Turistik Olmayan Doğu Ekspresi !
Turistik Olmayan Doğu Ekspresi !
TCDD trenleri ile son zamanlarda özellikle doğuya seyahat ettiniz mi? Etmediyseniz bu haberimizi mutlaka okumanızı öneririz. Gazeteci Aktivist Erdal Direğin Sivas'tan Ankara'ya 28 Ocak pazar günü Doğu Ekspresi ile seyahat etmeye karar verdi. 25 yıl önce yaşadığı zorlu şartları bugün de yaşaması oldukça ilginçti. O zaman şu sorunun cevabını Erdal Direģin'in kendisinden öğrenelim. Devlet Demiryolları'nda 25 öncesi ve bugün arasında farklar var mı? Daha doğrusu bugün insana saygı duyuluyor mu?
TCDD trenleri ile son zamanlarda özellikle doğuya seyahat ettiniz mi? Etmediyseniz bu haberimizi mutlaka okumanızı öneririz. Gazeteci Aktivist Erdal Direğin Sivas'tan Ankara'ya 28 Ocak pazar günü Doğu Ekspresi ile seyahat etmeye karar verdi. 25 yıl önce yaşadığı zorlu şartları bugün de yaşaması oldukça ilginçti. O zaman şu sorunun cevabını Erdal Direģin'in kendisinden öğrenelim. Devlet Demiryolları'nda 25 öncesi ve bugün arasında farklar var mı? Daha doğrusu bugün insana saygı duyuluyor mu?
Erdal Direğin
Bölgemizde tarihi Osmanlı dönemine dayanan, kurtuluş savaşının kazanılmasında önemli rol oynayan demiryolları, Cumhuriyet döneminde hem alt yapı, hem de üst yapı çalışmalarıyla çok önemli gelişmeler sağlamıştır. Anadolu topraklarında 1923 yılında 4559 km. olan demiryolları, 1940 yılına gelindiğinde 8623 km.ye ulaşmıştır.
1932 ve 1936 yılları 5 yıllık planlarında demiryollarının hedefleri şu şekilde belirlenmiştir.
Potansiyel üretim merkezlerine ve doğal kaynaklara ulaşmak
Üretim, tüketim merkezleri ile limanları birbirine bağlamak
Ekonomik gelişmenin ülke çapına ulaşmasını sağlamak, gidilemeyen bölgelere ulaşmak
Bu sayede özellikle üretim merkezlerinden demir yolları ile çeşitli illere bağlantılar kurmak suretiyle ticaretin gelişmesine yardımcı olunmayı planlamışlardır.
Savaş zamanında demiryolları durgunluk dönemine girmiştir. 1953 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları adını almış ve statüsü de İktisadi Devlet Teşekkülü olmuştur. Dünyadaki teknolojik gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda demir yollarında ne kadar da teknolojinin gerisinde kaldığımızı görüyoruz. Demiryollarının yakın tarihinde yaşanan birkaç kaza örneğini, nedenleri ile anlatayım.
Saçma sapan uygulamalarla, dahiyane buluş olarak gösterilen hızlandırılmış tren projesi ile 2004 yılında Sakarya’nın Pamukova İlçesi sınırlarındaki Mekece bölgesinde tren kazası olmuş , 41 yolcu hayatını kaybetmiş ve 98 kişi de yaralanmıştı. Hiçbir inceleme alt yapı çalışması planlanmadan 80 km ile geçilmesi gereken bölge saatte 132 km ile geçilmiş ve kaza göz göre göre gelmiştir. Dava, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın sonuçlanmasıyla beraber 1. makinist 2 yıl 6 ay hapis ve 100 YTL para cezasına, 2. Makinist 1 yıl 3 ay hapis ile 333 YTL para cezasına çarptırılır. Tren Şefi ise beraat eder. Ayrıca Cumhuriyet Savcılığının TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebi Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından reddedilecekti.
Pamukova - Mekece Tren Kazası
Sadece iki makinistin küçük cezalar aldığı davada, bilirkişinin yarı yarıya kusurlu bulduğu raylarla ilgili sorumluların soruşturulmasına izin verilmedi. Bilirkişi raporlarıyla facianın ardında eski raylarla yapılan hızlı tren denemesinin olduğu ortaya çıktı. Kazayla ilgili Sakarya 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açıldı. Bilirkişi raporunda, birinci makinist 8’de 3, ikinci makinist 8’de 1 ve demiryolu 8’de 4 kusurlu bulundu. Tüm fatura makinistlere kesilirken, baş makinist 5 ay, ikinci makinist ise 3 ay tutuklu kaldı. Ancak asıl kusurlunun kim olduğu bir türlü tespit edilemedi. Kazada yaşamını yitirenlerin avukatları kusurlu bulunan rayların yapımında ve kullanımında katkısı olan asıl suçluların bulunması için suç duyurusunda bulundu. Verilen soruşturma emri Danıştay tarafından iptal edildi. İkinci girişimde de mahkeme, Danıştay’ı örnek göstererek yeniden bir soruşturma yapılmasına izin vermedi.
Son duruşma 2 Aralık 2011’deydi. Duruşmaya TCDD avukatı katılmadı. 5 kişinin talimatla alınması gereken ifadelerinin de alınmaması nedeniyle dava 7 Şubat 2012’ye ertelendi. Bu tarih davanın zamanaşımı süresinin dolmasından tam iki hafta sonraydı. Kanunlara göre “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçunun zamanaşımı karşılığı 7.5 yıl. Davadaki zamanaşımı Ocak ayının son haftasında bittiği için, davanın bu duruşmasında sanık avukatları davanın zamanaşımından düşürülmesini talep edecek.
Mahkeme de bu talebe uymak zorunda kaldı.
41 kişinin hayattan koparıldığı, 98 kişinin çeşitli yerlerinden yaralandığı, bir kısmının sakat kaldığı davada hiç kimse ceza almadı. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım sorumluluğu hiç üstlenmedi.
Olan ölenlere ve yaralılara oldu.
Yine Ankara Marşandiz Tren Kazası 13 Aralık 2018’de meydana gelmiş, 9 kişi hayatını kaybetmiş, 107 kişi de yaralanmıştı. Burada bir yol kontrol kılavuz lokomotifinin, YHT ne çarpması sonucu meydana gelmişti. İlk belirlemelere göre Sinyalizasyon hatası olduğu belirtilen kazanın yargılama süreci devam etmektedir.
Ankara Marşandiz Tren Kazası
Son olarak benim de yakından takip ettiğim Çorlu Tren Faciasından söz etmeliyim. 8 Temmuz 2018 tarihinde Çorlu Yakınlarında trenin raydan çıkması sonucu meydana gelen kaza da 7 si çocuk 25 kişi yaşamını yitirmiş, 328 kişi de yaralanmıştı. 25 Ocak 2024 günü Çorlu Halk Eğitim Salonunda gerçekleşen 18.Duruşmada da karar çıkmadı. Sanık yakınlarının ve avukatlarının istekleri sanıkların olası kast üzerinden ceza almaları.. En önemlisi de TCDD nin üst yönetiminden yetkililerin yargılanma talepleri. Her zaman olduğu gibi 2-3 makinist ve kontrolörlere küçük cezalar verilip, bu olayın üstünün örtülmesini istemiyorlar. Maalesef bu ülkede her şey yapanın yanında kalıyor. Bu kez olmasın… 29 Şubat’ta 19 Duruşmayı takip edeceğiz.
Çorlu Tren Kazası
Şimdi gelelim TCDD yollarının bugünkü durumuna. En son tren ile uzun yolculuğum 99 yılının Aralık ayında Haydarpaşa-Malatya yolculuğu idi. Çok ağır kış şartlarında karayolu riskli olacağı için tren ile gitmeye karar vermiştik. 24 saate gideceğimiz yolu 44 saatte tamamlayabildik. Tren Sivas-Kayseri arasında dağlık bölgede dondu. O zaman yetkililerden aldığım bilgiye göre daha önce donan 1984 yılında Muş’ta donmuştu. Demek ki 15 yıl sonra bir tren daha donmuştu. Meşaleler yakıp, trenin altını ısıtan görevlilerin olağanüstü çabaları ile hareket edebilmiştik. Tabii tren de elektrikler de kesilmişti.
-15 derecede . Yiyecek de yoktu. Tuvalet ve lavabolar çok kötü durumdaydı. Ailece seyahat edenler çok zorda kaldılar.
Bunu niçin anlattım? Pazar günü öve öve bitiremediğimiz Kars’tan gelen Doğu Ekspresi Treni ile Sivas’tan Ankara’ya yolculuk ettik. Hani derler ya “Etmez olaydık”. 25 yıl önce yaşadıklarımızın bir bölümünü bu trende yaşadık. Sivas’ta 22.20 de beklenen tren saat 23.50’de geldi. Sivas Gar’da Danışma yerinde oturan görevliler, insanlara sürekli yanıltıcı bilgiler veriyorlar. “Tren ne kadar gecikecek” sorularına önce 20 dakika, sonra 30 dakika, sonra 1 saat olarak değiştiriyorlar. Onlar için bu tür gecikmeler normal olabilir ancak yolcular için aynı değil. Tren Sivas Gar’da 20 dakikadan fazla durunca anormal bir durum olduğunu fark ettim. Tren de homurdanmalar da başlamıştı. TCDD ‘nın iletişim telefonunu aradım. Biz bu şikayetlerle ilgilenmiyoruz” dedi görevli arkadaş. “Sivas Garı arayın” diyerek numarasını verdi. Orayı da aradım, arıza giderilmeye çalışılıyor cevabını aldım. Ancak ne trende ne de Gar’da herhangi bir bilgi anonsu geçilmedi. Gidip yerinde gözlemledim. Öndeki vagonda klima sorunu vardı. Görevli geçici olarak tamir etti. Fakat yine aynı sorunun tekrarlanabileceğini söyledi. Tren 1 saatte hareket etmeden Sivas’ta bekledi. Nihayet hareket ettik, ancak 2.Vagon’da ısı sorunu çözülemediğinden buradaki yolcular diğer vagonlara transfer edilmeye başlandı.
Bu arada Tren Kayseri yolunda seyir halindeydi. Sivas’tan hareket ettikten bir süre sonra bilet kontrol için bir görevli sesi duyuldu. “Bilet Kontrol, Sivas’tan binenler bilet kontrol” . Biletler gösterildi. Saat gece yarısını epeyce geçmişti. Vagona baktığımda uzak Asya trenlerinde görülen manzaralar vardı. İnsanlar salkım saçak uyuyordu. Bir çok sığınmacı ailenin de trende yolculuk ettiğini gözlemledim. Uyumları da her zaman ki gibi hoş değildi. Ağlayan çocuklar, sorumsuz davranan anne babalar, çoğu ayakkabısız yere basan çocuklar..
Bu arada yolculuk epeyce uzun sürecek, tuvalet ve lavabo ihtiyaçları olacak. Tuvaleti kullandım. Girmek ne mümkün, tek kelime ile rezalet. Tam 25 yıl önceki Güney Doğu Ekspresinde ne yaşadıysam buradaki görüntüler de aynı. Yine erkekleri ayıralım fakat kadın ve çocukların buradan mikrop kapmadan çıkması başarı sayılmalı. Trende görevli arıyorum, ne mümkün. Kimseler yok. Temizlik görevlisi hiç görmedim. Sabah hava aydınlanmaya başladığında yemek vagonuna doğru yürüdüm.
Yemek yenecek bir şey yoktu. Neden olduğunu sordum. “Tren çok kalabalık olduğundan aldığımız ürünler yetmedi” cevabını aldım. Çay var mı? dedim “var birazdan bir arkadaşımız çay servisi için vagonları dolaşacak” dedi. 3 saat kadar bekledik, ne çay dağıtan arkadaş, ne de çay vardı ! Nihayet görevlerini bilmediğim 2 görevli (!) arkadaşa denk geldim. Genel olarak trenin çok kirli olduğunu , özellikle kadınların bu tuvaletleri kullanamayacağını söyledim. Verilen cevabı aklımda tutamadım, saçma bir cevaptı. Bir yerde inip karşı yöne giden trene binmiş temizlik görevlisi. Gülümsedim sadece, ben daha fazla bir şey söylemeden “haklısınız “dedi görevli. Tuvaletlerin kirliliği sadece tuvalete girenleri etkilemiyor ki. Çişlere basıp, tekrar vagonlarda yürüyüp yerine oturanların taşıdıkları mikroplara ne demeli? Bunlar nefes yoluyla insanların ciğerlerine girmeyecek mi? Bir görevli 24 saat boyunca 1 kez bile pas pas yapamaz mı vagonları? Yapar tabi fakat zihniyet önemli.
İnsanımıza verilen değer bu işte. Buna itiraz etmeyen insanlarımızı da anlamak çok zor. Hep sus sus nereye kadar, mezara kadar… İnsanca seyahat etme hakkı olduğunu bilmeyen bir toplum haline getirildik. Çünkü bize ne öğrettiler hep şükredin, hep şükredin.
Saatler geçtikçe sinirler gerilmeye başladı. Nihayet Kırıkkale civarında siyah bir çöp torbası ile bir görevli, çok da kibar bir üslupla çöpleri almaya başladı. Hatta çöpleri torbaya atanlara teşekkür bile etti. Keşke zamanında görevini yapsaydın biz de teşekkür etseydik be kardeşim. Normalde Ankara iniş saatimiz olan 09.40 da biz Kırıkkale’ye bile varamamıştık. İstanbul’a YHT bileti alanlar hüsran oldular. Otobüs bileti, uçak bileti alanlar hüsran oldular. Tren, otobüs, uçak hepsi kaçtı. Bir mağduriyette böyle yaşandı. 2 saat 40 dakika gecikme mi olur? Hem de bu çağda, hiçbir önlem almadan, hiç kimsenin sorumluluk almadığı bir yolculuk. İnerken mağdur olan birkaç vatandaşımız ile sohbete başladık. Bunlar duyarlı vatandaşlardı. Antalya’dan gelip, Doğu Ekspresi ile Kars’a giden Zehra hanım trende küçük el termosuna sıcak su istediğini, yemek vagonunda sıcak suya 45 TL verdiğini söyledi.
Böyle o kadar fazla örnek dinledik ki? Mahrumiyet bölgesi mi? Yoksa özellikle kış aylarında keyif için binilen turistik tren gezisi mi? anlamak mümkün değil.
Başlarken demiryolları tarihinden, kuruluş amaçlarından, basit hatalar yüzünden meydana gelen ölümlü kazalardan, halen süren davalardan, en önemlisi ise gerçek sorumluların nasıl da sorumluluktan sıyrıldıklarından söz ettim. Dünyada yüksek hızlı tren seferleri fazlası ile var ve gerçekten çok hızlı. Çin’de saatte 600 km yapan Maglev treni, Fransa’da 474 km yapabilen tren seferleri hizmettedir. Neredeyse hiç kaza haberi gelmiyor. Ülkemizin gerçeği ise tam tersi, bu tür kazalar normalleştiriliyor. Sinyal hataları, hızlandırılmış tren, menfez boşlukları hepsi normalleştiriliyor. Oysaki bunların her biri görev kusuru. Başka ülkelerde gerçek sorumlular istifa ediyor, yargılanıyor, ceza alıyor. Biz de ise uzun yıllar süren mahkemeler ve sonucunda zaman aşımı ile cezasızlık. Bunu özellikle hayatını kaybeden insanlarımızın yakınlarına anlatabiliyor musunuz?
Anlatamazsınız. Bu veballe yaşayacaksınız. Biz ise daha iyiyi, daha güzeli, insanca yaşamı aramaya devam edeceğiz. 31.01.2024