Ülkemizde çözüm bekleyen başta eğitim, istilacı göç, ekonomi, hukuksuzluk ve terör olmak üzere pek çok sorun bulunmaktadır. Üstelik bunların yanında federatif yapıda, etnik kimlikli ve çok dilli anayasa yapmak için hazırlıklar yürütülmektedir. Komşumuz Irak’tan sonra Suriye’de yaşananların da bize büyük sorunlar çıkartacağı bellidir.
Toplum ekonomik yönden çok büyük sıkıntılar içindedir. Başta asgari ücretliler, emekliler ve memurlar olmak üzere ekonomik çöküş, tüm toplumu sarmıştır. Asgari ücret (minimum ücret), yasal bakımdan çalışanlara ödenebilecek en düşük ücret seviyesidir. 2024 yılı için asgari ücret 17.002 TL olarak belirlendi ve yıl içinde zam yapılmadı. 2024 Ocak ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 15.048 TL idi. Gıda harcaması ile giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri gereksinimler için yapılması zorunlu aylık harcamalarının toplam tutarı da yani yoksulluk sınırı ise 49.019 TL idi.
2024 Ocak ayında asgari ücret, açlık sınırının üstündeydi; 1.954 TL fazlaydı. 2024 Kasım ayında açlık sınırı 20.967 TL’dir. Ne acı ki açlık sınırı, asgari ücretin üstündedir. Açlık sınırı, asgari ücretten 3.965 TL fazladır. Açıkça asgari ücretliler açlığa mahkûm edilmiştir. Tabii emeklilerin de büyük bölümü açlık sınırının altında maaş almaktadırlar. 2024 Kasım ayındaki yoksulluk sınırı ise 72.524 TL’dir. Yani toplumun büyük çoğunluğu yoksulluk çekmektedir.
Asgari ücreti, yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirlemektedir. Bu komisyon 3. toplantısını yapmıştır ama ortada henüz net bir rakam yoktur. 3. toplantıdan sonra TÜRK-İŞ genel başkanı yaptığı basın toplantısında işçi kesiminin talep ettiği 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücret rakamını net 29.583 TL olarak açıkladı. Yani asgari ücrette %75 gibi bir artış talep edilmektedir ama henüz komisyonun nasıl bir karar vereceği belli değildir.
Ülkemizde asgari ücret, insanların gereksinimlerine ya da bilimsel hesaplamalara göre belirlenmemektedir. Eğer siyasi iktidar erken seçim kararı alacaksa, asgari ücret artışı yüksek oranda yapılır. Ama erken seçim olasılığı yoksa artış oranı düşük tutulur. Asgari ücretliler haklarını korumak için demokratik yol ve yöntemlerle harekete geçebilseler, artış oranı yüksek olur ama ülkemiz koşullarında böyle eylemler yapılmayınca, asgari ücret yerlerde sürünmeye mahkûmdur. Özellikle yüksek enflasyon karşısında asgari ücret sürekli olarak ezilmektedir. Asgari ücreti belirleyici olan, işçilerin ve sendikaların etkin gücüdür. Eğer bedelini öderseniz, asgari ücret yükselir; bedel ödemeyi göze alamazsanız, düşer.
Özellikle ücretlerin arttırılması konusunda öğretmenlerin Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ve İlkokul Öğretmenleri Sendikası (İlk-Sen) tarafından 15-18 Aralık 1969 günlerinde ‘Büyük Öğretmen Boykotu’ adı altında gerçekleştirdikleri genel grev, çok önemlidir. Günümüzde ücretlerinin düşüklüğü nedeniyle sıkıntı çeken ve haklı olarak şikâyet edenlerin öğrenmesi gereken bir eylemdir. Türkiye’deki toplam 156 bin öğretmenin 109 bininin katıldığı 4 günlük genel grev, siyasi iktidarı memur aylıklarını artırmaya mecbur bırakmıştır. Bu başarılı eylemin gerekçesi, TÖS’lü öğretmenlerin ve TÖS binalarının birçok yerde saldırıya uğramasının yanında öğretmenlerin maaşlarının düşüklüğü ve artan geçim sıkıntısıydı.
TÖS Genel Yürütme Kurulu’nun Büyük Öğretmen Boykotu çağrısında yer alan “bu protokolde ilk iş olarak, yabancı uzmanların ve barış gönüllülerinin bütün eğitim kurumlarından atılacağı ve zehirli niteliğini saptadığımız yabancı malzemeli beslenmenin durdurulacağı belirtilmelidir” isteği çok önemliydi. Okullarda emperyalizmin bize dayattığı beslenme eğitimi durdurulmuş, ancak yabancı uzmanların tüm bakanlıklara yayılması ne yazık ki günümüzde bile önlenememiştir.
TÖS’ün bu eylemi, 29 Temmuz 1970 tarihinde kabul edilen Finansman Kanunu’yla memur aylıklarının ciddi biçimde artırılmasına büyük katkıda bulunmuştur. Öğretmenler bedel ödedi; ancak ödedikleri bedelin çok daha fazlasının tüm memurlar için elde edilmesine katkı sağladı. İşte bundan ders alınması gerekmektedir.
Eğer 2025 yılı için asgari ücret TÜRK-İŞ genel başkanının açıkladığı gibi %75 oranında arttırılırsa, bu yıl erken seçim yapılabilir. Zaten seçilen milletvekillerinin 2025 Mayıs ayında iki yılı dolacaktır ve ayrıcalıklı emeklilik haklarını da kazanacaklardır. Bu yüzden erken seçim olma olasılığı yüksektir. Bugünkü tabloya bakarsak, iktidar ya da muhalefetin ülkemizin sorunlarını çözemeyeceği bellidir. Umut, yine başka zamana kalmaktadır.
Bugün ülkemizde tüm sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler bir araya gelerek örgütlü demokratik eylemler yapamadığı için, toplum her türlü sıkıntıyı çekmekte, büyük sorunlarla boğuşmaktadır. TBMM’de grup toplantılarıyla, basın açıklamalarıyla, tartışma programlarıyla, içi boş söylemlerle sadece havanda su dövüldüğünün farkına varmanın zamanı gelmiştir. Siyasi iktidarın ileri demokrasi adını verdiği ileri faşizm düzeninde, örgütlü ses çıkaramazsak, tepki veremezsek demokratik eylemler yapamazsak, bizleri daha kötü ve karanlık günlerin beklediğini bilmeliyiz. Örgütlenmeden başka çaremiz olmadığını anlamak zorundayız, örgütsüz toplumların hiçbir başarısı yoktur; emperyalizme ve iç destekçilerine meze olurlar. Bu yüzden kararlı ve bilinçli örgütlenme için bir araya gelinmelidir.
Azim ve Karar