Bir Yezidi atasözü der ki; “bizim topraklarda önce kadınlar uyanır sonra güneş doğar. Çünkü güneşi kadınlar doğurur.”
Dünya yaşayan kocaman bir organizma, bu yüzden adı ‘TOPRAK ANA’. Yaşam sunan, esirgemeyen…
Bu günü kabul edip kutlayan bütün annelerin ellerinden öpüyor, kutluyorum.
Ben kutlamıyor ve izin de vermiyorum sebebim yazımın sonunda, anlayışınıza talibim…
Bir hikaye var elimde sorgulatan, ayrıcalıklı : “Bir çocuğun elinde iki adet elma varmış. Annesi ‘birini bana verir misin?’ demiş. Çocuk elindeki elmalardan önce birini sonra diğerini ısırmış. Annenin yüzündeki gülümseme birden donup kalmış. Yüzünden onu hayal kırıklığına uğradığı okunuyormuş. Ama çocuk ısırdığı elmalardan birini annesine uzatarak, ‘al anne bu tatlı’ demiş. Anne öylece kalakalmış boynu bükük”
Ne kadar tecrübeli olursak olalım yargıda bulunmayı geciktirelim. Açıklamak için fırsat verelim. Ama öncelikle dinleyelim çocukları uzattığı elma tadında!
Annem de sıkça değinir, evladı doğuruyorsun ama kalbini doğuramıyorsun diye. Aslında çok da ironik gelir bana bir anneyim üstelik. İyi de ; ilk sen terk etmedin mi ki, hala göbek çukurumda duruyor yokluğunun izi değil mi ?
Daha doğrusu, bu hayat yolunu yalnız yürüyeceğimizi ilk öğreten o kopmaz bağın kesilmesi ile başlayan yaşam gailesinin izi, her birimiz de her gün hatırlayıp göreceğimiz yerde üstelik!
Şimdi ben de ki anneler günü yansımasına değineyim müsaadenizle : Her sene mayısın ilk haftası 5 Mayıs Uluslararası Yaslı Anneler günü. Bu pek çoğunun varlığından haberdar olmadığı gün. Ancak kısırlıkla karşı karşıya olanlar ve ya çocuğunu kaybetmenin acısını çekenler için bu her şey anlamına geliyor. Anneler günü özellikle de onu boş kollarla karşıladığınızda zor bir gün olabilir. Bu ağırlığı hisseden bilsin ki yalnız değil ve derinden seviliyor, en yücesinden.
Benim hislerim şöyle ki ; Alevlerin arasında tekrar tekrar yürüdüm, yanmayı hissetmeyi bırakana kadar ve şimdi mutluluk ya da neşe hissedemiyorum ama iyi tarafı acı acıtmıyor artık.
Sıkça bunu hatırlatanlara da son sözüm : Annesi ölene ‘öksüz’, babası ölene ‘yetim’, eşi ölene ‘dul’, denir.
EVLADI ölene hiç bir sıfat verilmemiştir. Çünkü öyle bir acının tarifi imkansız! Rabb’im kimseyi evladı ile sınamasın. İnsanların derinlikleriyle oynamayın. Destursuz ve düstursuz konuşmayın. Yol uzun, hayat kısa. Sınanmadığınız acılar üstüne yorum yapmayın…