HaticeTopçu
Köşe Yazarı
HaticeTopçu
 

Bütün tuşlara aynı anda basmak!

Görünenle olan aynı değildir. Öyle şeyler yaşıyoruz ki adeta gündem dakikalarla değişiyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Olağanüstü Kurultay kararı aldı. Nedeni kayyum atanmasını önlemek için. Bu bağlamda kararın saati de çok önemli 16.30!   Böylece stratejik bir hamle yapıldı ve kayyum oyunu bozuldu. CHP’den beklenmeyecek bir hamleydi bu! Neden mi?   Çünkü bugüne kadar bu tarz etkili muhalefet hamlelerini CHP’den görememiştik. Geçmişte ana muhalefet partisinin pasif kaldığı o kadar çok şey yaşardık ki, şaşırdık! Örneğin mühürsüz oylar konusundaki kabullenmişlik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM)’e gidilmesi konusunda o dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Milletvekili Avukat Atılla Kart’ı görevlendirilmesi, sonrasında Kart’a parti adına değil şahsi başvur yap denilmesi… Nihayetinde yapılan başvurunun AHİM’in çalışma esaslarına uygun olmayışı -usulsüz- oluşu sebebiyle reddedilmesi… Soru şu: Bu durum kimin işine yaradı? Durum ortada. O mühürsüz oylar ile rejim değiştirildi. Geriye görünürde var olan ama gerçekte iktidarın ihtiyaç duyduğu kanunları çıkarmaktan öte -parmak kaldırma- dışında işlevi olmayan bir meclis kaldı. Bu kadar mı? Elbette değil. Erdoğan’ın başbakanlıktan istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olması konusundaki edilgenlik ve üstelik konuya gerekçe olarak “Biz onu sandıkta yeneceğiz!” denilmesi… Peki, ne oldu? Hepimiz biliyoruz. Sandıkta yeneceğiz diyenler yenildi. Onların görmezlikten geldiği hukuk da… Tekrar yeneceğiz diye ortaya çıkanların kurduğu altılı masa ve  protokollleri. 1921 ve 1924 Anayasalarının daha kapsayışı olduğu, yerel yönetimlere özerklik vb. düzenlemeler… Elbette bu kadar değil ama biz bu kadarla yetinelim. Bütün bunlar Türkiye’nin ana muhalefet partisinin iktidarın uygulamaları karşısında etkin bir muhalefet yapmadığının göstergesi. Bıçak mı kemiğe dayandı, sıra kendisine geldiğinde mi durum değişti bilinmez… Ama süreç sancılı, süreç sert ve daha da sertleşeceğe benziyor. Zira İstanbul barosu yörecilerinin görevlerine son verilmesi ve yeniden seçime gidilmesi kararı henüz çok taze, sıcak. Bakalım yarın Pandora’nın kutusundan neler çıkacak? Bütün tuşlara aynı anda basılıyor! Peki, görünenin arkasında olan ne? Büyük Ortadoğu Projesi’ni biliyoruz… Irak’ın, Suriye’nin başına gelenleri, ülkemizin o projenin hedeflerinde olduğunu da… Peki, çıkış ne? Çıkış, Milli Mücadele öncesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün vicdanında bir “Milli Sır” olarak sakladığı gerçek, çıkış, Türk halkını dışardan yönetmenin mümkün olmayışı gerçeği! Hayır diyenler varsa Milli Mücadele’ye baksınlar. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinden önce aydınlanma devrimlerini başlatan ve halen emperyalizmin korkulu rüyası olan çözümün anahtarı olan bir dehanın, Atatürk’ün oluşturduğu ideolojiye ‘Kemalizm’ e baksınlar… Ne demişti? “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!” ve “Bütün ümidim gençliktedir.” Bu gençlik öyle bir gençlik ki onun ifadesiyle: “Benim nazarımda 20 yaşında bir yobaz ihtiyardır, 70 yaşında bir idealist de güçlü bir gençtir.” İşte öyle bir gençlik Türk gençliği…
Ekleme Tarihi: 22 Mart 2025 - Cumartesi
HaticeTopçu

Bütün tuşlara aynı anda basmak!



Görünenle olan aynı değildir.

Öyle şeyler yaşıyoruz ki adeta gündem dakikalarla değişiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Olağanüstü Kurultay kararı aldı. Nedeni kayyum atanmasını önlemek için. Bu bağlamda kararın saati de çok önemli 16.30!
 

Böylece stratejik bir hamle yapıldı ve kayyum oyunu bozuldu.

CHP’den beklenmeyecek bir hamleydi bu!

Neden mi?

 

Çünkü bugüne kadar bu tarz etkili muhalefet hamlelerini CHP’den görememiştik. Geçmişte ana muhalefet partisinin pasif kaldığı o kadar çok şey yaşardık ki, şaşırdık!

Örneğin mühürsüz oylar konusundaki kabullenmişlik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM)’e gidilmesi konusunda o dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Milletvekili Avukat Atılla Kart’ı görevlendirilmesi, sonrasında Kart’a parti adına değil şahsi başvur yap denilmesi… Nihayetinde yapılan başvurunun AHİM’in çalışma esaslarına uygun olmayışı -usulsüz- oluşu sebebiyle reddedilmesi…

Soru şu: Bu durum kimin işine yaradı?

Durum ortada. O mühürsüz oylar ile rejim değiştirildi. Geriye görünürde var olan ama gerçekte iktidarın ihtiyaç duyduğu kanunları çıkarmaktan öte -parmak kaldırma- dışında işlevi olmayan bir meclis kaldı.

Bu kadar mı?

Elbette değil. Erdoğan’ın başbakanlıktan istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olması konusundaki edilgenlik ve üstelik konuya gerekçe olarak “Biz onu sandıkta yeneceğiz!” denilmesi… Peki, ne oldu? Hepimiz biliyoruz.

Sandıkta yeneceğiz diyenler yenildi. Onların görmezlikten geldiği hukuk da…

Tekrar yeneceğiz diye ortaya çıkanların kurduğu altılı masa ve  protokollleri. 1921 ve 1924 Anayasalarının daha kapsayışı olduğu, yerel yönetimlere özerklik vb. düzenlemeler…

Elbette bu kadar değil ama biz bu kadarla yetinelim.

Bütün bunlar Türkiye’nin ana muhalefet partisinin iktidarın uygulamaları karşısında etkin bir muhalefet yapmadığının göstergesi. Bıçak mı kemiğe dayandı, sıra kendisine geldiğinde mi durum değişti bilinmez… Ama süreç sancılı, süreç sert ve daha da sertleşeceğe benziyor.

Zira İstanbul barosu yörecilerinin görevlerine son verilmesi ve yeniden seçime gidilmesi kararı henüz çok taze, sıcak.

Bakalım yarın Pandora’nın kutusundan neler çıkacak?

Bütün tuşlara aynı anda basılıyor!

Peki, görünenin arkasında olan ne?

Büyük Ortadoğu Projesi’ni biliyoruz… Irak’ın, Suriye’nin başına gelenleri, ülkemizin o projenin hedeflerinde olduğunu da…

Peki, çıkış ne?

Çıkış, Milli Mücadele öncesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün vicdanında bir “Milli Sır” olarak sakladığı gerçek, çıkış, Türk halkını dışardan yönetmenin mümkün olmayışı gerçeği!

Hayır diyenler varsa Milli Mücadele’ye baksınlar. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinden önce aydınlanma devrimlerini başlatan ve halen emperyalizmin korkulu rüyası olan çözümün anahtarı olan bir dehanın, Atatürk’ün oluşturduğu ideolojiye ‘Kemalizm’ e baksınlar…

Ne demişti?

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!” ve “Bütün ümidim gençliktedir.”

Bu gençlik öyle bir gençlik ki onun ifadesiyle:

“Benim nazarımda 20 yaşında bir yobaz ihtiyardır, 70 yaşında bir idealist de güçlü bir gençtir.”

İşte öyle bir gençlik Türk gençliği…

Yazıya ifade bırak !