Son yıllarda ülkemizde birçok siyasi partide “eşit yurttaşlık” kavramı konuşulmakta, programlarında ve seçim bildirgelerinde yer almaktadır; bazı sendika ve kitle örgütleri de bu kavrama sarılmaktadır. İlk söylenişte kulağa hoş gelen eşit yurttaşlık olarak ifade edilen siyasi anlayış, eşitliği yurttaşlar arasında değil, etnik ya da dinsel yapılar arasındaki eşitlik olarak görmektedir. Eşit yurttaşlık demek, dil birliğini bozarak, ülkemizi parçalamanın yoludur.
Anayasamızın kanun önünde eşitliği düzenleyen 10. maddesi şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Bu madde çok açık olmasına karşın, ısrarla eşit yurttaşlık demek, etnik bölücülük yapmaktır. Eşit yurttaşlık demek, yurttaşlar arasındaki değil, etnik ya da dinsel yapılar arasındaki eşitliktir. Eşit yurttaşlığın dayandırıldığı temeller; çok dillilik, anadilde eğitim, özerk yönetim ya da yerel yönetimlere yetki devridir. Böylece etnik topluluklara hukuksal kimlik kazandırılması sağlanacaktır. Bu girişimlerle ulus devlet karşısına; din ve ırk farklılıklarına dayanan federatif yapılanmalar çıkarılmaktadır.
Emperyalizm destekli PKK terör örgütünün kalkışmasına ‘Kürt sorunu’ diyenler, ülke gerçeklerinden uzaklaştıkları gibi, Atatürk ilkelerinden de habersizdirler. Bugün sorun olarak tanımlanan etnik yapılanma, 1923 yılında en demokratik biçimde çözülerek, güçlü bir ulus devlet üzerine oturtulmuştu. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes, ayrım gözetilmeden bu ülkenin eşit yurttaşları yapılmıştı. “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir” diyerek ulus devlet yapısını tamamlayan büyük Atatürk’ü anlayamayanların dilindeki eşit yurttaşlık talebi, tam anlamıyla bölücülüktür. Anayasamızın 66. maddesinde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” yazılması belli ki birilerine batmaktadır. Eşit yurttaşlığın hedefi Türklüktür.
Eşit yurttaşlık tanımı, ilk önce bebek katili Öcalan daha sonra AKP ve HADEP/HDP tarafından dillendirilmişti; şimdi CHP de dilinden düşürmüyor. CHP’de eşit yurttaşlık tanımı ilk önce 15 Mart 2013 tarihinde Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi CHP Konya Milletvekili Atilla Kart tarafından dile getirilmişti. 9 Temmuz 2017 tarihinde Maltepe mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu da eşit yurttaşlıktan söz etti. 3-4 Şubat 2018 tarihinde yapılan 36. Olağan Kurultay’da, kurultay bildirisinin 11. maddesi şöyleydi: “Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, TBMM zemininde toplumsal uzlaşma ve ortak akıl ekseninde çözülmelidir.” Bu madde 9 Şubat 2018 tarihinde Merkez Yürütme Kurulu’nda parti görüşüne dönüştü. Şimdi yeni genel başkan da eşit yurttaşlık tanımını sık sık kullanmaktadır. Eşit yurttaşlık tanımı, aslında BOP projesinin farklı bir sunumudur. Turuncuya boyanan parlamento, ulusallığı yok etmektedir.
Eşit yurttaşlığın ne anlama geldiği yeterince araştırılmamış, irdelenmemiş ve AB’den gelen bir buyrukla gündeme getirilmiştir. Eşit yurttaşlığın ne olduğunu, ülkemizi nasıl etkileyeceğini toplum bilmemektedir. Ama bu savı ileri sürenler olacakların farkındadır. Eşit yurttaşlık, yurttaşlık sistemiyle oluşturulmuş toplumun çözülerek etnik ve dinsel grupların oluşmasına neden olarak, ayrışmayı getirir. Kısaca küreselleşme ideolojisinin ulusal devletleri yıkma projesidir. AB yetkilileri, ”Türkiye’de 25 etnik grup var, hakları verilmelidir” diyerek, eşit yurttaşlıkla ifade edilen anlayışın Türkiye’de uygulanması için yoğun çaba harcamaktadır. Ancak Fransa, İspanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerindeki etnik gruplar için AB yetkilileri sessizlik içindedir. Türkiye’ye anadil dayatması yapanlar, kendi ülkelerinde bu konuyu gündeme getirmemektedir.
Emperyalist merkezlerin hedefi, ulus devletlerde çok dilli, çok dinli, farklı ekonomik gereksinimlere göre örgütlenmiş, kendi savunmasını, eğitimini uygulayan ve çok hukuklu bir sistem yaratmaktır. Böylece ulus devlete son vermek hedefi gerçekleşecektir. Eşit yurttaşlık özellikle dilde birliğe ve yargıda birliğe dinamit koymaktır.
Türkiye Cumhuriyeti “ayrıcalıksız yurttaşlık” tanımı üzerine kurulmuştur ve bu tanım anayasada da yer almaktadır. Eşit yurttaşlık tanımı ise etnik ve dinsel ayrıcalık sağlamayı amaçlayan emperyalist bir projedir. Eşit yurttaşlık tanımına sarılanların toprak ağalarına, feodaliteye, şeyhlere ve sermaye sınıfına söz söyleyemedikleri bilinmelidir. İşte bu durum bütün gerçekleri göz önüne sermektedir, niyet bellidir.
Atatürk ilke ve devrimleri, kul olan insanları birey haline dönüştürerek, ülkemize her konuda çözüm getirmiş, çağdaşlaşma yolunda atılımlarda bulunmuştur. Eşsiz liderimiz Atatürk’ümüze ve ilkelerine sahip çıkıldığı zaman yine, yeniden aydınlığa kavuşacağımız günlerin bizi beklediği bilinmelidir. Türkler, kendilerine giydirilmek istenen bu deli gömleğini yırtıp atmak mecburiyetindedir. “Ne mutlu Türküm diyene.”
Azim ve Karar