Prof. Tolga Yarman ve Arkadaşları, Geçen yüzyılın Kainat Tasavvurunu Değiştirdiler...

ÖZEL HABER 29.04.2023 - 20:17, Güncelleme: 29.04.2023 - 20:21 33267+ kez okundu.
 

Prof. Tolga Yarman ve Arkadaşları, Geçen yüzyılın Kainat Tasavvurunu Değiştirdiler...

Prof. Tolga Yarman'ın kuramı, Einstein'in yerçekimi nazariyesinin, yani Genel Göreliliğin (GG) yerine geçmeye en önde gelen ve halen tek kuram olma özelliğinde...

Yüz kadar bilimsel makaleyi dünyanın en önde gelen bilim dergilerinde yayinlayan Prof. Tolga Yarman önderliğindeki ekibin son makalesi, Einstein'in calişmalarını yayinlayan ve dünyanın en prestijli dergilerinden olan Annals of Physics'te, yayina kabul edildi...Bu durumda Prof. Tolga Yarman'ın kuramı, Einstein'in yerçekimi nazariyesinin, yani Genel Göreliliğin (GG) yerine geçmeye en önde gelen ve halen tek kuram olma özelliğinde... Kuram, "Kara Delikler"e, masal diyor... "Big Bang", yani Büyük Patlama için, ne "Bang" yani Patlama var, ne de öyle "Big", yani büyük bir şey var, diyor...   Prof. Tolga Yarman, öyküyü bakın nasıl anlatıyor...    Bugüne kadar, atom dunyasi icin yontulmus matematiksel araçlar, gokyuzune uygulanamıyordu... Gokyuzu icin yontulmus matematiksel araçlar ise atom dunyasina uygulanamıyordu...   Atom dünyası icin yontulmus matematiksel araçlara, Kuvatum Fiziği, Kuvantum Mekaniği, Kuvantum Alan Teorisi, diyoruz... Uzatmiyorum... Einstein'in "Özel Görelilik Kurami" buralarda gecerli... Gökyüzü içinse bugun icin gecerli olan matematiksel tasavvur, Einstein'in yerçekimi nazariyesi, ya da iste "Genel Görelilik" (GG)... Sözde "Kara Delikler" buradan geliyor...   Ana fikir su ki, bu iki matematiksel dünya, birbirleriyle uyumlu değiller... Yani, i) GG atoma uygulanamiyor, ii) atom fizigi (diyecegim kestirmeden), gokyuzune uygulanamiyor... Başka bir deyişle şizofrenik (birbirleriyle çelişen, cifte algılamalı) bir kainat tasavvurumuz var... Oysa, doğa bir bütün... Ne atomdan gökyüzüne doğru yükselirken, ne de gökyüzünden atoma doğru yaklaşırken, bu iki dünyayı ayiran sinirlar gözlemlenmiyor...   O halde bir yerde bir sorun olmalı...   Bu mesele beni, üniversite yıllarımdan beri meşgul ederdi... Önce, bilhassa gaz kinetiği zemininde gösterdik ki, atom fiziği, pekala, bizim dünyamızda da geçerli... "Termodinamigin ikinci yasasini" (birinci yasa enerji korunumu yasasidir, ikinci yasa enerji kullanilabilirliligi yasasi oluyor), bir defa kuvantum mekaniğine rapt ettik ki, bu basli basina, MIT'de doktorami yaparken izleme şansım oldu, hocalarımın hayaliydi... Sonralari, epey bir zahmetle  dahi olsa, gökyüzüne ilişkin sonuclari, atom fiziğinden almayı başardım... Rahmetli Oktay Sinanoglu'nun (ki o da MIT'lidir), takdirine mazhar olmanin ayricaligini bu vesileyle yaşadım... Ilk yaptıklarıma, literatürde (dünya yazınında) Yarman's Approach (YA), deniyor... Bana, Sevgili Prof. Metin Arık ve Rus Meslekdasimiz Prof. Alexander Kholmetskii katildi... Gelistiregittiğimiz kuram öylelikle YARK (Yarman-Arik-Kholmetskii) adını aldı... O arada, 1998'den itibaren Fransiz NASA'si (ONERA) Araştirma Genel Direktörü Prof. Christian Marchal, yaptiklarima, yaptıklarimiza, büyük ilgi bahşetti... En son makalelerimizde O'nu da aramıza aldık... Epeydir, hani Malkocoglu, Kara Murat gibi filimlerde vardir ya, bakti ki, "kanli kavgalar" içindeyiz, aramıza, Biricik Oğlum, Prof. Ozan Yarman da, fena halde "kılıç kusanmış" olarak katıldı... Bizimle beraber tam anlamıyla, savaştı... Değerli Öğrencilerimiz Nimet Zaim, Ali Altıntaş, Fatih Özaydin ve Can Yesilyurt'un katkilarini, ayrıca yadetmeliyim... İÜ'nde bize evsahipliği yapan Fen Fakültesi Dekanlari Prof. Baki Akkuş'u ve Prof. Yesim Oktem'i de, keza bizimle omuzdaşlık etmeye hazır olduklarını ifade etmekten geri durmayan yeni yönetim mensuplarını da, şükranla yadediyorum... Simdilerde öğretim üyesi olduğum Okan Ünivesitesi'nde ise, başta Mütevelli Heyeti Başkanımız, Rektörlerimiz, Rektör Yardımcımız Prof. Alinur Büyükaksoy ve Dekanlarımız olmak üzere, herkes önümüzü açmak için, adeta çırpındı... Sevgili Kardeşlerim, Sıddık Yarman ve Faruk Yarman, bize aralıksız, destek oldular... Prof. Yılmaz Akyldız, nazariyemizin tartisilagittigi bir internet iletisim grubu kuruverdi... Grupta, hararetli tartismalar oldu... Minnettarim...   **   Pekiyi (O halde bir yerde bir sorun olmalı, dedimdi ya), sorun neydi  ...   Bunun iki boyutu var:   i) Einstein'in Genel Göreliliği (GG) arizali olmalıydı... Bunu gösterebilmeliydim... Arizayi, bir defa bizim yaklasimimiz ortaya getiriyordu, çünkü iki kuram birbirlerine, olculebilen evrende, olcumlerle fark edilemeyecek kadar dar bir dilimde yakin geliyordu... Farki ölçebilmek üzere, Prof. Marchal, ONERA'daki ekibiyle birlikte, once atom saatleriyle yeryuzunde ve deniz dibinde deneyler yapmaya giristi... Ama aletlerin hassasiyeti yetmedi... Benden, farki tesbit edecek, deneyler ongormemi istedi... Başta çok karamsardım...  Çünkü farkı, Güneş Sistemi'nde ya da dünyamızda ölçemiyorduk... O zaman nerede ölçecektik  ...  Ama neticece, bir deney öngördüm... Deney, Einstein'in mutasavver deneyiydi... Dönen bir tepsinin ucundaki saatin Einstein'in mi, yoksa bizim mi, öngördüğümüz kadar, geri kalacağı üzerine oturuyordu... Meğer bu deney 1960'larda yapılmış ve Einstein'i doğrulamış!.. Bu bilgi bana intikal edince, "O deney raporunda bir sabun yoksa bir sey bilmiyorum", dedim  ... Rus meslektaşlarımız şaşırdılar... Üç gün sonra, "Prof. Yarman, deney raporunda, en az %25'lik bir sabun bulduk" diye yazdılar ki, deney hassasiyeti %1 olarak rapor edilmişti  ...  Bu durumda kendi deneylerimizi yapmaya karar verdik... İlk deney 2008'de Minsk'te yapıldı. Sonuç, açık ara bizi doğruladı... Sonra 2014'te, İÜ'nde Fen Fakültesi'nde, bu kez farklı bir düzenekte tekrar ettik, deneyi... Yine biz, açık ara, gerçeğe daha yakın çıktık... Bu arada karşımıza, sonuçlarımızın gerçekte Einstein'i doğruladığına dair, "siyonist cengaverler" çıkarttılar... Her birinin sırtını, ayrı ayrı, mindere mıhladık... Bütün bu anlattıklarım, dünyanın önde gelen bilim dergilerinde yer aldı... Bir şey kalmıştı geriye: Nasıl oluyordu da, GG, "Işığın, Güneşimizin yakınından geçerken Newton'un öngördüğünden iki kat daha fazla bükülmesi", "Merkür'ün yörüngesinin ucunun yuzyilda 43 saniye kadar dönmesi" gibi, sonuçları şaşmaz bir biçimde öngörebiliyordu :)) ... Son makalemizde bunu gösterdik... Bize göre, her etkileşme taneciksel ya da dalgasal olabilir. GG ise, "dalgasal etkileşme" nedir, öngöremez... Bilim dünyasına parmak isirtacak olan simdi su ki, esasen atom fizigi ile uyumsuz olan GG'in öngörüleri, bizim dalgasal yani atom fiziği alanina giren etkileşmelerimizle pratikçe ayni sonuçları öngörüyor... Ancak çok yüksek enerjili kozmik ışınların yerçekiminde bükülmeyecek olmasını izah edebilmekten uzak... Bizde ise bu, "taneciksel etkileşme" türüne giriyor... Nazariyemiz bu olguyu öngörebiliyor... Başka bir deyişle, gökcisminin yakınından pratikçe tam ışık hızında geçen cisimler, dalgasal etkileşmeye girmiyorlarsa, yerçekimini algılamıyorlar  ... Uzun sözün kısası, GG çöpe gidiyor... Yüzyılın paradigmasi, yani tasavvur kurgusu, dönüşüyor...   ii) Gökyüzünde yaptığımız, tam olarak atom dünyasına uygulanmamış... Elektron gibi atom çekirdeğine bağlı nesne, statik bağlanma enerjisi eşdeğeri kadar durgun kütle yitiriyor... Bu, dikkate alınmamış... Dolayısıyla atom dünyasındaki tasavvurumuzu da ayar, etmemiz gerekti...   **   Sonuç olarak, iki dünya (atom dünyası ve gökyüzü) ayni bir matematiksel tasavvurla ifade edilebiliyor oluyor...   Ancak Kara Delikler, torunlarımıza anlatacagimiz masallara dönüştü  ...   Yeni bir yaratılış nazariyesi yazdık, o arada... "Big Bang" yani "Büyük Patlama" yok... Bir defa ne "bang" var, ne de "big" oluyor  ... Bütün kainati, gerisin geriye sıkıştırdığımız zaman, iki milyar ışık yılı yarıçaplı bir hacme ancak sığıyor... Buradan bırakırsak yumuşak bir çözülmeyle genleşmeye geçiyor ki, buradan güncel bir muammaya yani karanlık enerjiye, ya da evrenin sanki dışımızdan cezbediliyormuşcasına ivmelenmesine ilişkin sonuç geldi, kalemimize...   Bütün bunlar, yüzden fazla sayıda makale halinde dünyanın önde gelen bilim dergilerinde yayınlandı... ** Son makalemiz, gecen yüzyilin uzay zaman eğriligi yaklaşımının ancak bir yaklaşıklık olduğunu ortaya koyuyor ve hepsi 25 sayfada, yukarıda anlattıklarımı özetliyor... Güzel olan şu ki, nazariyemiz, bütün deneylerle uyumlu... Ayrıca atom dünyası ve yerçekimi dünyası arasında bir tefrik yapmıyor... GG ise, bir defa, bizim deneylerimizle uyumsuz... Ayrıca yüksek hızlarda ve taneciksel olarak hareket eden nesnelerin yerçekiminden etkilenmeyeceğini, öngöremiyor... Esas önemlisi, iste dediğim gibi, atom dünyasına uygulanabiliyor değil... ** Einstein'a, ışık bükülmesi ölçümleri, GG'i dogrulayınca, öğrencileri sormuşlar:  Ya sonuç sizin öngördüğünüz gibi çıkmasaydı, demişler...     Einstein'in mağrur cevabi söyle:   - I would be sorry for Dear Lord...   Yani:   - Kainati benim tasavvur ettigim sekilde yaratmamis oldugu icin, Tanri adina, üzülürdüm.   Böyle demiş  ...   Biz ki, Einstein'a hayranlıkla büyüdük, yine ayni bir hayranlıkla, O'na sunu söylemek durumundayım:   - I am sorry for Dear Albert  ...   Yani, Albert için üzgünüm... Yaptığı yüz yıl sonra, rafa kaldırılmaya yüz tuttu...   Bu son makalemiz ise, Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü dolayısıyla, ulusumuza, giderek, tam da, Gazi Paşa'nın dileyeceği doğrultuda,  insanlığa, armağan olsun...   
Prof. Tolga Yarman'ın kuramı, Einstein'in yerçekimi nazariyesinin, yani Genel Göreliliğin (GG) yerine geçmeye en önde gelen ve halen tek kuram olma özelliğinde...

Yüz kadar bilimsel makaleyi dünyanın en önde gelen bilim dergilerinde yayinlayan Prof. Tolga Yarman önderliğindeki ekibin son makalesi, Einstein'in calişmalarını yayinlayan ve dünyanın en prestijli dergilerinden olan Annals of Physics'te, yayina kabul edildi...Bu durumda Prof. Tolga Yarman'ın kuramı, Einstein'in yerçekimi nazariyesinin, yani Genel Göreliliğin (GG) yerine geçmeye en önde gelen ve halen tek kuram olma özelliğinde... Kuram, "Kara Delikler"e, masal diyor... "Big Bang", yani Büyük Patlama için, ne "Bang" yani Patlama var, ne de öyle "Big", yani büyük bir şey var, diyor...

 

Prof. Tolga Yarman, öyküyü bakın nasıl anlatıyor... 

 

Bugüne kadar, atom dunyasi icin yontulmus matematiksel araçlar, gokyuzune uygulanamıyordu... Gokyuzu icin yontulmus matematiksel araçlar ise atom dunyasina uygulanamıyordu...

 

Atom dünyası icin yontulmus matematiksel araçlara, Kuvatum Fiziği, Kuvantum Mekaniği, Kuvantum Alan Teorisi, diyoruz... Uzatmiyorum... Einstein'in "Özel Görelilik Kurami" buralarda gecerli... Gökyüzü içinse bugun icin gecerli olan matematiksel tasavvur, Einstein'in yerçekimi nazariyesi, ya da iste "Genel Görelilik" (GG)... Sözde "Kara Delikler" buradan geliyor...

 

Ana fikir su ki, bu iki matematiksel dünya, birbirleriyle uyumlu değiller... Yani, i) GG atoma uygulanamiyor, ii) atom fizigi (diyecegim kestirmeden), gokyuzune uygulanamiyor... Başka bir deyişle şizofrenik (birbirleriyle çelişen, cifte algılamalı) bir kainat tasavvurumuz var... Oysa, doğa bir bütün... Ne atomdan gökyüzüne doğru yükselirken, ne de gökyüzünden atoma doğru yaklaşırken, bu iki dünyayı ayiran sinirlar gözlemlenmiyor...

 

O halde bir yerde bir sorun olmalı...

 

Bu mesele beni, üniversite yıllarımdan beri meşgul ederdi... Önce, bilhassa gaz kinetiği zemininde gösterdik ki, atom fiziği, pekala, bizim dünyamızda da geçerli... "Termodinamigin ikinci yasasini" (birinci yasa enerji korunumu yasasidir, ikinci yasa enerji kullanilabilirliligi yasasi oluyor), bir defa kuvantum mekaniğine rapt ettik ki, bu basli basina, MIT'de doktorami yaparken izleme şansım oldu, hocalarımın hayaliydi... Sonralari, epey bir zahmetle  dahi olsa, gökyüzüne ilişkin sonuclari, atom fiziğinden almayı başardım... Rahmetli Oktay Sinanoglu'nun (ki o da MIT'lidir), takdirine mazhar olmanin ayricaligini bu vesileyle yaşadım... Ilk yaptıklarıma, literatürde (dünya yazınında) Yarman's Approach (YA), deniyor... Bana, Sevgili Prof. Metin Arık ve Rus Meslekdasimiz Prof. Alexander Kholmetskii katildi... Gelistiregittiğimiz kuram öylelikle YARK (Yarman-Arik-Kholmetskii) adını aldı... O arada, 1998'den itibaren Fransiz NASA'si (ONERA) Araştirma Genel Direktörü Prof. Christian Marchal, yaptiklarima, yaptıklarimiza, büyük ilgi bahşetti... En son makalelerimizde O'nu da aramıza aldık... Epeydir, hani Malkocoglu, Kara Murat gibi filimlerde vardir ya, bakti ki, "kanli kavgalar" içindeyiz, aramıza, Biricik Oğlum, Prof. Ozan Yarman da, fena halde "kılıç kusanmış" olarak katıldı... Bizimle beraber tam anlamıyla, savaştı... Değerli Öğrencilerimiz Nimet Zaim, Ali Altıntaş, Fatih Özaydin ve Can Yesilyurt'un katkilarini, ayrıca yadetmeliyim... İÜ'nde bize evsahipliği yapan Fen Fakültesi Dekanlari Prof. Baki Akkuş'u ve Prof. Yesim Oktem'i de, keza bizimle omuzdaşlık etmeye hazır olduklarını ifade etmekten geri durmayan yeni yönetim mensuplarını da, şükranla yadediyorum... Simdilerde öğretim üyesi olduğum Okan Ünivesitesi'nde ise, başta Mütevelli Heyeti Başkanımız, Rektörlerimiz, Rektör Yardımcımız Prof. Alinur Büyükaksoy ve Dekanlarımız olmak üzere, herkes önümüzü açmak için, adeta çırpındı... Sevgili Kardeşlerim, Sıddık Yarman ve Faruk Yarman, bize aralıksız, destek oldular... Prof. Yılmaz Akyldız, nazariyemizin tartisilagittigi bir internet iletisim grubu kuruverdi... Grupta, hararetli tartismalar oldu... Minnettarim...

 

**

 

Pekiyi (O halde bir yerde bir sorun olmalı, dedimdi ya), sorun neydi  ...

 

Bunun iki boyutu var:

 

i) Einstein'in Genel Göreliliği (GG) arizali olmalıydı... Bunu gösterebilmeliydim... Arizayi, bir defa bizim yaklasimimiz ortaya getiriyordu, çünkü iki kuram birbirlerine, olculebilen evrende, olcumlerle fark edilemeyecek kadar dar bir dilimde yakin geliyordu... Farki ölçebilmek üzere, Prof. Marchal, ONERA'daki ekibiyle birlikte, once atom saatleriyle yeryuzunde ve deniz dibinde deneyler yapmaya giristi... Ama aletlerin hassasiyeti yetmedi... Benden, farki tesbit edecek, deneyler ongormemi istedi... Başta çok karamsardım...  Çünkü farkı, Güneş Sistemi'nde ya da dünyamızda ölçemiyorduk... O zaman nerede ölçecektik  ...  Ama neticece, bir deney öngördüm... Deney, Einstein'in mutasavver deneyiydi... Dönen bir tepsinin ucundaki saatin Einstein'in mi, yoksa bizim mi, öngördüğümüz kadar, geri kalacağı üzerine oturuyordu... Meğer bu deney 1960'larda yapılmış ve Einstein'i doğrulamış!.. Bu bilgi bana intikal edince, "O deney raporunda bir sabun yoksa bir sey bilmiyorum", dedim  ... Rus meslektaşlarımız şaşırdılar... Üç gün sonra, "Prof. Yarman, deney raporunda, en az %25'lik bir sabun bulduk" diye yazdılar ki, deney hassasiyeti %1 olarak rapor edilmişti  ...  Bu durumda kendi deneylerimizi yapmaya karar verdik... İlk deney 2008'de Minsk'te yapıldı. Sonuç, açık ara bizi doğruladı... Sonra 2014'te, İÜ'nde Fen Fakültesi'nde, bu kez farklı bir düzenekte tekrar ettik, deneyi... Yine biz, açık ara, gerçeğe daha yakın çıktık... Bu arada karşımıza, sonuçlarımızın gerçekte Einstein'i doğruladığına dair, "siyonist cengaverler" çıkarttılar... Her birinin sırtını, ayrı ayrı, mindere mıhladık... Bütün bu anlattıklarım, dünyanın önde gelen bilim dergilerinde yer aldı... Bir şey kalmıştı geriye: Nasıl oluyordu da, GG, "Işığın, Güneşimizin yakınından geçerken Newton'un öngördüğünden iki kat daha fazla bükülmesi", "Merkür'ün yörüngesinin ucunun yuzyilda 43 saniye kadar dönmesi" gibi, sonuçları şaşmaz bir biçimde öngörebiliyordu :)) ... Son makalemizde bunu gösterdik... Bize göre, her etkileşme taneciksel ya da dalgasal olabilir. GG ise, "dalgasal etkileşme" nedir, öngöremez... Bilim dünyasına parmak isirtacak olan simdi su ki, esasen atom fizigi ile uyumsuz olan GG'in öngörüleri, bizim dalgasal yani atom fiziği alanina giren etkileşmelerimizle pratikçe ayni sonuçları öngörüyor... Ancak çok yüksek enerjili kozmik ışınların yerçekiminde bükülmeyecek olmasını izah edebilmekten uzak... Bizde ise bu, "taneciksel etkileşme" türüne giriyor... Nazariyemiz bu olguyu öngörebiliyor... Başka bir deyişle, gökcisminin yakınından pratikçe tam ışık hızında geçen cisimler, dalgasal etkileşmeye girmiyorlarsa, yerçekimini algılamıyorlar  ... Uzun sözün kısası, GG çöpe gidiyor... Yüzyılın paradigmasi, yani tasavvur kurgusu, dönüşüyor...

 

ii) Gökyüzünde yaptığımız, tam olarak atom dünyasına uygulanmamış... Elektron gibi atom çekirdeğine bağlı nesne, statik bağlanma enerjisi eşdeğeri kadar durgun kütle yitiriyor... Bu, dikkate alınmamış... Dolayısıyla atom dünyasındaki tasavvurumuzu da ayar, etmemiz gerekti...

 

**

 

Sonuç olarak, iki dünya (atom dünyası ve gökyüzü) ayni bir matematiksel tasavvurla ifade edilebiliyor oluyor...

 

Ancak Kara Delikler, torunlarımıza anlatacagimiz masallara dönüştü  ...

 

Yeni bir yaratılış nazariyesi yazdık, o arada... "Big Bang" yani "Büyük Patlama" yok... Bir defa ne "bang" var, ne de "big" oluyor  ... Bütün kainati, gerisin geriye sıkıştırdığımız zaman, iki milyar ışık yılı yarıçaplı bir hacme ancak sığıyor... Buradan bırakırsak yumuşak bir çözülmeyle genleşmeye geçiyor ki, buradan güncel bir muammaya yani karanlık enerjiye, ya da evrenin sanki dışımızdan cezbediliyormuşcasına ivmelenmesine ilişkin sonuç geldi, kalemimize...

 

Bütün bunlar, yüzden fazla sayıda makale halinde dünyanın önde gelen bilim dergilerinde yayınlandı...

**

Son makalemiz, gecen yüzyilin uzay zaman eğriligi yaklaşımının ancak bir yaklaşıklık olduğunu ortaya koyuyor ve hepsi 25 sayfada, yukarıda anlattıklarımı özetliyor...

Güzel olan şu ki, nazariyemiz, bütün deneylerle uyumlu... Ayrıca atom dünyası ve yerçekimi dünyası arasında bir tefrik yapmıyor... GG ise, bir defa, bizim deneylerimizle uyumsuz... Ayrıca yüksek hızlarda ve taneciksel olarak hareket eden nesnelerin yerçekiminden etkilenmeyeceğini, öngöremiyor... Esas önemlisi, iste dediğim gibi, atom dünyasına uygulanabiliyor değil...

**

Einstein'a, ışık bükülmesi ölçümleri, GG'i dogrulayınca, öğrencileri sormuşlar:

 Ya sonuç sizin öngördüğünüz gibi çıkmasaydı, demişler...  

 

Einstein'in mağrur cevabi söyle:

 

- I would be sorry for Dear Lord...

 

Yani:

 

- Kainati benim tasavvur ettigim sekilde yaratmamis oldugu icin, Tanri adina, üzülürdüm.

 

Böyle demiş  ...

 

Biz ki, Einstein'a hayranlıkla büyüdük, yine ayni bir hayranlıkla, O'na sunu söylemek durumundayım:

 

- I am sorry for Dear Albert  ...

 

Yani, Albert için üzgünüm... Yaptığı yüz yıl sonra, rafa kaldırılmaya yüz tuttu...

 

Bu son makalemiz ise, Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü dolayısıyla, ulusumuza, giderek, tam da, Gazi Paşa'nın dileyeceği doğrultuda,  insanlığa, armağan olsun... 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.