Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'den Prof.Dr. Tolga Yarman'a Mektup!

ÖZEL HABER 01.06.2023 - 20:49, Güncelleme: 01.06.2023 - 21:55 12048+ kez okundu.
 

Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'den Prof.Dr. Tolga Yarman'a Mektup!

Emekli Tümamiral Mustafa Özbey (Montrö bildirisine imza atan 104 amirallerden bir tanesi) dün Prof.Dr. Tolga Yarman'ın gazetemizde yayımlanan açıklamasına karşılık bir mektup yazmış.

 Prof.Dr. Tolga Yarman'ın SEÇİM: YOLUN EBEDİYEN AÇIK OLSUN TÜRKİYEM!..başlıklı yazısı Mektubunda Prof.Dr Tolga Yarman'a ''CHP,  gideceği limanı bilmeyen niteliksiz kaptanlar elinde fırtınalı denizlerde bocalayan bir gemiye benziyor. Taşıdığı yük, ise yeri asla doldurulamaz cumhuriyet değerleridir Bu nedenle CHP'ni kurtarmak, CHP'yi yönetenlere rağmen tarihî bir görevdir'' ifadesini kullanan Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'in mektubunun tamamı şöyle: Günaydın Azîz Hocam: Dün gönderdiğiniz yazınızı, sabah okuma sırasına aldım. Sabah 5/7 saatleri arası, dünyanın size sunduğu sessizlik içinde okumak, bilgiyi zihnde kalıcı depolamayı kolaylaştırıyor. Yazdıklarınızı hüzünle (!) okudum. Acı gerçekler can yakıcı oluyor. "Yadırgadım" dersem yalan söylemiş olurum. Ben de "yanılmayı dilerim" diye avunmaya çalıştım ama, gerçekçi yanım ağır bastı. Yüreği Atatürk sevgisi ile dolu, CHP'yi hâlâ bir umut olarak gören içten destekçileri bir kere daha yanıltıldılar. Hatırlarsınız... Bizim kuşağın tutkunu olduğu bir televizyon dizisi vardı: Komiser Kolombo... Bu diziyi diğerlerinden farklı yapan çok özgün formatıydı. Dizi; daha ilk karelerde, seyirciye, işlenen cinayeti, katili de göstererek başlardı.  Her yönü ile mükemmel tasarlanmış bir cinayeti; küçük boyu, şehlâ gözü, üzerinde kirli ütüsüz pardesüsü ile cinayet mahalline gelen  Komiser Kolombo olaya el koyar ve çözerdi. En güçlü silahı ise, kendisinin, hiçbir şeyi başaramayacağı inancını bizlerde yaratan görüntüsüydü.... Değerli Hocam: Türkiye cinayeti, Türk aydınlarının gözü önünde,  ortada gizlenmemiş çok açık deliller de bırakılarak işlendi ve cumhuriyetin 100ncü yılında, defin işlemleri yapılıyor. Kuşkusuz; bu büyüklükte bir ülke ve Kaşıkçı Elması değerinde jeopolitik önemdeki böyle bir coğrafyada, defin işlemleri, öğle namazından sonra, "nasıl bilirdiniz" sorusu sorulup moda tabir ile helallik alışverişi ile sonlanmıyor. Çünkü ardından leş öğütücülerin, cesedi, uygun parçalara ayırıp hazmedilir ölçüye bölecekleri süreç başlayacak... Şimdi bu hazırlıklar yapılacak. Hiç acele etmeden, riski üstünde taşımadan, maliyeti sürekli Türkiye'de bırakarak... Yani, Türkiye için sürekli ekonomik sıkıntı, toplumsal çatışma ve istikrarsızlık reçetesi ilaç olarak yazılacak... Şayet Türkiye cinayetine Komiser Kolombo baksaydı, nereden başlardı bilmiyorum ama, cinayet koşullarını hazırlamanın; Mustafa Kemal'in ölümünden hemen sonra, başladığını, pardösüsünün cebinden çıkardığı buruşuk kağıda not ederdi. Mustafa Kemal'in, "cehaletle mücadelede başarılı olunmadan iç cephenin kırılganlıklarının sömürüye açık olacağı" öngörüsünde, aydınlanmayı, köye taşımadan taşranın ağa, tarikat, cemaat tutsaklıgından kurtulamayacağını görüp, köy enstitülerinin "kurtuluş reçetesi" olduğu teşhisini koyup bundan taviz verilirse, devrimin taşrada maya tutmayacağı gerçeğini önce, CHP'nin teşhis etmesi gerektiğini, Kolombo cinayet delili olarak kaydederdi. CHP'nin Türkiye cinayetideki kolaylaştırıcı etkisi, Lozan ve Montrö anlaşmalarının emperyalizm için konjonktürel bir "aradurum" olduğunu, Batı için aslolan statünün ise "Şark Meselesi ve Sevr Antlaşmasında" tanımlanmış ilkeler olduğunu görememesini de, Komiser Kolombo deliller listesinin önlerine yazıp cebine koyardı. Listeyi uzatıp Komiser Kolombo üzerinden daha da renklendirmek mümkün. Ancak, şu anda bunun hem tadı, hem de anlamı yok. Demem o ki, emperyalizm, geçen zamanı, sürekli güncellemeler yaparak, uzun soluklu Türkiye'yi dönüştürme stratejisinde, altın vuruş yapacağı noktaya çok yaklaşmıştır. Sanılanın aksine;  en büyük kazancı, AKP'yi yaratmak değil, altı ok ve tam bağımsızlık ilkesi ile vücut bulmuş Mustafa Kemal'in CHP'sini kendi hizmetine amade hâle getirmiş olmasıdır.  O kadar acı ki, dünyadaki jeopolitik tektonik kırılmanın AKP bile farkında ve çok kutuplu dünyaya doğru büyük uzun koşunun başladığını görüp kendisini var eden emperyalist Batı ile arasına mesafede koyuyor; ama Y-CHP, Kurtuluş Savaşı dönemindeki kadar hayatî önem kazanan Türkiye - Rusya ilişkilerini, daha iktidar ufukta bile görünmemişken, talimatlı Ünal Çeviköz'ün danışmanlığında yok edebiliyor. Bu CHP'nin; yıkıntılar içindeki Türkiye ekonomisine ve  sosyolojisine katkı sunma yeteneği fiilen yok edilmişken, hasbelkader olunacak bir iktidarın başarılı olma şansı "mutlak sıfır" mertebesinde olacaktı.    CHP için simdi  zaman, acele iktidara soyunmak değil, ne kadar acı olursa olsun, gerekirse öz çekirdeğe kadar küçülme pahasına, öz eleştiri ve ardından genç kadrolaşma hareketi tasarlamak olmalıdır. CHP özelikle son yıllarda o kadar kirlendi ki, içinden küllerinden yeni Türkiye tasarımı doğurma yetisi aramak, yeni bir hata olur . AKP iktidarı ise, sürdürülebilir bir yapı değildir. Liderin ömrü kadar geleceği olan bu yapının, birkaç on yılda yerine gelecek siyasi seçenekler oluşacaktır. Bununla birlikte, AKP asla küçümsenmeyecek bir parti devleti ve rant paylaşım mekanizması yaratmayı başarmıştır.  Ülkenin tüm gelirinin tam kontrolünü elinde tutması, siyasi ömrünü uzatmaktadır. AKP'nin,  uluslararası sistemde Batı'dan giderek uzaklaşıp, demokratik ve evrensel değerlerden sapması  sosyolojik olarak kendi seçmeninde kabul görecek bir biat kültürü de yaratmıştır. Ayrıca, AKP Batı'dan kopmayı, kayıp olarak görmeyen, fikir yönünden kendini "Taliban'a yakın" gördüğünü söylemekten çekinmeyen bir yapıdır. Yani, AKP seçeneksiz de değildir. Hızla şekillenmekte olan çok kutuplu dünyada AKP; Avrasya, Batı Asya, Afrika üçgeninde, totaliter yönetimlerin olduğu, giderek ABD etkisi ve Dolar'ından uzaklaşılan yeni bir dünya oluştuğunu, orada kendisine daha yakın dostlar bulacağını biliyor.   Peşin söyleyeyim; Taliban'a bile yenilip kaçan ABD ve NATO'nun Türkiye'yi doğrudan askerî hedef alıp yenmesi mümkün değil. Dolaylı saldırıda ise, cepheye sürülecek devlet (Yunanistan?) yerle bir olur. Türkiye ise yaptırımlar ve dolaylı cezalandırmalara tutulur. Canı çok yakılır ama, kesin sonuçlu bir sona ulaşılamaz. Öte yandan, böyle bir saldırı, Türkiye'yi bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde, Batı Asya eksenine çıpalar. Her ne kadar oyun kurma yeteneği sınırlı olsa da, Türkiye'nin oyun bozma potansiyeli göz ardı edilmeyecek kadar yüksektir. Özetle, AKP'ye karşı başarıyı, Batı'dan gelebilecek sözde destekten ummak hataların en büyüğü olacaktır.  Türkiye kendi geleceğini ve kaderini başkasının vesayetine emanet edemez. Mustafa Kemal'in CHP'si yeniden doğacaksa, Erdoğan sonrası Türkiye'nin geleceğine hazır olmayı  öngörmelidir. Yeni dönem bunun ipuçlarını vermekten henüz uzaktır. Değerli Hocam CHP,  gideceği limanı bilmeyen niteliksiz kaptanlar elinde fırtınalı denizlerde bocalayan bir gemiye benziyor. Taşıdığı yük, ise yeri asla doldurulamaz cumhuriyet değerleridir Bu nedenle CHP'ni kurtarmak, CHP'yi yönetenlere rağmen tarihî bir görevdir.  Bu kez, Komiser Kolombo'nun işlenmiş bir cinayeti çözmek için değil, işlenmesine çok az zaman kalmış bir cinayeti engellemek için sahne almasını dileyelim... Size  büyük kolaylık diliyorum. Saygılarımla. Mustafa Özbey  
Emekli Tümamiral Mustafa Özbey (Montrö bildirisine imza atan 104 amirallerden bir tanesi) dün Prof.Dr. Tolga Yarman'ın gazetemizde yayımlanan açıklamasına karşılık bir mektup yazmış.

 Prof.Dr. Tolga Yarman'ın SEÇİM: YOLUN EBEDİYEN AÇIK OLSUN TÜRKİYEM!..başlıklı yazısı

Mektubunda Prof.Dr Tolga Yarman'a ''CHP,  gideceği limanı bilmeyen niteliksiz kaptanlar elinde fırtınalı denizlerde bocalayan bir gemiye benziyor. Taşıdığı yük, ise yeri asla doldurulamaz cumhuriyet değerleridir Bu nedenle CHP'ni kurtarmak, CHP'yi yönetenlere rağmen tarihî bir görevdir'' ifadesini kullanan Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'in mektubunun tamamı şöyle:

Günaydın Azîz Hocam:

Dün gönderdiğiniz yazınızı, sabah okuma sırasına aldım. Sabah 5/7 saatleri arası, dünyanın size sunduğu sessizlik içinde okumak, bilgiyi zihnde kalıcı depolamayı kolaylaştırıyor.

Yazdıklarınızı hüzünle (!) okudum.

Acı gerçekler can yakıcı oluyor.

"Yadırgadım" dersem yalan söylemiş olurum.

Ben de "yanılmayı dilerim" diye avunmaya çalıştım ama, gerçekçi yanım ağır bastı.

Yüreği Atatürk sevgisi ile dolu, CHP'yi hâlâ bir umut olarak gören içten destekçileri bir kere daha yanıltıldılar.

Hatırlarsınız...

Bizim kuşağın tutkunu olduğu bir televizyon dizisi vardı: Komiser Kolombo...

Bu diziyi diğerlerinden farklı yapan çok özgün formatıydı. Dizi; daha ilk karelerde, seyirciye, işlenen cinayeti, katili de göstererek başlardı. 

Her yönü ile mükemmel tasarlanmış bir cinayeti; küçük boyu, şehlâ gözü, üzerinde kirli ütüsüz pardesüsü ile cinayet mahalline gelen  Komiser Kolombo olaya el koyar ve çözerdi. En güçlü silahı ise, kendisinin, hiçbir şeyi başaramayacağı inancını bizlerde yaratan görüntüsüydü....

Değerli Hocam:

Türkiye cinayeti, Türk aydınlarının gözü önünde,  ortada gizlenmemiş çok açık deliller de bırakılarak işlendi ve cumhuriyetin 100ncü yılında, defin işlemleri yapılıyor.

Kuşkusuz; bu büyüklükte bir ülke ve Kaşıkçı Elması değerinde jeopolitik önemdeki böyle bir coğrafyada, defin işlemleri, öğle namazından sonra, "nasıl bilirdiniz" sorusu sorulup moda tabir ile helallik alışverişi ile sonlanmıyor.

Çünkü ardından leş öğütücülerin, cesedi, uygun parçalara ayırıp hazmedilir ölçüye bölecekleri süreç başlayacak...

Şimdi bu hazırlıklar yapılacak. Hiç acele etmeden, riski üstünde taşımadan, maliyeti sürekli Türkiye'de bırakarak... Yani, Türkiye için sürekli ekonomik sıkıntı, toplumsal çatışma ve istikrarsızlık reçetesi ilaç olarak yazılacak...

Şayet Türkiye cinayetine Komiser Kolombo baksaydı, nereden başlardı bilmiyorum ama, cinayet koşullarını hazırlamanın; Mustafa Kemal'in ölümünden hemen sonra, başladığını, pardösüsünün cebinden çıkardığı buruşuk kağıda not ederdi.

Mustafa Kemal'in, "cehaletle mücadelede başarılı olunmadan iç cephenin kırılganlıklarının sömürüye açık olacağı" öngörüsünde, aydınlanmayı, köye taşımadan taşranın ağa, tarikat, cemaat tutsaklıgından kurtulamayacağını görüp, köy enstitülerinin "kurtuluş reçetesi" olduğu teşhisini koyup bundan taviz verilirse, devrimin taşrada maya tutmayacağı gerçeğini önce, CHP'nin teşhis etmesi gerektiğini, Kolombo cinayet delili olarak kaydederdi.

CHP'nin Türkiye cinayetideki kolaylaştırıcı etkisi, Lozan ve Montrö anlaşmalarının emperyalizm için konjonktürel bir "aradurum" olduğunu, Batı için aslolan statünün ise "Şark Meselesi ve Sevr Antlaşmasında" tanımlanmış ilkeler olduğunu görememesini de, Komiser Kolombo deliller listesinin önlerine yazıp cebine koyardı.

Listeyi uzatıp Komiser Kolombo üzerinden daha da renklendirmek mümkün. Ancak, şu anda bunun hem tadı, hem de anlamı yok.

Demem o ki, emperyalizm, geçen zamanı, sürekli güncellemeler yaparak, uzun soluklu Türkiye'yi dönüştürme stratejisinde, altın vuruş yapacağı noktaya çok yaklaşmıştır. Sanılanın aksine;  en büyük kazancı, AKP'yi yaratmak değil, altı ok ve tam bağımsızlık ilkesi ile vücut bulmuş Mustafa Kemal'in CHP'sini kendi hizmetine amade hâle getirmiş olmasıdır. 

O kadar acı ki, dünyadaki jeopolitik tektonik kırılmanın AKP bile farkında ve çok kutuplu dünyaya doğru büyük uzun koşunun başladığını görüp kendisini var eden emperyalist Batı ile arasına mesafede koyuyor; ama Y-CHP, Kurtuluş Savaşı dönemindeki kadar hayatî önem kazanan Türkiye - Rusya ilişkilerini, daha iktidar ufukta bile görünmemişken, talimatlı Ünal Çeviköz'ün danışmanlığında yok edebiliyor.

Bu CHP'nin; yıkıntılar içindeki Türkiye ekonomisine ve  sosyolojisine katkı sunma yeteneği fiilen yok edilmişken, hasbelkader olunacak bir iktidarın başarılı olma şansı "mutlak sıfır" mertebesinde olacaktı. 

 

CHP için simdi  zaman, acele iktidara soyunmak değil, ne kadar acı olursa olsun, gerekirse öz çekirdeğe kadar küçülme pahasına, öz eleştiri ve ardından genç kadrolaşma hareketi tasarlamak olmalıdır.

CHP özelikle son yıllarda o kadar kirlendi ki, içinden küllerinden yeni Türkiye tasarımı doğurma yetisi aramak, yeni bir hata olur .

AKP iktidarı ise, sürdürülebilir bir yapı değildir. Liderin ömrü kadar geleceği olan bu yapının, birkaç on yılda yerine gelecek siyasi seçenekler oluşacaktır.

Bununla birlikte, AKP asla küçümsenmeyecek bir parti devleti ve rant paylaşım mekanizması yaratmayı başarmıştır.  Ülkenin tüm gelirinin tam kontrolünü elinde tutması, siyasi ömrünü uzatmaktadır.

AKP'nin,  uluslararası sistemde Batı'dan giderek uzaklaşıp, demokratik ve evrensel değerlerden sapması  sosyolojik olarak kendi seçmeninde kabul görecek bir biat kültürü de yaratmıştır.

Ayrıca, AKP Batı'dan kopmayı, kayıp olarak görmeyen, fikir yönünden kendini "Taliban'a yakın" gördüğünü söylemekten çekinmeyen bir yapıdır.

Yani, AKP seçeneksiz de değildir.

Hızla şekillenmekte olan çok kutuplu dünyada AKP; Avrasya, Batı Asya, Afrika üçgeninde, totaliter yönetimlerin olduğu, giderek ABD etkisi ve Dolar'ından uzaklaşılan yeni bir dünya oluştuğunu, orada kendisine daha yakın dostlar bulacağını biliyor.

 

Peşin söyleyeyim; Taliban'a bile yenilip kaçan ABD ve NATO'nun Türkiye'yi doğrudan askerî hedef alıp yenmesi mümkün değil. Dolaylı saldırıda ise, cepheye sürülecek devlet (Yunanistan?) yerle bir olur. Türkiye ise yaptırımlar ve dolaylı cezalandırmalara tutulur. Canı çok yakılır ama, kesin sonuçlu bir sona ulaşılamaz. Öte yandan, böyle bir saldırı, Türkiye'yi bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde, Batı Asya eksenine çıpalar.

Her ne kadar oyun kurma yeteneği sınırlı olsa da, Türkiye'nin oyun bozma potansiyeli göz ardı edilmeyecek kadar yüksektir.

Özetle, AKP'ye karşı başarıyı, Batı'dan gelebilecek sözde destekten ummak hataların en büyüğü olacaktır. 

Türkiye kendi geleceğini ve kaderini başkasının vesayetine emanet edemez.

Mustafa Kemal'in CHP'si yeniden doğacaksa, Erdoğan sonrası Türkiye'nin geleceğine hazır olmayı  öngörmelidir.

Yeni dönem bunun ipuçlarını vermekten henüz uzaktır.

Değerli Hocam

CHP,  gideceği limanı bilmeyen niteliksiz kaptanlar elinde fırtınalı denizlerde bocalayan bir gemiye benziyor. Taşıdığı yük, ise yeri asla doldurulamaz cumhuriyet değerleridir Bu nedenle CHP'ni kurtarmak, CHP'yi yönetenlere rağmen tarihî bir görevdir. 

Bu kez, Komiser Kolombo'nun işlenmiş bir cinayeti çözmek için değil, işlenmesine çok az zaman kalmış bir cinayeti engellemek için sahne almasını dileyelim...

Size  büyük kolaylık diliyorum.

Saygılarımla.

Mustafa Özbey

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.