Küresel odaklar yeni bir “Dünya Düzeni” kurmak için düğmeye bastı. Yeni dünya düzeni kurmak, değişen koşullar altında, kapitalist “Dünya Sömürü Düzenini” devam ettirmek. İşgaller, savaşlar, beyinlere yerleştirilen çipler, insanları devre dışı bırakacak robotlar, ve benzeri birçok gelişme, dünyayı köleleştirmeyi amaçlayan Yeni Dünya Düzenine doğru bizi sürükleyen apaçık kanıtlardır. Bu yeni esaret düzenine karşı çıkmamak, çare aramamak ise, bir insanlık görevidir.
Aslında, dünya çaresiz değildir. Özellikle Türkiye’nin bu konuda çok önemli tecrübesi ve birikimleri vardır. 1920’lerde Türkiye, üçyüz yıldır süregelen dünya sömürü sistemine karşı çıkmış, bağımsızlık savaşı ile özgürlüğüne kavuşmuştur. Türkiye bu sömürgecilere karşı farklı bir “Yeni Dünya Düzeni” geliştirmiştir. Bu farklı kuruluşun adı, anti-emperyalist, anti kapitalist “Türkiye Cumhuriyeti”, yeni düzeninin adı “Yeni Türk Uygarlığıdır”.
Nitekim, Türkiye’nin başlattığı yeni düzen, esaret altında inleyen ülkelere örnek olmuş, tüm dünyada “Bağımsız Devletler Dönemi” başlamıştır.. Türk Uygarlığı ise, on beş yıl gibi kısa zamanda gelişmiş, dünyanın en ileri ülkeleri arasına girmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin bu başarısı, sömürgeci ülkeleri korkutmuş, onları yeni arayışlara sürüklemiş, çok uluslu şirketler kurarak yeni sömürgecilik dönemini başlatmıştır. Bugün de bu Sömürü Düzeni devam etmektedir.
Ancak bugün, İletişim sisteminde ki yeni gelişmeler, Rusya ve Çinin güçlenmesi, karşı sömürü düzeni ve yeni özgürlük arayışlarını başlatmıştır. Görünen o ki, sarsılan ve yeni gelişmelerle tehlikeye giren Amerika odaklı Batı sömürü sistemi, yeni bir arayışın içine girmiştir. Amerika bu yeni Düzeni kurabilmek için, ortadoğuda, doğu avrupada, vb birçok yerde başlattığı savaşlar ve kargaşa, dünyayı 3.kez, sonu belli olmayan bir savaşa doğru sürüklüyor.
Savaşı önlemenin bir yolu var mı?
Evet var diyebilmek için, öncelikle, sömürü düzeninin temeline bakmak gerekir. Sömürü düzenini ortaya çıkaran sistem kapitalizm’dir. Çünkü kapitalizm, paraya bağlı sistem olarak gelişmiş, insani ve yaşam değerlerini, büyük ölçüde aşındırmıştır. İnsanlık değerlerinden uzaklaşan insan, doğayı ve insanı sömüren, değerlerini yok eden kapitalizm tehlikesine karşı çıkmamıştır, çıkamamıştır.
İnsanın yeniden insan olabilmesi, paraya bağımlı kapitalist sistemden kurtulmasına bağlıdır. Para sistemi ise bir avuç insanın kontrolündedir. Başka bir deyişle parayı kontrol edenlerden kurtulmadıkça insanlığın savaştan kaçınması, huzura kavuşması mümkün görünmüyor.
Kapitalist düzenin sorunları
Para odaklı Kapitalist düzenin, insanlığın geleceği için büyük bir tehlike olduğu anlaşılmıştır. İnsanları esarete sürüklemiş, başkalarının köleleri haline getirmiştir. Doğayı kirletmiş, değiştirmiştir, doğal kaynakları yok etmeye başlamıştır. Atmosferi kirletmiş, iklimleri değiştirmiş, doğal dengeleri bozmuştur. Dünyadaki yaşam, bir yokoluşa sürüklenmektedir.
Aslında sorunların temeli, kapitalizme dayalı uygarlık biçimiyle yakından ilgilidir. Tek tek sorunlarla uğraşarak, dünyanın devasa sorunlarını çözebileceklerini sananlar bugün çoğunluktadır. Bence bu yaklaşımın mümkün olmadığı, geçmişteki uygulamalarla kanıtlanmıştır. Yüzlerce reformist hareket, binlerce bilimsel yaklaşım, milyonlarca çevreci projenin hiçbiri yukarıdaki sorunları çözememiş, aksine daha da ağırlaştırmıştır. Para odaklı kapitalist sistem, petrole dayalı teknolojiler, ulaşım biçimleri, başka bir deyişle yanlış temeller üzerine kurulu, modern denilen “Çarpık Uygarlık Anlayışı değişmedikçe, kurtuluş umudu görünmüyor.
Kurtuluşa Giden Yol
Yok oluşa gidişi durdurmanın yolu, dünyada yeni bir Uygarlık arayışını başlatmaktan geçiyor. Aslında yeni bir uygarlık modeli için uzaya gitmeye bile gerek yoktur. Çözümler dünyadadır. Yeterki, geçmişteki yöntemler dikkate alınsın,, doğaya uygun yaşam biçimleri incelensin, bilimsel yöntemlerle yeni bir uygarlık modeli geliştirilsin.
Yeni uygarlığın geliştirilmesinde, bilimsel kurumlaşma yanında, tarafsız siyasal destek çok önemlidir. Mevcut küresel yapılar taraflı olduğu için uygun değildir. Her ülkenin temsil edildiği, BM den farklı, tarafsız bir “Uluslararası Uygarlık Yönetimi” kurulmalıdır. Uluslararasi tarafsız bir yonetim,Yeni ve ileri bir uygarlık projesini başlatmak için gereklidir. Atatürk’ün gösterdiği “Dünya Barışı Hedefi”, tarafsız kurumların, tarafsız projelerle ve tarafsız uygulamalarla hayata geçebilecek, en mantıklı yaklaşım olacaktır.
Yeni Dünya Düzeni, dünyayı köleleştirmek isteyenlerin değil, dünya barışını gerçekleştirmek isteyenlerin projesi olmalıdır. İnsanlık doğaya ve insana uygun bir uygarlık projesini başlatamazsa, yeni bir dünya savaşına giden süreç hızlanabilir.
İnsanlığı 3. Dünya Savaşı tehlikesinden kurtarmak isteyen kurumlar, devletler bir araya gelmeli, Dünya Barış Projesi ile ilgili çalışmalar hemen başlatılmalıdır.