Erdal Direğin: GÖRÜN ARTIK… DUYUN ARTIK…

ÖZEL HABER 20.10.2023 - 19:42, Güncelleme: 21.10.2023 - 01:11 18351+ kez okundu.
 

Erdal Direğin: GÖRÜN ARTIK… DUYUN ARTIK…

Dünyanın gözü önünde yaşanan vahşet… Ortadoğu yine kan gölüne döndü. Peki bu yaşananlar ülkemiz için ne anlama geliyor? Bu yaşananların satır aralarını nasıl okumalıyız? Konu ile ilgili Siyaset Bilimci Aktivist Yazar Erdal Direğin ile konuştuk.

Erdal Bey son yaşananları üzülerek izliyoruz. Yaşanan tam anlamı ile vahşet. İsrail, Filistin derken bu yaşananlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Siz bu yaşananları nasıl yorumluyorsunuz? Erdal Direğin Dünya çalkalanıyor, Dünyanın gözü önünde masum insanlar, çocuklar öldürülüyor. Dünya güçlünün yanında, İnsanlık yok, insanı düşünen yok. İsrail Müslüman Örgüt! Hamas eliyle kendi 11 Eylül’ünü yaratıyor. Olan her zamanki gibi çocuklara oluyor. Emperyal proje bugünün projesi değil ki; asla vazgeçmeyecekleri belli. Hele ki içten iş birlikçileri de bulduklarında işler daha da kolaylaşıyor. Dünyaca ünlü bilim insanımız Enerji Uzmanı Prof.Dr. Tolga Yarman’ın uyarıları ile. Hem bölgede, hem de ülkemizde ciddi şekilde tehlikenin devam ettiğini öğrendik… BOP, Yeni Osmanlıcılık, Ilımlı İslam, Arap Baharı ve son olarak mezhep savaşları… Bunlar birbirinden ayrı düşünülemez, bölgede hazırlanan oyunun köşe taşları bu saydıklarımız. Hepimiz hem fikiriz değil mi? Filistin halkının bilerek ya da bilmeyerek yaptığı hata onları vatanlarından etti. İsrail devletinin nasıl kurulduğunu birçoğumuz biliyoruz. Fakat yine de biraz değinmek isterim. Önce dört ev satın alınarak başlandı. O evleri satanlar vatanlarını satmanın da öncülüğünü yaptıklarının farkındalar mıydı, bilemem. Nasıl aldılar o evleri 4 kat fazla para vererek. Hemen razı oldular. Bu şekilde etrafındaki evleri de satın aldı Yahudiler. Sonra çember genişlemeye başladı. Bir süre sonra aynı yöntemle bir mahalleyi oluşturacak evler ve iş yerleri yüksek fiyat verilerek satın alındı. Sonuç olarak 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti resmen kurulmuş oldu. Dünya üzerinde yaşayan Yahudilerin % 42’si şu evrede İsrail’de yaşıyor. O dönemde bir çok Yahudi yaşadıkları ülkelerden, yeni kurulan ülkelerine göç ettiler. Bu bölgede yaşayan Araplar’ın büyük kısmı da kendi vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Bugün gelinen nokta, asker, sivil demeden öldürüyor İsrail… Hem de hiç utanmadan, sıkılmadan, vicdan yapmadan, yapılanı da meşru görerek savaş suçu işlemeye devam ediyor. Filistin devletini asla savunmuyorum. Din kardeşi edebiyatıyla da bakmıyorum, bakamam. İnsan olmanın gereği masum insanların, çocukların öldürülmesini kabullenemiyorum. Hatta haber ve görüntü izleyemez olduk. Nasıl içimize siner, çocukların korku dolu bakışlarını izlemek. Lanet olsun savaşa da, teröre de, neyi paylaşamıyoruz diyoruz değil mi ? Anlatalım: Büyük Orta Doğu Projesi neyi amaçlıyor biliyoruz. Aslında kurulmak istenen, ABD destekli Büyük İsrail Devleti, aynı zamanda petrole hakimiyet…  Bazen sınırlarını içeren haritalar yayınlanır, dış kaynaklı destekçi ülkelerin televizyon programlarında ve sosyal medyada. Servis edilen haritalarda ne görüyoruz? Lübnan, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak, Türkiye ve Ermenistan topraklarının bölümlerini içeren büyük İsrail devleti hayali… Bir başka deyişle Arz’i Mev’üd , yani Vaad edilmiş topraklar. Aslında bu vahşetin nedeni İsrailoğulları için siyasi değil, dini bir düşünce sisteminin sonucudur. Öyle büyük bir hayaldir ki bu, sınırları da 1800 lü yıllardan beri sık sık seslendirilmiştir. Kuzeyde Türkiye sınırları içindeki Kapadokya bölgesi, güneyde Süveyş Kanalı’nın bitim mevkii, Batısı Akdeniz, Doğusu da İran’ın batısını içine alır. Bu yaşananların asıl nedeni, Enerji kaynaklarına hakim olmaktır. Bundan sonra yapılacak savaşlar Enerji savaşlarıdır. Asıl hedef doğalgaz ve petrol rezervleri yüksek İran’dır. Arap Baharı ile süreç hızlandırılmış, Suriye parçalanmış, Irak 11 Eylül 2001’den sonra 2003’de halledilmiş, (dünya petrollerinin % 12.1 burada) enerji kaynakları ele geçirilmiş, şimdi sıra dünya petrol rezervinin % 12.8  ine sahip, doğalgaz rezervi olarak da dünyada Rusya’dan sonra % 17.8 lik rezerve sahip İran’da … ABD ve İsrail’in bölgeye neden medeniyet (!) götürmek istediğini sanırım anlamışsınızdır. Şu an için İran’a ilişmek çok mantıklı gelmiyordur. Rusya ve özellikle Çin ile İran’ın dirsek teması, denge için önemli . Gelelim benim kadim topraklarıma. Şöyle bir gelişmelere bakalım. Biz neden 8 milyon Suriyeli’yi ,1 milyondan fazla Afgan’ı, (bunların çoğu 20-30 yaşlarında sağlıklı erkekler) kucağımızda bulduk. Sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen bu insanlar neden Türkiye’ye gönderiliyor. Biz çok zengin kaynakları olan refah içinde yaşayan bir ülke değiliz ki!...  Dünya’da ve Avrupa’da sığınmacılara kucak açan ülkeler var tabii. Uluslararası anlaşmalarla düzenli ve denetimli olarak sığınmacılar kamplarda korunur, asgari de olsa yaşamlarının sürmesi için çalışmalar yapılır. Bu kabul görür bir siyasettir. Biz ise özellikle Suriye’lileri içimize kadar soktuk. Suriye sınırımızdaki bazı illerimizde Suriyeli sayısı Türk nüfusa yaklaştı. Kilis’te bizim nüfusumuzu geçti bile. Bu nasıl kabul edilebilir! Bu konuda uzmanlar tehlikenin büyüklüğünü anlatmaktan yoruldular. Bu insanlar sosyolojik olarak da bizimle uyumlu değiller. Tarihsel göreneklerini incelediğimizde bizimle entegrasyonları çok zor görünüyor. Sadece din kardeşliği ya da Ensar politikaları ile aramızda bu kadar Suriye’linin dolaşması hiç de hayra alamet görünmüyor. Suriye’de savaş bitti. Suriye lideri Esat, üçüncü ve son kez Suriye’den kaçanlara bir af daha çıkardı ve ülkelerine çağırdı. Tehlikeleri göz ardı etmeden önlem almalıyız. Bu insanları bir an önce ülkelerine göndermemiz gerekiyor. Biz AB ile sığınmacı anlaşması yapıp, para için onların kalkanı olacak ülke olamayız. Filistin devletinin nasıl bu hale geldiğini anlattık. Yabancılara toprak satışını hemen durdurmalıyız. Kotalar aşıldığı için durum çok vahim. Her şeye rağmen biz bu saydığımız devletler gibi tarihsel sıkıntıları olan devlet değiliz. Hatta bir çoğu gibi kabile devleti hiç değiliz. Bizim gelenek ve göreneklerimiz var. Biz ulus devletiz. Çok şükür her türlü oyunlara rağmen bu özelliğimizi yitirmedik. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni hiç unutmadık. Unutanlara bir kez daha okumalarını öneriyorum. Keşke demeden önce!…
Dünyanın gözü önünde yaşanan vahşet… Ortadoğu yine kan gölüne döndü. Peki bu yaşananlar ülkemiz için ne anlama geliyor? Bu yaşananların satır aralarını nasıl okumalıyız? Konu ile ilgili Siyaset Bilimci Aktivist Yazar Erdal Direğin ile konuştuk.

Erdal Bey son yaşananları üzülerek izliyoruz. Yaşanan tam anlamı ile vahşet. İsrail, Filistin derken bu yaşananlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Siz bu yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?

Erdal Direğin

Dünya çalkalanıyor, Dünyanın gözü önünde masum insanlar, çocuklar öldürülüyor. Dünya güçlünün yanında, İnsanlık yok, insanı düşünen yok. İsrail Müslüman Örgüt! Hamas eliyle kendi 11 Eylül’ünü yaratıyor. Olan her zamanki gibi çocuklara oluyor. Emperyal proje bugünün projesi değil ki; asla vazgeçmeyecekleri belli. Hele ki içten iş birlikçileri de bulduklarında işler daha da kolaylaşıyor.

Dünyaca ünlü bilim insanımız Enerji Uzmanı Prof.Dr. Tolga Yarman’ın uyarıları ile. Hem bölgede, hem de ülkemizde ciddi şekilde tehlikenin devam ettiğini öğrendik… BOP, Yeni Osmanlıcılık, Ilımlı İslam, Arap Baharı ve son olarak mezhep savaşları… Bunlar birbirinden ayrı düşünülemez, bölgede hazırlanan oyunun köşe taşları bu saydıklarımız.

Hepimiz hem fikiriz değil mi? Filistin halkının bilerek ya da bilmeyerek yaptığı hata onları vatanlarından etti. İsrail devletinin nasıl kurulduğunu birçoğumuz biliyoruz. Fakat yine de biraz değinmek isterim. Önce dört ev satın alınarak başlandı. O evleri satanlar vatanlarını satmanın da öncülüğünü yaptıklarının farkındalar mıydı, bilemem. Nasıl aldılar o evleri 4 kat fazla para vererek.

Hemen razı oldular. Bu şekilde etrafındaki evleri de satın aldı Yahudiler. Sonra çember genişlemeye başladı. Bir süre sonra aynı yöntemle bir mahalleyi oluşturacak evler ve iş yerleri yüksek fiyat verilerek satın alındı. Sonuç olarak 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti resmen kurulmuş oldu. Dünya üzerinde yaşayan Yahudilerin % 42’si şu evrede İsrail’de yaşıyor. O dönemde bir çok Yahudi yaşadıkları ülkelerden, yeni kurulan ülkelerine göç ettiler. Bu bölgede yaşayan Araplar’ın büyük kısmı da kendi vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar.

Bugün gelinen nokta, asker, sivil demeden öldürüyor İsrail… Hem de hiç utanmadan, sıkılmadan, vicdan yapmadan, yapılanı da meşru görerek savaş suçu işlemeye devam ediyor. Filistin devletini asla savunmuyorum. Din kardeşi edebiyatıyla da bakmıyorum, bakamam. İnsan olmanın gereği masum insanların, çocukların öldürülmesini kabullenemiyorum. Hatta haber ve görüntü izleyemez olduk.

Nasıl içimize siner, çocukların korku dolu bakışlarını izlemek. Lanet olsun savaşa da, teröre de, neyi paylaşamıyoruz diyoruz değil mi ? Anlatalım: Büyük Orta Doğu Projesi neyi amaçlıyor biliyoruz. Aslında kurulmak istenen, ABD destekli Büyük İsrail Devleti, aynı zamanda petrole hakimiyet… 

Bazen sınırlarını içeren haritalar yayınlanır, dış kaynaklı destekçi ülkelerin televizyon programlarında ve sosyal medyada. Servis edilen haritalarda ne görüyoruz? Lübnan, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak, Türkiye ve Ermenistan topraklarının bölümlerini içeren büyük İsrail devleti hayali… Bir başka deyişle Arz’i Mev’üd , yani Vaad edilmiş topraklar. Aslında bu vahşetin nedeni İsrailoğulları için siyasi değil, dini bir düşünce sisteminin sonucudur. Öyle büyük bir hayaldir ki bu, sınırları da 1800 lü yıllardan beri sık sık seslendirilmiştir. Kuzeyde Türkiye sınırları içindeki Kapadokya bölgesi, güneyde Süveyş Kanalı’nın bitim mevkii, Batısı Akdeniz, Doğusu da İran’ın batısını içine alır.

Bu yaşananların asıl nedeni, Enerji kaynaklarına hakim olmaktır. Bundan sonra yapılacak savaşlar Enerji savaşlarıdır. Asıl hedef doğalgaz ve petrol rezervleri yüksek İran’dır. Arap Baharı ile süreç hızlandırılmış, Suriye parçalanmış, Irak 11 Eylül 2001’den sonra 2003’de halledilmiş, (dünya petrollerinin % 12.1 burada) enerji kaynakları ele geçirilmiş, şimdi sıra dünya petrol rezervinin % 12.8  ine sahip, doğalgaz rezervi olarak da dünyada Rusya’dan sonra % 17.8 lik rezerve sahip İran’da …

ABD ve İsrail’in bölgeye neden medeniyet (!) götürmek istediğini sanırım anlamışsınızdır. Şu an için İran’a ilişmek çok mantıklı gelmiyordur. Rusya ve özellikle Çin ile İran’ın dirsek teması, denge için önemli .

Gelelim benim kadim topraklarıma. Şöyle bir gelişmelere bakalım. Biz neden 8 milyon Suriyeli’yi ,1 milyondan fazla Afgan’ı, (bunların çoğu 20-30 yaşlarında sağlıklı erkekler) kucağımızda bulduk. Sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen bu insanlar neden Türkiye’ye gönderiliyor. Biz çok zengin kaynakları olan refah içinde yaşayan bir ülke değiliz ki!... 

Dünya’da ve Avrupa’da sığınmacılara kucak açan ülkeler var tabii. Uluslararası anlaşmalarla düzenli ve denetimli olarak sığınmacılar kamplarda korunur, asgari de olsa yaşamlarının sürmesi için çalışmalar yapılır. Bu kabul görür bir siyasettir. Biz ise özellikle Suriye’lileri içimize kadar soktuk. Suriye sınırımızdaki bazı illerimizde Suriyeli sayısı Türk nüfusa yaklaştı. Kilis’te bizim nüfusumuzu geçti bile. Bu nasıl kabul edilebilir! Bu konuda uzmanlar tehlikenin büyüklüğünü anlatmaktan yoruldular. Bu insanlar sosyolojik olarak da bizimle uyumlu değiller. Tarihsel göreneklerini incelediğimizde bizimle entegrasyonları çok zor görünüyor. Sadece din kardeşliği ya da Ensar politikaları ile aramızda bu kadar Suriye’linin dolaşması hiç de hayra alamet görünmüyor. Suriye’de savaş bitti. Suriye lideri Esat, üçüncü ve son kez Suriye’den kaçanlara bir af daha çıkardı ve ülkelerine çağırdı.

Tehlikeleri göz ardı etmeden önlem almalıyız. Bu insanları bir an önce ülkelerine göndermemiz gerekiyor. Biz AB ile sığınmacı anlaşması yapıp, para için onların kalkanı olacak ülke olamayız. Filistin devletinin nasıl bu hale geldiğini anlattık. Yabancılara toprak satışını hemen durdurmalıyız. Kotalar aşıldığı için durum çok vahim. Her şeye rağmen biz bu saydığımız devletler gibi tarihsel sıkıntıları olan devlet değiliz. Hatta bir çoğu gibi kabile devleti hiç değiliz. Bizim gelenek ve göreneklerimiz var. Biz ulus devletiz. Çok şükür her türlü oyunlara rağmen bu özelliğimizi yitirmedik. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni hiç unutmadık.

Unutanlara bir kez daha okumalarını öneriyorum.

Keşke demeden önce!…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.