. maddesi, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla ve yine yasal bir süreç içinde sınırlanabileceğini belirtmektedir. Anayasa'ya göre, mülkiyet hakkının ihlali yalnızca kamu yararı gözetilerek ve tazminat ödenerek mümkündür. Ancak yeni düzenleme, tazminat ödenmeksizin mülklere el konulmasını mümkün kılmaktadır. Bu durum, Anayasa’ya aykırı bir uygulama olarak değerlendirilebilir.



2. İdare Hukuku Açıdan Değerlendirme

İdare hukuku açısından, kamu kurumlarının yetkileri belirli sınırlar içinde kullanılmalıdır. İdare, vatandaşların hak ve özgürlüklerine zarar verecek şekilde hareket edemez. Bakanlıkların bu tür geniş yetkilerle donatılması, idarenin keyfi uygulamaları ve mülk sahiplerinin mağduriyetine yol açabilir. Bu durum, idarenin hukuka uygunluk ilkesini zedeler.
 

 3. Kamulaştırma ve Tazminat İlkesi

Türk hukuku, kamulaştırma işlemlerinde tazminat ödenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu ilkeye göre, devletin bir mülke el koyması durumunda, mülk sahibine makul bir bedel ödemesi gerekmektedir. Yeni düzenlemenin, bu tazminat ilkesini ihlal etmesi, mülk sahiplerinin haklarını gasp etme riski taşımaktadır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1. Protokolü çerçevesinde de ele alınmalıdır. Sözleşme, mülkiyet hakkının korunmasını güvence altına alır.
 

4. Siyasi ve Toplumsal Etkiler

Muhalefet partilerinin bu oylamaya katılmaması, demokratik süreçlerin zedelenmesi anlamına gelmektedir. Siyasi muhalefetin varlığı, iktidarın denetlenmesi ve kamuoyunun sesinin duyulması açısından kritik öneme sahiptir. Bu durum, toplumda derin bir güvensizlik yaratmakla kalmayıp, mülk sahiplerinin haklarını koruma konusunda da zayıflığa yol açmaktadır.

Sonuç olarak, TBMM’de kabul edilen bu kanun, mülkiyet haklarının korunması açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bireylerin mülk güvenliğini tehdit eden bu düzenlemeye karşı, hukukçuların, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket ederek seslerini yükseltmeleri gerekmektedir. Mülkiyet hakları, bireysel özgürlüklerin ve demokrasinin temeli olduğundan, bu hakların korunması için hukuki ve toplumsal mücadelenin sürdürülmesi elzemdir. Bu savaşım, sadece mevcut mülk sahiplerinin değil, gelecekteki nesillerin haklarının da güvence altına alınması açısından kritik öneme sahiptir.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.