Zeyyat Sahin
Köşe Yazarı
Zeyyat Sahin
 

YAŞAMAK BİR HÜZÜNDÜR

Yaşarız, dilimizde hüzünlü bir şarkı; içimizde kocaman bir mavilik kalır. Yaşarız, düşlerimiz ıssızlaşır; düşlerinde azalırız başkalarının. Ve yaşamak düşleri yoksul, yolları ıssız uykuları eksik bir serüvene dönüşür. Yaşarız, yaşamak günbegün artan, günbegün yürek ağrılarımızı çoğaltan hüzünlü bir öyküdür. “Hüzün ki en çok yakışandır bize Ve en çok anladığımız” der Hilmi YAVUZ. Evet, yaşadıkça en çok anladığımız ve bize en çok yakışan şeyin hüzün olduğunu fark ederiz. Çünkü ömrümüzce biriktirebildiğimiz tek şey hüzündür. Hüzünlerle yaşanır, hüzünlerle tanımlanır hayat. Yaşamak, hüzne doğru dolu dizgin koşmak; hüzünlerle yol almaktır hayatın içinde. Ve hepimizin hikâyeleri birbirine karışır, hepimizin hikâyeleri birbirine kavuşur hüznün koyaklarında. Ve hüzünlü hikâyeler hep birbirinin peşinde, bir ömür birbirinin içindedir. Kendi hikâyemizi yaşadığımızı sanmamız beyhude bir avunmadır. Hikâyelerimizde başkalarının hikâyelerinden söz, hayatımızda başkalarının hayatından iz taşırız. Yaşarız, gün gelir; içimizde kocaman bir mavilik taşıdığımızı, kimi seslerin hiçi değişmeden peşimizden geldiğini görürüz. Sesler içinden bir ses, yüzler içinden bir yüz düşüyle geçmiştir ömrümüz. Yaşarız, hep yanımızdadır ve her dem biraz daha yakınımızdadır ölümümüz. Yaşarız, ölüme doğru yol aldığımızı görünce biraz daha artar hüznümüz. “Gidebilseydim keşke” demenin acısı yangın yerine döndürür yüreğimizi. Kentler ve insanlar peşimizdedir, biz hep peşindeyizdir kentlerin ve insanların. Ne kentlerden gidebiliriz ne insanlardan. Tam bu sırada Sezen AKSU o buğulu sesiyle haykırır: “Ben bu yüzden hiç kimseden gitmem, gidemem.” O an fark ederiz ki biz de gidemeyenlerdeniz. Kentlerden bir iz taşırız hikâyelerimizde, insanlardan bir söz oturur yüreğimizin orta yerine. Hüzün tarih düşer ömrümüzün her karesine. Ve Hilmi YAVUZ inadına haklıdır: “ Hüzün ki en çok yakışandır bize.” Yaşarız; içimizde kocaman bir mavilik, yüreğimizde yangınlar. Yaşarız; yüreğimize siner hüzünler; yüreğimizi titretir sözler. Yaşarız; ömrümüz hikâyelerden geçer ve hikâyelerden bir hikâye içimize yer eder. Bu yüzden bizi görenler, hiç göremezler aslında bizi; çünkü biz bizde değil, içimizde yer eden hikâyelerdeyizdir. Yaşarız, içimizde kocaman bir mavilik, kulağımızda hiç gitmeyen bir ses kalır. Ve biz, bir ömür “Keşke gidebilseydim” der, kocaman bir mavilikte kalır, hiç gidemeyiz. Zeyyat ŞAHİN Foto: Zeyyat ŞAHİN ( Foça) ]]>
Ekleme Tarihi: 15 Ocak 2022 - Cumartesi
Zeyyat Sahin

YAŞAMAK BİR HÜZÜNDÜR

Yaşarız, dilimizde hüzünlü bir şarkı; içimizde kocaman bir mavilik kalır. Yaşarız, düşlerimiz ıssızlaşır; düşlerinde azalırız başkalarının. Ve yaşamak düşleri yoksul, yolları ıssız uykuları eksik bir serüvene dönüşür. Yaşarız, yaşamak günbegün artan, günbegün yürek ağrılarımızı çoğaltan hüzünlü bir öyküdür.
“Hüzün ki en çok yakışandır bize
Ve en çok anladığımız”
der Hilmi YAVUZ. Evet, yaşadıkça en çok anladığımız ve bize en çok yakışan şeyin hüzün olduğunu fark ederiz. Çünkü ömrümüzce biriktirebildiğimiz tek şey hüzündür. Hüzünlerle yaşanır, hüzünlerle tanımlanır hayat. Yaşamak, hüzne doğru dolu dizgin koşmak; hüzünlerle yol almaktır hayatın içinde. Ve hepimizin hikâyeleri birbirine karışır, hepimizin hikâyeleri birbirine kavuşur hüznün koyaklarında. Ve hüzünlü hikâyeler hep birbirinin peşinde, bir ömür birbirinin içindedir. Kendi hikâyemizi yaşadığımızı sanmamız beyhude bir avunmadır. Hikâyelerimizde başkalarının hikâyelerinden söz, hayatımızda başkalarının hayatından iz taşırız.
Yaşarız, gün gelir; içimizde kocaman bir mavilik taşıdığımızı, kimi seslerin hiçi değişmeden peşimizden geldiğini görürüz. Sesler içinden bir ses, yüzler içinden bir yüz düşüyle geçmiştir ömrümüz. Yaşarız, hep yanımızdadır ve her dem biraz daha yakınımızdadır ölümümüz. Yaşarız, ölüme doğru yol aldığımızı görünce biraz daha artar hüznümüz.
“Gidebilseydim keşke” demenin acısı yangın yerine döndürür yüreğimizi. Kentler ve insanlar peşimizdedir, biz hep peşindeyizdir kentlerin ve insanların. Ne kentlerden gidebiliriz ne insanlardan. Tam bu sırada Sezen AKSU o buğulu sesiyle haykırır: “Ben bu yüzden hiç kimseden gitmem, gidemem.” O an fark ederiz ki biz de gidemeyenlerdeniz. Kentlerden bir iz taşırız hikâyelerimizde, insanlardan bir söz oturur yüreğimizin orta yerine. Hüzün tarih düşer ömrümüzün her karesine. Ve Hilmi YAVUZ inadına haklıdır: “ Hüzün ki en çok yakışandır bize.”
Yaşarız; içimizde kocaman bir mavilik, yüreğimizde yangınlar. Yaşarız; yüreğimize siner hüzünler; yüreğimizi titretir sözler. Yaşarız; ömrümüz hikâyelerden geçer ve hikâyelerden bir hikâye içimize yer eder. Bu yüzden bizi görenler, hiç göremezler aslında bizi; çünkü biz bizde değil, içimizde yer eden hikâyelerdeyizdir.
Yaşarız, içimizde kocaman bir mavilik, kulağımızda hiç gitmeyen bir ses kalır. Ve biz, bir ömür “Keşke gidebilseydim” der, kocaman bir mavilikte kalır, hiç gidemeyiz.
Zeyyat ŞAHİN
Foto: Zeyyat ŞAHİN ( Foça)
Bir 1 kişi, doğa, göl ve alacakaranlık görseli olabilir
]]>
Yazıya ifade bırak !