HaticeTopçu
Köşe Yazarı
HaticeTopçu
 

Artık yeter demenin vakti gelmedi mi?

Değiştirmek istiyoruz! Bu karanlığı aydınlatmak için çabalıyoruz. Dinliyor, okuyor, öğreniyor, konuşuyor, yazıyor, farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Yol alamıyoruz demeyeceğim elbette yol alıyoruz ama aldığımız yol menzile ulaşmak için yeterli değil. Menzile daha çok yol var. Menzil uzun, menzil zahmetli ve menzil her geçen gün daha da ıraklaşıyor… Tıpkı tırmanılan bir dağ gibi. Tam hadi şu tepeyi aşınca çok az kaldı dediğiniz ve içiniz umutla dolduğunda azıcık soluklanır sonra o hedefe ilerlersiniz. Vardığınızda bir başka tepe karşılar sizi. Hadi dersiniz bu tepeden sonra zirve yakın. Bir başka tepe keser önünüzü ve uzadıkça uzar zirve! Sonra yorulur, susarsınız…   Ama susmamalısın! Sen susarsan dünya susar. Sen buyurgan seslere inanır, teslim olursan ve kendi sesine yabancılaşırsan olamazsın. Çünkü sen insansın susamazsın ve susmamalısın. İçinde bulunduğun durumun sana taşıdığı koşulların ağırlığını anlatmalısın. Duygularını, düşüncelerini aktarmalısın! Anlatmak yetmiyorsa yaşatmalısın! Nasıl deme sakın, deme çünkü sen insansın. Sen halksın! Enflasyonun ağır yükü cebindeki kazancını eritiyor ve her gün sofrandaki lokman eksiliyor. Sana sabır ve dua önerenler yaşantılarından hiç ödün vermiyor. Kazancına kazanç katan yatırımcı vergi aflarıyla daha da zenginleşiyor. O hep paraya, daha çok paraya koşarken, senin lokmaların eksiliyor. Esnafın yükü artırılıyor, köylü köyünü terk ediyor. Kentlerin varoşlarında karın tokluğuna varlığını sürdürmeye, çocuğunun karnını doyurmaya çabalıyor. Emekli unutuluyor. Üniversiteyi kazanan genç barınma sorununu çözemediği için kayıt yaptıramıyor. Kayıt yaptıranlar da iş bulup çalışıp okumanın çarelerini arıyor. Liseli genç ailesine destek için liseyi bırakıp sanayide çıraklık etmek zorunda kalıyor. Ülkenin beyin gücü çareyi göç etmekte buluyor. Özetle gelenler ucuz iş gücü, gidenler beyin gücü. Tarikat ve cemaatler çığ gibi çoğalıyor. Eğitimde seçmeli dersler zorunlu, zorunlu dersler seçmeli oluyor. Taşımalı sistem adı altında oluşturulan yapı genişledikçe genişliyor ve kocaman bir kara deliğe dönüşüyor.Yapılamayan ihalelerin mağduru çocuklar okulları ile buluşabilecekleri günleri iple çekiyor. Sabahın kör karanlığında onları okullarına götürecek servislerini sabırsızlıkla bekliyor… Anne ve babaları çocukluklarında okudukları viraneye dolmuş köy okullarına içleri kan ağlayarak bakıyor ve soruyorlar: “Neden kapatınız okullarımızı? Ne güzel öğretmenlerimiz vardı. Köyümüzün bütün sorunlarına kol kanat geren. Bizimle sevinçlerimizde gülen, hüzünlerimizde üzülen.” Yaşananlar bunlar, anlatılanlar farklı. Geleceğe yönelik umutlar ekiliyor yine. Dün olduğu gibi. Önceki gün olduğu gibi. Aya sert iniş yapacaktık bir zaman. Dünyanın en büyük ekonomilerinden olacaktık! Yine olacağız! Öyle diyorlar, 2026’da enflasyon tek haneli rakamlara düşecek(mış)! Mış, mış, mış… İçi başka, dışı başka bir tablo bu. Hele hele ipleri bambaşka… Bütün faturaların kesildiği yer belli. Emekçinin parası pul, üreticisinin toprağı çöl oldu. Eğer bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız onu cehalete ve sefalete sürüklemeniz yeterli. Peki zirveye ulaşanlar yok mu? Dünya tarihi zirvelerle dolu ve bizim tarihimiz de… Çanakkale, Millî Mücadele, Lozan ve kuruluş ve aydınlanma devrimleri… Bilmem anlatabildim mi?
Ekleme Tarihi: 04 Ekim 2023 - Çarşamba
HaticeTopçu

Artık yeter demenin vakti gelmedi mi?

Değiştirmek istiyoruz!

Bu karanlığı aydınlatmak için çabalıyoruz.

Dinliyor, okuyor, öğreniyor, konuşuyor, yazıyor, farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.

Yol alamıyoruz demeyeceğim elbette yol alıyoruz ama aldığımız yol menzile ulaşmak için yeterli değil. Menzile daha çok yol var. Menzil uzun, menzil zahmetli ve menzil her geçen gün daha da ıraklaşıyor…

Tıpkı tırmanılan bir dağ gibi. Tam hadi şu tepeyi aşınca çok az kaldı dediğiniz ve içiniz umutla dolduğunda azıcık soluklanır sonra o hedefe ilerlersiniz. Vardığınızda bir başka tepe karşılar sizi. Hadi dersiniz bu tepeden sonra zirve yakın. Bir başka tepe keser önünüzü ve uzadıkça uzar zirve!

Sonra yorulur, susarsınız…
 

Ama susmamalısın!

Sen susarsan dünya susar. Sen buyurgan seslere inanır, teslim olursan ve kendi sesine yabancılaşırsan olamazsın. Çünkü sen insansın susamazsın ve susmamalısın. İçinde bulunduğun durumun sana taşıdığı koşulların ağırlığını anlatmalısın. Duygularını, düşüncelerini aktarmalısın!

Anlatmak yetmiyorsa yaşatmalısın!

Nasıl deme sakın, deme çünkü sen insansın.

Sen halksın!

Enflasyonun ağır yükü cebindeki kazancını eritiyor ve her gün sofrandaki lokman eksiliyor. Sana sabır ve dua önerenler yaşantılarından hiç ödün vermiyor.

Kazancına kazanç katan yatırımcı vergi aflarıyla daha da zenginleşiyor. O hep paraya, daha çok paraya koşarken, senin lokmaların eksiliyor.

Esnafın yükü artırılıyor, köylü köyünü terk ediyor. Kentlerin varoşlarında karın tokluğuna varlığını sürdürmeye, çocuğunun karnını doyurmaya çabalıyor. Emekli unutuluyor.

Üniversiteyi kazanan genç barınma sorununu çözemediği için kayıt yaptıramıyor. Kayıt yaptıranlar da iş bulup çalışıp okumanın çarelerini arıyor.

Liseli genç ailesine destek için liseyi bırakıp sanayide çıraklık etmek zorunda kalıyor. Ülkenin beyin gücü çareyi göç etmekte buluyor.

Özetle gelenler ucuz iş gücü, gidenler beyin gücü.

Tarikat ve cemaatler çığ gibi çoğalıyor.

Eğitimde seçmeli dersler zorunlu, zorunlu dersler seçmeli oluyor.

Taşımalı sistem adı altında oluşturulan yapı genişledikçe genişliyor ve kocaman bir kara deliğe dönüşüyor.Yapılamayan ihalelerin mağduru çocuklar okulları ile buluşabilecekleri günleri iple çekiyor. Sabahın kör karanlığında onları okullarına götürecek servislerini sabırsızlıkla bekliyor…

Anne ve babaları çocukluklarında okudukları viraneye dolmuş köy okullarına içleri kan ağlayarak bakıyor ve soruyorlar:

“Neden kapatınız okullarımızı? Ne güzel öğretmenlerimiz vardı. Köyümüzün bütün sorunlarına kol kanat geren. Bizimle sevinçlerimizde gülen, hüzünlerimizde üzülen.”

Yaşananlar bunlar, anlatılanlar farklı.

Geleceğe yönelik umutlar ekiliyor yine. Dün olduğu gibi. Önceki gün olduğu gibi. Aya sert iniş yapacaktık bir zaman. Dünyanın en büyük ekonomilerinden olacaktık!

Yine olacağız!

Öyle diyorlar, 2026’da enflasyon tek haneli rakamlara düşecek(mış)!

Mış, mış, mış…

İçi başka, dışı başka bir tablo bu.

Hele hele ipleri bambaşka…

Bütün faturaların kesildiği yer belli.

Emekçinin parası pul, üreticisinin toprağı çöl oldu.

Eğer bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız onu cehalete ve sefalete sürüklemeniz yeterli.

Peki zirveye ulaşanlar yok mu?

Dünya tarihi zirvelerle dolu ve bizim tarihimiz de…

Çanakkale, Millî Mücadele, Lozan ve kuruluş ve aydınlanma devrimleri…

Bilmem anlatabildim mi?

Yazıya ifade bırak !