Suay Karaman
Köşe Yazarı
Suay Karaman
 

YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ

Yaşadığımız süreçte ülkemizdeki sorunların en büyüğü eğitimdir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte sorunlar da gündemdeki yerini almaya başladı. Toplumsal yaşamı kuran ve yön veren eğitim öğretim, günümüzde siyasi iktidar tarafından gerici ve dinci bir yöne doğru sürüklenmektedir. Demokratik ve laik cumhuriyetimizi dinsel kurallarla yönetmeyi hedefleyen siyasi iktidar, hazırladığı yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adını verdikleri programla çocuklarımızın bilimsel ve laik eğitim hakkını zorla ellerinden almaktadır. Getirilen bu yeni öğretim programının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmaktadır. Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesiyle hiçbir pedagojik formasyonu olmayan imamları ve hafızları sınıflara sokan Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi kanun tasarısını gündeme getirmektedir. Bu taslak, öğrencilerin ve toplumun imam hatipleşmesini kolaylaştırarak, siyasi iktidarın istediği şekilde öğretmen yetiştirmeyi amaçlamaktadır. AKP iktidarda olduğu sürece bilimsellik, çağdaşlık ve laiklikle bağdaşmayan konular sürekli gündeme getirilecektir. Yaklaşık 20 bin köy okulu kapalıdır ve sürekli artan öğretmen açığı vardır. Tasarruf önlemleri nedeniyle taşımalı eğitimin kapsamı 50 km’den 30 km’ye düşürülmüştür; bu durum çocukların eğitim haklarının engellenmesi anlamına gelmektedir. Aslında bu işin doğrusu her köyde okul olması zorunluluğudur. Zaten atama bekleyen onbinlerce öğretmen bulunmaktadır. Bunun yanında 100 bine yakın öğretmen ücretli olarak çalıştırılmaktadır. Ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik gibi uygulamalarla öğrenciler, yarını belli olmayan güvencesiz öğretmenlere teslim edilmiş ve nitelikli eğitim alma hakları da ortadan kaldırılmıştır. Bu da büyük bir eşitsizliktir. Bunların yanında okullarda temizlik sorunu da vardır. Yeterli temizlik personeli olmadığı için bazı okullarda veliler temizlik yapmaktadır. Okullarda güvenlik personeli açığı da bulunmaktadır. Temizlik ve güvenlik personeli eksiklikleri hem eğitimin niteliğini, hem de öğrencilerin sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Temizlik ve güvenlik personelinin kalıcı kadrolu elemanlarla ivedilikle sağlanması gerekmektedir. Ancak siyasi iktidarın çıkardığı İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli çalışmanın önü açılmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8.447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne de temizliği sağlanabilir. Bunun adı emek sömürüsüdür. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 20 bin öğretmen atamasına ilişkin mülakat yapıldı ve sonuçlar açıklandı. Ancak açıklanan sonuçlar 30 dakika içinde sistemden kaldırıldı ve hiçbir açıklama yapılmadı. Milli Eğitim Bakanlığı bazı bilgilerin öğrenilmesini istemeyerek, kimlere torpil yapıldığını gizlemeye çalışmaktadır. Bu durumda torpilli öğretmenlerin seçileceği bellidir. Dünyada birçok ülkede okullarda ücretsiz yemek verilirken, ülkemizde çocuklar bu haktan da yoksundur. Sadece beşli çetenin alınmayan vergileriyle bile okullardaki yemek sorunu çözülebilir. Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunan Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu müdürünün öğrenci velilerine “başı açık öğrenci istemiyorum” dediği konuşması gündemde yerini korurken şimdi aynı müdür kendi okulundaki kadın müdür yardımcısının kapısını ‘kilitli olduğu ve tuvaletlere girişi engellediği gerekçesiyle’ kırdı. Arkasında siyasi güç olanlara öğretmenlik ve yöneticilik yaptırılmasının sakıncaları görülmektedir. Bu müdür şimdilik göstermelik olarak açığa alınmıştır ama hakkında ‘kamu malına zarar vermek’ ve ‘eğitimciye yakışmayan davranış’ gibi maddelerden işlem yapılması gerekmektedir. Siyasi iktidarın uyguladığı sistemle ve yaptıklarıyla dini eğitime yol açılmaktadır. Zaten siyasi iktidar sorgulayan, düşünen, laik, çağdaş ve bilimsel eğitim istememektedir. Çünkü sorgulayan ve düşünen eğitim, karanlıklara geçit vermez; yönü aydınlıktan, çağdaşlıktan yanadır. Sağlıklı ve nitelikli eğitim ile güvenli okul hem öğrenciler için, hem de tüm eğitim emekçileri için bir haktır ve bu hakkın sonuna kadar kullanılması gerekmektedir. Ülkemizi aydınlığa ve çağdaşlığa ulaştırmak için laik ve bilimsel eğitimin önemi sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda eğitim sendikaları, demokratik kitle örgütleri ve öğrenci velileri bir araya gelerek örgütlü demokratik eylem yapmak zorundadır. Tabii bu eylemlere zaman ayırabilirlerse muhalefet partilerinin de katılması önemlidir. Azim ve Karar
Ekleme Tarihi: 23 Eylül 2024 - Pazartesi
Suay Karaman

YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ

Yaşadığımız süreçte ülkemizdeki sorunların en büyüğü eğitimdir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte sorunlar da gündemdeki yerini almaya başladı. Toplumsal yaşamı kuran ve yön veren eğitim öğretim, günümüzde siyasi iktidar tarafından gerici ve dinci bir yöne doğru sürüklenmektedir.

Demokratik ve laik cumhuriyetimizi dinsel kurallarla yönetmeyi hedefleyen siyasi iktidar, hazırladığı yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adını verdikleri programla çocuklarımızın bilimsel ve laik eğitim hakkını zorla ellerinden almaktadır. Getirilen bu yeni öğretim programının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmaktadır.

Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesiyle hiçbir pedagojik formasyonu olmayan imamları ve hafızları sınıflara sokan Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi kanun tasarısını gündeme getirmektedir. Bu taslak, öğrencilerin ve toplumun imam hatipleşmesini kolaylaştırarak, siyasi iktidarın istediği şekilde öğretmen yetiştirmeyi amaçlamaktadır. AKP iktidarda olduğu sürece bilimsellik, çağdaşlık ve laiklikle bağdaşmayan konular sürekli gündeme getirilecektir.

Yaklaşık 20 bin köy okulu kapalıdır ve sürekli artan öğretmen açığı vardır. Tasarruf önlemleri nedeniyle taşımalı eğitimin kapsamı 50 km’den 30 km’ye düşürülmüştür; bu durum çocukların eğitim haklarının engellenmesi anlamına gelmektedir. Aslında bu işin doğrusu her köyde okul olması zorunluluğudur. Zaten atama bekleyen onbinlerce öğretmen bulunmaktadır. Bunun yanında 100 bine yakın öğretmen ücretli olarak çalıştırılmaktadır. Ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik gibi uygulamalarla öğrenciler, yarını belli olmayan güvencesiz öğretmenlere teslim edilmiş ve nitelikli eğitim alma hakları da ortadan kaldırılmıştır. Bu da büyük bir eşitsizliktir.

Bunların yanında okullarda temizlik sorunu da vardır. Yeterli temizlik personeli olmadığı için bazı okullarda veliler temizlik yapmaktadır. Okullarda güvenlik personeli açığı da bulunmaktadır. Temizlik ve güvenlik personeli eksiklikleri hem eğitimin niteliğini, hem de öğrencilerin sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Temizlik ve güvenlik personelinin kalıcı kadrolu elemanlarla ivedilikle sağlanması gerekmektedir. Ancak siyasi iktidarın çıkardığı İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli çalışmanın önü açılmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8.447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne de temizliği sağlanabilir. Bunun adı emek sömürüsüdür.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 20 bin öğretmen atamasına ilişkin mülakat yapıldı ve sonuçlar açıklandı. Ancak açıklanan sonuçlar 30 dakika içinde sistemden kaldırıldı ve hiçbir açıklama yapılmadı. Milli Eğitim Bakanlığı bazı bilgilerin öğrenilmesini istemeyerek, kimlere torpil yapıldığını gizlemeye çalışmaktadır. Bu durumda torpilli öğretmenlerin seçileceği bellidir. Dünyada birçok ülkede okullarda ücretsiz yemek verilirken, ülkemizde çocuklar bu haktan da yoksundur. Sadece beşli çetenin alınmayan vergileriyle bile okullardaki yemek sorunu çözülebilir.

Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunan Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu müdürünün öğrenci velilerine “başı açık öğrenci istemiyorum” dediği konuşması gündemde yerini korurken şimdi aynı müdür kendi okulundaki kadın müdür yardımcısının kapısını ‘kilitli olduğu ve tuvaletlere girişi engellediği gerekçesiyle’ kırdı. Arkasında siyasi güç olanlara öğretmenlik ve yöneticilik yaptırılmasının sakıncaları görülmektedir. Bu müdür şimdilik göstermelik olarak açığa alınmıştır ama hakkında ‘kamu malına zarar vermek’ ve ‘eğitimciye yakışmayan davranış’ gibi maddelerden işlem yapılması gerekmektedir.

Siyasi iktidarın uyguladığı sistemle ve yaptıklarıyla dini eğitime yol açılmaktadır. Zaten siyasi iktidar sorgulayan, düşünen, laik, çağdaş ve bilimsel eğitim istememektedir. Çünkü sorgulayan ve düşünen eğitim, karanlıklara geçit vermez; yönü aydınlıktan, çağdaşlıktan yanadır.

Sağlıklı ve nitelikli eğitim ile güvenli okul hem öğrenciler için, hem de tüm eğitim emekçileri için bir haktır ve bu hakkın sonuna kadar kullanılması gerekmektedir. Ülkemizi aydınlığa ve çağdaşlığa ulaştırmak için laik ve bilimsel eğitimin önemi sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda eğitim sendikaları, demokratik kitle örgütleri ve öğrenci velileri bir araya gelerek örgütlü demokratik eylem yapmak zorundadır. Tabii bu eylemlere zaman ayırabilirlerse muhalefet partilerinin de katılması önemlidir.

Azim ve Karar

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

12
Kasım
07
Kasım
04
Kasım
28
Ekim
14
Ekim
30
Eylül
16
Eylül
26
Ağustos
19
Ağustos
12
Ağustos
22
Temmuz
15
Temmuz
08
Temmuz
24
Haziran
10
Haziran
27
Mayıs
20
Mayıs
13
Mayıs
29
Nisan
24
Nisan
08
Nisan
01
Nisan
25
Mart
11
Mart
27
Şubat
12
Şubat
06
Şubat
09
Ocak
25
Aralık
18
Aralık
12
Aralık
04
Aralık
26
Kasım
20
Kasım
07
Kasım
30
Ekim
23
Ekim
02
Ekim
28
Ağustos
30
Temmuz
18
Temmuz
10
Temmuz
04
Temmuz
19
Haziran
14
Haziran
30
Mayıs
23
Mayıs
08
Mayıs
30
Nisan
23
Nisan
20
Mart