Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP’nin meclise taşıdığı siyasal İslamcı partiler mecliste grup kurma kararı aldı.
Belirtilen parti temsilcileri seçimlerde CHP’ye çok şey getirdiklerini söylüyorlar. Çünkü ortak listelerle girilen seçimlerde seçmen tercihlerinin bilinmesinin olanaksız olduğunu biliyorlar.
CHP’de ise sular durulmuyor. Söz konusu partilerin getirdiklerinden çok götürdüklerinin sancıları var. Genel başkan, 4 Haziran’dan önce atanan danışman ve başdanışmanların görevine son verdi. Öyle görülüyor ki bu danışman ve başdanışmanların görevi bitmiş.
Seçimlerin öncesinde ve sonrasında yazdığım köşe yazılarında ve katıldığım TV programlarında CHP’nin meclise taşıdığı siyasal İslamcı partilerin bir anayasa değişikliği sürecinde nerede yer alacağı sorusunu sormuş ve tehlikenin boyutuna dikkat çekmiştim.
Siyasal İslamcı partiler millet ittifakının kazananları oldular. Alacaklarını aldılar ve kendi değişim isteklerini dillendirmeye başladılar. Onların değişim talepleri geriye doğru. Onlar artık anayasanın ilk dört maddesi ile 66. maddesini konuşuyorlar…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bu konudaki tutumunu daha ocak ayında partisinin sosyal medya hesabından yaptığı “Anayasamızın 66.maddesini, çağımızın gereği olarak, kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele almayı teklif ediyoruz.” paylaşımıyla açık etmişti.
Durum bu denli açıkken CHP listelerinde yer alan bu isimlere parti tabanının oy vereceğine yüzde yüz gözüyle bakılması partinin seçmenini tanımaması anlamına gelmiyor mu? Kaldı ki 2014 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu konusunda halen seçmenin aldatılmışlık duygusu tazeliğini korurken!
14 Mayıs seçimleri sonrasında CHP’nin geçmişte AKP’de siyaset ve bakanlık yapmış bir isim olan Abdüllatif Şener’in partiden istifası sonrasında ekranlara çıkıp “Kılıçdaroğlu’na oy vermedim.” demesine tanık olduk. Belli ki bir yerlere göndermede bulunmuş. Nitekim niyetini ikinci turda geçersiz oy kullandım diyerek belli etti. Ancak bu söylediğinin de doğru olmadığı kısa sürede gün yüzüne çıktı. İkinci turda oy kullandığı sandık tutanağında geçersiz
oy bulunmadığı kamuoyuna yansıdı.
Peki ya Şener’i CHP’ye getiren Bülent Kuşoğlu kim?
Kuşoğlu, SSK yıllarında Kılıçdaroğlu ile çalışmış. Sonrasında Doğru Yol Partisi’nde ve Demokrat Parti’de siyaset yapmış, Abdullatif Şener’in AKP’den istifası sonrası kurduğu Türkiye Partisi’nin kurucusu olmuş. Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması sonrasında CHP’ye transfer olmuş…
Şimdi sormak gerekiyor. Atatürk ve cumhuriyetten yana çok değerli isimleri CHP’den tasviye ederek yerlerine alınan bu isimlerin kerameti ne diye?
Peki altılı masanın diğer ortaklarının transfer ettiği AKP’liler? Yetmedi halen MHP ile dirsek temasını sürdürenler gelecekte nasıl bir tutum izlerler?
Bu tabloda Kılıçdaroğlu’nun danışman ve başdanışmanlarının görevlerine son vermesi, MYK üyelerini değiştirmesi değişim taleplerini karşılar mı?
Karşılamaz elbette. Karşılamaz çünkü yapılanların değişimle ilgisi yok.
Tartışılması gereken değişimin kapsamı ve yönüdür.
Oluşturulan ucube sistemle ideolojiler iflas ettirilmiş, herkesin her yerde olduğu bir tablo oluşturulmuştur. Nitekim son seçim sürecinde CHP’nin izlediği yanlış politikalar ve alınan sonuçlar değerlendirildiğinde CHP kendisini zayıflatmış, rakibini güçlendirmiştir. Şimdi yapılması gereken bir an önce Türkiye’nin kurucu partisinin tarihten gelen misyonuna geri dönmesi ve Atatürk’ün partisinin ideolojisini geliştirerek ileriye taşımasıdır. CHP’yi geriye çekme gayreti içindeki herkes ve her şey değişmelidir. Özetle değişim bütün boyutlarıyla ele alınmalı kurucu ilkeler çağımızın erişi düzeyi ile bütünleştirilerek ileriye daha
ileriye taşınmalıdır. Aksi siyasal İslam yol almayı sürdürecek ve kaybeden Türk Milleti olacaktır.
Büyük Atatürk’ün “Cumhuriyet İlelebet Payidar Kalacaktır.” Ülküsünün gerçekleşmesi yolunda önümüze çıkacak tehlikeleri görerek bizlere aktarması da bu yüzdendir.
Unutmayalım cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk’ün essiz öngörüsünün ürünü ‘Gençliğe Hitabe’ nin son sözleri şöyledir:
“Ey Türk geleceğinin evladı!
İşte bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır.”
Kurucu partinin bu şekilde devam etmesi halinde millet görevi devralacaktır. Çünkü Türk Milleti’nin nüvesi tam bağımsızlıktır.