Zeyyat Sahin
Köşe Yazarı
Zeyyat Sahin
 

YAĞMUR VE KADINLAR

Yağmur siyah giyen kadınları sevmez ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmurlu bir sabah alacasında yollarda olmayı. Yağmayan yağmurlara ve hasretle tüketilen bir ömre isyan, beyhude akıtılmış gözyaşlarına itirazdır siyah. Ve dahi kara bahta kem talihe yakılmış bir ağıttır. Uzun kışlara, zemheri ayazlarına dayanabilen; ama bir eksikliğin kahrıyla sızlayan yüreklerin hüznü gizlidir siyahta. Haykırılmamış bir yalnızlığın çığlığı, tam eyleme gayreti boşa çıkan bir eksikliğin sızısı sinmiştir siyaha. Ve sızıyı gizlesin, eksikliklere perde çeksin istemiştir de o yüzden siyahlara bürünmüştür kadın. Yağmur siyah giyen kadınları sevmez; çünkü umuttur, cana candır, canları canlandırandır o. Ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmuru; çünkü ne can kalmıştır canında ne de bir heves teninde. Canı teninde, teni canında emanettir artık. Ve bir emanet için değmez yağmurları beklemeye; değmez yağmurlu sabahlarda uzun yollarda yürümeye. İçlerinin yoksulluğuna bereket, yürek yangınlara çare diye bekledikleri yağmurlar yağmayınca ve yoksullaşınca düşleri, önce renkleri kaybeder kadınlar. Çünkü her renk bir hikâyedir, her renk bir başka düş ülkesine yolculuk içindir. Yolları kapanıp, hikâyeleri ıssızlaşınca renklere bahane kalmamıştır ve renklerden arınıp içlerine sığınmanın, kendi iç ülkelerinin sığınaklarında bir ömür sürmenin vaktidir artık. Ve vaktidir yağmurlardan, yağmalanmış bir hikâyeden kaçmanın. Yağmur siyan giyen kadınların yürek vadilerine yağar gün ve gün. Yürek sızılarına deva, adam gibi yürümeyen hayatlarına teselli arayan kadınlara bereket; ağlamaktan kuruyan göz pınarlarına rahmettir yağmur. Ne siyah giymek giderir sızıyı ne de dinler sızı siyahı. Sızı durmadan sızlar ve sızladıkça da bir rahmet arar. Çünkü öyle buyurmuştur üstat İsmet Özel: “Sızıyı gideren sudur” devamında “Kimseler bilmez suyun sızladığını” demeyi de ihmal etmemiştir. Velhasıl kelam siyahlara bürünüp gizlediğini sanırken farkında değildir kadın, bütün hikâyesini aşikâr ettiğinin. Ve farkında değildir yangınlardan derlenmiş bir hayat sürdüğünü herkese anlattığının. Yağmur siyah giyen kadınları sevmez ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmurlarda olmayı. Zaten uzun yağmurlarda, ayazlarda tüketmişlerdir onlar ömürlerini. Bu yüzden bir zırha bürünür gibi sımsıkı bürünürler siyaha; ama bilmezler ki hiçbir zırh gizleyemez sızıyı. Yazı ve Fotoğraf: Zeyyat ŞAHİN   İstanbul’un Siyasi Gazetesi]]>
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2021 - Pazartesi
Zeyyat Sahin

YAĞMUR VE KADINLAR

Yağmur siyah giyen kadınları sevmez ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmurlu bir sabah alacasında yollarda olmayı. Yağmayan yağmurlara ve hasretle tüketilen bir ömre isyan, beyhude akıtılmış gözyaşlarına itirazdır siyah. Ve dahi kara bahta kem talihe yakılmış bir ağıttır.
Uzun kışlara, zemheri ayazlarına dayanabilen; ama bir eksikliğin kahrıyla sızlayan yüreklerin hüznü gizlidir siyahta. Haykırılmamış bir yalnızlığın çığlığı, tam eyleme gayreti boşa çıkan bir eksikliğin sızısı sinmiştir siyaha. Ve sızıyı gizlesin, eksikliklere perde çeksin istemiştir de o yüzden siyahlara bürünmüştür kadın.
Yağmur siyah giyen kadınları sevmez; çünkü umuttur, cana candır, canları canlandırandır o. Ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmuru; çünkü ne can kalmıştır canında ne de bir heves teninde. Canı teninde, teni canında emanettir artık. Ve bir emanet için değmez yağmurları beklemeye; değmez yağmurlu sabahlarda uzun yollarda yürümeye.
İçlerinin yoksulluğuna bereket, yürek yangınlara çare diye bekledikleri yağmurlar yağmayınca ve yoksullaşınca düşleri, önce renkleri kaybeder kadınlar. Çünkü her renk bir hikâyedir, her renk bir başka düş ülkesine yolculuk içindir. Yolları kapanıp, hikâyeleri ıssızlaşınca renklere bahane kalmamıştır ve renklerden arınıp içlerine sığınmanın, kendi iç ülkelerinin sığınaklarında bir ömür sürmenin vaktidir artık. Ve vaktidir yağmurlardan, yağmalanmış bir hikâyeden kaçmanın.
Yağmur siyan giyen kadınların yürek vadilerine yağar gün ve gün. Yürek sızılarına deva, adam gibi yürümeyen hayatlarına teselli arayan kadınlara bereket; ağlamaktan kuruyan göz pınarlarına rahmettir yağmur. Ne siyah giymek giderir sızıyı ne de dinler sızı siyahı. Sızı durmadan sızlar ve sızladıkça da bir rahmet arar. Çünkü öyle buyurmuştur üstat İsmet Özel: “Sızıyı gideren sudur” devamında “Kimseler bilmez suyun sızladığını” demeyi de ihmal etmemiştir.
Velhasıl kelam siyahlara bürünüp gizlediğini sanırken farkında değildir kadın, bütün hikâyesini aşikâr ettiğinin. Ve farkında değildir yangınlardan derlenmiş bir hayat sürdüğünü herkese anlattığının.
Yağmur siyah giyen kadınları sevmez ve sevmez siyah giyen kadınlar yağmurlarda olmayı. Zaten uzun yağmurlarda, ayazlarda tüketmişlerdir onlar ömürlerini. Bu yüzden bir zırha bürünür gibi sımsıkı bürünürler siyaha; ama bilmezler ki hiçbir zırh gizleyemez sızıyı.
Yazı ve Fotoğraf: Zeyyat ŞAHİN
  İstanbul’un Siyasi Gazetesi
]]>
Yazıya ifade bırak !